• Sonuç bulunamadı

I.2. Duyuşsal Gelişimi

I.2.2. Cinsel Gelişim

Cinsel gelişim de diğer gelişim basamakları gibi doğumla birlikte başlayan ve yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Cinsel geliş im; bireyin cinsel büyümesi, cinsel büyümesine karşı sağlıklı tutum takınması, cinsel sorunlarını yenebilmesi ve olumsuz cinsel dürtülerin denetim altına alınabilmesinde bilgili ve becerikli olması (Başaran, 1978, s.125; akt: Cantekinler ve diğerleri, 1996 , s.222) şeklinde tanımlanabilir.

Cinsel gelişim kişiliğin diğer yönlerini de etkiler ve özellikle duygusal gelişimin önemli bir kısmı, cinsel gelişimin etkisi altındadır (Cantekinler ve diğerleri, 1996, s.222). Cinsel yaşam da tıpkı yeme, içme gibi fizyo lojik ihtiyaçlardandır. Yalnız bunun doyurulmaması kişiye diğer güdüler kadar rahatsızlık vermez (Binbaşıoğlu, 1978, s.231; akt: Cantekinler ve diğerleri, 1996, s.222; Cüceloğlu, 1996). Kültürel ve sosyal ortam bir insanın cinsel enerjisini ifade ediş tarzını, zamanını, yerini ve sayısını büyük ölçüde etkiler (Cüceloğlu, 1996, s.247).

Bilimsel anlamda cinsel gelişime ilişkin en ayrıntılı açıklamayı Sigmund Freud yapmıştır (Sargın, Tor, 2002). Freud, doğumdan 7 yaşına kadar olan dönemde, duygusal (emosyonel) açıdan üç temel gelişim evresi olduğunu söyler ve bunlardan “Oral Evre” 0-18 ay arası, “Anal Evre” 1,5-3 yaşlar arası, “Fallik Evre” 3-7 yaşlar arasında görülür (Yavuzer, 1997, s.79).

Oral dönem, bebeğin annesine ve onun bakımına en muhtaç olduğu dönemdir. Bebeğin gereksinmeleri, algılamaları ve kendini anlatım yolları daha çok ağız bölgesindeki organlarında odaklanmıştır (Cantekinler ve diğerleri, 1996, s.222). Bu dönemde bebeğin haz kaynağı, ağızdan besin almaktır. Ağzın dolmasından dolayı duyulan haz daha sonraları bilgi ya da eşya edinmeden sağlanan doyumla yer değiştirebilir (Yavuzer, 1997, s.79).

Anal evreye makat evresi de denilmektedir ve bu dönemde libido (cinsel enerji) makat çevresinde toplanmaktadır. Üçüncü yaşın sonuna dek süren bu dönemde çocuk, anüsü büzen kaslara giden sinirlerin olgunlaşmaları

sonucu, dışkının tutulması ya da boşaltılması işlevleri üzerinde denetim kurmayı öğrenir (Cantekinler ve diğerleri, 1996, s.223). Annenin bu dönemdeki tutumu ve dışkılama işlevine ilişkin kendi duyg uları, çocuğun ileride sahip olacağı karakter özelliklerini önemli oranda etkiler (Yavuzer, 1997, s.79).

Bir yaşına doğru, çocuklar davranışlarından ve görünüşlerinden kız ve erkek olarak seçilebilir duruma gelirler; iki yaşında kız ve erkek çocuklar, yalnız giyinişlerinden ve saçlarından değil, oyunlarından, seçtikleri oyuncaklardan ve genel olarak davranışlarından açıkça ayırt edilebilirler; üç yaşına doğru, kız ya da erkek oluşlarının bilincine varmışlardır (Yörükoğlu, 1996, s.239).

