• Sonuç bulunamadı

DR. BAYMİRZA HAYİT’İN MİLLİ TÜRKİSTAN BİRLİK KOMİTESİ İÇERİSİNDEKİ FAALİYETLERİ

Prof. Dr. A. Ahat Andican*

Değerli Konuklar,

1990’lı yıllarda bir gazetede köşe yazıları yazıyordum. 23 Kasım 1993 tarihli

yazımın başlığı “Türkistan Kavramını Yaşatan Adam: Dr. Baymirza Hayit” idi. Çünkü o hafta sonu her ikisinin de başkanlığını yaptığım Türkistanlılar Kültür ve Sosyal

Yardım Derneği ile Türkistan Araştırmaları Vakfı’nın ortak çalışmasıyla Dr. Baymirza

Hayit’in 75. yaş günü için Bakırköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nde bir kutlama günü düzenlemiştik. Gerçekten Baymirza Hayit bilimsel çalışmalarıyla Sovyetlerin tarih sahnesinden silmeye çalıştığı Türkistan kavramını sahiplenmiş ve unutulmaması için neredeyse bütün hayatını bu işe vakfetmiş, dolayısıyla da Türkistan kavramı ile özdeşleşmiş bir bilim adamıydı. Bugün ve yarın burada Baymirza Hayit’in bilimsel yönünü anlatan çok sayıda konuşma yapılacağını biliyorum. Fakat Baymirza Hayit’in araştırmacılarca üzerinde durulmayan bir yönü daha vardır ki o da Milli Türkistan

Birlik Komitesi (MTBK) içerisinde yürüttüğü siyasal çalışmalardır. Ben bu

konuş-mamda çok bilinmeyen bu konuyu aktarmaya çalışacağım. Kuşkusuz MTBK’nın nasıl ve hangi şartlar altında kurulduğunu bilmeksizin Dr. Baymirza Hayit’in bu kuruluş bünyesinde yaptığı çalışmaları da değerlendirmek mümkün değildir. Bu nedenle ön-celikli olarak MTBK’nın kuruluşunu ve İkinci Dünya Savaşı esnasında Türkistanlı harp esirlerine yönelik faaliyetlerini kısaca özetlemek gerekiyor.

Milli Türkistan Birlik Komitesi’nin (MTBK) Kuruluşu1

1941 yılının 22 Haziran sabahı erken saatlerde Hitler’in emriyle Sovyetler Birli-ği’ne karşı başlatılan Barbarossa Harekâtı’nın ilk aylarında 150 tümenden oluşan üç Alman ordusu kısa sürede Sovyetlerin iç bölgelerine doğru ilerlemiş, karşılarına çıkan Sovyet ordularını ezmiş ve sadece Kiev ve Bryansk-Vyazma savaşlarında 1.200.000 civarında esir ele geçirmişti. Sovyetlerin ön cepheye Rus dışı milliyetlerden gelen askerleri yerleştirme politikası nedeniyle, savaşın başlangıç döneminde ele geçirilen 3 milyonu aşkın esirin büyük bir kısmını, başta Müslüman Türkler olmak üzere, Sov-yetlerin Rus olmayan milliyetleri oluşturmaktaydı. Alman Genelkurmayının beklenti-lerinin çok üstünde olan bu esir kitlesi alelacele oluşturulan kamplara gönderilmiş ve yetersiz koşullar nedeniyle yüz binlercesi hayatını kaybetmiştir. Bizzat Doğu Bakanı

1 Bu konularla ilgili ayrıntılı bilgiye Dr. A. Ahat Andican’ın Cedidizm’den Bağımsızlığa Hariçte Türkistan Mücadelesi başlığıyla 2003 tarihinde Emre Yayınları tarafından çıkarılan kapsamlı kitabından ulaşılabilir.

Rosenberg’in bazı kamplarda tutulan 100 bin civarında Türkistanlı esirden ancak

6 bin kadarının sağ kaldığı şeklindeki ifadeleri, söz konusu kamplardaki neredeyse

kitlesel olarak tanımlanabilecek ölümleri açık olarak ortaya koymaktadır.

