• Sonuç bulunamadı

Biyolojide tür konusunun net olarak ortaya konulduğunu ve tartışmaların sonlandırıldığı söylenebilir.

Tanım ve terim problemlerinin olmadığı ve taksonomi adında bir çalışma alanını da bilim dünyasına dâhil ederek alanını genişleten biyoloji biliminin konu hakkındaki ulaştığı sonuçların bu bölümde değerlendirilmesinin faydalı olacağı kanaatindeyiz. Her ne kadar sosyal bir bilim olmasa da, yapılan çalışmaların değerlendirilmesi ve alanımızda uygulanılabilirliğinin tartışılmasının da ayrı faydalar sağlayacağı düşüncesinden yola çıkılarak değerlendirmeye dâhil edilmiştir.

Hayvanların ve bitkilerin sınıflandırılmasında temel birim olarak alınan türün, diğer türlerle ayrılımı hangi sınırlarda olmalı sorusu, yani tür tanımı, biyolojinin en zor yanıtlanabilen sorularından birisidir. Hayvan ve bitki gruplarının tümü için geçerli olabilecek bir tür tanımı vermek, bugünkü bilgilerimizle olanaksız görünmektedir. Ancak, birçok araştırıcı arasında, değerlendirme yöntemleri ve özelliklerin seçimi konusunda birçok fikir ayrılığı olmakla birlikte, ana ilkeler açısından tam bir fikir birliğine varılmış denebilir (AÖF, 1999:13).

İlhami Kiziroğlu, Biyolojiye göre tür tanımını şu şekilde yapar; “Günümüzdeki canlılar, vücut yapıları bakımından basamaklı bir benzerlik gösterir. Buna göre belli bir sisteme sokulurlar. Sistemin temel birimi türdür. Birçok özelliği bakımından birbirine benzeyen ve verimli döller üretebilen tüm canlıları tür kavramı altında toplayabiliriz. Bir türün belli bir bölgede yaşayan ve birbiri ile döllenebilen bireyleri, o türün popülâsyonunu oluşturur. Bu nedenle türü, bireylerin birbirini kendi aralarında dölleyebildiği ve döllenme bariyerleri ile diğer popülâsyonlardan ayrılan bir popülâsyonun tamamı diye açıklayabiliriz” (Kiziroğlu, 2004:577).

Tohit Güneş İse tür tanımını; “Tür, yapı ve fonksiyonel olarak temel özellikleri benzer olan ve çiftleştiklerinde verimli döller oluşturabilen bireyler topluluğudur” (Güneş, 2006:14) şeklinde yapmaktadır.

23

Bu genel tanımlara bakılarak biyoloji bilimi için genel bir tanım ise AÖF ders kitabında şu şekilde yapılmaktadır; “yapısal ve işlevsel özellikleri bakımından birbirine benzeyen, aynı dış ve iç çevresel koşullara benzer şekilde tepki gösteren, doğal koşullarda serbest olarak birbirleriyle çiftleşip, verimli yavrular meydana getirebilen bireyler topluluğudur”(AÖF, 1999;13).

Biyolojinin gelişme süreci içinde, tipe bağlı tür (Morfolojik tür), nominalistik tür ve biyolojik tür gibi tür tanımları ortaya çıkmıştır (AÖF, 1999;13).

Biyoloji bilimi için sınıflandırma hayati önem taşımaktadır. Gerek dış görünüşleri ve gerekse iç yapıları karşılaştırılan canlıların birçok bakımdan benzer oluşu, bunları sınıflandırmayı mümkün kılmıştır (Kiziroğlu, 2004:669). Bu mümkün kılınan sınıflandırma işi, zamanla başlı başına bir araştırma gerektirdiği için taksonomi veya sistematik şeklinde adlandırılan bilim dalları oluşmuştur. Sistematik veya taksonomi; canlıları, akrabalık dereceleri ve filogenetik gelişimlerine göre sınıflandırır(Güneş, 2006:13).

Her ne kadar türün altında alt tür ve ırk gibi daha küçük birimler bulunursa da hiyerarşik sıralamada en küçük kategori tür olarak kabul edilir (AÖF, 1999:13). Biyoloji biliminin tür problemi konusunda önemli adımlar attığı görülmektedir. Her canlının bir sistem dâhilinde sınıflanmasına imkân sağlayan tür tanımının yapılmış olması ve üzerinde fikir birliğinin sağlanmış olması önemli çalışmalardadır.