Fallik dönemde cinsel organların işlevlerine ilişkin cinsel ve saldırgan içerikli duyguların önem kazandığı belirtilmektedir. Cinsel bölgelerin uyarılmasından heyecan duyma ve cinselliğe karşı aşırı ilgi biçiminde davranışlarla belirlenen bu dönem üçüncü yaşın sonlarına doğru başlar ve yaklaşık beş yaşın bitiminde son bulur (Cantekinler ve diğerleri, 1996, s.223). Genellikle üç yaşında çocuklar, soru ve davranışlarıyla cinsel konulara ilgilerini belli ederler (Yörükoğlu, 1996, s.231).

Fallik dönemde yaşandığı belirtilen bir d iğer nokta da Oedipus karmaşasıdır. Oedipus karmaşası, farklı cinsten olan ebeveyne karşı cinsel duyguların, aynı cinsten olana karşı ise düşmanca duyguların oluşmasıyla belirlenir (Yavuzer, 1997, s.79). Bu etkiyle birlikte erkek çocuklarda anneye,

kızlarda ise babaya yakınlık ve bağımlılık davranışı görülmektedir. Beşinci yaştan sonra bu etki ortadan kalkar ya da bastırılarak, yaşam boyu kişiliği etkileyen bir güç olarak kalır (Yavuzer, 1997, s.79 -80).

Freud, kişisel ve duygusal gelişimin ilk yedi yılda b içimlendiğini belirtmektedir. Oral evredeki eğitim, duygusal yaşamı; özellikle çocuğun gelecekteki bağımlılık duygusuyla dünyaya olan inancını büyük ölçüde etkiler. Anal evrede, bağımsızlık ve kontrol, gelişimin önde gelen yüzleri arasında sayılabilir; fallik evredeyse, cinsel kimlik, kişilik formasyonunun en önde gelen yüzünü oluşturur (Yavuzer, 1997, s.80).

Çocuk kendi cinsinin eğilimleri desteklendiği sürece, kız ya da erkek kimliğini benimseyecektir; çocuğun kız veya erkek olarak doğması cinsel kimliğini kazanması için ilk koşuldur, ama yeterli ve tek koşul değildir. Çocuğun cinsel kimlik kazanmasında en önemli etken, oyun çağındaki özdeşim olayıdır (Cüceloğlu, 1996, s.227). Çocukta cinsel ilgi okul öncesi çağda en yoğundur ve okula başlamasıyla birlikte ilgi ve merakta bir azalma gözlenir (Yörükoğlu, 1996, s.235).

Çocukluk çağlarında cinsel eğitim konusunda eksik, hatalı bilgiler alan bireyin yetişkinlik döneminde cinsel uyumu olmayan, doyum sağlayamayan, sinirli, öfkeli ve uyumsuz bireyler oldukları b ilinmektedir (Mangır ve Baran, 1992; akt: Sargın, Tor, 2002). Bu nedenle cinsel eğitimde aşağıdaki noktalara dikkat edilmelidir (Cantekinler ve diğerleri, 1996, s.231 -232):

Çocuğun cinsel gelişim evrelerini zamanında atlatması sağlanmalıdır. Çocuğun cinsel konular üzerine sorduğu sorulara doğru ve onun anlayabileceği seviyede cevap verilmelidir. Doğru yanıtı alan çocuk bir daha soru sormayacaktır. Yanıt bulamayan çocuk ise daha meraklı ve araştırıcı olacaktır.

Cinsel eğitim, basamak basamak yani; çocuğun ihtiyacı olduğu dönemlerde seviyesine ve sorduğu soruya uygun olarak verilmelidir.

Çocuğun cinsel enerjisi, toplum tarafından beğenilen resim, müzik, koleksiyon vb. sanat dallarına ve spora yöneltilmelidir. Bu sayede çocuk, hem kendisiyle uğraşacak fazla vakit bulamayacak, hem de enerjisini olumlu şekilde harcayacaktır.

Gerekli görüldüğünde, insan ilgisini ve uğraşısını daha değerli alanlara çekerek olumsuz cinsel ilgilerden ve cinsel güdünün törelere uygun olmayan isteklerinden kurtulma yolları anlatılmalıd ır (Binbaşıoğlu, 1978, s.244; akt: Cantekinler ve diğerleri, 1996, s. 232).