Aslında Alman Genelkurmayı temmuz ayı içerisinde Sovyet esirlerini milliyetle-rine göre ayırmayı hedefleyen bir çalışma başlatmış ve farklı milliyet temsilcilerin-den oluşan bir karma komisyon kurmuştu. Bu karma komisyon, kasım ayı sonlarına kadar yaklaşık on beş esir kampındaki esirleri milliyet, yaş, eğitim ve rütbeye göre sınıflandırmıştı. Bu dönemde harp esirlerinin sanayide veya ziraat işçisi olarak ta-rımda kullanılmaları konusunda bir fikir ortaya atılmışsa da Alman üst yönetimi bu boyutlarda harp esiri kullanmanın kritik alanlardaki üretimi risk altına sokabileceği düşüncesiyle bu fikri benimsemeyecekti. Savaşın ilerleyen aylarında, esir sayısının büyüklüğü nedeniyle karma komisyonların sayısı 30’a, çalışanların sayısı da 600’e ulaşmış durumdaydı.

Söz konusu karma komisyonlarda Türkistan adına, Prof. Von Mende’nin, esir olarak tutulduğu Fransa’daki Campien kampından Almanya’ya getirttiği, Hokand Muhtariyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Çokayoğlu ile birlikte Buhara Cumhuriyeti ta-rafından Almanya’ya 1920’li yıllarda öğrenci olarak gönderilmiş Veli Kayyum Han görev yapmaktaydı. Ne yazık ki Mustafa Çokayoğlu, Tschenstochau kampındaki esir ayırma işlemleri sonrasında tifüse yakalanmış ve 1941 yılı sonunda, 27 Aralık günü hayatını kaybetmişti. Bu tarihten sonra karma komisyonlarda Türkistanlı esirlerin ayrılma işlemi Veli Kayyum Han tarafından devam ettirilecektir.

Aynı dönemde ağır kış şartları ve artan Sovyet direnci nedeniyle Alman orduları-nın ileri harekâtı büyük ölçüde duraklamış gibiydi. Bu noktada Doğu Bakanı Rosen-berg harp esirlerinden gönüllü askeri birlikler oluşturma plânını gündeme getirdi. Plânın Hitler tarafından onaylanmasından hemen sonra, Alman ordu komutanlığının 30 Aralık 1941 tarihli emirnamesiyle, esirlerden askeri birlik kurulma işlemi başla-tıldı. Ukraynalılar, Baltık ülkeleri ve Sovyetlere karşı savaşmak isteyen Ruslardan oluşan birliklere Doğu Taburları, Türkistan ve Kafkas bölgelerinden gelen esirlerden kurulan birliklere de Asyalı Taburlar ismi verilmişti. Önceleri Türkistan ve Kafkasya Müslümanları için tek bir lejyon kurulması planlanmışken bir ay kadar sonra alınan bir kararla Türkistan Lejyonu ve Kafkasya Lejyonu olarak ikiye ayrılmış ve ayrıca ağırlıklı olarak istihbarat eksenli görev yapacak olan 450. Tabur oluşturulmuştu.

Ordu içinde milliyet esasına dayalı lejyonların kurulması, bu lejyonlarla Alman ordusu arasındaki ilişkileri düzenleyecek nitelikte milli kuruluşlar oluşturulmasını da zorunlu hale getirmişti ve esir ayırma işlemini yapan karma komisyonlar bu iş için uygun değildi. Bu nedenle Alman yetkilileri her milliyet ve bölge için ayrı irtibat

daireleri oluşturulmasına karar verdiler. İlk kurulan birim Türkistan İrtibat Dairesi

olmuştur. Almanların işe Türkistanlılarla başlaması tesadüf değildi. Öncelikle harp esirleri içerisindeki en büyük kitleyi Türkistanlılar oluşturmaktaydı. Fakat bundan

daha önemlisi, Türkistan bölgesinin Alman işgal planları içerisinde yer almıyor olma-sıydı. Başlangıçta sadece aracılık ve iletişim görevi gören bu daireler 1943 yılında önce sevk daireleri daha sonra da milli temsilcilikler haline dönüştürüleceklerdir.

