• Sonuç bulunamadı

2. MİLLİYETÇİ HAREKETTE TEŞKİLATLANMA: ÜLKÜ OCAKLARI

2.5. Bozkurt Kavramı

Her milletin kendi kültürüne ait doğal şartlardan veya uzun yıllar süren mücadelelerden sonra ortaya çıkan sembolleri vardır. Bu semboller, o millete ait bazı ipuçlarını da barındırmaktadır. Almanların kartalı, Japonların kanguruyu, Rusların ayıyı sembolleştirmeleri bir tesadüften ibaret değildir. Türklerin de Bozkurt’u kültürün pek çok unsurunda sembol olarak seçmesi, bozkurtun savaşçılığı, kahramanlığı ve hürriyeti çağrıştıran yapısının milli karakterimizle uyumlu olmasından gelmektedir. Bu anlamda Bozkurt, milletimizin bağımsızlığa âşık bir karaktere sahip olması nedeniyle, “dünya üzerindeki milli duruşumuzun bir sembolü” (Karabulut, 2017: 103-104) olarak ifade edilmiştir.

Türk destanlarının en önemli figürlerinden biri olarak Bozkurt, “Türklerin Ergenekon’dan çıkışının tarihsel bir sembolü” olarak değerlendirilmiştir. Ergenekon Destanı’nda Bozkurt, “demirden dağı eritip, esaretten kurtulan Türklere yol gösteren bir rehber” olarak ifade edilmiştir. Ergenekon’dan çıkıştan sonraki ilk Türk Hakan’ın adı, “demir dağı eriterek yol açan” Börteçine’dir. Börteçine’nin “Moğol dilindeki anlamı ise Bozkurt’tur” (Akpınar, 2016: 337-338).

141

Göktürklere ait olan Bozkurt Destanı, farklı rivayetlerle90 ifade edilmekle birlikte daha çok bilinen bir rivayete göre; “Hazar Denizi kıyısında mutlu bir yaşam süren bir Hun boyu olan Aşineler’in düşmanlar tarafından saldırıya uğraması sonucu geriye tek bir sağ çocuk kalmıştır. Düşmanlar bu çocuğu öldürmemiş ancak kollarını ve bacaklarını keserek çocuğu cesetler arasına terk etmiştir. Bu çocuk, dişi bir bozkurt tarafından cesetler arasından çekip çıkarılarak Altay Dağları’nda büyütülmüştür.

Delikanlı çağa geldiğinde ise kendisini büyüten dişi bozkurtla evlenerek çok sayıda erkek çocukları olmuştur. Bu erkeklerin içerisinde en akıllı, en güzel ve yiğit olanın ismi Aşine’dir. Aşine günün birinde hakan olmuş ve çadırının önüne atalarına sahip çıkmanın bir göstergesi olarak kurt başlı bir bayrak dikmiştir.” (Akpınar, 2016: 324).

Bozkurt hakkındaki başka bir rivayete göre; “Büyük Hun hakanlarından birinin birbirinden güzel iki kızı vardır. Kızların bu güzelliği Hunlar arasında onlarla sıradan insanların değil ancak ilahların evlenebileceğinin düşünülmesine sebep olmuştur. Hakan da aynı fikirde olduğu için kızlarını insanlardan uzak tutmak amacıyla ülkesinin kuzey ucunda pek fazla insanın uğrayamadığı yüksek bir kaleye yerleştirmiştir. Kızlarının ikisini de bu kaleye kapatan hakan, kendi tanrısına yakarışlarda bulunduğu esnada inandığı tanrısı dayanamaz ve bir bozkurt şekline girerek Hun Hakanı’nın kızıyla evlenir. Bu evlenmeden birçok çocuk dünyaya gelir. Bunlara Dokuz Oğuz - On Uygur denilmiştir. Akpınar’a göre sesleri Bozkurt sesine benzediği için bu çocuklar Bozkurt ruhu ile çoğalmışlardır.” (Akpınar, 2016: 326).

