• Sonuç bulunamadı

CUMHURİYET DÖNEMİNİ KONU EDİNEN ESERLER

BAYÖNDER

Tanım seni İzgen. Sen, eşsiz bir incisin. Sen acunun üzelden86 gelen tek sevincisin.

Yok, yok, yanıldım. Sen ne inci, ne de yakutsun. Sen, Tanrıdan adama andaç olan bir kutsun.87

İZGEN (yavaş yavaş ölürken)

Dinle! Sana yıllardır yoldaş olan İzgenin Bir gölge gibi bağlı, koştu izinden..

Gel beni bir daha sar…(sarılırlar) Esen kal.88 Bayım, esen.

BAYÖNDER

İzgenim göçmez benim İZGEN

Oh. Ne bun!...ya sen…(Fırtınalar, yıldırımlar arasında ölür)” (s. 29)

Mutsuz günler bir müddet daha devam ettikten sonra oyundaki koro bir gün fırtınanın dindiğini ve ayın yeniden doğduğunu fark eder:

“ KORO:

Ohkay… Ohkay… Ohkay… Ohkay…89

OZAN:

Bak ortalık ağardı. Kıyıdan doğuyor ay. KORO:

Bak fırtına dindi sıyıdan90 doğudan doğuyor ay…”(s. 33)

“Osmanlı Padişahı ve Osmanlı Hükümeti, İmparatorluğun yıkılmasına, memleketin düşmanlar tarafından mütemadiyen istilâsına ve parçalanmasına karşı bir şey yapmıyarak ve bir şey yapmak istemiyerek sırf nefislerini düşünmekle meşgul iken, memleketin asıl sahip ve hâkimi olan Türk milleti, vaziyeti ıslah ile Anayurdunu kurtarmak için derhal harekete geçmişti.

86 Üzel: Esen

87 Kut: Bereket, Baht 88 Esen kal: Elveda 89 Ohkay: Bravo, aferin 90 Sayı: Ufuk

Mondros Mütarekesile Osmanlı Devletine öldürücü bir darbe vuran düşmanlar, aynı darbe ile Türkü de öldürdük sanmışlardı; ve bunda çok yanılmışlardı. Çok kudretli ve yaratıcı Türk milleti, yaralı, yorgun, fakat canlı ve ümitli ayakta duruyordu. .Anadoluda Selçuk Saltanatı yıkılıp dağılınca, ondan daha kuvvetli Osmanlı Saltanatını kuran millet, Osmanlı Saltanatı tarihe karışırken de, ondan daha kuvvetli başka bir devlet, kendi adını taşıyan milli ve muasır bir devlet kurmıya azmetmişti. Tereddi etmiş Osmanlı Saltanatı Padişahını ve iş başında bulunanlarını kolaylıkla emir altına almak kabil idise de, binlerce yıllar hür ve müstakil yaşamış, bunca devletler ve medeniyetler kurmuş bir milleti mahkum etmek imkansızdı. Osmanlı Saltanatının müttefiki olan başka milletler galiplerinin hükümlerine pek çabuk baş iğmişlerdi; fakat Türk milletini o milletlerle mukayese etmek doğru değildi. Zorluklar arttıkça onları istihkar ile başını yükselten bu mağrur ve fedakâr millet, düşmanlarının önüne çıkıp dikildi ve onları Anayurdundan atıncıya kadar oturmadı.

Türk milletinin mayasında saklı harikulâde kudret, pek kadim bir maziden beri tarihin seyrini değiştiren, dinleri, medeniyetleri ellerinde oynatan kahramanlar halinde tecelli etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu yokolacağı sıralarda Türk kudreti, yine böyle bir mümessilini yarattı! Mustafa Kemal.”91

Ayın doğmasından sonra Bayönder hemen yanında duran subaylara seslenerek, yurdun büyüklerini çağırmalarını ister:

“ (O vakte kadar bir kenarda sessiz duran subaylara) Varın, dört yana, çabuk duyum 92 salın bağırın!

Yurdun ulularını tez buraya çağırın.” (s. 33)

Bayönder’in çağırdığı subaylar gelince bir şölen başlar, kımızlar içilir. Yanındaki misafirlerle kımız içen Bayönder birden elindeki altın tası denize doğru fırlatır:

“ Ben de şimdi

91 Tarih 4, Türkiye Cumhuriyeti, s.14 92 Duyum: Haber

Onu söyleyecektim. Bu bir kutlu değme93 gibi

Bir tekin olmayacak…Haydi Baylar kalkınız Hep birlikte içelim.”