Türkistan İrtibat Dairesi’nin başına Veli Kayyum Han getirilmişti.

Türkistan Komisyonu 15 Haziran 1942 tarihinden itibaren Türkistan lejyonundaki askerler için Milli Türkistan adı altında bir yayın başlatmıştı. Derginin başyazarı Veli Kayyum Han’dı ve kullanılan dil Özbek lehçesi olmakla birlikte diğer Türk lehçeleriyle de yazılar basılmaktaydı. Bu arada Kayyum Han, uzun uğraşlardan sonra, Türkistan adına siyasi faaliyetler yürütme hakkına sahip siyasi bir komitenin kurulması ko-nusunda Alman yetkilileri ikna etmeyi başarmıştı. Kayyum Han, komitenin kuruluş çalışmaları esnasında Alman Doğu Bakanlığı ile üç konuda uzlaşmış olduğunu söyle-mektedir. Öncelikle Türkistan’a yönelik tüm siyasi çalışmalar komitenin kontrolünde olacaktı. Kurulmuş olan Türkistan Lejyonu da komitenin denetiminde olacak ve lej-yon askerleri Alman askerleriyle eşit haklara sahip olacaklardı. Mali açıdan ise ko-mitenin ve lejyonun bütün ihtiyaçları Almanya tarafından karşılanacak, Türkistan’ın bağımsızlığa kavuşmasından sonra bu borç geri ödenecekti.

Milli Türkistan dergisinin Kasım 1942 nüshasında Milli Türkistan Birlik Komite-si’nin (MTBK) kurulmuş olduğu ilan edilmektedir. Koordinasyonu bu komite

tarafın-dan yürütülecek olan Türkistan Lejyonu da Türkistan Millî Mücadele Birliği olarak tanımlanmıştır. 21 kişiden oluşan MTBK’da başkan dışında bir genel sekreter, as-kerlik, eğitim, bilim, edebiyat, yayın, enformasyon, sağlık ve din alanlarında bö-lüm başkanları ve yardımcıları bulunmaktaydı. Komitenin kuruluş ilanı ile birlikte yayınlanan bir bildiriyle MTBK’nın Türkistan Millî Hükümeti’nin temelini oluşturduğu ifade edilmektedir. MTBK’nın kuruluşu tek rehber prensibine göredir ve o da bütün Türkistanlıların lideri olan Veli Kayyum Han’dır. Türkistan’la ilgili bütün işler (bugün ve gelecekte) Veli Kayyum Han’ın elindedir. Komite ile birlikte bir yardım sandığı kurulmuş olup her askerin aylık maaşından 1, küçük rütbeli subaylardan 2, üst rüt-belilerden ise 5 ila 15 mark kesilerek bu sandığa aktarılacak ve toplanan bu meblâğ MTBK’nın faaliyetleri için kullanılacaktı. Böylece MTBK, Alman yönetiminin maddi desteği olmaksızın varlığını sürdürebilme şansına sahip olmaktaydı.

MTBK’nın resmen kurulmasıyla birlikte Türkistan Lejyonu da komitenin askeri kanadı haline dönüşmüştü. Lejyona gönderilecek askerlerin seçimi, MTBK’ya bağ-lı ve tamamı Türkistanbağ-lılardan oluşan çok sayıda komisyon tarafından gerçekleş-tirilmekteydi. Eğitimlerini tamamlayan harp esirleri MTBK bayrağı altında yemin ederek asker oluyorlardı. Sovyetlere karşı savaşmak üzere cephelere gönderilen birliklerin her biri 130-150 kişilik dört gruptan oluşmaktaydı ve subaylarla bir-likte, özel görevli personel dahil 750 kişilik üniteler halindeydi. Her bir birliğin subay kadrosunun ve asker mevcudunun en az %15’i Almanlardan oluşmaktay-dı. Bizzat Baymirza Hayit’ın verilerine göre 1944 yılına gelindiğinde Alman

cep-helerine sevk edilen Türkistanlı askerlerin sayısı 180 bin civarına ulaşacaktır.2

Ayrıca Alman üniforması giydirilerek geri hizmetlerde çalıştırılan 85 bin civarında Türkistanlı mevcuttu.