Cinsellik, gelişimsel olarak evrensel özellikler göstermesine rağmen öğretimi açısından kültürler arası farklılıklar göstermektedir (Sargın, Tor , 2002). Çocuğa cinsel eğitimi bu konuda ailedeki yetkili kişiler verebilmelidir; anne ve babanın zorlandığı durumlarda, çocuğun da güvendiği ailenin yakınlarından yardım istenebilir. Okulda öğretmenler bu konuda da rehberlik yapabilir.

Cinsellik ve cinsel eğitim konusunda aile ve öğretmen lere kitaplar da yardımcı olabilir. Çocuklarda duygu paylaşımı, duyguları ifade ediş biçimi, toplumsal davranışların kazanılması, hayal gücünün zenginliği ile yaşamın renklenmesi kitaplar yoluyla kolaylaşmaktadır (Tür, 1999; akt: Sargın, Tor , 2002). 3-6 yaş çocukları için özel olarak hazırlanan kitaplarda, insan dahil tüm canlıların dünyaya gelmeleri, cinsiyetleri, büyüme aşamaları çocuğun anlayabileceği şekilde, eğlenceli olarak ve resimlerle anlatılabilmektedir (Sargın, Tor, 2002).

I.3. Psikomotor Gelişim

Psikomotor gelişim, yaşam boyu devam eden bir süreç olup motor becerilerde azalma ya da yeni bir becerinin kazanılması gibi tüm fiziksel değişmelerle ilgilenir. Çocukların motor gelişimi, hareket yeteneklerinin gelişimi ve fiziksel yeteneklerinin gelişi mini kapsar (Özer, Özer, 2001, s.17). Fiziksel ve motor uygunluk motor gelişimde etkilidir.

Tablo 1: Gallahue’ye göre motor gelişimde etkili olan fiziksel ve motor yetenekler (akt: Özer, Özer, 2001).

Fiziksel Uygunluk Unsurları Motor Uygun luk Unsurları Kas kuvveti Hareket hızı

Kas dayanıklılığı Koordinasyon Kalp-solunum dayanıklılığı Denge

Esneklik Çeviklik Çabuk kuvvet

Bebek doğduğunda vücudun genel hareketlerine ve refleks hareketlere sahiptir. 3-4 aydan itibaren refleks hareketler yerini kontrollü hareketlere bırakmaya başlar. Bu noktada kısaca duyuların gelişimi, duyumlar ve algılamadan bahsetmek gerekebilir. Çocuğun çevresiyle etkileşimi duyu organlarıyla olur. Çevresindeki uyarıcıları anlamlandırması duyumlarla gerçekleşir. Bu ise algıyı meydana getirir. Algı organizmanın o anki yaşantısı sırasında edinilen duyusal bilginin beyin tarafından ölçüp yorumlanmasıdır (Cantekinler ve diğerleri, 1996, s.136). Yeni doğmuş bebekler biçim ve derinlik algısına sahiptirler.

Algı da dikkat önemlidir. Çocuk için dikkat çeken uyarıcıya yönelme ve tepkide bulunma kolaylaşmaktadır. Görülüyor ki başlangıçta bebeğin refleks niteliğindeki davranışları zamanla duyumlara, algılamaya ve bilinçsel gelişime bağlı olarak kontrollü davranışlar haline dönüşmektedir; bu arada fiziki gelişimde meydana gelen değişmeler, fizyolojik olgunlaşma ve öğrenme süreçlerinin de birbiriyle etkileşimini unutmamak gerekir (Cantekinler ve diğerleri, 1996, ss.136-137).

