• Sonuç bulunamadı

3.2. Biyokimyasal Bulgular:

3.2.2. Biyokimyasal analiz istatistik sonuçları:

Biyokimyasal analizler sonrası elde edilen kreatin, ALT, albümin, GGT, total billirubin düzeyleri aĢağıda tablo halinde (Tablo 10 ) ve kreatin, ALT, albümin, GGT ve total bilirubin değerlerinin gruplar arası dağılımı grafik halinde verilmiĢtir( Grafik 5, 6, 7, 8 ve 9)

Değişken Grup N Minimum Maksimum Medyan SD

KRE KONTROL 6 0.00 5.00 4.50 1.94 CURCUMIN 5 0.00 4.00 4.00 1.73 TACROLĠMUS 7 4.00 5.00 5.00 0.38 TAC+CUR 8 5.00 6.00 5.00 0.35 ALT KONTROL 6 0.00 64.00 49.00 23.06 CURCUMIN 5 0.00 89.00 61.00 32.75 TACROLIMUS 7 28.00 78.00 45.00 16.42 TAC+CUR 8 25.00 66.00 44.50 13.29 ALB KONTROL 6 0.00 40.00 37.00 15.53 CURCUMIN 5 0.00 34.00 32.00 14.46 TACROLIMUS 7 32.00 38.00 35.00 1.90 TAC+CUR 8 30.00 37.00 35.00 2.30 GGT KONTROL 6 0.00 2.00 2.00 0.84 CURCUMIN 5 0.00 3.00 2.00 1.10 TACROLIMUS 7 1.00 5.00 2.00 1.46 TAC+CUR 8 0.00 5.00 2.00 1.51 TBIL KONTROL 6 0.00 5.00 2.00 2.04 CURCUMIN 5 0.00 7.00 6.00 2.77 TACROLIMUS 7 4.00 9.00 6.00 2.12 TAC+CUR 8 2.00 9.00 5.50 2.07 Tablo 10: biyokimya-tanımlayıcı

Grafik 6. Gruplar arası ALT değerlerinin dağılımı.

Grafik 8. Gruplar arası GGT değerlerinin dağılımı.

Biyokimyasal analiz sonuçları istatistiksel olarak karĢılaĢtırıldığında tüm gruplar arasında kreatin(X2

=14.881, p=0.002) ve total bilirubin (X2=7.888, p=0.048) düzeyleri açısından istatistiksel anlamlı farklılık tespit edildi (Tablo 11).

Değişken X2 Df P KRETIN 14.881 3 0.002 ALT 1.735 3 0.629 ALBÜMĠN 7.088 3 0.069 GGT 0.457 3 0.928 TOTAL BILIRUBIN 7.888 3 0.048

Tablo 11. biyokimya-kruskall wallis test

Gruplar arası ikili karĢılaĢtırmada kreatinin düzeylerinin CURCUMIN/ TACROLIMUS (Z=-2.831, p=0.005) ve CURCUMIN/ TAC+CUR(Z=-3.204, p=0.001) grupları arasında farklı olduğu gözlenmiĢtir(Tablo 12). Ancak total bilirubin düzeylerinin gruplar arasında farklı olmadığı saptanmıĢtır.

Kreatinin TBilirubin Gruplar Z p Z p KONTROL/ CURCUMIN -1.4 0.146 -1.654 0.098 KONTROL/ TACROLIMUS -1.407 0.159 -2.524 0.012 KONTROL/TACCUR -2.187 0.029 -2.404 0.016 CURCUMIN/ TACROLIMUS -2.831 0.005 -0.332 0.740 CURCUMIN/ TACCUR -3.204 0.001 -0.075 0.940 TACROLIMUS/ TACCUR -1.369 0.171 -0.354 0.723