1943 yılı milli komiteler açısından önemli kararların alındığı bir yıl oldu. O güne dek milli komitelerin çalışmaları lejyonlarla sınırlıydı. Komiteler kendilerine bağlı ko-misyonlar aracılığıyla harp esirlerini doğulu işçi veya lejyon askeri şeklinde ayırıyor, daha sonra kendi lejyonları bünyesinde onları eğitiyor ve savaşa hazır hale getiriyor-lardı. Eğitimlerini tamamlayarak cephelere giden lejyonlarla milli komitelerin ilişkisi kesiliyordu. 1943 yılı içerisinde Prof. von Mende’nin çabaları sonuç verdi ve Doğu Bakanı Rosenberg komitelerin cephede faaliyet gösterebilmeleri konusunda Alman liderliğinin onayını aldı. Böylece milli komitelere bağlı propagandacılar cephelerdeki birlikler içerisinde kendi askerlerine yönelik çalışma yapabilme hakkını elde ettiler. Bu durum MTBK’da ciddi bir eleman ihtiyacı doğuracaktı. Bu nedenle MTBK, Pots-dam şehrinde bir kurs açtı ve burada çok sayıda Türkistanlı propagandacıyı eğitmeye başladı. Bu arada MTBK, Milli Türkistan dergisine ek olarak, Yeni Türkistan başlıklı bir haftalık gazete ve iki ayda bir yayınlanan Millî Edebiyat adlı bir dergi çıkarma-ya başlamıştı. MTBK’nın bir başka faaliyeti de Türkistan lehçelerinde sürdürülen bir Radyo yayınıydı.

Dönemin şartları göz önüne alındığında Kayyum Han ve ekibinin gerçekten çok etkin bir çalışma yaptığı görülmektedir. 1943 yılı itibariyle iki dergi ve bir gazete çıkarabilen ve çalıştırdığı elemanları kendisi seçebilen tek komite MTBK’dır. Yardım

Sandığı uygulaması komiteye maddi bağımsızlık sağlamıştı. Prof. von Mende’nin

desteğiyle MTBK üyesi beş Türkistanlı, Alman üniversitelerine öğrenci olarak yer-leştirilmişti. MTBK üyesi Hüseyin İkram Han, hatıralarında, 1944 yılında komiteye katıldığında dördü çeşitli dallarda doçent, üçü tıp doktoru, üçü edebiyatçı ve birkaçı da gazeteci olmak üzere toplam 34 kişinin MTBK’da çalıştığını belirtmektedir. Gerek Veli Kayyum Han’ın şahsi etkinliği ve gerekse Almanların diğer bölgelere oranla Tür-kistan’a daha tarafsız bakmaları nedeniyle MTBK, harp boyunca Almanya’da faaliyet gösteren mülteci hareketleri arasındaki en güçlü ve en organize kuruluş olmuştur.

Dr. Baymirza Hayit’in Esareti ve Türkistan Komisyonu’na Katılması

Baymirza Hayit, Barbarossa Harekâtı’ndan bir yıl kadar önce askere alınmış, Al-man-Sovyet antlaşması gereği Polonya’nın Sovyetlerce işgal edilen kesimine gön-derilen ordu içerisinde görevlendirilmişti. Hayit’in teğmen rütbesiyle görevli olduğu tank birliği 1940 yaz aylarında Alman-Sovyet sınırındaki Byulastok isimli bir kasa-bada yerleştirilmişti. Alman saldırısının başlamasından iki hafta kadar sonra, görev yaptığı Sovyet askeri kuvvetleri Almanlar tarafından imha edilen Hayit, yaralanmış olarak esir düşmüştür. Temmuz ayı sonlarında Tschenstochau Esir Kampı’na

dilen Baymirza Hayit, aralık ayında, o sıralarda karma komisyonlarda görev yapan Mustafa Çokayoğlu tarafından listeye alındı ve 1942 yılı Mart ayında, Legionovo’daki Türkistan Lejyonu’na sevk edildi. Burada bir süre eğitim gördükten sonra, aynı yılın Ekim ayında Veli Kayyum Han tarafından, Milli Türkistan Birlik Komitesi’nde çalışmak üzere Berlin’e çağrıldı. 1943 yılında yüzbaşılığa terfi ettirilen Hayit aynı zamanda MTBK’nın askeri birim sorumlusu tayin edilmişti.