Türk milliyetçiliğinin ilham kaynağı olarak gösterilen ve ülkücüler üzerinde manevi bir değer ifade eden Bozkurt, Türk destanlarından günümüze miras kalan önemli bir motiftir. Türkiye’de milliyetçi hareketin benimsenmesiyle birlikte ülkücü-milliyetçi kesimin önemli bir simgesi haline gelmiştir. Cumhuriyet’in İlanı ile resmi ideoloji içerisinde yer bulan ilkelerinden biri olan milliyetçilik ilkesinin benimsenmesiyle birlikte Bozkurt’un zaman zaman milli bir simge olarak kullanıldığını

90 Başka bir rivayete göre “Hun ülkesinin kuzeyinde So isminde bir ülke bulunmakta ve bu ülkede Hunlarla aynı soydan gelen Göktürkler yaşamaktadır. Göktürklerin başında kudretli bir delikanlı olan Kağan Pu bulunmaktadır. Kağan Pu’nun 16 kardeşinden birinin annesi bir bozkurttur. Daha bereketli topraklar bulmak için So’dan ayrılan Göktürkler, Çinlilerin saldırıları sonucu yok edilmişlerdir. Sağ kalan yalnızca üç kişidir. Bu üç kişi Kağan Pu’nun annesi kurt olan erkek kardeşi ile onun iki karısıdır. Bunlar zamanla çoğalarak kalabalıklaşmıştır. Çocuklarından en büyüğü zamanla halkın başına hakan olmuştur.

Hakan’a Türk ismi verilmiş ve on kadınla evlenmiştir. Çocuklarından Asena isminde biri, bir zaman sonra kendi yerine tahta geçmiştir. Hakanlık tahtına Asena çıkınca o boy da “Aşine” olarak anılmaya başlamıştır.” (Akpınar, 2016: 324).

142

görmek mümkündür. Kuvay-ı Milliye ve Cumhuriyet Dönemi’nde Türklüğün bir simgesi olarak kabul edilen Bozkurt, 1922 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce basılan pullar üzerinde yer almıştır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında da Bozkurt amblemi yaygın olarak kullanılmıştır. 1927 yılında tedavüle sunulan banknotlarda Bozkurt amblemi kullanılmış ve Atatürk’ün ölümünden kısa bir süre önce kendi talimatıyla

“Bozkurt” isimli sigara (Akpınar, 2016: 323) üretilmiştir.

Bunların yanında ilkokul öğrencilerinin izci teşkilatlarına “yavrukurt” adı verilmesi, Kıbrıs’ta bulunan Türk Mücahit Teşkilatı’nın ambleminde Bozkurt bulunması, Milli Türk Talebe Birliği’nin ambleminde kullanılması “milli bir simge”

(Satılmış ve Turhan, 2002: 147) olarak kullanıldığının göstergelerindendir.

Hürriyetin, mücadelenin ve bağımsızlığın sembolü olarak kullanılan kurt, Türklerin hüküm sürdüğü coğrafyanın kültürümüze kattığı bir motiftir. Binlerce sürünün en tehlikeli avcılarından biri olan kurt, coğrafi bir gerekliliğin ürünü olarak saygı gösterilmiş ve kutsallaştırılmıştır. Oğuz Kağan Destanı’nda “kurt” anlamına gelen

“börü” kelimesiyle ifade edilen bu kavramın, “Kök Börü”, “Börü Közdüü”, “Börü Tildü” (Karabulut, 2017: 102-103 ) şeklinde Kırgız, Kıpçak ve Türkistan coğrafyasında kullanıldığı görülmüştür. Bu motif Türk destanlarının, şiir ve masallarının en önemli karakterlerinden biri olmuştur.