“ Konuklar kalkarlar. Kımızlarını içerler. Bayönder geri döner engine doğru yürür. Sahnede büyük bir kımıldanış.”

“ Bayönder bu sözleri söyler söylemez elindeki altın tası denize fırlatır. Gökten bir aydın yalaza denize iner.

Bütün engin yaltırıklı bir görünüş alır. Bunların hepsi sahnede derin bir şaşkınlık uyandırır.”(s.42)

Bayönder, alçalan göklerdeki bulutlara karışır ve kaybolur:

“ BAYLAR-KADINLAR (Hep birden) A!...

BAYLAR :

Ne yapalım Bayönder? BAYÖNDER

Sıltavın94 Ozan söyler.”

“ Bayönder açılan, eğilen alçalan göklerdeki, bulutlara karışır kaybolurken.”(s.42)

O günden sonra, Türkler bunaldığı zaman altın tastan su içmek, bir gelenek haline gelir.

Son olarak koro, amaçlarının “en yüksek uygarlığı da aşmak” olduğunu söyler ve sahne kararır:

“ Bizim başımız adam, gövdemiz sade ateş, Bileğimizde bilgi, bize imrenir güneş, Pusatımız atımdır, 95 güçlük bize oyuncak.

Ama çımız 96 en yüksek uygurluğu da 97 aşmak…”(s.45)

93 Değme: Miras 94 Sıltav: Miras 95 Atım: Hamle 96 Amaç: İlk hedef 97 Uygurluk: Medeniyet

Kurtuluş Savaşı

Gün Doğarken adlı eser İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunu anlatır.

Gültekin adlı kahraman, Sarı Yıldız adındaki arkadaşıyla konuşurken İzmir’den haberler geldiğinden bahsederler:

“ Haberler geliyor bize İzmir’den, Bileği, yüreği yiğit demirden. Yazıyor İzmir’in kara yasını, Gözlerden dökülen kanlı yaşını.”(s.8)

İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşu İstiklâl Harbi’ne dahil bir olaydır:

Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmakta olduğunu gören Türk milleti, her cihette müstakil bir devlet ve bir içtimai heyet kurmağa çalıştı. Mustafa Kemalin idaresi altında, birçok cephelerden taarruz ve müdafaayı icap ettiren işte bu ceht ve gayretin mecmuu İstiklâl Harbi’ni teşkil eder.98 Sarı Yıldız da postacının onlara getirdiği mektuplardan biri üzerine yorum yapar:

“ Demirde kanıyan derin yara var. Sevgili İzmir’im kanlı bir diyar. Yetişsin, kurtarsın demir pençeler. Yetişir yapılan bu işkenceler.”(s.9)

Türk askerleri İzmir’i alma konusunda kararlıdırlar:

“Bu sırada birisi gelir reisin kulağına Türk süvarilerinin şehre girmekte olduklarını söyler, telaşlı kaçışmalar başlar.”(s.30)

Sonunda İzmir düşman işgalinden kurtulur ve Gültekin konuşmalarında bunu haber verir:

98 Tarih 4, Türkiye Cumhuriyeti, s.56

“ Gülelim kurtulmuş vatanımız var, Göğsünden, alnından güneşler doğar. Kurtuldu Türklüğün güzel bayrağı, Gönülleri kapladı ışık sağnağı.”(s.32)

Cumhuriyetin İlânı

Özsoy adlı destan Cumhuriyetin ilânını anlatan eserlerden birisidir. Eserin

ikinci perdesi 1918 yılında gelişir. Mütareke yıllarının zorlu günlerinden izler vardır:

“Fakat kara günler de gelmiştir. Tur ve İraç evlâdı 1918 senesinin kara günlerini yaşıyorlar. Bu sözler arasında sahne bize 1918 yılında bir köyü gösteriyor.”(s.10)

Tur adındaki kişi, Atatürk’ün ardında Kurtuluş Savaşı’na giren kişiler arasındadır:

“Kumandanın adını öğrenen Tur’un ak sakalları düşer, yeniden gençleşir. Tur da Büyük kumandan Mustafa Kemal’in arkasında bir nefer olarak harbe gider.”(s.11)