Dr. Baymirza Hayit’in MTBK bünyesindeki görevi Komite’nin Türkistan Lejyonu ve bu lejyonda eğitimlerini tamamlayıp Sovyet cephesinin çeşitli bölgelerine gönderi-len askeri birliklerle ilişkilerin düzgün bir şekilde sürdürülmesiydi. Lejyonda eğitigönderi-len birliklerin binlerce kilometre uzunluğundaki bir cephenin farklı bölgelerine gön-derildiği göz önüne alınırsa, bu birliklerin denetlenmesinin ve sorunlarının Alman makamlarıyla görüşülerek çözümlenmesinin ne kadar zor bir görev olduğu kolayca anlaşılacaktır. Baymirza Hayit’in çalışmaları sadece bunlarla sınırlı değildi. Askere alınmadan önce ülkesinde tarih öğretmeni olarak görev yapması nedeniyle MTBK tarafından çıkarılan gazete ve dergide, isimsiz makaleler de yazmaktaydı. Ayrıca Lejyondaki birliklerin doktrin açısından eğitimlerine katkıda bulunmaktaydı.

1943 yılı Ekim ayında Ostministerium, Ordu (OKW), SS ve SD’nin birlikte onayıy-la milli komiteler’in milli temsilcilikler haline yükseltilmeleri kararı verildi. Bu karar siyasi açıdan çok önemliydi ve Almanya’nın bütün komiteleri kendi ülkelerinin siyasi temsilcileri olarak gördüğü anlamına gelmekteydi. Bu gelişmenin temelinde Prof. Von Mende’nin her milliyet kendi otonom yapılanmasına sahip olmalıdır şeklindeki görüşü yatmaktaydı. Bu karardan sonra Türkistan Millî Temsilciliği’nin başkanı olarak Veli Kayyum Han ve başkan vekili olarak da Baymirza Hayit tayin edilmiştir. Bu dö-nemde Baymirza Hayit’in MTBK içerisindeki etkinliğinin arttığı görülmektedir. MTBK ile Doğu Bakanlığı ve Alman ordusu arasındaki sorunların çözümünde genellikle Veli Kayyum Han adına Baymirza Hayit görev almaktaydı. Söz konusu sorunlardan birisi SS teşkilatının kendi bünyesinde bir Birleşik Türk gücü oluşturma projesiydi. Meşhur Türkolog Cleinow’un asistanı Dr. Reinier Olzscha yönetiminde uygulamaya konulan bu projede Türkistan Lejyonunun en güçlü askeri birliklerinden birisi olan 450. Ta-bur, alay seviyesine çıkarılarak, komutanları ile birlikte Waffen SS’e geçirildi. Veli Kayyum Han’ın bütün engelleme çabalarına rağmen gerçekleşen bu olay başlangıçta Türkistanlı subaylar tarafından da benimsenmemişti. Bu noktada Baymirza Hayit ne-redeyse bütün bölüm komutanları ile ayrı ayrı görüşerek onları ikna etmiş ve geçişin sorunsuz gerçekleşmesini sağlamıştı.

