• Sonuç bulunamadı

Cari Hesaplar ve Borçlarla İlgili Göstergeler

1.3. KRİZ GÖSTERGELERİ

1.3.2. Cari Hesaplar ve Borçlarla İlgili Göstergeler

İlk çalışmalarda krize yol açan etkenler olarak yüksek borç seviyesi (göreceli bir kavram olup GSMH’a oranı olarak kullanılabilir), likidite sorunu (özellikle kısa süreli borçların ödenmesi için yabancı rezervlerin seviyesi), siyasal belirsizlik ve mali yanılgı yada kurların aşırı değerliliği ve uluslararası sermaye piyasalarıyla sıkı bağlantılar gibi faktörler gösterilmektedir.112

Temel olarak göstergeler dış sektörler (cari hesap), dış sektörler (sermaye hesabı), finans sektörü, yurtiçi reel ve kamu sektörü ve global ekonomiye ilişkin

110 Jan Jacobs Lestano, Gerard H. Kuper, a.g.e., s.9 111

Morris Goldstein, Philip Turner, a.g.e., s.113

112Paolo Manasse, Nouriel Roubini, Axel Schimmelpfennig, “Predicting Sovereign Debt Crises”, IMF

göstergeler olarak ayrılabilir. Dış sektör (cari hesap) göstergeleri; reel döviz kuru, ihracat büyüklüğü, ithalat büyüklüğü, ticaret anlaşmaları, cari hesabın GSMH’a oranı, Dış sektör (sermaye hesabı); döviz rezervi /M2 oranı, yabancı döviz rezervinin artışı, Finans sektörü; M1 ve M2 artışı, M2 çarpanı, yurtiçi kredilerin/GSMH’a oranı, reel M1 dengesinde artış, yurtiçi faiz oranı, borç verme ve mevduat arasındaki oranın genişlemesi, banka varlıklarının banka rezervlerine oranı, Yurtiçi reel ve kamu sektörü; mali denge/GSMH oranı, kamu borçları/GSMH oranı, endüstriyel üretim artışı, stok fiyatlarındaki değişme, enflasyon oranı, KGSMH , ulusal tasarruflardaki artış, Global ekonomi; dünya petrol fiyatlarının artışı, Amerikan faiz oranları, OECD GSMH artışı olarak çeşitli çalışmalarda yer almıştır.113

Geleneksel kriz göstergeleri içerisinde toplam borçluluğu ifade eden oranlar oldukça fazladır. Bu oranların en önemlileri cari işlemler açığının GSMH’ya oranı ve dış borcun GSMH’ya oranı olarak gösterilmektedir. Literatürde cari işlemler açığının GSMH’ya oranının %4’ü aşması kriz tehlikesi olarak kabul edilmekle birlikte kesin bir durum olarak değerlendirilmemektedir. Kimi ülkeler düşük cari işlem/GSMH oranıyla zor duruma düşerken bazı ülkeler bu oranın yüksek olmasına rağmen borçlarını çevirebilmiştir. 1995’teki tekila krizinden bazı ülkelerin daha fazla etkilenmesi düşük rezerv/M2, reel döviz kuru değişmeleri ve krediler/GSMH oranına bağlanmıştır.114

Bu göstergelerin etkilerine tek tek bakacak olursak; reel döviz kuru uluslar arası rekabet yeteneğinin değişiminin bir ölçüsü ve değer artışının bir göstergesidir. Döviz kurunun aşırı değerlenmesi finansal krizlerin olabilirliğinin yükselmesini arttırır. İhracat azalması uluslararası mal piyasalarında rekabet yeteneğini azaltır. İhracat artışındaki kötüleşme ulusal paranın aşırı değerlenmesinden meydana gelebilir. Diğer taraftan, eğer ihracat oranı yavaşlarsa bu döviz kurunu etkilemek yerine devalüasyon baskısına yol açar. Her iki durumda, ihracat büyümesinin azalması oldukça büyük devalüasyonun en önemli göstergesi olabilir. Zayıf dış faktörler döviz krizinin bir parçasıdır. İthalatın aşırı artışı cari hesabın kötüleşmesine neden olabilir ve döviz krizleriyle sık sık bağlantılısı

