• Sonuç bulunamadı

Bilâl Mambet’in Hayatı, Eserleri Ve Edebî Şahsiyeti

Şair, yazar, gazeteci Bilâl Mambet (Bilâl Bekir oğlu Mambet); 1935 yılında Şubat ayının 2’sinde, Kırım’ın Sudak bölgesi civarındaki Koz köyünde doğdu. Dokuz yaşında iken halkı ile birlikte Semerkand’a sürgün edildi. Sürgünün ilk yıllarında Özbekistan’ın Semerkand şehrinde Kattakurgan bölgesindeki Kiçik Min köyünde yaşadı. Evvela Qaradarya bölgesi Kattaming tarım üretim bölgesindeki orta mektepte tahsil gördü. Daha sonra 1959 yılında Semerkand Kooperatif Enstitüsü Mühendislik ve Teknoloji Fakültesindeki eğitimini tamamladı. Çırççırtorg’a mühendis-teknolog olarak tayin edildi. 1961 yılında Taşkent şehrine geçti ve oradaki Cemaat Aşı İdarelerinde çalıştı. Lâkin enstitüde eğitimini aldığı “gıda” zanaatı sahasında pek az çalıştı. Enstitüde almış olduğu bilgi esasında “Qırımtatar Yemekleri” isimli gayet kıymetli bir kitap hazırlayıp çıkardı.

Bilâl Mambet bütün ömrünü edebiyata bağışladı. Okulda geçirdiği zamandan itibaren edebiyata yöneldi. “Baba Sevgisi” adlı birinci şiiri 1954 yılında “Lenin Yolu” adlı Semerkand Vilayet Gazetesinde yayımlandı. 1957 senesinde ise şairin bir kısım şiirleri “Lenin Bayrağı” gazetesinde basıldı. 1965 yılında kendisinin yayınlamaya başladığı şiirleri ile başta mahallî basında, gittikçe il ve ülke basınında tanınmaya başladı. Aynı sene mektuplar kısmına bölüm müdürü olarak davet edildiği, Kırım Türkçesiyle yayınlanmaya başlayan “Lenin Bayrağı” gazetesinin sayfalarında yazmaya devam etti. Bu gazetede bir müddet devam ettikten sonra Taşkent’te yayımlanan Kırım milli oyun ve türkü dergisi olan “Haytama”da faaliyet gösterdi.

Şairin ilk şiir kitabı olan “Yağmur” 1970 senesinde çıktı. Daha sonra Bilâl Mambet’i kendisi yapan nazım eserleri, şairin “Anamnın Türküsi (1973)”, “Baar Nağmeleri (1975)”, “Tılsımlı Sandıq (1977)”, “Töpemizde Küneş (1981)”, “Yapraq Üstünde Tamçılar (1983)”, “Dağ Lalesi (1985)”, “Menim İstegim (1988)” ve “Qoz Efsanesi (1995)” isimlerindeki şiir kitaplarında yer aldı.

Bilâl Mambet, esasen bütün hayatı boyunca edebî alanlarda çalışmasına rağmen Ticaret Enstitüsünde eğitimini aldığı gıda bölümünü de ihmal etmedi. Bilâl Mambet’in yemek tariflerinden ibaret olan kitabı ”Qırımtatar Yemekleri”, 1990

14

yılında Taşkent’te toplatıldı. Aynı sene şair Kırım’a davet edildi ve daha sonra adı “Kırım” olarak değiştirilen “Dostluk” gazetesinde çalışmaya başladı. Gazetede, Kırım Tatarlarının sürgünü, vatanına dönüşü, yerleşme ile ilgili sorunları ele aldığı bir dizi makale yayınladı. 1995 yılında sağlık durumunun elvermemesi nedeniyle emekli oldu. Şairin cömert, güzel ve aynı zamanda hikmetli kaleminden şiirler, türküler, efsaneler, masallar, politik makaleler doğdu. Kendi eserlerinin büyük kısmını çocuklara adadı. “Papiy Gölü” isimli kitabı 1971 yılında, “Medihanın Tayçığı” da 1979 senesinde basıldı. Ayrıca Özbek Türkçesi ve Rusça eserler de kaleme alan şairin; Özbek Türkçesi ile yazdığı “Ali ile Ayuv” ve Rusça olan kitabı “Kön Ozornoy” 1986 yılında neşredildi.

