• Sonuç bulunamadı

İKİNCİ BÖLÜM/ GENEL KONULAR

İLKEL ÖRGÜTLENMENİN SEBEPLERİ

A. COĞRAFÎ SEBEPLER

Coğrafî sebeplerin birincisi «çöl» ikincisi de «dağ»dır.

l. Çöl: Tam göçebelerle yarım göçebelerin bu du- rum-larının sebebi «çöl» ile yakın ilişkide bulunmaktır.

Çölde «Şemr», «Gazze», «Cubur», «Bekâre» gibi gayet kuvvetli Arap aşiretleri vardır. Bunların her biri, savaşa hazır durumdaki kuvvetli bir ordu gibidir. Bu ordular, komşuları olan halklar için birer düşman ordusudur. Çöl ağzında bulun-an «Berazbulun-an», «Karakeçi», «Milli», «Halemcbulun-an», «Dekuri»

ve «Milan» gibi halklar daima bu seferber orduların tehdidi altındadır. Daima bunların akınlarına hedef olurlar. Ne hayat-ları, ne kadınhayat-ları, ne sürüleri güvenlik altında değildir.

Bu hali kendimize kıyas edelim: Yunan ordusu, Batı-An-adolu’ya girip katliamlara, akınlara başlayınca biz ne yaptık?

Savaşa hazır bir hale gelmedik mi? Demek ki seferber ve sil-ahlı bir kuvvetin bulunduğu yerdeki halk barışçıl bir hayat yaşayamaz. Kendisini tehdit eden kuvvet gibi o da savaşa hazırlanmaya ve silahlı olmaya mecburdur. Göçebelik hali, ilkel halkların savaşa hazır olma halinden başka bir şey değildir.

Dernek ki çöl ağzında yaşayan halklar için göçebe yahut yarı göçebe bir hayat yaşamak ve silahlı olmak şarttır. Bu halkları göçebelikten çıkarmak için, öncelikte bunları tehdit edilmekten ve tehlikeden kurtarmak lazımdır. Yani çöl ile kendi arasına aşılmaz bir set yapmak gerekir. Eski Çinliler Hiyong’nu (Hun) Türklerinin saldırılarına karşı «Çin Şeddi»

gibi büyük bir duvarın yapılmasına gerek görmüşlerdi.

O halde biz de, çöl ile yani çöldeki Çöl Arapları ile aşiretlerimiz arasında böyle bir set meydana getirmeliyiz.

Fakat bu set maddi olmaktan çok manevi olmalıdır. Çünkü Çin Seddi Türklerin akınına mani olamamıştı. Oysa eski

51/111

Romalılar Suriye yönünde, Eski İranlılar da Irak yönünde Çöl Arapları’nın saldırılarına karşı askeri setler meydana ge-tirmişlerdi. Acaba biz de askeri blok havzalarla, sınır alay-larıyla böyle bir set meydana getiremez miyiz?

Şimdi Çöl Arapları sınırlarımızın dışında kaldığı için, böyle bir set yapmamız mümkündür. Bu seddi yaparak çöl tehlikesini ortadan kaldırırsak, tam göçebe ve yarı göçebeler-in barışçıl hale geçmesgöçebeler-ine büyük teşviklerde bulunmuş olur-uz. O zaman yalnız sürüler mesesi kalır. Göçebeler gerek kendi sürülerini, gerek emanetçi sıfatı ile diğer halkların sürülerini kışın çöle götürürler. Sürüsünü kışın çöle gönder-meyenler, «ağıl» yapmak, çok miktarda ot ve yem hazırla-mak zorundadır. Bundan dolayıdır ki, ekseri sürü sahipleri bu masraftan ve zorunluluktan kurtulmak için her türlü tehlikeyi göze alarak, sürülerini göçebe aşiretlerden birine emanet verirler. Koyun başına madeni 4 kuruş vermekle beraber, sürünün bütün sütlerini satmak, yoğurt, yağ, peynir yapmak hakkı da emanetçiye aittir.

