• Sonuç bulunamadı

CEHENNEM VE CEHENNEMDE İNSAN DAVRANIŞLAR

CEHENNEM, CENNET VE SOSYO-PSİKOLOJİK ARKA PLAN

2- CEHENNEM VE CEHENNEMDE İNSAN DAVRANIŞLAR

Cehennemin en genel tanımı ‘Çekilmeyecek, dayanılmayacak kadar dehşet bir yer’ olmasıdır. Bu belli olduktan sonra cehennemle ilgili bazı tartışmaların fazla bir önemi kalmıyor. ‘Ebedi mi değil mi? Cehennem ebedi de azap süreli mi? Orada fiziksel azap mı var yoksa ruhsal boyutu ön planda olan psikolojik azap mı var?’ gibi sorular ikincil derecede önem arz eden sorulardır.

Şimdi de cehennemin çekilmeyecek ve dayanılmayacak kadar dehşet durumuna değinelim. Gördüğümüz kadarıyla insanlar, cehennemle ilgili konuşup da huzurlarını kaçırmak istemiyorlar. Oysa inananların, Kur’anla muhatap olması, dolayısıyla Kur’andaki her şeyle yakından ilgilenmesi gerekir. Kur’anla muhatap olmak, Allah’tan korkmaya ve zihni ahlaksızlık tasallutundan kurtarmaya sebep olan bir süreç olacaktır. İnananlar, istek ve arzularını imtihanın gereği olarak hoşuna gitmese de Kur’ana tabi kılmak zorundadır.

Cehennemin durumunu incelediğimizde hoşumuza gitmeyen her şeyin bulunduğu bir yer olduğundan insanlara anlatırken kişinin sakınma/etkilenme durumuna göre dehşetin her türlüsü var gibi anlatılabilinir. Mesela İmam Gazali, hadislerden de faydalanarak insanları etkileyebilmek için cehennem azabına çok farklı, dehşet tasavvurlar da eklemiştir.

“Onlar (cehenneme gidenler) için demirden yapılmış tokmaklar vardır. O tokmaklarla alınları kırılır. Ağızlarından irin akar. Susuzluktan ciğerleri paramparça olur. Yanakları üzerine gözbebekleri akar. Yanaklarından etler düşer. Derileri pörsüdükçe onlara

180 Mülk, 67/10 181 Bakara, 2/25 182 Nisa, 4/18 183 Fatır, 35/36-37

başka deriler giydirilir. Yakılmaya devam edilir. Kemikleri etten sıyrılmıştır. Onlar, o ateşlerin alevleri arasında ümitsiz kalır. Ölümü temenni ederler fakat ölmezler/öldürülmezler.

Acaba yüzleri kömürden daha fazla siyahlaştığı, gözleri körleştiği, kulakları kesildiği, dilleri tutulduğu, belleri kırıldığı, kemikleri hurdahaş olduğu, derileri yırtıldığı, elleri boyunlarına bağlandığı, alınları ile ayakları bir araya getirildiği, yüzleriyle ateş üzerinde yürüdükleri, gözleriyle demir dikenlere bastıkları halde onlara baksan senin durumun ne olacaktır? Ateşin alevleri onların bedeninin parçaları içinde gezer. Cehennemin yılan ve akrepleri azalarının üzerine yapışır. Acaba bu durumu görürsen halin ne olacaktır?”184

Bizler de Kur’an merkezli ilerleyerek cehenneme girişten itibaren yaşanacak dehşet görüntüleri sırasıyla inceleyelim.

Kur’anda cehennem azabının anlatımıyla ilgili tekrarlamalar söz konusudur. Ki bu da belli konuları anlattıktan sonra daha iyi bir etkileme olması için farklı sure ve ayetlerde tekrar edilmiş azap şekilleridir. Bizler hepsinin ortak yönlerini ele alan ayetleri irdeleyip konumuzun boyutuna göre inceleyeceğiz.

Cehennem, ancak anlayabileceğimiz bir ölçüde bize bildirildiğinden bu dünyadaki benzer dehşet olaylarla anlatılıyor. Allah (cc) dünyada suçlulara yapılan muamelenin aynısıyla başlıyor. “Onları tutuklayın, çünkü onlar sorguya çekilecekler!”185 Hesap var. Çünkü onlar uyarılara rağmen adaletten uzak, Allah’ın emirlerini takmaz bir halde hem kendi nefislerine hem de başkalarına zulmettiler. Hesabını verecekler. “Onu yakalayın da, (ellerini boynuna) bağlayın. (sonuç bellidir:) Sonra alevli ateşe atın onu!”186 “Onun yedi kapısı vardır; onlardan her bir kapı için bir grup ayrılmıştır.”187Tabi buradaki yedi rakamsal manada yedi olabileceği gibi mübalağa manasında “çokça” şeklinde de kullanılmış olabilir. Bu ve bunun gibi ayetlerde yine temel husus farklı bir boyutun olduğunu kavramaktır. “Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin.”188Cehenneme giriş bu süreçle başlamış oluyor.