1944 yılı Almanya için çöküşün hızlandığı ve ufukta mağlubiyet belirtilerinin ortaya çıktığı yıl oldu. Bu ortamda siyasal zeminini güçlendirmek isteyen MTBK, kapsamlı bir kongre yapmaya karar verdi. 8-10 Temmuz tarihlerinde Viyana’da top-lanan kongreye MTBK’dan, Türkistan Lejyonundan ve cephelerdeki birliklerden se-çilmiş 537 delege katıldı. Kongre kendisini, Hokand ve Alaş Orda hükümetleri ile

1922’deki Türkistan Türk Müslümanları Kurultayı’ndan sonra gelen dördüncü kongre olarak kabul etti. Türkistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra Komünist Partisi yasaklanacak ve bu kongrede seçilen 70 kişi millet meclisini oluşturacaktı. Kongre tarafından seçilen Veli Kayyum Han bağımsız Türkistan’ın devlet başkanı olacak, Dr. Baymirza Hayit’le birlikte seçilen 13 bölüm başkanı da hükümeti oluşturacaklardı. Kongrenin bu kararıyla birlikte ilk defa olarak hariçte bir Türkistan Hükümeti kurul-muş oluyordu. Adolf Hitler’in kongreyi bir telgrafla kutlaması ve Veli Kayyum Han’a bir nişan vermesi ise Alman yönetiminin söz konusu kongrede alınan kararlara des-teğini göstermekteydi. 1945 yılı Mart ayında Ostministerium aldığı bir kararla Milli Türkistan Birlik Komitesini Geçici Türkistan Millî Hükümeti olarak tanıdı. Türkistan Lejyonu da artık resmen Türkistan Millî Ordusu olmuştu. Bu kararla birlikte MTBK, Almanya ve müttefikleriyle diplomatik ilişki kurma hakkına sahip olmaktaydı. Söz konusu hükümetin başkanı Veli Kayyum Han, başkan yardımcısı ise Dr. Baymirza Hayit idi.

1944 yılı sonlarında MTBK yeni bir askeri sorunla karşı karşıya kaldı. Doğu cep-hesinde üstünlüğün Sovyetlere geçmesi üzerine Alman yönetimi yeni bir projeyi uy-gulamaya koymuştu. Esir Sovyet Generali Vlasov başkanlığında Rusya Halklarını

Kurtarma Komitesi (KONR) kuruldu ve Rus harp esirlerinden ve doğulu işçilerden

oluşturulan Rus Kurtuluş Ordusu (ROA) bu komiteye bağlandı. Himmler tarafından gündeme getirilen bu uygulamanın MTBK’yı ilgilendiren boyutu, bütün Türk ve Müs-lüman komiteler (Türkistan, İdil Ural, Kırım, Azerbaycan, Kuzey Kafkasya) ile Ermeni ve Gürcü komitelerinin bir araya getirilerek KONR’a, yani Vlasov’a bağlanmasıydı. Bu durumda söz konusu komitelere bağlı askeri birlikler de ROA’nın bir parçası haline gelmiş oluyorlardı. Bir Rus generalinin komutası altında olmak Türkistan lejyonları-nın kabul edebileceği bir durum değildi ve yer yer başkaldırılar başladı. Bu durumda Baymirza Hayit askeri birlikler arasında mekik dokuyarak bu huzursuzluğu gider-meye çalışacaktır. Hayit, ordu bünyesindeki birliklerde kısmen başarılı olmuşsa da SS bünyesindekilere etkili olamayacaktı. SS’in en seçkin birliklerinden birisi haline gelen 450. Alay komutanı Gulam Alim, Baymirza Hayit ile yaptıkları görüşmede, Vlasov’un ordusuna katılma kararı geri alınmadığı takdirde isyan edeceklerini söyle-mişti. Baymirza Hayit’in emrin geri alınması konusunda Alman makamları nezdinde yaptığı görüşmelerin sonuç vermemesi üzerine Gulam Alim, emrindeki Türkistanlı askerlerle birlikte isyan etmiş, Miyava Garnizonu’ndaki Alman askerlerin tamamını öldürdükten sonra Çekoslovak partizanların safına katılmıştı.

Savaşın Sonu ve MTBK’nın Yeniden Yapılandırılması

Savaş bitiminde bir şekilde Sovyetlere iade edilmemeyi başaran Baymirza Hayit, Prof. von Mende’nin yardımıyla Münster/Westfallen Üniversitesi Felsefe Fakültesi’ne kaydolmuştur. Burada Türkolog Prof. Dr. Gotthard Jaeschke’den de dersler alacaktır.

