• Sonuç bulunamadı

B. Dünya Egemenliği

C. 16. Yüzyıl Osmanlı Denizciliğinde Coğrafi Mekan, Coğrafi Bilgi ve İklimsel

2. Coğrafi Bilgi

16. yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu’nun deniz cephesinde Akdeniz, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu yönünde genişlediği bir dönem olarak ön plana çıkmıştır. Denizlerdeki bu yayılma dünya coğrafyasına yönelik ilginin de yükselmesine yol açmaktaydı.108

Aslında imparatorluğun dünya egemenliği iddialarıyla da paralel olarak seyreden bu yayılma ile birlikte coğrafi bilgi çalışmalarında yükseliş olmuştur.109 Bu çalışmalar arasında Piri Reis, Seydi Ali Reis, Tunuslu Hacı Ahmet, Ali Macar Reis, Mustafa b. Ali, Ali Ekber Hitayi, Matrakçı Nasuh gibi isimlerce hazırlanmış coğrafi çalışmalar önem ihtiva etmektedir.110

Aynı şekilde coğrafi çalışmaların Habsburg tarafında da artış gösterdiği bilinmektedir. Hatta 1503’de İspanya’da coğrafi araştırmalar için “Casa” dahi kurulmuştu. Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nda coğrafi çalışmalar bireysel olarak yürütülmekteydi. Dikkat çeken durum coğrafi bilgi hazırlayıcılarının yönetimin bir parçası olan Matrakçı Nasuh gibi ya da Mustafa b. Ali gibi imparatorluğun desteğini sağlayarak sistemin parçası olmakta istekli kişiler tarafından icra edilmesiydi. Örneğin, Mustafa b. Ali de daha sonra müneccimbaşılık görevine getirilmiştir. Ayrıca Piri Reis ve Seydi Ali Reis gibi denizciler İstanbul’daki hizbin iddialarını açıkça telaffuz ederek, imparatorluğun genişlemesine yönelik pratik bilginin yanı sıra coğrafi

108 Dış dünya hakkındaki bilgi: yönetim elitleri, seyahat ve coğrafya ile ilgilenen ulema ve eğitim görmüş kişiler ve padişahın sıradan tebaası tarafından sağlanmaktaydı. Bkz. Suraiya Faroghi, Osmanlı

İmparatorluğu ve Etrafındaki Dünya, (Çev. A. Berktay), Kitap Yayınevi, İstanbul 2007, s. 251-293.

109 Pınar Emiralioğlu, “Cartography and the Ottoman Imperial Project in The Sixteenth Century”,

İmperial Geographies in Byzantine and Ottoman Space, (Ed. S. Bazzaz, Y. Batsaki, D. Angelov),

Cambridge 2013, s.69.

110 Mahmut Ak, “XVI. Yüzyıl Osmanlı Coğrafyacılığı”, Piri Reis’ten Önce Ve Sonra: Topkapı

Sarayı’nda Haritalar, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Yayınları, Ankara 2013, s.28-39. Ayrıca bkz.

farkındalık sunarak Osmanlı donanmasında yükselmek için çaba sarf etmişlerdir. Bu yüzden coğrafi bilgi çalışmaları onların ana görevi değildi.111 Ayrıca Abdül Latifi’nin şiirlerinde Kanuni Sultan Süleyman’ı “dünya imparatoru” olarak tanımlanması ve İbrahim Paşa’nın dünyanın merkezi olarak İstanbul’a yönelik faaliyetlerini dile getirmesinin karşılığı olarak Latifi Eyüp el Ensari vakfına kâtip olarak atanmıştır. 112

Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye adlı eserine bakılacak olursa; Piri Reis çalışmasının giriş kısmında temel denizcilik kavramları hakkında bilgi verdikten sonra sırasıyla Hint okyanusu ve Akdeniz kıyı coğrafyalarından bahsetmektedir. Özellikle Akdeniz kıyılarının anlatıldığı bölümde adalar, kaleler, limanlar, sığ yerler, su ikmal edilebilecek bölgeler gibi bilgilendirmelerin haritalarla da tasvir edilerek verilen bilginin derinleştiği görülmektedir.113 İçeriğiyle birlikte tasavvur edildiğinde Kitab-ı Bahriye Osmanlı denizciliğinin “navigasyonu” olarak nitelendirilebilir.

Piri Reis Kitab-ı Bahriye adlı eserinde şiirsel bir anlatım yeğlerken Akdeniz coğrafyasına geçtiği kısımda yazı şeklini değiştirerek okuyucuların dikkatini Akdeniz’e çekmeye çalışmıştır. Evrensel egemenlik iddialarının ayyuka çıktığı bir dönemde Kanuni Sultan Süleyman’a sunulan bu eser imparatorluğun amaçlarına uygun olarak hazırlanmıştır. Bu doğrultuda Piri Reis haritaların da yardımıyla Osmanlı sarayının dikkatini özellikle de Akdeniz’e çekmeye çalışmıştır. İmparatorluğun genişlediği coğrafi alana bakıldığında Piri Reis’in Akdeniz tasvirlerinin Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına dâhil edilmesi çok gecikmemiştir. Dolayısıyla Piri Reis Osmanlı yayılma politikasının oluşumuna canlılık kazandıran ve bu bölgelerin ele geçirilmesini coğrafi bilgi ile destekleyen ilk Osmanlı coğrafyacısıdır.