2008 yılında sanatkârın çocuklar için yazdığı efsaneleri toplu hâlde “Dağ Çoqrağı” adlı kitapta basıldı. Kitapta şairin otuzdan fazla efsanesi yer almıştır. Bu eserlerde aslında vatanperverlik, halkperverlik gibi gayeler öne sürülmüştür. Kitaptaki eserler çocuklara anavatana, halka, hayata sevgi ve dosta sadıklık gibi duyguları aşılamaktadır.

Şairin vefatından sonra “Kerem ve Aslı” destanı 2013 senesinde onun kızı Media Mambet’in çabaları neticesinde yüz altmış saifeli kitap olarak “Qırımdeoquvpedneşir” tarafından yayımlandı. 2017 yılında ise şairin nazım eserlerinden oluşan “Çoqraq” adlı derleme kitabı İ. Gaspıralı adına hayat buldu. Derleme kitap dört yüz altmış üç sayfadan oluşmaktadır. Kitapta gösterilen eserler esasen “Qıymetli Vatanım”, “Muteber Anam”, “Qanımsın, Canımsın, Yırlarım”, “Aziz Dostlarıma”, “Baar Levhaları”, “Çöl Şiirleri”, “Kavkaz Şiirleri Defterinden”, “Qavpat Şiirleri”, “Duyğularım” ve son olarak çocuklar için yazılan “Sırlı Sandıq Açıldı” bölümlerinden sunulmuştur. Kitabın sonunda ise “Tezaytımlar” ve “Tapmacalar” verilmektedir.

Şair 1978 yılından itibaren SSCB Yazarlar Birliğinin, 1993 yılından beri ise Ukrayna Milli Yazarlar Birliğinin üyesidir.

Bilâl Mambet’in şiirlerinden çeşitli besteciler tarafından güzel türküler oluşturuldu. Bu türküler Kırım bülbülü Sabriye Erecepova’nın, Özbekistan bülbülü

15

Muhabbat Şameyava’nın ve belli başlı sanatkârların repertuarlarında yer aldı. Zaten şairin kendi de yalıboylulara has, tatlı bir sesle pekçok klasik Kırım halk türkülerini söylüyordu. O, Kuran-ı Kerim’den sureleri ya da Yunus Emre şiirlerinden ilahileri kaide ile icra ettiğinde dinleyiciler kendini mucizevi bir algıda hissederdi. 1988 senesinde Moskova’daki “Bütünittifaq” kaset firması tarafından, Bilâl Mambet icrasında kadim Kırım halk klasik türküleri kayda alındı. Sonradan onlardan bazıları “Qırımlarnın Muzıka Mirasından” ismi altında yüksek baskı sayısı ile çıkan kasette yer aldı. Eski tarihi kasetlere Bilâl Mambet icrasındaki “Kerem ve Aslıhan”, “Aşıq Ğarib”, “Köroğlu” destanlarından numuneler ve şair tarafından kaide ile icra edilen Kuran-ı Kerim’den sureler aktarıldı.

Şairin mesajlarını anlamak için; vatana ve onun doğasına, tabiat bağrında bulunan bütün bitkilere, cümle insanlığa, diğer bir deyişle çevredeki bütün varlıklara sevgi dolu kalple ve aynı zamanda merhametli göz ile bakılmalıdır. Bununla birlikte iman da sağlam olmalıdır. Aksi hâlde şairi ve onun kalbinden tutuşup çıkan nazım satırlarını, ondaki derin ve gizli felsefeyi anlamak güç olur.

Bol ve açık gönüllü zatı alîleri, resmi devlet idarelerinde çalışmakla beraber gece-gündüz olsun, yolda-izde olsun kalemini usanmadan hep harekete geçirdi. Bilâl Mambet; güzelliği seven, nazik duygulu, imanlı bir şahıstı. İki kız çocuk babası olan Bilâl Mambet, yaşamının son yıllarında eşi, ilk kadın Kırım Tatar roman yazarı, Uriye Edemova ile Akmescit (Simferopol) Marino bölgesinde yaşadı. 2009 senesi Nisan 27’de ağır ve devamlı hastalıktan sonra Akmescit şehri Marino kasabasında kendisinin yapmış olduğu evinde vefat etti.

