• Sonuç bulunamadı

Bilinçaltı kavramı Türk Dil Kurumunun güncel Türkçe sözlüğünde bilinç dışı olmakla birlikte, istendiğinde kapsadıklarının bilince çıkartılabildiği zihin bölgesidir, şuuraltıdır olarak açıklanmıştır. (http://www.tdk.gov.tr.)

Psikoloji sözlüğünde var olan anlamıyla bilinçaltı, bilinç seviyesinin altında var olan ve bilinçli olmayan anca istenildiği takdirde kolayca bilinç seviyesine çıkartılabilen malzemelerin ve süreçlerin olduğu yerdir (Karaca, 2010: 7). Bilinçaltı uyumaz hatta dinlenmez bile. Her zaman çalışmaktadır (Murphy, 2009: 51).

1863 yılında Suslowa adında bir araştırmacı insan vücudu üzerinde yaptığı bir deneyde elektriksel uyaranlar kullanarak kişilere farklı şiddetlerde bilinçaltı elektrik uyaranları vermiş bunun sonucunda beyindeki aktiviteleri gözlemlenmiştir. Bu çalışmaların sonucunda, bilinç ve bilinçaltı arasında bir eşik değer bulunduğunu fark etmiştir. Bulunan bu eşik değeri kişiden kişiye ufak değişiklikler gösterse de birçok kişide benzer düzeylerde olduğu görülmüştür (Kılıç, 2011: 31). Bilinç eşiği kişiden kişiye farklılık gösterir. Aynı zamanda bilinç eşiği aynı insanlar içinde ilgileri, ihtiyaç durumları, duygu durumu, uyanıklık hali ve benzeri durumlardan etkilenerek değişiklik gösterir diğer bir ifade ile bir insan için bilinçaltı başka bir zaman ya da farklı bir insan için bilinç üstü olabilir (Fullerton, 2010: 167).

Viyana’da bir doktor olan Sigmund Freud 1938 yılına kadar bilinçaltı süreçler üzerinde çalışmalar yürütmüştür. Freud’a göre bilinçsel tecrübeler, buz dağının ancak su üstünde görünür olan küçük bir bölümüdür. Suyun alt kısmında ise buz dağının görünmeyen ancak büyük ve esas kısmı olan biyolojik dürtüler vardır. Bu mevcut olan dürtüler toplumda var olan ahlak kurallarıyla çatışma ve karşıtlık halindedirler. Freud bu bilinçaltı güdülerin ve çatışmalarının çok güçlü olduğunu söylemektedir. Bilinçaltı güdülerin ve çatışmaların gücü sayesinde bilinçaltımız bizim bilinçsel düşüncelerimiz ve hareketlerimizi etkilemeyi başarmaktadır. Bu nedenledir ki

sonucunda geri çağırılması mümkün olan anılar vardır. Psikanalitik kuram, bu mevcut anıları bilinçdışına (bilinçaltına) atfeder. Freud bazı anıların ve isteklerin duygusal ya da güdüsel nedenlerden dolayı bastırabileceğini, yani bilinçaltına gönderileceğini, hatırlanamayacak şekilde kaybolsalar dahi aktif kalabileceklerini söylemiştir. Görülen rüyalardan, kullanılan yüz ifadelerinden, dil sürçmelerinden hatta hastalık belirtilerinden dahi bilinçaltının sorumlu olduğuna inanılmaktadır (Atkinson, Atkinson ve Hilgard, 1995: 232). Bilinçaltında sürekli biriken anılar ve kayıtlar zaman içerisinde kişilerde davranış değişikliğine ve düşünce farklılığına yol açmaktadır. Bu değişiklikler olumlu yönde olabileceği gibi olumsuz şekilde de ortaya çıkabilir (Kılıç, 2011: 15).

Carl Gustav Jung İsviçreli bilim adamıdır ve bilinçaltı tanımını Freud’tan farklı bir şekilde ortaya koymuştur. Freud bilinçdışını bilinçten ayırmaz iken Jung, bilinç ve bilinçaltının birbirinden tamamen apayrı olduğunu savunmaktadır (Karaca, 2010: 7). Freud ve Jung’un görüşleri birbirleriyle çelişir. Fakat işaret ettikleri kanıtlar psikolojik yorumlama bakımından mühim sorunlar ortaya koymaktadır (Atkinson vd., 1995: 232).