“(Kendileri de) Dikilip-yükseltilmiş sütunlarda (bağlanacaklardır)”189 “Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır.”190 Yani kaçacak bir yer yok kontrol tamamıyla insandan çıkmıştır. İnsan,

184 GAZÂLİ, Muhammed (Ebu Hamid), İhya-u Ulûmi’d-Din, Çev: Mehmet A. Müftüoğlu, IV. Cilt, Tuğra

Neşriyat, İst-1989, s. 949 185 Saffat, 37/24 186 Hakka, 69/30 187 Hicr, 15/44 188 Nahl, 16/29 189 Humeze, 104/9 190 Yasin, 36/8

sadece dünyadan ahirete götürdüğü haksızlık, zulüm, rüşvet, öldürme, işkence vb. ateşlerin karşılığını bizzat görecek olan edilgen bir durumdadır.

Bu ateş, bir anahtarın kapısını kilitlediği herhangi bir cezaevi gibi insanın üzerini kaplayacaktır. “Hayır; andolsun o ‘hutame'ye atılacaktır. Hutamenin ne olduğunu sana bildiren nedir? Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir ki o yüreklerin üstüne tırmanıp çıkar. O onların üzerine kilitlenecektir.”191

Cehennemde aynı cezaevindeki gibi onlara azabı uygulayacak, hiçbir duygusallık ve acıma gibi özelliklere sahip olmayan görevlendirilmiş gardiyanlar da bulunmaktadır. “Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.”192 Melekler, cehennemdekilere fiziki eziyet etmek için çeşitli aletlerle donatılmışlardır. “Bir de onlar için demir kamçılar vardır.”193 Demir kamçıların yaptığı tahribat bedensel açıdan çok büyüktür. “Orda kendileri için ‘kemikleri çatırdatan inlemeler' vardır.”194 Ve “Orada onların (öyle feci) nefes alıp vermeleri vardır ki!”195Bu nefes alıp verme bir yönüyle nefes darlığı veya bunaltıdan olabileceği gibi sinirlerin gerginleşip bir şey yapamamanın getirdiği pişmanlık solumaları da olabilir.

Çeşitli katlanılmaz eziyetlerden perişan hale gelenler yemek isterler. Yemek konusuna geçmeden önce değinmemiz gereken bir durum var. Yemek konusunu bazı ayetlerde ‘onlara yiyecek yoktur’ bazılarında ‘yiyecek olarak diken vardır’ şeklinde görebiliriz. Bu ayetler yüzeysel manada incelendiğinde çelişki varmış gibi gözükebilir. Oysa biz biliyoruz ki cehennem, genel manada istenilen herhangi bir güzelliğin olmadığı bir yer olduğundan yemek ve su konusunda da durum değişmeyecektir. Cehennemdekiler için yemek istemek güzel bir davranış olduğu zaman onlara herhangi bir yemek yok. Çünkü o sırada onlara yapılabilecek en büyük azaplardan biri de aç bırakmak olacaktır. Bu durum geçtikten sonra bu sefer onların da razı olmayacağı yemek denilemeyecek şeyler onlara yiyecek olarak (zorla da olsa) verilecektir. Yani aç bırakma veya yemek verme tamamıyla cehennemdekilerin hoşuna gitmeyecek şekilde değişik zamanlarda uygulanacaktır.

“Ateşin halkı cennet halkına seslenir: "Bize biraz sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan aktarın." Derler ki: "Doğrusu Allah bunları inkâr edenlere haram (yasak) kılmıştır”196 Buradan anlaşılıyor ki cehennemdekilerle cennettekiler bir şekilde muhataptırlar. Dünyada 191 Humeze, 104/4-8 192 Tahrim, 66/6 193 Hac, 22/21 194 Enbiya, 21/100 195 Hud, 11/106 196 A’raf, 7/50

onları bir lokmadan bile mahrum bırakanların düştüğü bu hal herhalde adaletin bir boyutu olsa gerek. Onların bu ilk talepleri geri çevrilerek onlar ümitsiz bir halde bırakılır.

Bu durum geçip artık unuttukları bir dönemde onlara yiyecek gelecek, “Onlar için (zehirli olan) dari' dikeninden başka bir yiyecek yoktur. Ne doyurup-semirtir ne açlıktan korur.”197 Bu ayet durumu ortaya koymaktadır. Yani onların istediği manada insanın hoşuna giden insanı doyuran bir yiyecek onlara verilmeyecektir. Onlara verilen tamamıyla hoşlarına gitmeyen ve onları pişman eden bir yiyecektir.

“Sonra zakkum yemeğinin üzerine onlar için, kaynar su karıştırılmış bir içki vardır. Sonra kesinlikle onların dönüşü, çılgın ateşe olacaktır.”198 Zakkum yiyeceği de cehenneme has bir yiyecek olup zehirli ve çok kötü bir yiyecektir. Kur'ân-ı Kerîm'in dört sûresinde toplam 15 âyette199 zakkum kelimesi geçmektedir. “Doğrusu günahkârların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.”200 Dünyada iken nasıl ki yoğun bir yemekten sonra insan boğazı tıkanıp susarsa zakkumdan sonra da susayanlara “Ateşin halkı cennet halkına seslenir: "Bize biraz sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan aktarın." Derler ki: "Doğrusu Allah bunları inkâr edenlere haram (yasak) kılmıştır”201ayeti gereği aynen yemekteki isteğin yerine getirilmemesi gibi önce su verilmez.