Hastalanan koyunları kesip yemek de onun hakkıdır.

Buna karşılık sürü sahibinin çobanları ile köpeklerini de parasız yedirir içirirler. İlkbahar gelince emanetçi, sürüyü sahibine teslim eder. «Tı» aşiretinde şeyh de sürü başına bir madeni lira alır. Fakat sürüler bu aşiretle giderlerse daha güvende olurlar.

Demek ki göçebeliğin bir faydası da büyük koyun sürüleri ile develerin ve atların yetiştirilmesidir. Her göçebe aşiret «gezici hara» gibidir. Buğday, arpa gibi tarımın ürün-leri yükte hafif, pahada ağır değildir. Sürüürün-lerin ürünü olan yün, yağ, deri gibi maddelerin taşınması daha kolay, değeri de daha fazladır. Bu yüzden memleketin iktisadi hayatında da göçebeliğin önemli bir rolü vardır. Göçebeliği bir hamlede ortadan kaldırmaya çalışmak doğru değildir. Bir kere coğrafi

52/111

sebep ortadan kaldırıldıktan sonra, göçebelerin kendi haller-inde yerleşik, barışçıl hale geçmelerine seyirci kalın-mamalıdır. Yalnız, oturulacak toprakları kendilerine vererek, barışçıl, yerleşik hale geçerlerse iskan Kanunu’nun kendiler-ine ne yararlar sağlayacağı anlatılmalıdır.

2. Dağ: Sarp dağlar. Öncelikle içindeki halkı tarımla geçindirmez. Sonra Hükümetin sağladığı düzenden payını alamaz. Bu iki sebep, dağlıları, silahlı yaşamaya ve ovaların zengin köylerine tecavüz etmeğe yöneltir. Demek ki bu ovaların halkı da sürekli bir tehdit ve sürekli tehlike altındadır. Bunlar da çöl ağzındaki halklar gibi silahlanmak, silahlı bir aşiret olmak mecburiyetindedirler. Mesela Habibini ve Raman dağları mevcut olduğuna göre, Beşiri ovasının varlığını savunmak için silahlanması aşiret örgütü kurması gereklidir.

O halde yerleşik aşiretlere son vermek için yalnız bir çare vardır. Bu çare de, sarp dağlarda oturan halkların ovalara indirilmesi, ovada toprak verilerek yerleştirilmeleridir. Bu kadar boş ve ürün veren ovalarımız varken tarıma uygun ol-mayan dağlarda oturmanın ne manası vardır? Dersim de böyle bir dağ olduğu içindir ki, her sene orada olay eksik olmaz.

Sarp dağlarda yerleşerek yaşamanın yasak olduğuna dair bir kanun yapılabilir. Yalnız bir kaç

saldırgan dağlının dağdan indirilmesi ile, binlerce yer-leşik aşiret, aşiretlik düzenindeki yaşantısını terk etme imkanı bulmuş olur.

Çölün göçebe aşiretleri, dağın etkisiyle yerleşik aşiretler meydana getirdikleri için, kendilerini savunmak üzere kur-dukları ordular da daha sonra, diğer komşular için birer saldırgan kuvvet olurlar. Bu yüzden bunlar da. başka halk-ların aşiret hayatına girmesine sebep olurlar. Bu ikinci

53/111

derecedeki aşiretler, üçüncü derecedeki aşiretlerin; onlar da dördüncü derecedeki aşiretlerin «Helemcera» oluşmasına se-bep olurlar. Bu suretle il merkezine çevre olan köylere kadar bile bu aşiretlik hali sızar.

Aşiretlerin en son derecesi «Ağa» köyleridir. Bu köyler çölden ve dağdan uzak olmakla beraber, yine de onların tesiri altındadırlar.

Benzer Belgeler