• Sonuç bulunamadı

Söz ikiye ayrılabilir. İlki hakikati (nesnel bir şeyi) bildiren söz, diğeri ise kişinin öznel dünyasını bildiren ve etkileme amacına hizmet eden şeyleri bildiren sözdür. Söz bunları bildirirken ya da iletirken, konuşmacının içinde bulunduğu durum birçok farklı sebep ile ilişkilendirilebilir. Örneğin kişinin düşüncesini karşıya iletmek istemesi, başkalarını inandırmak, bir şeyler kanıtlamak, karşıdaki kişiyi harekete geçirmek ve duygusal yönden etkilemek istemesi gibi birçok farklı amacı olabilir. Tüm bunların olmasına olanak sağlayan ise dildir.

Bildirim yapılırken amaç çoğu olarak ikna ya da kanıtlamadır. Dil zaten en çok bu gibi durumlarda yetkin şekilde kullanılmalı ve amaca hizmet edecek şekilde ele alınmalıdır. Çünkü dinleyiciyi harekete geçirmek ya da etkilemek çoğu zaman sade bir bildirim ile gerçekleştirilemez. Bunun için dinleyicinin ikna edilmesi ve bazı şeylerin konuşma esnasında dinleyicilere kanıtlanması gerekir. Bunun için tanıklıklar, yeminler, şahitler, yaşanmış olaylar kullanılabilir. İkna etmede çok etkili araçlardır bunlar.

İnsanın dili bir harekete geçirici ya da etkileme amacı olarak kullanmasının en önemli sebebi, insanın toplumda ya da ikili ilişkilerinde etkili olmak istemesidir. Bu düşünce de insanı karşısındaki kişiyi etkileme düşüncesine iter. Tabi ki bu düşünce sadece insan istemesiyle olan bir şey değildir. Aynı zamanda insan olmanın da bir parçasıdır demek hiç de yanlış olmaz. Bunun sebebi ise bir toplum içinde var olan ve sosyal bir varlık olan insanın yaşayışıdır.

Değişik sebeplerle iletişim kuran ve belli amaçlar güden insan, amaçlarını gerçekleştirmede farklı yollar izlemek durumunda kalır. “Bazı olayları sözle açıklamadan görünür kılmak gerekirken, bazı olayları bir konuşmacının söz kullanarak ve söz ile birlikte yansıtması gerekir. Zaten bir şey, söz kullanılmadan görünmesi gerektiği şekilde

görünür kılınabilseydi, konuşanın ne işlevi kalırdı?”109 Çünkü konuşan kişi tüm konuşma

boyunca her şeyi söze dayandırır. Hatta düşüncesi yanlış olsa bile sözleri yetkin ve ustalıkla kullanarak kendisini haklı çıkarabilir. Böylece dikkat edilmesi gereken şeyin sözlerin kullanımı olduğu bir kez daha ortaya çıkar. Sözleri yanlış kullanan bir konuşmacı gerçekleri ve doğruları savunuyor olsa bile dinleyiciler tarafından kabul görmeyebilir. Çünkü onun dedikleri yanlış anlaşılacak ve dinleyiciler onun hepten yanlışları savunduğunu düşünecektir.

Bir konuşma hem içeriği hem de yapısı bakımından değerlendirilir ve değer kazanır. Konuşmanın değeri her konuşmada önemli olsa da bazı durumlarda daha çok dikkat edilmesi gerekir. Günlük konuşmalarda sözlerin seçilmesi çok önemli olmasa da mahkemeler, topluluk önünde yapılan konuşmalar, kitleleri harekete geçirmek istenen durumlarda söz neredeyse her kısmı ayrıca düşünülerek kullanılmalıdır. Örneğin bir mahkeme salonunda hâkimin karşısında yapılan konuşmada hâkim hiç şüphesiz ki konuşmacının hal ve hareketlerinin yanı sıra konuşma tarzına, kullandığı sözlere de dikkat edecektir. İnsanlar bunu özellikle yapmasalar da istemsizce sözlere dikkat ederler. İyi konuşmacıların daha etkili ve inandırıcı oluşlarının sebebi budur. Her nerede olurlarsa olsunlar bu özellik sayesinde insanları etkilemeyi başarabilirler.

Bir konuşmada amaç her zaman karşıdaki kişiyi etkilemek olmayabilir. Dinleyiciyi ikna etmek, bir şeyler kanıtlamak yani kısacası dinleyiciyi etkilemek gibi amaçların güdülmediği konuşmalar da vardır. Örneğin hatip yalnızca bir konu hakkında hakikati doğrudan bildirme yolunu seçebilir. Dinleyicilerin bildirilenleri kabul edip etmemesi önemli değildir. Hatip yalnızca bildirim amacı güder. Konuşmacının hal ve hareketlerinin uygunluğu da etkileme amacı gütmese bile konuşmasının daha sağlam olmasına sebep olacaktır.

Halk önünde söylev çekerken, yalnızca halkın hoşuna gitmeye, karşısındaki insanlara haz vermeye çalışan bir hatibin, onlara büyük bir zarar verdiğini söylemek doğrudur; buna karşın, halkın iyiliğini erekleyen bir hatip, halkın hiç hoşuna gitmeyecek

şeyler söylemeyi zorunlu görebilir.110 Buradaki belirleyici nokta, hatibin asıl amacının ne

109 Aristoteles, Poetika, 1456b, XIX, 5

110 W. K. C. Guthrie, İlkçağ Felsefesi Tarihi, (çev. Ahmet Cevizci), Gündoğan Yayınları, Ankara, 1999,

olduğudur. Çünkü hatip için önemli olan, onu amacına ulaştıracak şekilde konuşmayı yapmaktır. Bunun için de gerekli olan ne ise onu yapacaktır.

Konuşmacı, elindeki bu gücü kullanırken amacına uygun olarak iyi ya da kötü bir etkinlik içerisine girebilir. Fakat amacı suçlu olanı suçsuz olarak göstermek ise o toplumsal açıdan her ne kadar kötü bir şey yapmış olsa da kendisi açısından iyi bir şey yapmış ve amacına ulaşmış olur. Arslan’ın belirttiği gibi; bir insanın hitabeti doğru bir biçimde kullanarak büyük bir yarar sağlaması mümkün olduğu gibi yanlış bir biçimde

kullanarak en büyük zararlara yol açması da mümkündür.111 Çünkü bir mahkeme

salonunda görevi katili savunmak ve onun suçsuz olduğunu kanıtlamak olan konuşmacı dili eğer çok iyi kullanır, tüm incelikleriyle dinleyicileri ve hâkimi etkisi altına alırsa katili suçsuz gibi gösterebilir. Bu da konuşmacının her ne kadar kendi istediği sonucu almış olması olsa da öte yandan çok büyük zararlara yol açabilir.

Benzer Belgeler