Bu noktada William T. Keeton ve James L. Gould farklı bir noktaya dikkat çekerler. “Bitki ve hayvanların doğal olarak çok sayıda ayrı ve farklı “çeşitlere” ya da türlere ayrıldığı yüzyıllardan beri bilinmektedir. Bu demek değildir ki herhangi bir türün tüm bireyleri tamamen aynıdırlar –bilakis tam tersidir.” (Keeton ve Gould:2003:490). Bu açıklamalarıyla yazarlar, türü oluşturan bireylerin birbiriyle tamamen aynı olmadıklarını, benzer biyolojik yapıya sahip olduklarını vurgular.

Konunun sosyal bilimlerdeki kullanılabilirliği ve sosyal bilimlere uygulanabilirliği ayrı bir tartışma konusunu gerektiriyor olsa da bu durum çok mümkün görünmemektedir. Sosyal bilimlerin daha soyut kavramlarla ilgilendiği göz önüne alındığında bu mümkünsüzlüğün sebepleri de belirmeye başlayacaktır.

24

Fakat biyoloji biliminin sosyal bilimlerde tür kavramına bazı açılardan örnek olabilecek yaklaşımlar içerdiği de görülmektedir.

Birebir aynı sistemin uygulanabilirliği mümkün görünmese de; türlerin tamamen birbirinin aynı olmaması, aralarında farklılıkların bulunması ve birbirleriyle benzer olmaları önemli bir detay ve ortak nokta olarak görünmektedir.

Biyoloji gibi tamamen somut varlıkların malzeme konusu edildiği bir bilim dalında bile incelenen malzemelerin birebir aynı olmaması, birbirine benzer olması gibi bir durum söz konusu olabiliyorsa, bu durumun soyut varlıkları malzeme edinen bilim dallarında daha da fazla olabilmesi önemsenecek bir konu olmasa gerek.

25 BÖLÜM 2: MÜZİKTE TÜR

2.1. Müzik

“Bilenler bilir ki, ırlamak ve ezgi dinlemekten zevk almak, yeteneklerin derecesine göre, bütün insanların doğasında vardır… Sadece, inkâr hastalığına tutulmuş ve doğaları, beyinleri hastalanıp bozulmuş kimseler dışında; Allah bizi onlardan korusun ve bağışlasın; çünkü ezgi dinlemekten zevk almak gönül ve can sağlığına delildir” (Nasır Abdülbaki Dede, 2006;28) şeklinde ifade eder Abdülbaki Nasır Dede. Müzik, günümüzde çoğu insanın gerek icracı, gerekse dinleyici olarak gerçekleştirmekten mutlu olduğu bir aktivitedir. Müzik, yüzyıllardır bu özelliği ile insanların yaşamının her anında yanlarında var olmasını istedikleri bir olgudur.

Kelime kökeni olarak müzik, Mus-ike: Meleklere ait olan anlamına gelmekteyken; “Yunanca Musike Techne: ise “Meleklerin Sanatı”” (Say, 2002:357) anlamlarını içermektedir.

Kelime çıkışından sonra farklı topluluklarda farklı şekillerde telaffuz edilmeye başlanmıştır. Latincede; musica; Fransızcada; la musique, İngilizcede; music, Arapçada; musıkîy, Almancada; musik olarak ifade etmişlerdir.

Türkler ise zaman zaman ır, cır, yır, mızıka, musıkî gibi farklı isimlendirmelerde bulunmuşlardır. Zaman zaman “küğ” gibi farklı isimlendirme çalışmaları yapılmışsa da “müzik” terimi daha çok kullanılır hale gelmiştir.

Müziğin tanımı ise farklı biçimlerde yapılmaktadır. Bu tanımlardan bazıları şu şekillerde sıralandırılabilir.

Bruno Nettl müzik için, “sesleri birleştirme sanatıdır” (Nettl, 2005:16) der.

“Doğanın sunduğu ses malzemesini seçmek, onlara düzen vermek ve elde edilen müzik sesleri ile bileşimler yaratmak üzere, insanın hayatla bağlantılı olarak tasarımladığı zihni (bilişsel), hareki (devinimsel) ve hissi (duygusal) üretim” (Say, 2002:357) tanımlaması ise Ahmet Say’a aittir.

Yılmaz Öztuna’ya göre müzik; “Ses üzerinde kurulmuş bir sanat” (Öztuna, 2000:274)’tır.

Benzer Belgeler