1565 Malta Kuşatması, 1570 Kıbrıs’ın fethi, 1571 İnebahtı Deniz Savaşları öncesinde de Osmanlı Türkçesinde hazırlanan dünya haritaları ve portolonların Osmanlı sarayında dolaşımda olduğu bilinmektedir.114

111 Daha evvelde bahsedildiği gibi coğrafi çalışmalar da tıpkı kronik yazarlarının eserleri gibi patronaj ilişkilerinin ürünü olarak vuku bulmuştur.

112 Pınar Emiralioğlu, a.g.e., s.25-26, 40, 46, 76-79, 82, 83, 95, 98.

113 Piri Reis, Kitab-ı Bahriye, TTK, İstanbul 1935,

Feridun Bey’in Münşe’at-üs-Selatin adlı eseri ise Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa ve Osmanlı İmparatorluğu’nun yayılmacı vizyonunu yansıtması bakımından önemlidir. Münşeat yayılmacı imaj yaratmanın bir örneği olarak Hint Okyanusu ve Ortadoğu’da Osmanlı ilerlemesini desteklemekteydi. Sokullu Mehmet Paşa’nın politik stratejisi askeri müdahaleden ziyade Hint Okyanusu’nda Portekizlilere karşı bölgenin çeşitli Müslüman topluluklarıyla ideolojik, ticari ve diplomatik bağlar kurarak bölgede Osmanlı etkisini genişletmekti. Fakat Osmanlı yayılmasında Hint Okyanusu tek bölge değildi. Avrupa, Akdeniz ve Hazar bölgesi de ilgi alanları dâhilindeydi ve bu doğrultuda Süveyş ve Don Volga kanal projeleri dahi amaçlanmıştır. Feridun Bey’in eseri erken İslam dönemi ile mevcut dönem arasında bağlantı kurarak bölgede Osmanlıların etkinliğini haklı çıkarmayı amaçlamaktaydı.115

Yazarı bilinmeyen Tarih-ı Hindi Garbi adlı eser ise III. Murat’a sunularak Yeni Dünya’nın coğrafi özellikleri ve zenginliklerini ihtiva etmesiyle Osmanlı İmparatorluğunun dikkati Yeni Dünya’ya çekilmeye çalışılmıştır. Aynı zamanda yazarın dini hassasiyeti de kaleme alarak Sultan III. Murat’ın ilgisini çekmeye çalıştığı da aşikârdır. Şöyle ki yazar Sicilya Adası’ndan bahsettiği kısımda bölgenin geçmiş İslami kimliğini vurgulayarak camilerin kilise ve çöplüklere dönüşmesinden yakınmaktadır. Bununla birlikte İmparatorluğun sürekli olarak genişlediğini ve Osmanlı yönetimi altında Sicilya adasının mevcut durumundan kurtulacağına işaret etmektedir.116

Görüldüğü üzere Osmanlı İmparatorluğu’na coğrafi bilgi sunan kişiler Akdeniz, Hint Okyanusu ve Yeni Dünya gibi geniş bir alanda imparatorluğa veriler sağlamışlardı. Bu çalışmalar hem imparatorluğun yayılma politikasını pekiştirmekte hem de bahsi geçen coğrafyalarda farkındalık oluşmasına aracı olmaktaydı. Dolayısıyla, Osmanlı İmparatorluğunun yayılmasını gerçekleştirebileceği bölgeler olarak sunulmuşlardı.

115 Dimitris Kastritsis, “Feridun Beg’s Münşe’atü’s-Selatin (correspondence of Sultans) and Late Sixteenth-Century Ottoman Views of the Political World”, Imperial Geographies in Byzantine and

Ottoman Space, (Ed. S. Bazzaz, Y. Batsaki, D. Angelov), Cambridge 2013, s.91-108.

116 Thomas D. Goodrich, The Ottoman Turks and the New World: A Study of Tarih-i Hind-i Garbi and

Fakat büyük imparatorlukların oluşumunda askeri ve ekonomik üstünlük çok önemli bir paydaya sahiptir. Hâkimiyet alanlarının genişletilmesi ise imparatorluğun çevre bölgelerinde askeri ve ticari temelde yayılmasıyla gerçekleşir. Askeri yöntem daha çok bozkır imparatorluklarında, ticaret ise tıpkı Portekiz gibi deniz İmparatorluklarında uygulanmaktadır.117 Ancak bu yayılma teknolojik durumun belirlemiş olduğu uzaklık sorunu da hesaba katıldığında ekonomik gider ve kazanç dengesinde ibrenin gider yönüne döndüğü noktada sarsıntıya uğramaktadır118. Osmanlı İmparatorluğu’nun Hint Okyanusu’na açılmasına olanak sağlayan Mısır, Yemen, Basra ve Lahsa bölgelerinde İmparatorluğun yayılmasıyla artan masrafları karşılamak için İltizam sistemi uygulanmaktaydı. Kazanç elde etme amacıyla da bölgede üretimi özendirme ve limanlardan, iskelelerden gümrük gelirlerinin kaynağı sayılan okyanustan gelen baharat, tekstil ve değerli taşları içeren malların yolunu açma girişimleri artırılmıştı. Özellikle Yemen eyaletinde toplam bütçe, giderleri karşılamamaktaydı. Dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu için Akdeniz coğrafyası “merkez” bölge olarak ön plana çıkarken Hindistan, Hint Okyanusu ve Yeni Dünya ise “çevre” bölgeler olarak kalmıştır. Merkez bölgenin dışında kalan çevre bölgeleri konu alan coğrafi çalışmalar, İmparatorluğun korunmasında tampon bölge kapsamında kullanılmıştır. Ayrıca uzak bölgelerin Osmanlı coğrafi çalışmalarında yer bulması genişleyen dünyada imparatorluğun farkındalığını gösteren somut örneklerdir.119