Psikomotor gelişim düzenli bir sıra izler; baş tan ayağa ve merkezden dışa doğru gelişir. Yaşamın ikinci ve yedinci yılları arasındaki süre, temel becerilerin kazanıldığı dönemdir. Bu temel beceriler, koşma, atlama, sıçrama, sekme, yakalama, fırlatma, topa ayakla vurma gibi hareketlerdir (Özer, Özer, 2001, s.158).

Temel hareketlerin gelişimi üç evrede (başlangıç evresi, ilk evre, olgunluk evresi) incelenir. Bu evreler, gelişimsel bir sıra izlemekle beraber her evreyi diğerinden kesin çizgilerle ayırmak mümkün değildir (Gallahue 1982, Gökmen 1995; akt: Özer, s.158). Başlangıç evresinde çocuklar, kendi bedenlerinin hareket yeteneklerini anlamak ve bunları denemek için çaba gösterirler. Hareketler sırasında beden ya çok abartılı ya da çok sınırlı biçimde kullanılır; ritm ve koordinasyon zayıftır. İlk evre de kontrol ve ritmik koordinasyon arttığı için çocuğun hareketleri daha uyumlu ve kontrollü olmaya başlar; buna rağmen, abartma ve sınırlama vardır. Üç dört yaş çocukları gözlendiğinde bu evrenin özelliklerini taşıyan pek çok hareket görülebilir. Olgunluk evresinde çocuklar mekanik yönden etkili, uyumlu ve kontrollü, gelişmiş hareket şekillerini sergilerler. Beş, altı yaşına gelen çocukların bu evreye ulaşmış olmaları gerekir (Özer, Özer, 2001, s.158).

Küçük kas becerileri ise bu temel becerilerden daha yavaş olarak kazanılmaktadır. Okul öncesi dönem çocuklarında yazma, çizme, makas kullanımı, ayakkabı bağlama, ipe boncuk dizme vb. küçük kas becerilerinde acemilik gözlenir. Göz henüz ıraksak olduğu ve görme duyumu tam gelişmediği için çocuklar bu dönemde bü yük puntolu kitapları inceleyebilir, bakabilirler. Görme organı ve küçük kasların tam olarak olgunlaşmaması nedeniyle bazı etkinlikleri yapamazlar ya da uzun zamanda yaparlar (Senemoğlu, 1997, s.34).

Psikolog ve aile terapisti İlkim Öz (1997) de motor gel işimde üç önemli evreden bahsetmektedir, bunlar şu şekilde özetlenebilir: Çocuğun el becerileri, elleriyle yaptığı deneme yanılmalar yoluyla edindiği tecrübelerdir. Lokomotor beceriler; çocuğun elleriyle- kollarıyla- ayak ve bacaklarıyla kazandığı becerilerdir. Non-motor beceriler ise, çocuğun kendi bedenini oynatabilmesi, istediği gibi hareket ettirebilmesi ile ilgili kazandığı becerilerdir (Öz, 1997, s.23).

Psikomotor gelişimini erken tamamlayan birey, kolaylıkla insanlar arasına karışır ve onlarla iyi ilişkiler kurabilir. Bu ise, sosyalleşmeye ve çevreyi tanımaya yardımcı olur. Psikomotor beceriler çocuğun bağımsızlığa doğru ilerlemesini sağlar. Çocuk psikomotor etkinlikler ile büyür, öğrenir ve yetişir. Hareketlerin hepsinde bir amaç vardır; bu hareketle r bir iş yapmak ya da enerjiyi harcamak için kullanılır. Her hareket sonunda insan bir yaşantı kazanır. Ayrıca hareketlilik çocuğun hem kendini ifade etmesinde ve doyum sağlamasında yararlıdır hem de önemli bir duygusal deşarj aracıdır (Cantekinler ve diğerleri, 1996, s.129).

Araştırmacı tarafından, kitabın çocuğun gelişimlerine katkıda bulunan önemli etkenlerden biri olduğu kabul edilmektedir. Çalışmanın bu kısmında 3 - 6 yaş çocuğunun gelişiminde kitabın öneminden bahsedilecektir.

Benzer Belgeler