4.TARTIŞMA ve SONUÇ

ÇalıĢmada kullanılan ratların canlı ağırlıklarındaki değiĢimler değerlendirildiğinde kontrol grubu ratlarda görülen %19,5‟lik artıĢ, çalıĢma boyunca ratların uygun bir rasyonla beslendiğinin ifadesidir. Buna karĢın takrolimus grubundaki %3,9‟luk kilo kaybı da tacrolimusun toksik etkisinin oluĢtuğunun bir göstergesidir. TAC+CUR grubundaki %4,1‟lik kilo artıĢı ise curcuminin tacrolimusun toksik etkisini azalttığı olarak yorumlanmıĢtır. Curcumin grubundaki canlı ağırlık artıĢı ise kontrol grubundan düĢük çıkması ilk bakıĢta beklentileri karĢılamamaktadır. Fakat curcumin uygulamasının her gün gavaj yoluyla yapılmıĢ olmasının ratlarda önemli bir strese sebep olarak beklenen kilo artıĢının gerçekleĢmemesine neden olduğu kanısına varılmıĢtır.

Ratların nekropsilerinde makroskobik lezyon olarak sadece curcumin grubu bir ratın akciğerlerinde 4-5 mm çapında makroskobik apse oluĢumu dıĢında baĢka bir lezyonun görülmemiĢ olması dokularda lezyona neden olabilecek maddenin(tacrolimus) 14 gün gibi kısa bir süre verilmiĢ olmasına yani çalıĢmanın kısa süreli olmasına ilgilidir.

Histopatolojik sonuçlar değerlendirildiğinde kontrol grubu ratlarda histopatolojik bir lezyon belirlenememesi çalıĢmada lezyon oluĢumuna neden olabilecek sekonder bir etkenin rol oynamadığıni ifade etmektedir.

ÇalıĢma özellikle tacrolimusun nefrotoksisitesi üzerine yapılmıĢ olması nedeniyle böbrekle ilgili sonuçlar, değerlendirmeler daha öne çıkmaktadır. Böbreğin histopatolojik bulguları skorlar üzerinden değerlendirildiğinde takrolimus grubu ratlarda proksimal tubül epitellerinde dejenerasyon ve nekroz ile dökülmelerin belirgin olduğu dikkati çekmektedir. Buna karĢın TAC+CUR grubu ratlarda ise epitellerde nekrozların oluĢmadığı, sadece sınırlı düzeyde epitel dejenerasyonlarını geliĢtiği dikkati çekmektedir. Bu durum da curcuminin tacrolimusun nefrotoksik etkisini azalttığına bir iĢarettir. Yalnız daha uzun süreli çalıĢmalarla bu etkinin daha belirgin olarak ortaya konulmasına da ihtiyaç vardır. Böbreklerin histopatolojik bulgularına ilgili istatistiki analiz sonuçlarıda [(KONTROL/TACROLIMUS (Z=- 2.951, p=0.003), CURCUMIN/TACROLIMUS (Z=-2.803, p=0.005) ve TACROLIMUS / TAC+CUR (Z=-2.739, p=0.006)] bu değerlendirmeleri

desteklemektedir. Bu bulgular Reddy (1992) ve Cohly (1998)‟nin curcuminin böbrek tubül epitellerini oksidatif strese karĢı lipit peroksidasyonu, lipit degredasyonu ve sitolizi önleyici özellikleri sayesinde koruduğu görüĢü ile de uyumludur.

Karaciğere ilgili histopatolojik bulgular değerlendirildiğinde tacrolimus grubu ratların hepatositlerinde akut hücre ĢiĢkinliğinden damlalı vakuol oluĢuna kadar varan dejenerasyonlar belirlenmiĢ olması(skor 2) tacrolimusun hepatositler için de toksik etkili olduğunun bir belirtisidir. Buna karĢın TAC+CUR gurubu ratların hepatositlerindeki dejenerasyonların daha hafif düzeyde( skor 1) olması da curcuminin takrolimusun toksik etkisini azalttığına iĢaret etmektedir. Bu değerlendirmeleri istatistiki analiz sonuçları da [ (KONTROL/TACROLIMUS (Z=-3.184, p=0.001), KONTROL/ TACCUR (Z=-3.013, p=0.003) ve TACROLIMUS / TAC+CUR (Z=- 2.739, p=0.006)] desteklemektedir. Ayrıca Somanawat K. ve ark. (2013)‟nın parasetamole ilgili hepatositlerde oluĢan nekrotik değiĢiklikleri curcuminin azaltığı veya kısmen önlediği verileri de bu çalıĢmada elde edilen sonuçlarla uyumludur. Yine Gülçiçek(2008) tarafından bildirilen sarılık oluĢturulan sıçanlarda yaptıkları çalıĢmada sarılığa ilgili karaciğerde oluĢan fibrozisi ve oksidatif hasarı curcuminin anlamlı olarak azaldığı görüĢü de bu çalıĢmada da olduğu gibi curcuminin karaciğer üzerinde koruyucu etkisine iĢaret etmektedir.