Üçüncü perdede “on yıl abidesi”nden bahsedilir. Cumhuriyet ilân edilmiş ve 10.yılı kutlanmaktadır:

“Bu gün kasabada on yıl abidesi açılacaktır. Herkes onun şenliği ile meşguldür.”(s.13)

Türkler tarih boyunca bağımsızlık ve hürriyetlerine son derece düşkün bir millet olmuşlardır:

“Türkün ata yurduna ve Türkün istiklâline tecavüz edenler kimler olursa olsunlar, onlara bütün milletçe müsellâhan mukabele ve onlarla mücadele eylemek icap ediyordu. Bu mühim kararın bütün icabat ve zaruriyatını ilk günde ızhar ve ifade etmek elbet musip olamazdı. Tatbikatı birtakım safhalara ayırmak ve vakayi ve hadisattan istifade ederek milletin hissiyat ve efkârını hazırlamak ve kademe kademe yürüyerek hedefe vâsıl olmağa çalışmak lâzımgeliyordu. Nitekim öyle olmuştur. Dokuz senelik efkâr ve icraatımız mantıkî bir silsile ile mütalea olunursa, ilk günden bugüne kadartakip ettiğimiz umumî istikametin ilk kararın çizdiği hattan

ve teveccüh eylediği hedeften asla inhiraf eylememiş olduğu kendiliğinden tebarüz eder.”99

Gazinin bu birkaç cümlesi Milli Mücadelenin zafere varan yürüyüş ve tekâmül safhalarının hazırlanmasında güdülen usulü gösterdiği kadar siyasî, içtimaî inkılâp hareketlerinin de nasıl önceden hazırlanmış bir sıra ve tertip ile yürüdüğünü ve herbiri için ancak en elverişli sayılan zaman gelince tatbik sahasına geçildiğini açıkça gösterir. Türk inkılâbının tatbikat şiarlarından biri de dertlerin kökünden sökülmesi ve atılan adımların asla ve hiçbir suretle geri alınmamasıdır. 100

İnkılâp esaslarını millî bünyeye birer birer tatbikte güdülen yolu ve usulü iyice öğrenmek için yine onların Büyük Yapıcısının sözlerini dinleyelim. Gazi bu usulü şöyle tarif eder:

“Bizim milliyetçiliğimiz, gerek müstakil, gerek başka devletlerin tebaası halinde yaşayan bütün Türkleri hangi dinden olurlarsa olsun derin bir kardeşlik hissile candan sevmek, onların refah ve inkişafını candan dilemekle beraber kendisine siyasi iştigal hududu olarak Türkiye Cumhuriyeti hudutlarını kabul etmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti dahilinde Türk diliyle konuşan, Türk kültürü ile yetişen, Türk mefkûresini benimseyen her fert, hangi dinden olursa olsun Türktür.”

101

99 Atatürk, (1973): Nutuk Cilt 1, (1919-1920), Milli Eğitim Basımevi, Onüçüncü Basılış, s.13-14 100 Tarih IV, Türkiye Cumhuriyeti, s.

Vatan Sevgisi

Gün Doğarken, Vatan sevgisinin işlendiği eserlerden biridir.

Sarı yıldız ve Gültekin adlı kişiler İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşu sırasında konuşurlarken vatanın durumunu anlatırlar. Gültekin vatana olan sevgisini şu sözleriyle dile getirir:

Gültekin

“ İçlisin, dalmışsın sen bir engine inleyor, ağleyor seslerin gine

Ağlama yıldızım ağit iş değil Vatanın işleri önünde iğil.”(s.6)

Sarı yıldız ise vatan sevgisinin ruhunun derinliklerine kadar inebildiğini belirtir:

“ Vatanı göğsünde parlıyan güneş, Yakacak ruhumda sönmiyen ateş.”(s.8)

Keziban ve Kızıl Efe isimli kişiler İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşu sırasında vatana olan sevgilerini ve vatan uğrunda yapabileceklerini şu sözleriyle ispatlarlar:

Kızıl efe

“ Duyduğum, aldığım salıklar kara, Göğsümüz, bağrımız bir kanlı yara. Yurduma, canıma dikenler batmış,

El oğlu sevince ağılar katmış. Yaptığım,içtiğim antlar pek büyük, Sırtıma yüklenen ne kutlu bir yük. Keziban babamız olacak kurban ,

Benzer Belgeler