113 Jan Jacobs Lestano, Gerard H. Kuper, “Indicators of Financial Crises do Work: An Early-Warning

System for Six Asian Countries”, CCSO Working Papers, December 2003, ss.7-9

114

Meral A.Uzun, “Latin Amerika’da Yaşanan Finansal Krizlerin Kriz Erken Uyarı Göstergeleri

Açısından Değerlendirilmesi”, Ekonomik Kriz Öncesi Erken Uyarı Sistemlari, Edtörler, Halil

vardır. Ticaret anlaşmalarının artışı ülkelerin ödemeler dengesi pozisyonlarını güçlendirir ve bundan dolayı kriz olabilirliğini azaltır. Ticaret anlaşmalarında bozulma döviz krizlerinden önce görülebilir. Cari hesap/GSMH oranının yükselmesi genellikle yurtiçi finansal sistem tarafından gerçekleştirilen aşırı sermaye akışıyla birlikte olur ve varlık fiyatları ve kredi patlamasını kolaylaştırabilir. Cari hesap fazlasının artışı devalüasyon olabilirliğinin azalmasını ve kriz olasılığının azalmasını sağlayabilir.115

Dış ticaret hadlerinde kötüleşme, hisse senedi ve gayrimenkul gibi varlık fiyatlarında öngörülemeyen azalma ve faiz oranlarındaki artıştan kaynaklanan şoklar, bankacılık sisteminde kırılganlığı artırmaktadır Örneğin Bankalar faiz oranlarında değişime neden olan şokları doğru bir şekilde öngöremezlerse varlıklar üzerinden sağladıkları getiri oranları, yükümlülüklerine ödedikleri orana göre ani bir düşme gösterebilmektedir. Bu durum bankaların krizle karşılaşma riskini artırabilmektedir.116

Kriz göstergesi olarak kullanılan ulusal paraların aşırı değerlenmesi ile ilgili olarak Dornbush paranın hızlı ve %25 reel değerlenmesi ile cari açık/GSMH oranının %4 olması ve aşmasını kriz göstergesi olarak kabul etmektedir.117 Bu kriterlere Asya krizi açısından bakıldığında Güney Kore için anlamsız, Endonezya, Malezya, Tayland ve Filipinler için ise geçerli olduğu paralarının %25 ten fazla değerlendiği görülmektedir.118

Döviz rezervlerinde azalma bir kriz göstergesi sayılmaktadır. Asya krizine bu açıdan bakıldığında Güney Kore, Tayland, Endonezya, Malezya ve Filipinlerde döviz rezervlerinde aşırı bir azalma gözlemlenmemiştir.119

115 Jan Jacobs Lestano, Gerard H. Kuper, a.g.e., s.7

116 Halil Altıntaş, Bülent Öz, “Gelişmekte Olan Ülkelerdeki Bankacılık Krizlerinin Çok Değişkenli

Logit Yöntemiyle Öngörülmesi”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt:62, 2007, s.4

117

Rudi Dornbusch, “A Primer on Emerging Market Crises”, NBER Working Papers 8326, National Bureau of Economic Research, Inc, s.4

118 Adem Doğan, “Asya Krizi: Nedenleri ve Erken Uyarı Göstergeleri Açısından Bir

Değerlendirme”, İçinde (Ed: H. Seyidoğlu ve R. Yıldız) Ekonomik Kriz öncesi Erken Uyarı sistemleri,

Arıkan, 2006, ss.200-201

119 Giancarlo Corsetti, Paolo Pesenti, Nouriel Roubini, “What Caused the Asian Currency and

Cari açığın GSMH'a oranı göstergesinde cari açığın sürekli artışının sürdürülemezliği üzerinde durulur. Asya krizinde önceki dönemde Endonezya ve Güney Kore’de cari açık yüksek olmamasına karşın Tayland ve Malezya büyük cari işlemler açığına sahipti.120

Doğu Asya ülkelerinin ihracat büyüme oranlarına baktığımızda, 1996 da Kore, Malezya ve Tayland’da önemli oranda düştüğü (sırasıyla Kore’de %30,3 ten %3,7’ye, Malezya’da %26’dan %5,8’e ve Tayland’da %25,1 den -1,3’e) görülmüş, Endonezya ve Filipinlerde önemsiz oranda azaldığı (Endonezya’da %13’4 ten, %9,7 ye, Filipinlerde %31,6’dan 16,7’ye) görülmüştür.121

