• Sonuç bulunamadı

2.5.1. Dil Bilgisi

Dil bilgisi, dillerin yapısı ve kurallarıyla ilgilenir. Türkçe Sözlük’te, “Bir dilin ses, biçim ve cümle yapısını inceleyip kurallarını tespit eden bilim, gramer” şeklinde tanımlanmıştır (TDK, 2011, s. 665). “Çeşitli düzeydeki okullarda, Türkçenin ses, şekil ve cümle yapısı ile cümlenin ögeleri arasındaki anlam ilişkilerini öğreten bilgi dalı; bu bilgileri veren dersin ve kitapların adı. Gramer” (Korkmaz, 1992, s. 44). Karaağaç (2013, s. 80)’a göre, “Bir dilin sesten sözdizimine kadar bütün birimlerini, bu birimlerin yapı ve anlam özelliklerini araştıran bilim dalı, dil bilgisidir. Bir dil, sözlük ve dil bilgisinden oluşur.” Koç (1996)’a göre, “Dilin ses, sözcük ve tümce yapılarıyla bunların birlikte oluşturduğu düzeni öğreten kitaplara ve derse de dil bilgisi adı verilir.”

Eker (2010, s. 23) dil bilgisini, “Genel anlamıyla, öğrenim kurumlarının çeşitli aşamalarında, dilin seslerini, sözcük yapılarını, sözcük anlamlarını, sözcük kökenlerini, tümce kuruluşlarını ve bütün bunlarla ilgili kuralları inceleyen bilgi dalıdır. Dil bilgisi, amacına göre, kuralcı, betimleyici, tarihsel karşılaştırmalı, pedagojik, geleneksel ya da metin bilgisel olabilir” şeklinde tanımlanmıştır.

Demir ve Yılmaz (2012, s. 36-40), dil bilgisini dilin işleyişiyle ilgilenen bir alan olarak ifade eder. Dil bilgisi teriminin Batı dillerindeki gramer\gramatik ile aynı anlama geldiğini ifade eder. Gramer teriminin çalışma alanlarını şu şekilde açıklar:

 Dilin biçim bilim ve söz dizim kurallarıyla ilgilenen alan olarak dil bilgisinin biçim yönüne işaret edilir ve bu tanım ses bilgisi ve anlam bilimini kapsamaz.  Dilin yapısını oluşturan kuralların ders kitabı niteliğinde betimlenmesi.

21

 Yapısalcı yaklaşımın ortaya koyduğu dilin bütün anlamsal ve üretkenliğinin incelenmesi.

 Dil bilgisinin dil yetisi ile harmanlandığı, dil yetisine hizmet ettiği alan. Dil bilgisinin amacı açısından; kuralcı dil bilgisi, tasviri(betimleyici) dil bilgisi, tarihi dil bilgisi, filolojik dil bilgisi olarak beş başlık altında incelendiğini ifade eder:  Dildeki kuralları ve dil kullanımlarındaki doğru ve yanlışları ortaya koyan ve

yazı diline dayanan kuralcı dil bilgisi,

 Dile ait kurallar koymakla ilgilenmeyen, doğru olanın ne olduğuyla değil ve kendi dönemindeki mevcut dilsel durumların nasıl olduğuyla ilgilenen ve bu dilsel olguları açıklamayı, betimlemeyi amaçlayan tasviri(betimleyici) dil bilgisi,

 Dilin geçirdiği evrimi ortaya koymayı amaçlayan yani dilin tarihini, tarihsel gelişimini, değişimini ortaya koymayı amaçlayan tarihi dil bilgisi,

 Bir dili lehçe, ağız vb. kendi içinde ya da başka bir dille; karşılaştıran ve benzerlikleri, farklılıkları ortaya koymayı amaçlayan karşılaştırmalı dil bilgisi,

 Dile ait yazılı metinleri, metin eleştirisi, edebiyat tarihi gibi çeşitli açılardan incelemeyi amaçlayan filolojik dil bilgisi.

Saussure (1998), ise dil bilgisinin yalnızca biçim bilim ya da söz dizim olarak anlaşılmaması gerektiğini, bu yönlerine ilaveten sözcükleri inceleyen bir bilim/sözlük bilimin de dil bilgisine dâhil olduğunu savunur. Banguoğlu (1986, s. 4), “Eskiden beri insanlar doğru yazıp okumak amacı ile dillerinin bağlı olduğu kuralları tespit etmeye çalışmışlardır. Bu kuralların meydana getirdiği bilgi koluna gramer, dilbilgisi (grammaire) denmiştir. Zamanla bütün yazı dillerinin ve eski medeniyet dillerinin gramerleri yapılmıştır” diyerek dil bilgisini tanımlamıştır. Dolunay (2014, s. 381-386), dil bilgisini bir bilgi kolu olarak niteler ve dil bilgisinin, dilin ses, biçim, kelime grubu, cümle ve anlamsal yapıları ile buna benzer olgularını çeşitli yönlerden ele aldığını, incelediğini ifade eder. Dil bilgisi öğretiminin ise dilin yapısına ait işleyiş kurallarının bireylere kazandırılması olduğunu ifade eder. Dil bilgisi öğretiminin amacının bireylerde kalıcı öğrenmeler gerçekleştirerek temel dil becerilerini geliştirmek olduğunu söyler. Ana dili öğretiminde dil bilgisel yapıların öğretimi bir zorunluluktur ancak buradaki amaç bireyin okuyup anlama-kavrama,

