• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: BİLGİ TOPLUMUNDA EĞİTİM

2.1. Bilgi Toplumu 47

2.1.3. Bilgi Toplumunun Özellikleri

2.1.3.1. Bilgi Toplumunda Ekonomik Yapı

Sanayi toplumunda bilindiği gibi sanayi ve imalata dayalı bir ekonomi söz konusu idi. Ekonomide temel belirleyici ölçüt ise daha fazla üretime ve kar’a sahip olmaktır. Sanayide iş bilimsel bir örgütlenme içindedir. İş düzeninde yoğun bir hiyerarşi söz

konusudur. İş bilimsel örgütlenme içinde hep daha fazla üretim elde etmeye yöneliktir. Sanayideki bu hızlı üretimle işçi sınıfı denilen bir sınıf söz konusu olmuştur.

Bilgi toplumunda ekonomik alanda, sanayi toplumundan oldukça farklı bir yapı görülmektedir. İş anlayışı ve iş etiği değişmiştir. Sanayi toplumuyla ortak özellik her iki toplum tipinde iş bilimsel örgütlenmiştir. Ve her iki toplumda iş, rasyonel akla dayalı olarak ilerlemektedir.

Öte yandan buna bağlı olarak bilgi toplumunda ‘bilgi’nin merkezi bir konuma sahip olması itibariyle sanayi toplumundan farklı olarak mavi yakalılar denilen işçi kesimi yerine beyaz yakalıların sayısı yani nitelikli işgücü gereksinimi artmıştır. Sanayi toplumunda aranan uzmanlık, bilgi toplumunda da değerini korumuş hatta arttırmıştır. Artık makine insanın ikamesini sağlayamamakta bireyin yaratıcılığına gereksinim duyulmaktadır. Bilginin yoğun olarak üretildiği bu bilgi toplumunun ekonomik sisteminde bireylerin kendilerini kanıtlama ihtiyaçları sadece ulusal sınırlar içinde kalmayıp küresel düzeyde söz konusu olmaktadır.

Bu toplum tipiyle birlikte yeni bir sınıf meydana gelmiştir. Drucker’ın deyimiyle ‘bilgi işçileri’ denilen kuruluşlarda çalışan görevlileridir. Onlar bir sınıf olarak sömürülmezler. Tersine kolektif olarak emeklilik fonlarının çokluğu nedeniyle kapitalist sayılabilirler. Pek çoğu patrondur, pek çoğunun da patronu ve astları vardır. Bu bilgi işçileri orta sınıf sayılmazlar onlar tek sınıflıdırlar (uniclass). Ayrıca bilgi işçileri, becerileri yaratıcılıkları ve kendine güvenleri sayesinde istedikleri gibi iş değiştirebilirler. Bilgi işçileri bildiklerini uygulamakla yetinmez, bilgiyi ortak performansa yansıyacak şekilde kullanır. Çalıştıkları yerde normları ve standartları belirleme gücüne sahiptiler. Bilgi işçileri uzun yıllar sonunda hala fiziksel ve zihinsel yönden dinçtirler. (Drucker, 2000:28,96,185,189).

Dolayısıyla yeni toplum tipinde egemen sınıf Drucker’ın belirttiği gibi bilgi işçileridir. Bilgi işçileri profesyonel bir sınıftır ve bu toplum tipine uygun olarak bilgi üretmektedirler. Çünkü bu yeni toplum bilgi etrafında örgütlenmiştir. Bu toplum eğitime, araştırmaya ve geliştirmeye fazlaca ihtiyaç duyar ve buna en çok payı veren toplumlar önde olacaklardır. Başarı ve güç, bilgiye ve onun üretimini üstlenmeye bağlıdır. Bilgi toplumunda bilginin kaynağını bilimsel düşünce ve bilişim teknolojisi

oluşturmaktadır. Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki hızlı yükselme ve bu yükselmenin sürekliliği bilgi toplumunun başta gelen özelliğidir.