Bu simge, günümüzde ülkücüler/milliyetçiler tarafından siyasi bir simge olarak kullanılmakla birlikte 1984 yılından itibaren siyasi bir selamlaşma şekli olarak kullanılmaya başlanmıştır. Gagavuz Kültür Bakanı Maria Maruneviç, 1984 yılında yaptığı Türkiye ziyareti esnasında Bozkurt selamını kullanmış; Maruneviç’in bu işareti kullanması ülkücü camianın sempatisini toplamıştır. Gagavuz Türkleri tarafından Bozkurt selamının yaklaşık bin yıldır kullanıldığı rivayet edilmektedir. Gagavuzlar birbirleriyle karşılaştıklarında kendilerini tanıtmak ve savaşta zafer manasında bu selamı sık sık kullanmıştır. Bayraklarında Bozkurt başı simgesi bulunan Gagavuzlar, Türk kimliklerini Ruslara karşı korumak ve Ruslar karşısında birlik beraberlikle meydana gelen bir caydırıcılık sağlamak amacıyla bu selamı kullanmıştır. Alparslan Türkeş, Azeri Lider Ebulfez Elçibey ile birlikte 1992 yılında Azerbaycan’da katıldıkları bir mitingde ilk kez Bozkurt işaretini kullanmıştır. Parti teşkilatı tarafından Türkeş’in bu

143

hareketi büyük bir heyecanla karşılanmış ve süratle tabana yayılarak “ülkücülerin tartışmasız sembolü” (Akpınar, 2016: 327) haline gelmiştir.

Bozkurt, milliyetçi hareket düşüncesi içerisinde “milli sembol” (Atsız, 2011:

128) olarak ifade edilmiştir. Bozkurt işareti hakkında Alparslan Türkeş ile Millet Partisi kurucu başkanı Osman Bölükbaşı arasında yaşanan bir diyalog Türkeş tarafından Bozkurt işaretine verilen anlamı ifade etmek açısından önem taşımaktadır (Sarı, 2017:

100; Uğur, 2017: 137-138):

“Bölükbaşı: Yahu Türkeş siz bir işaret yapıyorsunuz, kurda benziyor. Onu anladık da, benim bildiğim sen Türkeş ona bir mana yüklemişsindir.

Türkeş: Elbette ağabey (Bölükbaşı Başbuğ’dan yaşça büyüktür) Bölükbaşı: Peki nedir?

Türkeş: (Bir eliyle bozkurt işareti yapar, diğer elinin baş parmağıyla işaret ederek tarif eder) Bak ağabey, şu serçe parmak Türk’tür, şu işaret parmağı da İslam’dır. Şu Bozkurt işareti yaptığımız işaretin arada kalan boşluk ise cihandır(dünyadır). Son olarak kalan 3 parmağın birleştiği nokta ise mühürdür.”

Yani ağabey işaret ederek gösterir isek, şu çıkar: Türk İslam Mührünü Dünyaya vuracağız”

Çalışmasında ülkücülüğü yaşanmışlıklar ve hafızalar yoluyla ifade etmeye çalışan Sayın, Bozkurt kavramının hangi manaya geldiği konusunu yaşanan bir olayı anlatarak açıklığa kavuşturmaya çalışmıştır. Bu olayda, 1970’li yıllarda Ağrı Dağı’nda Nuh’un gemisini arayan Amerikalı bir grup tarafından bir çobanın yakasında Bozkurt ambleminin görülmesiyle çobana Bozkurt’un manası sorulmuş ve çobandan alınan cevabın “Türklüğün sembolü” (Sayın, 2015: 120) olduğu ifade edilmiştir.

İbrahim Sarı tarafından kaleme alınan, İstanbul Üsküdar Ülkü Ocakları tarafından hazırlanan “Ülkücünün El Kitabı” isimli çalışma içerisinde istifade edilen

“Ülkücü’nün Başucu Kitabı” adlı eserde milli sembol olarak Bozkurt’un neden benimsendiği ile ilgili olarak onun özellikleri ifade edilmiştir. Bu çalışmaya göre Bozkurt’un özellikleri şu şekilde sıralanmıştır (Sarı, 2017: 97-99; Haberhergün, 2016):

“1. Bozkurtlar atasına bağlıdır; Bozkurt sürüsünden ayrılan bir erkek bozkurt karşılaştığı bir kara kurt sürüsüne girer. Girdiği sürünün liderliğini alır;

2. Bozkurt özgürlüğüne düşkündür. Dünyada evcilleştirilememiş tek hayvan olma unvanı Orta Asya bozkurtlarındadır. Hayvan yakalandığında tüm hayvanların aksine gırtlak kısmında bulunan öd denen keseyi parçalar ve intihar eder. Bozkurt esareti kabul etmeyen bir varlıktır. Bozkurt'un boynuna tasma

144

takıp bir kafese koyamazsınız. Bozkurt ölümü kabul eder kendisini parçalar ve intihar eder.