22

konuşup kendini ifade edebilme gibi anlama ve anlatma becerilerinin gelişimini sağlamaktır. Dil bilgisini öğrenmek o dili öğrenmek anlamına gelmez. Dil bilgisi, o dili doğru kullanmak için gerekli olan zemini hazırlar. Dil bilgisi öğretimi bir bilgi kütlesinin işlevden yoksun olarak öğretimi olarak algılanmamalı, onun dilin zengin dünyasından faydalanabilmek için bir araç olduğu unutulmamalıdır.

2.5.2. Dil Bilgisinin Dil Öğretimindeki Yeri

Dil bilgisinin dil öğretimin önemli bir parçası olduğu düşünülmektedir. Bireyin ana dilindeki dil bilgisel yapıları daha farkına varmadan kullandığı bilinmektedir. Konuyu çeşitli noktalardan ele alan araştırmacılar, dil bilgisinin; dilin işleyişini sağlayan bir araç olduğunu ve temel dil becerilerinin gelişiminin dil bilgisi ile doğrudan ilişkili olduğunu genellikle kabul etmektedir.

Kerimoğlu (2016, s. 1-6)’na göre, dil bilgisinin özellikle bir yabancıya öğretiminde dilin mevcut kullanımlarıyla öğretilmesi gerekir. Birey dilin işlevsel dil bilgisini öğrenmeli, amaca yönelik bir öğretim gerçekleştirilmelidir. Yani eş zamanlı ve art zamanlı dil bilgisi öğretimi tartışmalarında, dil bilgisi öğretiminin eş zamanlı yapılması gerektiğini savunur. Art zamanlı yaklaşımın dil bilgisinin tarihsel incelemesi olduğuna ve etimolojik çalışmalardaki gerekliliğine değinirken dil öğretiminde eş zamanlı, yani dilin o günkü kural ve yapılarıyla, öğretilmesi gerektiğine dikkat çeker. Art zamanlı bakış açısıyla yapılan açıklamaların bugünün dil bilgisi yapılarından ve kurallarından farklılık gösterdiğinden dil öğretimini güçleştirecektir.

Dil bilgisi öğretiminin amaca yönelik gerçekleştirilmesi dillerin yapı ve özelliklerinin dikkate alınmasıyla mümkündür. Eklemeli dillerden olan Türkçe için dil bilgisi öğretiminde eklerin önemi yadsınamaz. Deny, Türkçenin eklemeli yapısını açıklarken kelimeleri oluşturan yapıların “kök+ yapım eki+ çekim eki” şeklinde olduğunu belirtir. Buradaki kök kavramını kelimenin anlam ifade eden temel unsuru, yapım eki kavramını eklendiği kelimede anlam değişikliğine yol açan birim, çekim ekini ise eklendiği kelimenin cümle içindeki diğer kelimelerle olan ilişkisini ya da bir kelimenin belli gramer yapılarıyla ilgisini ortaya koyan ek, olarak tanımlamıştır. Türkçede öneklerin bulunmadığını soneklerle kelime türetme yapıldığını, eklerin üst üste geldiğini belirtmiştir. Türkçedeki çekim eklerinin tek bir anlamı sağladığını her ekin bu anlamda tek bir işlevi olduğunu ifade etmiştir (Deny,1995, s. 5-7). Yani dil

23

bilgisi öğretimi o dilin tipolojisine uygun olarak düzenlenmeli, dil bilgisi öğretimi bu doğrultuda gerçekleştirilmelidir.

Demirel (2002, s. 114), dil bilgisinin öğretim amaçlarını kısaca şu şekilde sıralamıştır:

 Öğrencilerin bilinçaltı yapılarını bilinç seviyesine çıkarmayı ve bunları kullanım alanına getirmek,

 Dilin işleyiş düzenini öğrencilere kavratmak,

 Öğrencilerin bir iletişim aracı olarak dili doğru ve etkili bir biçimde kullanmalarını sağlamak.

Kurt (2016, s.260-266), ana dili öğretiminde ve yabancı dil öğretiminde, dolayısıyla Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde de, sıkça tartışma konusu olan dil bilgisi öğretimine ilişkin bakış açılarının çeşitlilik gösterdiğini dile getirir. Benimsenen yaklaşımların da dil bilgisi öğretimine ilişkin bakış açılarını doğrudan etkilediğini ifade eder. Ona göre dil bilgisini dört temel dil becerisi gibi görmek de onlardan kopuk, büsbütün başka bir beceri olarak görmek de yanlıştır. Kurt, yazılı ve sözlü iletişimi sağlamayı amaçlayan dil öğretiminin, ancak dil bilgisel yapıların iyi bilinmesiyle mümkün olduğunu savunmaktadır. Çünkü dildeki, dil bilgisi yapılarını bilip o dilde iletişim kuramama durumunun bireylerin en büyük problemi olduğunu ifade etmektedir. Yani hem ana dili öğretiminde hem de yabancı dil öğretiminde “dil bilgisi öğretiminin dil öğrenim sürecindeki işlevi-işlevsizliği ya da gereksizliği“ tartışmaları için, dil bilgisinin ayrı bir beceri alanı olmadığını ve temel dil becerilerinin gerçekleştirilmesini sağlayan bir alan olduğunu ifade etmiştir. Bu noktada dil öğretiminin amaçlarına uygun olarak dil bilgisi öğretiminin gerçekleştirilmesi gerektiğini savunmuştur.

