• Sonuç bulunamadı

Biyolojik Söylem

3. Michel Foucault felsefesinin temel kavramları

1.5. Benzerliğin Yeni Düzlemi

2.1.2. Biyolojik Söylem

Klâsik Dönemde, doğa tarihi alanında 1775–1795 yılları arasında, bireyler ve cinsler bir tablo içinde, birbirlerine eklemlenmelerine olanak veren, “karakteri” belirlemeye çalışmışlardır. Karakterler, bireylerin toplam temsilinden elde edilmiştir; onların çözümlenmeleridir, temsilleri temsil ederken bir düzen oluştururlar. Karakter, temsillerin karşılıklı işleyişine indirgenemez nitelikte, örgüt diye adlandırılan bir iç ilkeye dayanmaktadır. Foucault’ya göre, taxinomiaların temeli olan örgüt, dört farklı biçimde ortaya çıkmaktadır.

Birinci olarak, karakterler hiyerarşisi biçimi altında toplanmıştır. Örneğin: Bitkiler, tohum bakımından çeneksizler ve çenekliler diye sınıfa ayrılmıştır.

İkinci olarak, karakterler işlevlere bağlanmıştır. Örneğin: Çenek sayısı bitkileri sınıflandırmada belirleyici ise, bunun nedeni bu çeneklerin üreme işlevi içinde belirleyici bir rol oynamalarıdır.

Üçüncü olarak, tutarlı örgüt bütünlüğü görülür ve görülmezi içine alabilmelidir. Bitkiler evreninde, anlamlı unsurlar görülen çiçek ve meyve değil de, tohumlama aygıtı ve çenek gibi organlar olduğu olgusu, hayvanlar için de geçerlidir. Örneğin: Storr, büyük sınıfların dolaşım biçimi aracılığıyla tanımlanması gerektiğini düşünür. Damarcık, sümüklü böcek gibi yalnızca solungaçlarından nefes alan ve onlar gibi nitelikli bir kalbe sahip olan deniz kabuklarının, örümcekgiller ile böceklerden önceki yere yerleştirilmelerinin gerektiği sonucuna varır.

Dördüncü olarak, sınıflandırma ile adlandırma, olgu tarafından çözülmektedir ve ad ile cins eş biçimli sorunlardır. Foucault durumu şu şekilde özetler: “Doğal varlıkları gruplandıran temel bütünleri bulabilmek için, yüzeysel organlardan en saklı olanlarına ve oradan da, bunların sağladıkları büyük işlevlere götüren şu alanı derinlemesine dolaşmak gerekir.”153 Ad ve cinsler ya da dil ve doğa; artık çakışmaktan öte, sadece yapay bir şekilde ancak kesişebilmektedirler ve örgütlenme