Drucker’ın bilgi işçileri dediği bu toplumsal sınıf kavramının yanında M,U,Porat(1978) yeni toplumun liderlerinin yüksek eğitimli, hareketli ve etkin enformasyon seçkinleri olarak bilim adamları, teknisyenler, yöneticiler ve uzmanlar olduğunu dile getirir. Bu vasıflardan oluşan çoğunluk enformasyon ürün ve hizmetlerinin üretimini, işlenmesini ve dağıtımını sağlar (Törenli, 2004:47). Çünkü bu toplumda ön planda olan maddi ürünler değil bilgi üretimi ve bu bilginin işlenerek paylaşılmasıdır.

Bilgi toplumunda bilişim teknolojisi hakimdir. Bu toplumda artık en önemli sektör bilgi sektörüdür. Bu durum şu şekilde ifade edilebilir:

“Bilginin üretildiği sektör olan bilgi sektörünün ürünü olan mallar arasında bilgisayar, iletişim ve elektronik araçlar, büro ve işyeri araçları, ölçü ve kontrol araçları, basın, basılmamış her türlü yayın, elektronik haberleşme, reklam, eğitim, iletişim geliştirme araçları, kütüphanecilik, sigortacılık, danışmanlık ve araştırma geliştirme(AR-GE) firmaları yer alıyor. Çalışan iş gücünün büyük bir kısmının giderek bilgi bazlı işletmelerde çalışmaya yöneldiği görülüyor (Erkan, 2000:206).

Bilgi sektörünün bu denli hız ve önem kazanması da bilgi toplumunun bir sonucudur diyebiliriz. Bilgi hiçbir toplum tipinde bu denli önem kazanmadığı gibi sektör halini de almamıştı. Fakat değişen toplumsal yapıyla birlikte girişimciliğin desteklendiği yeni bir serbest piyasa ekonomisi söz konusu olmaktadır.

Bununla birlikte artık bilgi ve iletişim teknolojileri ile piyasa ortamı yaratılmakta hatta uluslar arası dolaşım sayesinde bilgisayarlar ile bu ağ üzerinden de sağlanabilmektedir. Çünkü bilgi ve iletişim teknolojileri küreselleşme olgusunu da beraberinde getirmektedir. İletişim sisteminin gelişmişliği ülkelerin sınırlarını küçültmektedir. Dolayısıyla ulusal ekonomi artık dünya çapında gerçekleşen ekonomik dalgalanmalardan çok net bir şekilde etkilenmektedir. Bilgi toplumunda ekonomik faaliyetler küresel bir nitelik taşır. Bilgi toplumunda ekonomide ulusal standartlar yerine dünya standartları ekonominin yönünü belirlemektedir. Şüphesiz bu noktada bilgi üretimini ellerinde tutan ülkelerin denetimi ve yönlendirmesi söz konusu olmaktadır. Bilgi ve iletişim teknolojileri 1960‘larda ağırlık ve önem kazanmıştır. Bilgi ve iletişim teknolojileri ağırlığını – yine bilgi sektörünün içinde tanımlayabileceğimiz- otomatik

kontrol, bilgisayarlı üretim, elektronik teknolojisi, telekomünikasyon teknolojileri, üretimde robotlaşma, sibernetik, vb. alanlardaki gelişmelere verir (Törenli, 2004:41). Bununla birlikte Masuda’ya göre bilgi toplumunda birikmiş bilgi sinerjik bir etki yaratır ve bu sayede bilgi artar, birikir ve sinerjik bir ekonomiye dönüşür (Kutlu, 2000:18). Bilgi toplumunda sanayi toplumundan ayrılan ekonomik yapı ile ilgili en önemli özelliklerden biri de Post Fordist üretim sistemine geçilmesidir.(Esnek istihdam). Daha önceki toplum tipi olan sanayi toplumunda fordizm üretim sistemi geçerli idi. Buna göre mekanik seri ve hegamonik bir iş anlayışı söz konusu idi. Fordizm sadece işçinin el emeğine, kas gücüne gerek duymakta ondan yaratıcılık, dolayısıyla zihni bir faaliyet istememektedir. Fakat bilgi toplumunda küresel bir ekonomi söz konusu olması ve bu nedenle sürekli değişen piyasa koşulları nedeniyle post-fordist üretim süreci başlamıştır. Artık esnek üretim sistemi söz konusu olmuştur. Üretim sadece fabrikada değil, büroda, şirkette ve evde de gerçekleştirilmektedir. Esnek üretim modeli ile işçi üretimde söz sahibidir, üründe çeşitlilik söz konusudur. Çünkü sanayi toplumunda maddi üretim yerini bilgi üretimine bırakmıştır.