3. Bir bozkurt sadece yiyeceği kadarını avlar ve yavrusu olan bir hayvana saldırmaz, avlamaz. Bozkurt leş eti yemez. Kendi avını kendisi avlar. Başka hayvanların avladığı leşi yemez.

4. Bozkurtlar eşlerini kıskanırlar. Bozkurt dişisi asla bir kara kurtla çiftleşmez.

Bozkurt yaşamından tek eş seçer. Eşi ölmeden başka eş aramaz.

5. Bozkurt sürüsü sağdan ve soldan giden öncüler, akabinde de göbekten gelen ana kuvvetle saldırırlar düşmanına. Bozkurt cesaretli ve ölümüne mücadele eden bir yapıya sahiptir esareti kabul etmez.

6. Bozkurtların bir lideri vardır ve sürü o liderin emrinden çıkmaz. Bozkurt liderine bağlıdır, dinlenme anında da lideri etrafında koruma tedbirleri alır.

Bozkurtlar avlamaları, toplu yaşama kurallarına uyma vb. açılardan bir sistem içerisindedirler, yani asildirler.

7. Bozkurtlar teşkilat halinde bir yaşam sürerler. Bozkurt ekip çalışması yapar ve Hürriyetine son derece düşkündür.

8. Karda yürüyen 40 bireylik bir Bozkurt grubunu takip etseniz ancak Beş, altı ayak izi görebilirsiniz, o kadar dikkatli ve organizedirler. Çünkü grup önde giden lider bozkurt'un ayak izlerine basarak ilerler. Bozkurtlar asla organizesiz ve plansız hareket etmez, avlanmazlar.

9. Bozkurtlarda bir yavrunun hem annesi, hem de babası ölse dahi yavru hayatta kalır. Bozkurtlarda grup hiyerarşisi buna müsaade etmez. Diğer grup üyeleri yavruyu evlat edinir ve kendi yavruları gibi büyütürler.

10. Bizim sembolümüz, Gök yeleli bozkurttur. Yani "GÖKBÖRÜ". Bu kurt türü sadece Orta Asya dolaylarında yaşamaktadır. Türk milleti Bozkurt'u bu taşıdığı özelliklerden dolayı kendine sembol edinmiştir.

11. Türk milleti asırlarca bozkurt'laşan şahsiyetler yetiştirmiştir. Bozkurt bu nedenle tarihimiz içinde bayrak olarak da kullanılmıştır.”

Ülkücü yayın organları arasında yer alan, Ekim 1972’den 1975’e kadar aylık, 1975-1977 yılları arasında 15 günlük periyotlarla yayınlanan Bozkurt (Satılmış ve Turhan, 2002: 148-149) isimli bir dergi de mevcuttur. “Her şey Türk için, Türk’e göre, Türk tarafından” sloganıyla ülkücü harekete destek veren dergi (Akpınar, 2016: 89), Türk destanlarından günümüze miras gelen Bozkurt ismiyle sembolize edilmiştir.

Türk tarihinde çok önemli bir yere sahip olan Bozkurt, “zor durumda kalan Türk’e yardım eden, yol gösteren; halkı tehlikelerden koruyarak kurtarıcı bir rol üstlenen, icabında küllerinden yeniden doğmayı ifade eden destansı bir simge”

(Akpınar, 2016: 327) olarak ifade edilmiştir. Bu nedenle Bozkurt sembolünün Türkçülük akımı içerisinde Türk tarih ve efsanelerine olan ilgiyi arttırdığı ve Türk

145

kültürünün canlanmasına neden olduğu (Satılmış ve Turhan, 2002: 147) değerlendirilmiştir.