Kısa vadeli dış borçların rezervlere oranı Tayland, Malezya, Endonezya, Filipinler ve Güney Kore’de 1997 yılında oldukça yüksek seviyedeydi. Diğer göstergelerin aksine bu oran ele alınan tüm Doğu Asya ülkelerinde kriz göstergesi olarak uygundur. Bazı ülkelerde bu oranın eşik değerin üzerinde olması kreditörler arasında bir panik havası oluşmasına neden olmuştur.122

1.3.3. Finansal Göstergeler

Sermaye hesabıyla ilgili göstergelerden M2/döviz rezervi bankacılık sisteminin ödenecek borçların ne kadarı yabancı dövizden oluşmaktadır. Devalüasyon korkusuna kapılan yabancı yatırımcılar ellerindeki yerli para cinsinden tuttukları aktifleri bozdurarak dövize çevirmek istemektedir.123 Bu gösterge merkez bankasının bu talepleri karşılama yeteneğini gösterir. Yabancı rezervlerin azalması, para devalüasyon baskısı altındaysa sağlam bir göstergedir. Rezervlerin azalmasını devalüasyonun takip etmesi her zaman görülmeyebilir. Merkez bankası başarılı bir şekilde kuru savunabilir,

120Adem Doğan, a.g.e., s.203 121

Steven Radelet, Jeffrey Sachs, a.g.e., s.34

122 Bülent Güloğlu, Ender A. Altunoğlu, “Finansal Serbestleşme Politikaları ve Finansal Krizler :

Latin Amerika, Meksika, Asya ve Türkiye Krizleri”, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

Dergisi, No:27, Ekim 2002, s.13

123

Adem Doğan, “Asya Krizi: Nedenleri ve Erken Uyarı Göstergeleri Açısından Bir

Değerlendirme”, Ekonomik Kriz Öncesi Erken Uyarı Sistemlari, Edtörler, Halil Seyidoğlu, Rıfat Yıldız,

bu işlem için rezervlerinin büyük bölümünü harcayabilir. Yabancı rezervlerin toplam değeri de ülkelerin finansal problemlerinden borç geri ödemesi için gösterge olarak kullanılır.124 Döviz rezervleri çoğu zaman ithalatın bir yüzdesi yada kaç aylık ithalat bedelini karşılayacağı şeklinde ifade edilir.

Finansal sektör göstergelerinden M1 ve M2 göstergesi likiditenin ölçütüdür. Bu göstergelerin hızlı artışı aşırı likiditeyi işaret edebilir, bu paraya karşı spekülatif atakları sağlayabilir sonuçta para krizine yol açabilir. M2 para çarpanı, finansal liberalizasyonla ilişkilendirilebilir. Para çarpanının aşırı artışı rezerv gereksiniminin azalmasıyla açıklanabilir. Yurtiçi kredilerin çok aşırı büyümesi bankacılık sisteminin kırılganlığının kaba bir göstergesidir. Bu oran genellikle bankacılık krizlerinin ilk aşamalarında yükselir. Kriz belirtisi görüldüğünde merkez bankası bankaların finansal durumlarını iyileştirmek için para enjekte edebilir. Para politikasında zayıflama döviz krizine yol açabilir. Yurtiçi faiz oranları bir finansal liberalizasyonun olmasında aracı olabilir, liberalizasyon sürecinde yüksek reel faiz eğilimi görülebilir. Yüksek reel faiz oranları likiditenin kırılmasının veya bir spekülatif atak olasılığının yükselmesinin işaretidir. Borç verme ve mevduat arasındaki oran göstergesinin yükselmesi bazı eşik değerin üzerinde olması, kredi riskinde bozulmayı yansıtıyor olmasından dolayı bankalar borç vermede isteksiz olabilir veya kredilerin miktarını azaltabilir. Kriz belirtisi meydana geldiğinde yerel bankalardan hızlı bir şekilde sermaye kaçışı görülür. Ters makroekonomik şoklar kriz çıkarma olasılığı bankacılık sisteminin likit olduğu ülkelerde daha azdır.125

M2’nin döviz rezervlerine oranı krizlerde önemli göstergelerden biri olarak değerlendirilmektedir. Devalüasyon beklentisi yabancı yatırımcıların ellerindeki yerli varlıkları dövize çevirme isteklerini arttırır. Asya krizinde ülkelerin çoğunda (Güney Kore, Tayland, Endonezya, Filipinler) bu oranın yüksek olduğu gözlenmesine karşın Malezya’da bu oran belirlenen eşik değerin altında kaldığı görünmektedir.

