• Sonuç bulunamadı

2.2. BİLİŞSEL-DAVRANIŞÇI TERAPİLER

2.2.2. Bilişsel Terapi

2.2.2.1. Bilişsel Yapı ve Otomatik Düşünceler

Bilişsel kuram, klinik olarak bireyin bilişsel yapısını kavramlaştırırken ele aldığı bilişleri iki ana başlıkta inceler: Otomatik düşünceler ve şemalar. Şemalar alt inançlar ve temel inançlar olmak üzere ikiye ayrılır. Bilişsel kurama göre bilişsel yapı aşağıda bir şekille gösterilmektedir:

Şekil 2: Bilişsel Yapı

OTOMATİK DÜŞÜNCELER ARA İNANÇLAR TEMEL İNANÇLARI

25

Kuramın başlıca terimi olan biliş (cognition); bilinç akışını oluşturan, sözel veya imgesel parçalara ve dil, problem çözme ve düşünme gibi karmaşık süreçlere verilen isim olarak tanımlanmaktadır. Bilişsel terapinin ilgi odağı olan otomatik düşünceler, zihin akışı içinde yer alan ve daha çok duygusal sıkıntı anlarına eşlik eden ortama, duruma özgü bilişlerdir (Türkçapar, 2012). Beck, otomatik düşünceleri bir olaya ilişkin anlık, önceden düşünülmemiş yorumları olarak ifade etmektedir. Ayrıca bu sadece kendisine eşlik eden duyguların fark edildiği yapılardır. Otomatik düşüncelerin bir diğer özelliği özgül, ayrı ve özerk bir yapıya sahip olmalarıdır. Çoğu zaman birey, otomatik düşünceler harekete geçirmek için çaba harcamaz, kendiliğinden ortaya çıkarlar. Bir diğer özelliği ise, otomatik düşünceler diğer kişilerce mantıksız bulunsa da bireye oldukça gerçek ve anlamlı gelmesidir. Özellikle tekrarlayıcı ve güçlü otomatik düşünceler son derece bireysel ve özneldir. Otomatik düşünceler çoğunlukla- bazı kişilik bozuklukları hariç- olumsuzluk içerir, genelde kısa cümlelerle ifade edilir, kişinin çoğunlukla farkında olmadığı bu düşünceler bir takım bilişsel tekniklerle ortaya çıkarılabilinir (Beck, 2014). Bilişsel terapinin temel varsayımlardan birisi, çarpıtılmış, abartılmış, işlevsel olmayan otomatik düşüncelerin psikopatolojinin gelişiminde temel role sahip olduğudur (Aktaran: Duy, 2003).

Bilişsel yapının en yüzeyinde yer alan, yaşanan zamana ve duruma özgü olan otomatik düşüncelerin altında, kişinin dile getirmemekle birlikte, inanmakta olduğu

ara inançları, kuralları ve sayıltıları yer almaktadır. Otomatik düşüncelerde ifade

bulan bu ara inançlar değişmeye daha dirençli yapılardır. Çünkü bu inançlar bireyin dünyaya, kendisinde ve çevresine dair genel varsayımlarından, kurallarından oluşmaktadır. Çoğu zaman koşul cümleleriyle (örn: “İnsanları memnun edersem bana katlanırlar.”. “Başarısız olursam sevilmem.”) ifade edilirler, kendilerini gösterirler (Beck, 2014).

İşlevsiz bu tür sayıtlılar ve kurallar, en derinde yer alan bilşsel yapılar olan temel inançlara götürür. Bazı kaynaklarda şema ile sadece temel inançlar kastedilse de temel inançlar şemaların bir alt grubu olarak düşünülmelidir. Beck (1964), şema ve temel inançlar arasındaki farkı; şemaların zihindeki bilişsel yapılar, temel inançları da bu yapıların içeriği olarak ifade ederek belirtmektedir (Aktaran: Beck, 2014). Temel