Bilâl Mambet; ailesine, hayatına dair bir kısım bilgileri ve bilhassa halk edebiyatına bakış açısını kendi ifadeleriyle şöyle anlatmaktadır:

“Orta mektepte okuduğumda sınıfımızın bütün çocukları edebiyat derslerinde benim zihnimin keskinliğine, onlar öyle sayıyorlardı, şaşıp kalıyordular. Yani ben bizlere ezberlemek için verilen büyük, küçük nasıl boyutta olursa olsun şiiri dikkatlice bir iki kere okuyup çıkar çıkmaz onu bir tamam ezberliyordum.

16

Günlerin birinde hocamız beni tahtaya çağırdı ve “Vadileri cayav kezdiğinde” adlı dört yüz satıra yakın eseri ezberleyip okumamı talep etti.

Ben, kırk dereden su getirip oturmadım, doğrusunu söyledim. “Unutmuşum, ezberlemedim.” dedim.

Hoca pek endişelendi ve bana balaban bir “2” notunu bağışladı. O vakit benimle aynı sırada oturan çocuk yerinden kalkıp durdu ve:

-Hocam, Bilâl’e iki vermeyiniz. Dersimiz bittikten sonra, siz ondan bu eseri isteyiniz, mutlaka “5” notunu alır.- dedi.

Dostum yanılmamıştı. İş öyle de olup çıktı. Hoca sorduğunda ben onun başından sonuna kadar bir kerecik bile dinlemedim. Dilime eserin sözleri su gibi akıp gelmekteydi. Hocam endişelenmedi, gülümsedi:

-Bu vakit içinde sen bu eseri nasıl edip böyle güzel ezberledin?- deyip sordu. Ben, bilmiyorum manasında omuzlarımı sıktım.

Bu suale o zaman anam Ayşe Seithalil Kızı şöyle cevap vermişti. “Baba hüneri çocuğa mirastır.” Senin deden Memet Bilâl Oğlu, yani lakabıyla söyleyince Aşık Memet çokça çınları, manileri, latifeleri, halk türkülerini bilinen bir sırada “Çora Batır”, “Edige”, “Aşık Ğarip”, “Tahir ve Zöre”, “Ferhad ve Şirin”, “Arzı ve Ğamber”, “Seitbattal Ğazı”, “Şahismail”, “Köy oğlu”, “Kence Osman”, “Kerem ve Aslıhan”, “Leyla ve Mecnun”, “Aygül”, “Qözükürpeç ve Bayansuluv” kibi yiemiden fazla halk destanını da ezberden bilen insanmış. İşte onda olan kabiliyet sana da keçmiş.

Memet Bilâloğlu 1904 senesi Rus-Yapon muhaberesine katılıyor. Port Arturda ağır yaralanıyor. İki ayağından ayrı kalan dedem geçinmenin yollarını düşünmüş.

Çocukluktan türkü söylemeye, saz çalmaya hevesli olduğu için toylarda, düğünlerde saz çalıp türkü söylemeye başlamış. Çok sürmeden halk arasında Aşık Memet adını kazanmış. Babam Bekir Memet de destanların çoğunu ezberden biliyordu.

17

Aslında 1898 senesi doğan, gençliği çarizm devrinde geçen babam Bekir Memet mektep görmemiş. Kendi köyünde çobanlık yapmış. Sürgünlük yıllarında Semerkand vilayeti Qattaqurğan bölgesindeki Lenin mahallesinde yaşadık. Babam onda kendisinin çobanlık zanaatını güttü. Lakin ablam Şefika Memet ile benim enstitü bitirmemizi çok istiyordu. Bizler onun isteğini yerine getirmeye çalıştık. İkimiz de Semerkand şehirinde Ticaret Enstitüsünde okuduk. Ben 1959 senesi bu enstitünün Mühendis Teknoloji, ablam ise İktisat bölümünü bitirdik. O zamanlar Kırım-Tatar gençliği olan bizler orta mektepten sonra kendi istediğimiz enstitüde değil de, siyasi sebeplerden dolayı kabul edebilen okul yurtlarına sokuluyorduk. Bu sebepten dolayı ben enstitünün verdiği zanaat dalında çok çalışmadım. 1965 senesi edebiyata olan sevgim beni Taşkent’e “Lenin Bayrağı” gazetesine alıp geldi.