Bilgi toplumunun özelliği olan, Post-fordizm üretim süreci iş organizasyonlarında merkeziyetçilikten ayrılmayı daha esnek ve uzmanlaşmış olmayı gerektirmektedir. Bu tip üretim sisteminde ekip çalışması önemlidir. Ayrıca çok vasıflı işçilerin sadece mekanik düzeyde işlerini yaparak izole edilen işçiler olmasını değil takım çalışması ile üretim sistemine dahil olmalarını sağlar. Yine bu sistemde işgücü bölüşümünde hiyerarşik otoritelerin karar alma mekanizmalarındaki sorumluluğun azalması söz konusudur. Fordizmdeki gibi kitlevi üretim yoktur. Post-fordizm özelleşmiş bir ürün yelpazesine sahiptir (Grint, 1998:344-345).

Post- fordizm ile katı hiyerarşik, aynı işi tekrarlayan, sabit iş yapısı değişmiş, bunun yerine sorumluluk alan ekip çalışması yapan, takım ruhu taşıyan, yetenek ve yaratıcılıklarını üretimde kullanan ve söz sahibi olan bir çalışan kesim oluşturulmaya çalışılmıştır.

Post-fordizm, esnek üretim sistemine geçilmesiyle sanayi toplumundaki sendika anlayışı ve işçilerin haklarının korunması konusuyla ilgili gerilimler de ortadan kalkmıştır. Bilgi toplumunda çalışma yaşamında yönetimin inisiyatifinde gerçekleşen

‘insan kaynakları yönetimi’ söz konusu olmuştur. Bununla, ekonomilerde sendikaların devreden çıkarıldığı yeni bir endüstri ilişkileri sistemi doğmuştur. Öte yandan buna paralel olarak meslek içi eğitim de yaygınlaşmış, firmalar sürekli olarak ihtiyaçları olan elemanları yetiştirme eğiliminde bulunmuşlardır (Kurtulmuş, 1996:225).

Bilgi toplumu ile değişen ekonomik koşullar ile Toffler’ın deyimiyle birinci dalga yani tarım ve tarımsal faaliyetler olabildiğince azalmıştır. Özellikle bilgi toplumunu yakaladığını kabul ettiğimiz “ABD’de 1970 lerde toplam işgücünün sadece % 4’ü tarımda çalışıyordu (Dura, 1990:54). Bilgi toplumuna geçiş süreciyle tarımın sektörel ağırlığı oldukça geride kalmıştır. Tarımın yerine sanayi geçmiş, sanayi toplumundaki çalışan kesimin aristokratları sayılan demiryolu işçiliği mesleği de, sanayi işçisi de sanayileşmenin had safhaya ulaşması ile değerini kaybetmiş yerine bilim üreten profesyonellerden oluşan bir mesleki ve teknik sınıf ortaya çıkmıştır.

D. Bell, bilgi toplumunda bu yeni oluşan sınıfı yani mesleki ve teknik personel düzeyini incelemiştir. ABD’deki istatistiklerde mesleki sınıf içinde en geniş kategorinin öğretim adamlarında (Bell’in deyimiyle) olduğunu sonucuna varmıştır. Öğretim adamları mesleki ve teknik kategori içinde toplam sayının %25’ini teşkil etmektedir. İkinci grup ise mühendislerdir. Sanayideki hızlı gelişmelerin sonucunda mühendislerin sayısında büyük bir çoğalma gerçekleşmiştir. Diğer stratejik çalışan grup bilim adamları yani araştırmacılardır. Araştırmacıların sayısı da bilgi toplumunun gereği olarak hızla artmaktadır (Dura,1990:153).

Benzer Belgeler