• Sonuç bulunamadı

5. TÜRKİYE'DE UYGULANAN SEÇİM SİSTEMLERİ

5.1. CUMHURİYET ÖNCESİ DÖNEM

5.1.1. Birinci Meşrutiyet Döneminde Seçimler

Türkiye’de seçme ve seçilme ile ilgili kavramları I9.yy.'ın ikinci yarısından sonra kullanılmaya başlanmıştır. Avrupa'da 14. ve 15. yy.’dan bu güne tartışılan seçim ve temsil kavramlarıyla Osmanlı'nın Avrupa’dan çok sonraları tanışmasının nedenlerini Osmanlı toplumsal yapısında aramak gerekir (Bakır, Küçükoğlu ve Pehlivan, 1982: 67).

Yüz yıllar boyu mutlak monarşi rejimi ile yönetilmiş olması, düşünce hayatı başlangıçtan beri Batı'dan kopuk olmasının önemli bir etken olarak gözükmektedir (Soysal, 1969: 40). Osmanlı Devleti'nde siyasal reformların Tanzimat ile başladığı görülmektedir. Uzun süre halkın demokratik isteklerinin olmadığı, egemenliğin halkta olduğu ile ilgili bir talebin olmaması mutlak iktidarın tüm dünyada yaşanan gelişmelere duyarsız kalmaya devam etmesinde önemli etken olmuştur. İktidar varlığını sürdürebilmek için modernleşme politikalarnı önce orduya el atarak başlatan Osmanlı'da, askeri reform hareketlerin ardından yönetim sisteminin yeniden ıslah edilmesi arayışlarına gidildiği görülmektedir. Ancak, bu ıslah süreci içerisinde kuşkusuz Osmanlı toplumu da değişmiştir. Osmanlı devlet yöneticileri "devletin kurtuluşu" için halkın isteklerinin dikkate alınmasıyla daha etkin bir yönetim kurulabileceğini anlamışlardır (Alkan, 1999: 48).

Siyasal açıdan kurumsallaşmanın başlangıcını oluşturan Tanzimat Döneminin önemi, dönemin ve daha sonrasının yeniden yapılandırılmasında bir dönüm noktası olması olmuştur (Üste, 1999: 111). İktidarın kendi kendisini sınırlaması fikirleri özellikle fermanlardan gördüğümüz "çağdaşlaşma-batılılaşma" süreci ne yazık ki; modern bir bürokrasi oluşturulmaya başlaması, mülkiyet düzeninin değiştirilmesi gibi konularda bazı değişiklikler yapmakla birlikte, o dönemde batılı toplumların gündeminde olan seçim ve seçim sisteminin demokratikleştirilmesi meselesi Osmanlı toplumunda tartışılmamış, önemli mesele olarak görülmemiştir (Tekeli, 1983: 1800). Osmanlı döneminde meşruti bir rejime geçme yolundaki ilk adım padişah 2. Abdülhamit döneminde 23 Aralık 1876'da atılmış ve Osmanlı tarihinde Parlamenter Monarşi'yi kabul etmiş, Padişahın yetkilerinin yanında Osmanlı halkına bazı haklar veren ilk anayasa Kanun-u Esasi yürürlüğe girmiştir (Sencer, 1992: 83).

Bu anayasaya göre yasama yetkisi ikili meclisten oluşan bir parlamentoya (Meclis-i Umumi), yürütme yetkisini ise başta padişah olmak üzere bakanlar kuruluna (Heyet-i Vükela), yargı yetkisi ise bağımsız mahkemelere verilmiştir (Versan, 1990: 1569).

Meclis-i Umumi Osmanlı parlamentosu iki ayrı meclisten oluşmaktadır. Bu meclislerden biri halk tarafından seçilen "Mebusan Meclisi" ve diğeri de üyeleri Padişah tarafından seçilen "Ayan Meclisi"’nden oluşmaktadır.