Taşkent’teki eğitiminin büyük bir bölümünün kabul edilmesi nedeniyle kısa zamanda mezun olan Hayit, bu üniversitede doktora yapacaktır. Tez konusu Hokand ve Alaş

Orda Milli Hükümetleri’dir. Bu dönemden sonra Dr. Baymirza Hayit’in bilimsel

çalış-malarını yoğunlaştırdığı görülmektedir. Diğer taraftan, Baymirza Hayit’in de içinde olduğu 16 MTBK üyesi, savaşın bitiminde, 1945 yılında bir araya gelmiş ve Veli Kayyum Han’ın hapiste olması nedeniyle, geçici bir yönetim oluşturmuşlardı. 1947 yılında Veli Kayyum Han, yargılandığı Nürnberg mahkemeleri ve ardından gelen iki yıllık mahkumiyetini tamamlayarak serbest kaldı ve yeniden MTBK başkanlığına se-çildi. Ertesi yıl Amerikalılar oluşturmaya çalıştıkları Sovyet karşıtı milletler cephesine MTBK’nın da katılması yönünde bir teklif getirdiler. Veli Kayyum Han Türkistan’ın bağımsızlığını tanımaları ve MTBK’nın Türkistan’ı temsil eden tek kurum olduğunu kabul etmeleri koşulunu ileriye sürünce bu iş birliği gerçekleşmeyecekti. Aynı tarih-lerde İngilizler de benzer bir çaba içerisine girmişlerdi ve bu konularda Amerikalılara göre daha tecrübeliydiler. İngilizlerin çalışmalarını Asya’da uzun yıllar diplomat ola-rak çalışan ve Türkistan meselesini çok iyi bilen Sir Olaf Caroe yönetmekteydi. Ca-roe ve Kayyum Han’ın görüşmeleri sonrasında, İngiltere hükümetinin doğu bölümü yetkilileriyle bir araya gelinmiş ve bazı prensip konularda uzlaşmaya varılmıştı. Buna göre İngiltere Türkistan’ın bir bütün olarak varlığını tanıyacak, MTBK’ya destek vere-cek ve Türkistanlı gençlerin eğitimlerine katkı sağlayacaktı. Buna karşın MTBK, doğu ülkelerinde yürütülecek komünizm karşıtı propagandaya destek verecek ve Sovyet-lere karşı yapılacak çalışmalara aktif bir şekilde katılacaktı. Kayyum Han başkanlı-ğındaki MTBK için Almanya’nın Westfallen eyaletinin Minden kasabasında bir merkez oluşturuldu. Komite üyeleri bu merkezde bir taraftan Türkistan’la ilgili çalışmalarını sürdürüyorlar, bir taraftan da Almanya’nın savaş öncesi ve savaş boyunca uyguladığı doğu politikalarıyla ilgili arşivlerin düzenlenmesi konusunda çalışıyorlardı. Rusça’yı, Almanca’yı ve Türkistan lehçelerini biliyor olmaları, söz konusu arşiv çalışmasında çok yararlı olmalarını sağlamıştı.

İngiliz desteğiyle birlikte 1949 yılı Eylül ayından itibaren Milli Türkistan dergisi yeniden çıkarılmaya başlanılmıştı. Önceleri tek dilde basılan dergi ertesi yıldan iti-baren Türkçe ve İngilizce olarak iki dilde, bir sonraki yıl ise Arapça dahil, üç dilde çıkarılır hale gelmişti. Bu dönemde Baymirza Hayit, Olaf Caroe tarafından sağlanan bursla üniversite eğitimini ve doktorasını tamamlamış, daha sonra da MTBK yayın organlarında yazılar yazmaya başlamıştı. Makalelerde takma isimler kullanan Dr. Ha-yit, neredeyse Milli Türkistan dergisinin bütün yükünü omuzlamış durumdaydı.

MTBK’nın Doğu Ülkelerine Açılma Politikası ve Dr. Baymirza Hayit

Milli Türkistan Birlik Komitesi 9 Nisan 1952 tarihinde olağanüstü bir kongreyle