• Sonuç bulunamadı

Boğaz’ın Hüznü Bosphorus Blues

William Brand

Kaya birimleri: Özel kalıba metal döküm, Brand van Egmond imalatı Mum birimleri: 3 boyutlu modelleme ile 3B baskı, üzeri altın kaplama Stones: Metal cast in unique 3D designed mold

Candles: 3D modelled and printed bodies, gold leaf covered Üretim Production Brand Van Egmond

William Brand | Boğazın Hüznü Bhosphorus Blues

Selahattin Tüysüz

82 Sergi | Exhibition William Brand | Boğazın Hüznü Bhosphorus Blues 83

Selahattin Tüysüz

84 Sergi | Exhibition 85

First Fig

My candle burns at both ends;

It will not last the night;

But ah, my foes, and oh, my friends—

It gives a lovely light!

by Edna St Vincent Millay

Given Istanbul’s ( and this Museum’s) unique location, both geographically as well as in time, William wanted not just good craftsmanship and aesthetics , but also add more meaning to the lighting installation. He has strong feelings on light, how we humans interact and react to it, the power of symbols and the idea of time passing: from day to night, from week to year, from life to death. The element of passing time from day to night was therefore a big part of his concept.

This installation, consisting of candles that burn from both sides and elegantly curled and twisted (or, do we see light that tries to free itself out of a complex knot..?).

A city that has seen so much change, as frequent and powerful as the daily changing of the tides on the Golden Horn, knows how short , complex and brief life can be. Big empires - and names - have come and gone. The great monuments and ancient city walls are evocative of times gone by, and leave the current citizens of Istanbul with a constant reminder of a glorious past. Time moves much faster than we wish, and even when we briefly – and vainly- feel it’s under our control in our own hands we realise how fast time moves: the candle actually burns not just from one side but from both sides.

Time flies and eternity waits.

The Turks have a truly beautiful word, “hüzün” which is to a fair degree connected with this idea.

İlk İncir

Gecem gündüzüme karışıyor Mumum iki ucundan da yanıyor

Sabahı çıkarmayacak olsa da Ah düşmanlarım, ah dostlarım

Nasıl da güzel bir ışık yayıyor Edna St Vincent Millay

İstanbul’un (ve bu Müze’nin) gerek coğrafi planda, gerek zaman içindeki eşsiz konumunu göz önüne alan William aydınlatma yerleştirmesini tasarlarken, yalnızca ustalık ve estetik arayışıyla yetinmedi. İşine daha fazla anlam ve derinlik kazandırmak istiyordu. Işığa dair, biz insanların ışıkla nasıl etkileştiğimize, nasıl tepki verdiğimize, sembollerin gücüne, ve günlerden gecelere, haftalardan yıllara, yaşamdan ölüme, zamanın geçişine dair çok kuvvetli hisleri vardı. Dolayısıyla günden geceye zamanın geçişi William’ın kurduğu konseptin çok önemli bir parçası oldu.

Bu yerleştirme her iki ucundan da yanan, zarifçe eğilip, bükülen mumlardan oluşuyor (yoksa gördüğümüz kendini bir kördüğümden kurtarmaya çalışan ışık mı?). Haliç’in günlük gelgitleri kadar sık ve kuvvetle gerçekleşen bunca değişim görmüş bir şehir hayatın ne kadar karmaşık ve kısa olabileceğini bilir. Büyük imparatorluklar – ve isimler – gelip gitmiştir. Büyük anıtlar ve antik kent surları geçmiş zamanları zihinlerde canlandırarak, şimdiki İstanbullulara şehrin görkemli geçmişini daima hatırlatırlar. Zaman istediğimizden çok daha süratle akıp gidiyor. Kısacık bir an için de olsa – bir yandan da kendimizle böbürlenerek – onu kontrol altına aldığımız düşünsek bile, aslında ne kadar hızla hareket ettiğini fark edebiliyoruz: mumun tek bir ucu değil, iki ucu birden yanar.

Zaman uçar ve ebediyet bekler.

Türkçede hakikaten çok güzel bir kelime var: “hüzün”.

Bir dereceye kadar, bu düşünceyle bağlantısı olduğunu söylemek mümkün.

öykü | story

William Brand | Boğazın Hüznü Bhosphorus Blues Light can transcend the darkness of differences and discourse. Not without reason the candle is embraced by all religions and cultures, in fact even those who don’t embrace are both touched as well as comforted by it.

An installation is created out of candles, with several elements involved circling as satellites around the object.

A rocklike object is present, being a sharp contrast as a force of eternity.

William wants his design to be evocative, using a language that unlocks subconscious feelings and memories in people minds. Our atelier -by choice- shies away for example from using new and temporary techniques that dilute attention from craftsmanship to gadgetry. And, we prefer to use strong symbols and elements that people in all corners of this world can relate to.

William’s designs of lighting sculptures are so much more about evoking emotions within the person encountering the object, rather than transmitting emotions from the object to the person.

The candle is a powerful symbol. In fact, as a symbol -by definition- it is more powerful than the actual light it gives. For example, many cultures that put small shrines next to the road with candles: when one passes by the impact of the candle is so much more powerful than the small light it gives. Just as important: when we pass during daylight a candle, we remember the powerful sight and symbol of the candle more than the actual light (and the emotion it evokes within us) .

So, in other words, the candle transcends the mere changing of times ( and light) of the day. This aspect is only being strengthened by the fact that it burns at both ends.

Işık farklılıkların ve söylemlerin karanlığını da aşıp

geçebilir. Mumun tüm kültürlerce benimsenmesi sebepsiz değildir, ve hatta benimsemeyenler onun varlığıyla hem duygulanır, hem de teselli bulurlar.

Mumlardan bir yerleştirme yaratıldı. Objenin etrafında uydular gibi dolaşan çeşitli öğeler var. Kaya gibi bir obje mevcut ve sanki kaynağını ebediyetten alan bir güç gibi keskin bir tezat oluşturuyor.

William tasarımının çağrışımlarla dolu olmasını istedi.

Dolayısıyla insanların bilinçaltı duygularını ve zihinlerinin bir köşesinde sakladıkları hatıraları kapatıldıkları yerden gün yüzüne çıkaran bir dil kullandı. Atölyemiz – bilerek ve seçerek – dikkati zanaatkarlıktan dağıtıp, alet edevat gibi ıvır zıvıra yönlendiren yeni ve geçici teknikler kullanmaktan kaçınır. Biz bu dünyanın her köşesinden insanların ilişki kurabilecekleri güçlü semboller ve öğeler kullanmayı tercih ederiz.

William’ın aydınlatma heykelleri objeden kişiye duygu aktarmak üzerinden değil, objeyle karşılaşan kişide duygular uyandırmak üzerinden işliyor.

Mum güçlü bir semboldür. Aslında bir sembol olarak – tanım itibarıyla – verdiği ışıktan çok daha güçlüdür.

Örneğin, bir çok kültürde yol kenarlarına küçük mihraplar kurup, mumlar yakma adeti vardır. İnsan bunların yanından geçtiğinde, mumum etkisi verdiği azıcık ışıktan çok daha etkilidir. Şu da çok önemli ki; gündüz vakti bir mum gördüğümüzde, mumun verdiği ışıktan çok, onun görüntüsünü ve sembolik varlığını (ve içimizde uyandırdığı duyguyu hatırlarız).

Yani bir başka deyişle mum, zamanların ve gündüzün (ışığının) geçirdiği değişimin ötesinde bir noktaya ulaşır.

İki ucundan birden yanıyor olması gerçeğiyse bu özelliğini yalnızca pekiştirir.

86 Sergi | Exhibition 87