Osmanlıda ilk seçimler 1877 yılında yapılmıştır. Kanun-u Esasi bir takım seçim kuralları olduğu halde bu seçimlerde, Kanun-u Esasi ilan edilmeden önce ve ilk seçimler için geçerli olmak üzere Meclis-i Vükela'da çıkarılan Talimat-ı Muvakkate (Geçici Yönetmelik) hükümleri uygulanmıştır. Ayrıca seçimlerde uygulanan bir başka mevzuat da, İstanbul ve çevresinde seçimlerde uygulanan ve seçim için gerekli şartları

belirten 1 Ocak 1877 tarihli bir hükümet bildirisiyle yürürlüğe giren bir seçim Beyanname'sidir. Osmanlıda seçim mevzuatı başta Kanun-u Esasi, Talimat-ı Muvakkate, Beyanname ve bir de seçilecek Mebusların vilayetlere göre mebus dağılımını gösteren cetvelden oluşmuştur. 1876 Kanun-u Esasi'nin Meclis-i Mebusan seçimleri ile ilgili olarak öngördüğü esaslar şunlardır (Bakır, Küçükoğlu ve Pehlivan, 1982: 70).

 Her 50 bin erkek Osmanlı vatandaşı bir milletvekili seçecektir (md. 65).

 Seçimler 4 senede bir gizli oy ile yapılacaktır (md. 66-69). Mebus seçilebilmek için asgari şartlar konulmuştur (md. 68):

 Osmanlı vatandaşı olmak,

 30 yaşını bitirmiş olmak,

 Türkçe bilmek,

 Devlet memuru olmamak,

 Yabancı bir devletin hizmetinde olmamak,

 İflas etmişse itibarını yeniden kazanmış olmak,

 Kısıtlanmasına karar verilmişse bu kararın kaldırılmış olması,

 Yabancı devlet vatandaşlığı iddiasında bulunmamak,

 Medeni haklardan mahrum olmamak,

 Seçildiği yöre halkından olmak.

Seçimlerle ilgili kurallar daha sonra bir yasa ile düzenlenecektir (md. 66). Türkiye'deki ilk seçimler bu Anayasa'ya göre değil de Talimat-ı Muvakkate adlı bir belgeye göre yapıldığından bu belgedeki esaslara da değinmekte fayda vardır (Armağan, 1968: 51).

1- Bu talimat yalnız ilk içtima devresi için uygulanacaktır. Talimat-ı Muvakkate, seçimlerin "bu defaya" değil "bu seneye mahsus" olduğunu bildirmiştir

2- Mebus sayısının asgari haddi tespit edilmiştir. Mebus sayısı yapılacak olan seçimlerde 80’i Müslim, 50'si gayrimüslimdir (md. l).

3- Mebus seçilebilmek için aranan şartlar şunlardır:

 Her hali ile emin ve itimada layık olmak,

 25 yaşını bitirmiş olmak,

 Devletin resmi dili olan Türkçe'yi bilmek,

 Cinayet sebebi ile veya siyasi bir suçtan mahkum olmamak,

 Türkiye'de az çok emlak sahibi olmak,

 Osmanlı vatandaşı olmak,

 Memur olmamak. (Seçilmek istiyorsa memuriyetinden ayrılmalıdır)

4- İstanbul ve dışındaki yerlerde mebuslar doğrudan doğruya seçmenlerce değil vilayet, liva ve kaza idare meclislerince seçileceklerdir. Bu meclislerin üyeleri vakti ile seçim yolu ile bu yerlere gelmiş sayıldıklarından bunların, "ikinci seçmen" olarak kabul ediliyorlardı.

Seçim mevzuatının üçüncü halkasını oluşturan Beyanname ise İstanbul ve civarı için tespit edilen şartları belirlemekte idi (Armağan, 1968: 53).

 İstanbul için 5' i Müslüman 5'i de Müslüman olmayan 10 mebus seçilecektir.

 İstanbul 20 daireye ayrılmıştır.

 Mahalle muhtarları seçmenlerin yazılacağı bir defter düzenleyecektir. Ancak bu deftere girebilmenin şartı, 1 yıldır İstanbul'da oturuyor olmaktır.

 Oy verme süresi 5 gündür.

Bu kurallara dayanılarak gerçekleştirilen seçim, seçim sistemi açısından değerlendirilecek olursa şunlar söylenebilir:

Kanun-u Esasi seçim usulünü yani seçimlerin tek dereceli mi yoksa iki dereceli mi olacağını açıkça belirtmemiş olmakla birlikte seçmenlerin seçecekleri mebuslardan söz eden 72. Madde, "birinci seçmen- ikinci seçmen" ayrımı yapmadığından tek dereceli seçim sistemine daha yakın görünmektedir. Buna karşılık Talimat İki dereceli usulü benimsemiştir. Karışık bir durum arz eden bu konuda kesin bir yargıya varmak mümkün görünmemektedir (Armağan, 1968: 55). Seçimlerde basit çoğunluk yöntemi uygulanmış ve en çok oyu alan kişi mebus seçilmiştir.