2.5.3. Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretimi Tarihi

Türkçenin yabancı dil olarak öğretilmesine yönelik kaleme alınmış ilk eser olan Divânü Lügâti’t-Türk Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmıştır ve dil bilgisine ilişkin değerli bilgiler sunmaktadır. Burada kelimeler, isim ve fiil olarak sınıflandırılmıştır. Sadece isim-fiil ayrımı yapılmakla kalınmamıştır. Örneğin; fiilden türeyen sıfatlar açıklanırken hangi ek ve kuralla meydana geldiği de belirtilmiştir. “Bardı”, gitti, kelimesinin sıfat hâlinin “bardaçı”, gidici, olduğu ve bunun bütün

24

fiiller için benzer şekilde ve ekle gerçekleştirildiği ifade edilmiştir (2. Cilt s. 32). Fiillere ve isimlere gelen daha pek çok ek; eklenme biçimi, kattığı anlam ve işlevi açısından incelenmiştir. Örneğin “sa” ekinin geldiği isimlere/fiillere “istemek, arzulamak” anlamı kattığı örneklerle sunulmuştur. Örneğin, “et’ kelimesine gelerek “etsedi” yani et yemek istedi anlamı kattığı belirtilmiştir (1. Cilt s.279-281). Kaşgarlı Mahmut, Türkçede kelime köklerinde bir değişiklik olmadığını, çeşitli eklerin kelimenin sonuna eklenmesi suretiyle yeni anlamlar, kelimeler, ortaya çıktığını belirtmiştir (3. Cilt s.312). Çeşitli fiil yapan isim yapan eklerin yanı sıra anlam ilişkisi kuran eklere de yer vermiştir. Örneğin, izafet edatı olan “sı”nın kelime sonuna gelerek isimler arasında ilgi kurduğunu (anınğ atası, anınğ anası gibi), yalnızca fiillere gelen “sa” ekinin şart bildirdiğini (örneğin; ol efke barsa = o, eve giderse, sen kaçan barsa sen = sen ne zaman gidersen) ifade etmiştir. Emir kalıbındaki “ma”nın fiillere gelerek olumsuzluk kattığını örneklerle açıklar. “Kıl” kelimesinin sonuna gelen “ma”, kelimeyi “kılma” şeklinde anlamsal olarak yapma anlamı vererek olumsuzlaştırır (3. Cilt, s. 207-213). Yabancı dil olarak Türkçenin öğretimi için ilk eser sayılan Divânü Lügâti’t-Türk’te tüm bu dil bilgisi yapıları karşılaştırmalı olarak incelenmiş, yer yer Arapçadan örnekler verilmiştir. Her iki dilin birbirinden ayrılan ve benzer kurallarına, yapılarına değinilmiştir. Türkçe için bir hazine olan bu eserde daha pek çok ek, işlevi, kattığı anlam ve örnekleriyle birlikte verilmiş, açıklanmıştır (TDK, Divânü Lügâti’t-Türk, 2013).

Öte yandan Codex Cumanicus, Kitâbü’l-İdrâk li-Lisâni’l-Etrâk, Kitâb-ı Mecmû-ı Tercümân-i Türkî ve Acemî ve Mugalî, Et-Tuhfetü’z-Zekiyyefi’l-Lügati’t- Türkiyye, Bülgatü’l-Müştâk fî Lûgati’t-Türk ve’l-Kıfçak, El-Kavânînü’l- Külliyeli- Zabti’l-Lügati’t-Türkiyye, Ed-Dürretü’l-Mudiyyefi’l-Lügati’t-Türkiyye gibi sözlük ve gramer kitapları da vardır (Ercilasun, 2004, s. 386-395). Bu kitaplar Divânü Lügâti’t-Türk’le aynı amacı taşımasa da Türkçe için oldukça önemli eserlerdir. Öte yandan Ali Şir Nevayî’nin, Muhakemetü'l-Lugateyn adlı eseri hem Türkçe-Farsça karşılaştırmasına ve incelemesine yer vermesi hem de Türk kültürü ve millî değerlerine yer vermesinden ötürü önem arz etmektedir. Hilyet’ül-Lisân ve Heybetü’l-Lisân adlı Arapça-Türkçe-Moğolca bir sözlük olan ve 14. yüzyılda yazıldığı tahmin edilen eserin de Türkçenin yabancı dil olarak öğretimine hizmet eden eserler arasında anılması gerekmektedir (Güzel ve Barın, 2013, s. 25-32).

25