26

inançlar; bireyin çevresel ve kişisel bilgiyi nasıl düzenleyeceğini belirleyen, bireyin kendisi, başkaları ve dünyayla ilgili temel varsayımlarını içeren, geçmiş yaşantı ve deneyimler sonucu oluşmuş bilişsel yapılardır. Yaşamın erken dönemlerindeki yaşantılar ve çevredeki önemli insanlarla kurulan özdeşimler sonucu oluşan temel inançlar, yaşamın ileriki yıllarında meydana gelen benzer deneyim ve öğrenmelerle pekişmektedir. Duygusal ve davranışsal örüntülerden oluşan kişilik, yaşamla ve kendilikle ilgili bu temel inançlardan oluşmaktadır. Temel inançlar, “yetersizim”, “sevilmiyorum” gibi koşulsuz mutlak önermeler biçimindedir (Türkçapar vd., 2011: 102). Beck, temel inançları çaresizlik temel inançları (güç, başarı, performans yetersizliği olanlar), sevilmeme temel inançları (duygusal eksikliklerle ilgili olanlar) ve değersizlik temel inançları (ahlaki eksiklik, suçluluk) olmak üzere üç ana gruba ayırmaktadır. Bireyin sahip olduğu inançlar bu gruplardan birine düşebileceği gibi ikisine veya üçüne birden de düşebilmektedir (Türkçapar vd., 2011; Beck. 2014).

Bilişsel terapinin bir diğer önemli bilişsel öğesi bilişsel hatalardır. Bilişsel yapıda yer alan işlevsiz inançlar, bireyin düşüncesini biçimleyerek psikopatolojiye özgü bilişsel hatalara yol açarlar. Bilişsel hatalar; bilgiyi işleme sürecindeki özgün yanlılıklar veya eğilimler olarak tanımlanmaktadır. Bilişsel hatalar, bilgiyi hatalı işleme sonucunda, duruma uygun olmayan ve duygusal problemlere sebep olan otomatik düşüncelere yol açabilmektedirler (Türkçapar, 2012). Bilişsel hatalara- oldukça tutarlı olmalarından olsa gerek- sistematik hatalar da denilmektedir (Aktaran: Duy, 2003). Literatürde farklı sınıflamalar ve isimlendirmelere yer verilmektedir (Beck, 2014; Türkçapar vd., 2011; Corey, 2005;):

1.Keyfi Çıkarsama: Karşıt bir bulgu olduğu veya destekleyen bir bulgu

olmadığı halde belli bir düşünceye, sonuca varmaktır.

2. Seçici soyutlama: Bütünün sadece bir ayrıntısına odaklanıp, o ortamın diğer

özelliklerini göz ardı edip, yaşanılan bütün deneyimi o ayrıntıya göre kavramsallaştırmaktır.

3. Aşırı genelleme: Bir veya birkaç tane rastlantısal olayı temel alarak genel

27 4. Büyütme ve küçültme: Bir olayın büyüklüğünü veya anlamını

değerlendirmedeki bozukluk derecesine varan hatalardır.

5. Kişiselleştirme: Kişinin, herhangi bir bağlantı kurmak için hiç bir temel

olmaksızın, olayları kendisine bağlaması eğilimidir.

6. Mutlakçı, iki uçlu düşünme:Yaşanılan bütün deneyimleri iki zıt kategoriden

birine yerleştirme eğilimidir; örneğin, kusursuz veya kusurlu, melek veya şeytan. Kişi kendini tanımlarken en uçtaki olumsuz kategoriyi seçmektedir.

7. Zihin Okuma: Diğer insanların ne düşündüğüne ve onların da bizim ne

düşündüğümüzü bildiklerine- bilmeleri gerektiğine inanmaktır.

Bilişsel terapiye göre birey bu bilişsel hataların birine veya birkaçına birden sahip olabilir. Düşünme hataları bireyin çok küçük yaşlarından itibaren yaşam tecrübelerinden edindiği bilgilerden oluştuğu ve zaman içinde pekiştiği, çok çabuk ve otomatik bir biçimde bireyin zihninde gerçekleştiği için, çoğu zaman birey bu hataların farkında değildir. Ancak terapi sürecinde bir takım tekniklerle bu hataların farkına varılması ve onların, yerini işlevsel düşünme biçimine bırakması mümkündür.

Benzer Belgeler