Ardından onlara hoşa gitmeyecek bir su ve irin, yine hoşa gitmeyecek şekilde sunulur.

“İşte bu; kaynar su ve irindir. Onu tatsınlar.”202 “Bununla, karınlarının içindeki (organlar) ve derileri eritilecektir.”203 Eziyet vücudun her zerresine ulaşacaktır. Bir taraftan su diğer taraftan cehennemin en dehşetli azap araçlarından biri olan ateş dolayısıyla deriler perişan bir hal alacaktır. “Derileri kavurup soyar.”204 Tam “Artık bitti herhalde bu sondur” denildiği zaman Allah (cc) yine buyuruyor. “Derileri yanıp döküldükçe azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz.”205 “Ateşi yavaşladıkça onun alevini artırırız.”206

Tüm bunlardan sonra her anın eziyetten başka bir şey olmadığı bu cehennemde bir an olsun soluklanmak isteyecekler cehennemdekiler. “Ateşte bulunanlar cehennem bekçilerine: Rabbinize dua edin, bizden, bir gün olsun azabı hafifletsin! diyecekler.”207 Hiçbir

197 Ğaşiye, 88/6-7 198 Saffat, 37/67-68

199 Bkz. el-İsra, 17/60; es-Saffat, 37/62-67; ed-Duhan, 44/43-46; el-Vâkıa, 56/51-55 200 Duhan, 44/43-46 201 A’raf, 7/50 202 Sad, 38/57 203 Hac, 22/20 204 Mearic, 70/16 205 Nisa, 4/56 206 İsra, 17/97 207 Mü’min, 40/49

güzel isteğin yerine gelmemesi gibi bu istek de reddedilecektir. “İnkârcıların yalvarışı şüphesiz boşunadır.”208

Yani cehennem hayatı; yiyeceklerin zakkumdan, içeceklerin kaynar sudan, giyeceklerin ateşten olacağı ve her ne zaman buradan çıkmak istendiğinde geri döndürüleceği bir hayattır.209 Kısacası tam bir hüsran!

Allah (cc) insanları kötülükten sakındırmak için bu dünyada yapılan/yapılacak kötülüklerin karşılığının boyutunu anlatıyor. Bu durum fazlaca hümanist düşünenlere ‘Ya bu kadar da azap olur mu?’ dedirtebilir. Allah (cc), ise bir nevi uyarıyor; ‘Onların yaptıkları çirkinlik, fuhşiyat, tecavüz, gasp, işkence vb. şeylerin boyutunu gidin bu zulümlere uğrayanlara sorun. Onların vereceği cevaptan sonra bir daha düşünün.’

Ayrıca bizler Ğayb, yani bilemediğimiz, kavrayamadığımız şeylerle ilgili olarak “Onlar, gaybe inanırlar”210 ayeti gereğince bize nasıl bildirilmişse öylece inanırız. Allah’ın yapacağını söylediği bir şeyi bizler, kendi eksik/duygusal özelliklerimizle sorgulayamayız. Çünkü bu konu daha çok bizim algımızı aşan bir durumdur. Cennet-cehennem de bu gaybi alanlar içerisindedir. Yoksa ‘Allah bu anlattıklarını yapmayacak. Sadece insanların kötülüklerden uzaklaşıp iyi şeylere yönelmesi insanları korkutmak için yaptığı tasavvurlardır’ diye düşünüp bir blöf gibi sunulmasından yine Allah’a sığınırız.

Bizlere düşen Allah’ın bizden istediği emirleri yapmak, yasaklarından sakınmaktır. Yani dini yaşamaktır. Dini yaşamak derken bunu, Allah resulünün yaşantısına uyguladığı Kur’andan almak zorundayız. Yanlışlarıyla oluşturulmuş toplumun geleneğinden değil. Her konuda ölçüyü toplumun yapısına/inancına bırakırsak Kur’an hayatımıza yön veren bir kitap olmayacaktır. “Artık insan dini hayata bağlanacak fakat nasıl bağlanacağını toplum öğretecektir. Din sevilecek fakat nasıl sevileceğini toplum gösterecektir. Onun üzerinde muhakeme yapılacak fakat hangi hudutlar içinde muhakeme yürütüleceği yine toplumdan öğrenilecektir.”211 Yani dini yaşamanın ölçüsü, doğruluğu toplumun geleneği olacaktır.

İşte bu yanlış durum aşılıp din asıl kaynağından öğrenilerek yaşanmaya çalışıldığında/yaşandığında hem misafir bulunduğumuz bu dünyada cehennem hayatı olmayacak hem de asıl yaşam alanımız olacak olan ahirette de azap söz konusu olmayacaktır. Çünkü cehennem ateşi bu dünyadan götürülecektir.

208 Mü’min, 40/50

209 Bkz. Duhan, 44/43-46, Ğaşiye, 88/1-7, Hac, 22/19-22 210 Bakara, 2/3