124 Jan Jacobs Lestano, Gerard H. Kuper, a.g.e., s.8 125 Jan Jacobs Lestano, Gerard H. Kuper, a.g.e., s.8

1.3.4. Mikro Ekonomik Göstergeler

Literatürde ele alınan ilk şeklinden farklı olarak ödemeler bilançosu krizleri yeni bakış açısında merkez bankalarının döviz yükümlülüklerinin çökmesiyle ortaya çıkmamaktadır. Bu tip krizler, yurtiçi kredilerine spekülatif hücumların başlamasıyla birlikte, yatırımcıların ellerindeki varlıkları merkez bankasına satmaları sonucu, merkez bankasının yerel varlıklarında hızlı bir artışla ifade edilmektedir.126 Literatüründe sabit kur sisteminin çöküşüne dayalı Krugman modeli sonrasında geliştirilen modellerde ise üretim ile yurtiçi ve dışı faiz oranları kriz göstergeleri olarak alınmıştır.127

Krizlerin öncü göstergesi olarak kabul edilen göstergelerin önemli bir bölümü Merkez Bankası (MB) bilançosundaki döviz rezervlerinin çeşitli büyüklükleri karşılama oranı olarak gösterilebilir. Bunlar; - Kısa vadeli dış borç/Döviz rezervleri - Cari açık/Döviz rezervleri - Banka kredileri/Döviz rezervleri - M2 Para arzı/Döviz rezervleri.

Banka kredilerinin aşırı genişlemesi sonucu bankaların kredi değerlendirme

olanağı azalır ve riskli müşterilerin göreli payı artar. Bu rasyo arttıkça bankacılık sektörü daha duyarlı hale gelmektedir.128 Asya krizinde Filipinler, Güney Kore ve Endonezya’da bu oran yüksek değilken Tayland ve Malezya’da eşik değerin üzerindeydi.

Kriz örneklerinde ele alacağımız ülkeler açısından göstergeleri değerlendirdiğimizde; 1992-93 ERM krizinde spekülasyon büyük rol oynamıştır.129 ERM krizi uygulanan sıkı para politikalarından çıkmıştır. Sıkı para politikalarının sürdürülmeye çalışılması hem enflasyonu hem de faiz oranlarını arttırmıştır. ABD faiz oranlarına göre bölgedeki faiz oranlarının yüksek olması, sabitlenmiş döviz kurunun,

126 Michael Kumhof, “A Quantitative Exploration of The Role of Short-Term Domestic Debt in

Balance of Payments Crises” Journal of International Economics, 2000, s.195

127 Cevat Gerni, Selçuk Emsen, M. Kemal Değer, “Erken Uyarı Sistemleri Yoluyla Türkiye’deki

Ekonomik Krizlerin Analizi”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Ekonometri ve İstatistik Dergisi,

Sayı 2 2005, s.42

128

Morris Goldstein, Philip Turner, Yükselen Ekonomilerde Bankacılık Krizleri Kökenleri ve Politika

Seçenekleri, Çev. Ali İhsan Karacan, Ocak 1999, s.19

aşırı değerlenmiş paraların, finansal liberalizasyonun, çelişkili politikaların ve spekülatif davranışlar sonucu oluşan bir para krizidir.130

Meksika Krizi literatürde hem birinci hem de ikinci nesil modeller çerçevesinde açıklayan modeller bulunmaktadır. Meksika krizini birinci nesil modeller çerçevesinde değerlendirenler temel göstergelerin sürdürülemez hale geldiğini söylemekte, özellikle paranın aşırı değerli olması krize neden olarak gösterilmiştir. Meksika krizinde sermaye girişlerinin etkisini ele alan çalışmalarda vardır.131

Sachs, Tornell, Velasco Meksika krizini temel makro ekonomik göstergelerle açıklanamayacağına işaret edip, ikinci nesil modellere göre değerlendirmiş ve asıl sorunun döviz rezervlerindeki azalmanın ve dış borcun artışının belirli bir seviyeye ulaşması sonunda kendi kendini besleyen paniklerden kaynaklandığını belirtmişlerdir.132