Seçimlerde genel oy ilkesi uygulanmamıştır. Kanun-u Esasi uygulandığı dönemde Avrupa’daki pek çok anayasası gibi oy hakkını yalnız erkeklere tanımıştır. Ayrıca mevzuatta servete ve vergi kriterlerine dayalı kısıtlamalar bulunmaktadır. Taşrada 1870 tarihli Vilayet Nizamnamesi’ne göre vaktiyle yapılmış olan idare meclisleri seçimlerinde oy kullanabilmek için, devlete belli miktarda doğrudan vergi ödüyor olma koşulu aranmaktaydı. İstanbul ve çevresinde de seçmen olabilmek için "emlake mutasarrıf olmak" emlak sahibi olmayı şart koşuyordu.

Bu uygulanan seçim mevzuatına göre nüfusun en büyük dilimini oluşturan köylüleri, diğer halk kesimlerini, kadınları seçimlere katılamamaktaydı. Siyasal katılma hakları Osmanlı toplumunun varlıklı ve egemen sınıflarının ve erkeklerin temsilini sağlayacak yönde düzenlenmişti (Tanör, 1996: 117).

28 Ekim 1876 tarihli Talimat-ı Muvakkate ile hükümet merkezi ve çevresi hakkında yayımlanan Beyanname hükümlerine göre yapılan seçimler sonunda ilk Osmanlı Mebusan Meclisi 69'u Müslim ve 46'si Gayrimüslim olmak üzere 115 mebus ve 26’sı padişah tarafından seçilen 141 üyeden oluşmuştur (Versan, 1990: 23).

İlk Osmanlı Parlamentosu 19 Mart 1877'de padişahın söyleviyle açılmıştır. Söylevin ilginç yanı, padişah 2.Abdülhamit'in uygarlıkla demokratik yaşam arasında

bağ kurmasıdır. Uygar devletlerin ayırt edici özelliklerini, yasaları herkesin oy ve görüşlerine dayanması gerektiği ifade etmiştir. Padişah 2. Abdülhamit sözü Osmanlı Devleti'ne getirip şöyle demiştir: "Binaenaleyh, bizce dahi eshab-ı terakkinin (ilerleme nedenlerinin) o yolda aranılmasını ve kavanin-i memleketin (ülke yasalarının) arayı umumiyyete (genel oya) istinadını elzem gördüm ve Kanun-i Esasi'yi ilan eyledim" ( Gözübüyük ve Kili, 1985: 43).

Meclisi Mebusan, üç ay açık kalabilmiş, 14 Şubat 1877'de 2. Abdülhamit'in emriyle savaş sebep göstererek ikinci bir emre kadar parlamentoyu süresiz tatil etmiştir.

5.1.1.2. 1877 İkinci Seçimleri

Birinci Mebusan Meclisi'nin dağılmasından sonra hemen seçim hazırlıklarına başlanmış ve bu seçimlere uygulanacak bir kanun olmadığından yine, önceki seçimlere uygulanan hükümler uygulanmış, 1877 yılı Kasım ayında seçimler Talimat-ı Muvakkate ve Beyanname hükümleri çerçevesinde yapılmıştır.

13 Aralık 1877'de göreve başlayan meclisin eleştiri ve denetleyen tutumuyla karşılaşan padişah, yenilgiye giden Osmanlı-Rus Savaşı'nın da etkisiyle 14 Şubat 1878'de meclisi tatile sokmuştur. Tatil edilen ve bir daha da toplantıya çağrılmayan Meclis-i Umumi'nin kapatılmasından sonra Kanun-i Esasi fiilen hükümsüz duruma düşmüş ve ilk meşrutiyet denemesi, ilk anayasanın padişahın tek yanlı bir işlemle askıya almasıyla sona ermiş, ilk meşrutiyet denemesi başarısızlıkla sonuçlanmıştır (Gözübüyük ve Kili, 1985: 104).

5.1.2. İkinci Meşrutiyet Döneminde Seçimler

Benzer Belgeler