152 Foucault, Kelimeler ve Şeyler, s. 369

de, eklemleştiren yapılarla işaret eden karakterlerin arasına, özsel bir alan koyarak girmektedir. Bu önemli ve anî değişim, organik ile inorganik ayrımı gibi bir sonuca yol açmıştır. Jussieu’nin tasarısı bu noktada son derece önemli bir yere sahiptir. Çünkü Jussieu, Smith’in emeğin sabit değerini kullanması gibi karakterin bağımlılığı kuralını ortaya atmıştır ve Cahn’ında eserinde belirttiği gibi “örgütleme… birçok biçim alabilen soyut bir varlık haline gelmiştir”154 der. Cuvier ise, organı yapısı ve işleviyle, oynadığı role göre ya da morfolojik değişkenlerden hareketle tanımlayan klâsiklerin çözümleme düzenini alt üst ederek, uyarlanma ve bağımsızlık postülalarını kaldırmıştır. “Cuvier’den itibaren, ulaşılacak sonucun algılanamaz biçimi olarak tanımlanan işlev, sabit aracı terim olarak hizmet edecek ve en ufak bir görünür özdeşlikten yoksun unsur bütünlerini birbirine eklemeye izin verecektir.”155 Cuvier, varoluş fonksiyonunun ilişki fonksiyonuna göre önceliğine inanmıştır. Çünkü önce hayvan vardır, sonra hisseder ve hareket eder. Bu çözümlemenin en son noktasında genel bir taxinomia tasarısının yok oluşuna kadar gidecektir. Çünkü klâsik anlayışta canlı, sınıflandırmanın bir noktasıyken, şimdi sınıflandırma canlının bir özelliği haline gelmiştir. Artık yaşam, canlılar arasındaki bütün olası ayrımların, üzerinde temellendikleri şeydir. “Canlı, Cuvier’den itibaren, kendi kendini örtmekte, taksinomik yakınlıklarına son vermekte, sürekliliklerin geniş ve zorlayıcı plânından kopmakta ve kendine yeni bir mekân oluşturmaktadır… Bu yer artık varlığın olabilirliği değil de, hayat koşullarıdır.”156 Tarihsellik artık, âdeta temel bir varoluş tarzı gibi bir şeyi oluşturarak, doğanın, canlının içine dahil edilmiştir.“Endüstri gelirlerinin, nüfusun ve rantın Ricardo tarafından öngörülen yakın gelecekteki sabitlikleri, cinslerin Cuvier tarafından iddia edilen sabitlikleri, yüzeysel bir incelemenin sonrasında, tarihin reddi olarak görülebilirler; gerçekte ise, Ricardo ve Cuvier, XVIII. yüzyılda düşünüldükleri haliyle kronolojik ardışıklığın biçimlerini reddediyorlardı.”157 Bu bakımdan Foucault’ya göre XVIII. yüzyıl düşüncesi, kronolojik ardışıklıkları varlıkların düzeninin bir özelliği olarak görmüştür. XIX. yüzyıldan itibaren, şeylerin ve insanların tarihselliğinin kurulmasının önemli etkilerinden biri ayrıcalıklı bitkisel değerin yerini hayvansallık biçimine

154 Foucault, Kelimeler ve Şeyler, s. 370

155 Foucault, Kelimeler ve Şeyler, s. 374

156 Foucault, Kelimeler ve Şeyler, s. 385

bırakmasıdır. Hayvansallık statüsü, XIX. yüzyıl düşüncesinde hayatın çoklu ve aynı zamanda oluşan işlevlerine daha derinden gönderme yapmaktadır. Batı kültüründe ilk kez hayat, temsilin içinde sunulduğu ve çözümlendiği haliyle, varlığın genel kurallarından kaçmaktadır. “Hayat, her varoluşun köküdür ve canlı olmayan, cansız doğa hayatın döküntüsünden başka bir şey değildir; düpedüz varlık, hayatın varlık olmayanıdır.”158

XIX. yüzyıl düşüncesinde hayat deneyi, Foucault’ya göre kendini varlıkların en güzel yasası olarak sunmakta, varlıkların birbirinden çözülmeyen varoluşlarını ve varlık olmamalarını söylemenin yolunu bulmaya çalışan bir ontoloji gibi şekillenmektedir. Bu ontolojide varlıklar, hayata nazaran, yalnızca geçici biçimlerden ibarettirler.

Foucault’nun gördüğü sonuç, ekonomik bir tarihselliğin oluşumuna bağlı olan düşüncesiyle zıtlaşan bir düşüncenin yapılanmasıdır. Ekonomik tarihsellik, vazgeçilemez ihtiyaçlar, emeğin nesnelliği ve tarihin sonu konusundaki üçlü bir yapıdan destek almaktaydı. Şimdi bunun tersine, ona göre bireyselliğin biçimleri, sınırları ve ihtiyaçlarıyla birlikte geçici bir andan ibaret olduğuna dair bir düşüncenin geliştiği görülmektedir.

Benzer Belgeler