1997-98 Asya Krizi’nin nedenleri olarak özellikle finans, endüstri ve döviz kuru politikalarında zayıflıklar olarak belirtilmiştir. Bankaların şüpheli faaliyetleri, sermaye piyasalarının yapısındaki zayıflık, sermaye çıkışları, Tayland ve Kore’de yapılan devalüasyonlar yatırımcılarda paniğe neden olmuştur. 133

1998 Rusya krizinde makroekonomik temellerdeki sorunlar özellikle mali açıklar yatmaktadır. Zayıf bütçe uygulamaları, vergi gelirlerinin arttırılamaması sonucu iç borçlanmaya gidilmesi yabancı sermaye akımlarını arttırmıştır. Zayıf mali yönetim, yüksek dış borçlanmayla birlikte uygulanan sıkı para politikasıyla düşürülmüştür. Sermaye akımlarının Rusya’nın ihracat gelirlerinin azalması ve ödemeler dengesi üzerinde baskı yapması sonucu tersine dönmüş ve kriz baş göstermiştir.134

130 Turan Yay, Gülsün Gürkan Yay, Ensar Yılmaz, ss.31-32 131A. Meral Uzun, a.g.e., s.218.

132Jeffrey Sachs, Aaron Tornell, Andres Velasco, a.g.e., s.1 133

Vildan Serin, Eyüp Bastı, “Gelişmekte Olan Ülkelerde Görülen Finansal Krizlere Getirilen Teorik

Açıklamalar ve Türkiye Örneği”, Yeni Türkiye Ekonomik Kriz Özel Sayısı, Eylül-Ekim 2001, s.1218

1999 Brezilya Krizinde borsa endeksinde büyük düşüşler gerçekleşti. Uluslar arası fonlar Brezilyaya akarken, ülkenin cari işlemler açığı artma eğilimi göstermiştir. Real Planı’nın istikrarı ve cari işlemler açığının sürdürülebileceğine ilişkin kuşkunun artmasına neden olmuştur. Brezilya krizinin bir çok nedeni vardır. Bu göstergelerden, GSMH daki yavaşlama, cari işlemler dengesindeki bozulma, iç ve dış borçlarda ki artış ve rezervlerin azalması dikkat çekicidir.135

2000-01 Türkiye krizinde kriz göstergelerinden cari açık/GSMH oranının kriz öncesi dönemde artmış, kısa vadeli dış borç/toplam dış borç oranına bakıldığında kısa vadeli borçların arttığı gözlemlenmiştir. Kısa vadeli dış borç stoku/GSMH oranı kriz öncesi dönemde artmıştır. Döviz rezervleri /GSMH oranı ise aşırı bir artış gözlenmemektedir. banka sisteminin güvenliği açısından önemli bir gösterge olan banka alacakları /toplam krediler oranı Türkiye’de çok düşük düzeydedir.

Yukarıda dört başlık altında sınıflandırdığımız göstergeler, Kaminsky, Lizondo, Reinhard (1998)136, Berg, Pattillo (1999)137, Kamin, Schindler, Samuels (2001)138, Edison (2003)139, Demirgüç, Kunt, Detragiache(2000), Eichengreen, Arteta(2000), Marchesi(2003), Lanoie, Lemarbre(1996)’nin çalışmalarında kriz göstergeleri olarak kullanılmıştır.

Kriz göstergelerinin tüm krizler için yada krize yakalanan her ülke için aynı olduğunu söylememiz mümkün değildir. Literatürde bu kadar çok kriz göstergesiyle çalışma yapılması da kriz göstergeleri üzerinde ortak bir anlaşma olmadığının kanıtıdır. Kriz göstergelerinde bir uzlaşma olmamasına rağmen bazı temel göstergelerin olduğu da açıktır.

135 A.Meral Uzun, a.g.e., s.221

136Graciela Kaminsky, Saul Lizondo, Carmen Reinhart, “Leading Indicators of Currency Crisis”, IMF

Stuff Paper, Volume 45, Number 1, March 1998.

137

Andrew Berg, Catherine Pattillo, “Are Currency Crises Predictable? A Test”, IMF Stuff Paper, Volume 46, Number 2, June 1999.

138 Kamin, S., Schindler J.W,. Samuel, S.L., “The Contribution of Domestic and External Factors to

Emerging Market Crises: An Early Warning System Approach,” Board of Governors of the Federal

Reserve System, IFDP, 2001.

139 Hali J. Edison, “Do indicators of financial crises work? An evaluation of an early warning

Benzer Belgeler