Jung’a göre bilinçaltı, değişmeyen, durağan bir yapıdadır. Kesintisizdir. Bilinçten çok farklıdır. Okunulan, konuşulan ya da yazılan anda bile bir şey fark etmememize karşın bilinçaltı işlerliliğine devam etmektedir. Özel yöntemlerle bilinçaltının kesintisiz dokuyuşunu meydana çıkartabiliriz. Bilincin altında ortaya çıkan bu olay geceleri bazı zamanlarda rüya şeklinde ya da gündüzleri küçük ve garip dengesizlikler şeklinde ortaya çıkmaktadır (Karaca, 2010: 7).

Duyu organlarımızla algılanan uyarıların %95’i bilinçaltı düzeyinde işlem görmektedir. Aldığımız kararların %95’ini hiç farkına varmadan alıyoruz. En mantıklı ve akılcı görülen kararlarımız dahi kökleri derinlerdeki duygu birikimimizin belirleyiciliğinden geçmektedir (Baysal ve Akalın, 2011: 60). İnsanlar yaptıkları birçok tercihinin nedenini bilmemektedirler. Bazı şeyleri neden beğendiği sorusunu kendilerine sordukları zamanda kesin bir cevap verememektedirler. Cevap veremememizin temelinde verdiğimiz kararların ve özelliklede satın alma davranışlarının kaynağının bilinçaltı olması vardır. Bilinçaltı ile ilgili sorular cevaplardan daha fazladır (Baysal ve Akalın, 2011: 68). Günümüzde insanın aklı

kadar duygularıyla da hareket ettiği ve bilinci kadar bilinçaltı dinamikleriyle de algılayan, düşünen, karar alan ve harekete geçen bir varlık olduğu geniş bir alanda kabul görmeye başlamıştır (Baysal ve Akalın, 2011: 61).

1980 yılında New York Üniversitesi psikologlarından Dr. Lloyd Silverman’ın gerçekleştirdiği bir araştırmada; sigara tiryakisi 40 kişilik gruptan sigarayı bırakmaları istenmiştir. Gurubun yarısına bilinçaltı mesajlar göndererek sigara bıraktırma çalışmaları yapılmıştır. Sadece psikiyatrik yardım alarak sigarayı bırakmaya çalışan kontrol grubu hastalarda başarı oranı %13 olmuşken, bilinçaltı mesajlara maruz kalan grubun sigarayı bırakma oranı %66’lara kadar çıktığı görülmüştür (Kılıç, 2011: 84).

Bilinçaltı ya da bilinçdışı olarak bahsedilen şey bilincin bir bölümdür veya bir yanıdır. Bilinçaltında bulunan şeyler bir bakıma unutulmuş olaylardır. Bu olaylar unutulmuş olsa dahi bilinçte etkilerini göstermektedirler (Karaca, 2010: 9).

Bilinçaltı olayları, bilincinkiler kadar kolay bir şekilde anlaşılmamaktadır. Anlamayı kolaylaştırabilmek için bunlar üç gruba ayrılabilir.

a. Anlaşılır bilinçaltı olaylar: Bu olayların bilincine varabiliriz. Mesela, herhangi bir engellemeyle karşılaşmasak bile, vücudumuzun uzamdaki durumunun, yüzümüzdeki bazı mimiklerin ve yaptığımız hareketlerin tam olarak bilincinde olmamaktayız.

b. Dolaylı anlaşılır bilinçaltı olaylar: Herkesin başına geldiği bir durumdur. Örnek vermek gerekirse bildiğiniz bir kitabın adını ya da şarkının adını çıkaramazsınız. Dilimin ucunda denir ancak söylenemez. Ufak tefek zorlamalarla düşünülen isim tekrar hatırlanır.

c. Anlaşılmaz bilinçaltı olaylar: bilinçaltının hangi ölçülere uzandığı bilinmediği için bunların sonsuz sayıda olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Çocukluk anıları gibi anımsanabilen bazı izler bilinçaltımızda bulunur. Çocukluk yaşantımızın bir kısmını hatırlansa bile birçoğunu hatırlanmaz (Jung, 1997: 66-67).

Benzer Belgeler