Orada bana Şamil Aladin, Yusuf Bolat, Abdullah Dermenci, Reşid Murad gibi edebiyatımızın ünlü simalarıyla çalışmak nasip oldu.

Onlardan doğmuş edebiyatımızı, dilimizi derince öğrenmeye uğraştım. Yani bu dergâh bana ikinci enstitü vazifesini eda etti.

O vakit ben yol uzak, maddi açıdan bayağı sıkıntı olduğuna bakmadan Qattaqurğan’da yaşayan ana-babamlara eşim Uriye ile beraber sık sık varıyor ve çok zamanlar sabaha kadar babamın ezberden okuduğu destanları dinliyorduk. Bazen ise anam, babam ve bizler şu destanlardan alınan türküleri söylüyorduk. Ağam Mecit ise kendisinin hoş sesli mandolinasıyla bize ritim tutuyordu.

Babam Bekir’in ağzından enstitü talebesi olunca yazıp aldığım destanların kıymetini o zaman daha da derince anlayıp başlamıştım. Babam Aşık Memet’in oğlu, çoban Aşık Bekir yirmiden fazla halk destanlarını ezberden okuyan, bilen bir insandı. Bu cevherleri öğrenme işiyle ciddi uğraşmaya başladım. Hem bu hareketlerimin boşa gitmediğini anladım. Onların eserimde öz ifadesini düşündüğünü, benim kıymetli okuyucularım iyi biliyor olsa gerek.

Geçmişin sedası sayılan halk ağız yaratıcılığı esasen asırlar boyunca halk tarafından yaratılıp, nesilden nesile aktarılıp, culalanıp gelen zenginliktir.

18

Epik eserler esasen ikiye ayrılır: kahramanî ve içtimaî durmuş, yani lirik-epik eserler, bize belli ki, “Çorabatır”, “Kör oğlu”, “Edige” gibi kahramanî eserlerin baş mevzusu adiy halkın menfaatı için savaşan kahramanların cesurluğunu anlatıyor.

“Tairnen Zöre”, Qözükürpeç ve Bayansuluv”, “Aşık Ğarip”, “Kerem ve Aslıhan” gibi lirik-epik eserlerin esas maksadı insanlığın en mukaddes duygusu sevgiyi anlamak için verilen savaşı göstermektir.

Bizler çeşitli kaynaklarda, yani folklora ait kitaplarda, dersliklerde bir sıra destanlar verildiğini iyi biliyoruz, lakin “Kerem ve Aslıhan” hakkında bu vakte kadar bir malumata sahip değiliz demek mümkün. Destanı, 2000 senesi Akmescit’in Marinoda kasabaları için çıkarılan “Qasaba” gazetesinde basmaya başlamıştık. Lakin sonuna kadar çıkaramadık. Bu destan diğerlerinden kendi kölemi büyük olması ile de fark ediyor. Eser İsfihan vilayeti pafişahının oğlu Kerem ve onun hazinedarı Keşişin kızı Aslıhan ile ikisinin ateşli sevgisi hakkındadır.

Bu sevgiye karşı çıkan keşiş kızını Keremden kurtarmak için vilayetten vilayete, ülkeden ülkeye göçüp duruyor. Sevgilisini kıdırıp onun peşinden giden Kerem dostu Sofu ile Aslıhan’ı yalnız yolculardan değil hatta yüksek dağlardan, ormanlardan soruyor, saz çalıyor, türkü söylüyor.

Şunu ayrıca kabul etmek istiyorum ki, destanın babam Bekir Memet’in ağızından nasıl yazıp aldıysam, okuyuculara da öyle de takdim etmek istedim. Destan Sudak şivesine ait şekilde veriliyor.

Misal için aşağıdaki satırlara dikkat ediyoruz: “Geldim ise kene turmi giderim,

Eşqım qantarını çeker giderim. Yanıqlayım bir suv içer giderim, Bir suv ver içeyim, göl sizin olsun.”

19

Destanı okurken biz yerli yerinde kullanılan birçok atalar sözlerine, çınlara, manilere rasgeliyoruz. Bunlar, destanın mündericesini aydınlatmada güçlü tesir ediyorlar. Ondaki beyitler bediî, tasvirî ve manevî manadan yükseltiliyor. Onları okuyan insanda büyük etkilenme meydana gelir.”

20

1. ŞEKİL BİLGİSİ

Benzer Belgeler