Tacrolimus grubu ratların beyinlerinin histopatolojik incelemelerinde ödemin belirgin olarak görülmesi ve bazı nöronlarda kromatoliz geliĢimleri takrolimusun nörotoksik etkisinin de önemli olduğuna iĢaret etmektedir. Daha önceki çalıĢmalarda da tacrolimusun nörotoksik etkili olduğu vurgulanmıĢtır(Mayer 1997, Pirsch 1997, Gummert 1999). Weir ve Fink (1999) takrolimus uygulamalarında %8-20 oranında tremor, baĢ ağrısı, uykusuzluk daha nadiren afazi, konfüzyon ve psikoz biçiminde klinik belirtilere görüldüğünü de kaydetmiĢlerdir. Histopatolojik inecelemelerde tacrolimus grubunda gözlenen ödemin TAC+CUR grubunda daha hafif düzeyde gözlenmiĢ olması curcuminin sinir sistemi üzerinde koruyucu etkisini ifade etmektedir. Bu bulgular da Belviranlı ve ark. (2013) curcumin takviyesinin beyin dokusunda lipit peroksidasyonu azaltarak koruyucu etki oluĢturduğu verilerini destekler özelliktedir.

Kalple ilgili bulgular incelendiğinde ise bu organlar arasında kalbin daha az etkilendiği anlaĢılmaktadır. Beyin ve kalbe ilgili histopatolojik bulguların istatistiksel

analizlerinden de tacrolimusun her iki organ için de daha düĢük düzeyde de olsa toksik etkili olduğu anlaĢılmaktadır.

Biyokimyasal verilerin istatistiksel analizinde değerlerin normal ve homojen dağılmadığı gözlenmiĢ ve bu nedenle gruplar arası ikili karĢılaĢtırmada sadece kreatinin düzeylerinin CURCUMIN/ TACROLIMUS (Z=-2.831, p=0.005) ve CURCUMIN/ TAC+CUR (Z=-3.204, p=0.001) grupları arasında farklı olduğu tespit edilmiĢtir.

Biyokimyasal değerler incelendiğinde bütün biyokimyasal değerler genelde normal sınırlar içinde kaldığı dikkati çekmektedir. Bu durumun çalıĢmanın 2 hafta gibi kısa süreli olmasına ilgili tacrolimusun neden olduğu değiĢikliklerin baĢlangıç aĢamasında olmasına yorumlanabilir. Histopatolojik değerlendirmelerde de sadece parankim hücrelerinde dejenerasyon ve sınırlı alanlardaki nekrozların olması, bağ doku hücrelerinin hiç görülmemiĢ olması olayların baĢlangıç aĢamasında olduğunun göstergesidir.

Sonuç olarak ratlarda tacrolimus ile oluĢturulan toksik etkilere karĢı curcuminin böbreklerde koruyucu ve onarıcı bir etkiye sahip olduğu anlaĢılmıĢtır. Ayrıca curcuminin koruyucu etkisi karaciğer, beyin ve kalp dokularında da belirlenmiĢtir. Bu etkilerin daha net histopatolojik bulgularla desteklenmesi için daha uzun süreli uzun süreli çalıĢmalar yapılmasının yararlı olacağı kanısına varılmıĢtır.

Benzer Belgeler