• Sonuç bulunamadı

Batılılaşma Öncesi Osmanlı’da Yabancı Ressamlar ve Faaliyetleri

Doğu’da yer alan kentler arasında İstanbul her dönem Batı’nın ilgisini çeken önemli bir kent olmuştur. Doğu ve İstanbul, Batı’nın tüm kesiminden insanlarını, aydınlarını, gezginlerini, tüccarlarını ve sanatçılarını gizemi ve büyüsüyle kendine çeken bir bölge ve kent olmuştur. Bu sebeple, değişik dönemlerde birçok Batılı sanatçı, yazarın kimisi kendi ülkelerinde kentle ilgili kimisi ise Doğu’nun yolunu tutarak eserler vermiştir. Batılılar eserlerinde bazen gerçek Doğu’yu bazen de kendi hayallerindekiyle yetinmiş olup Doğu dünyasını eserlerinde betimlemeye çalışmışlardır (Renda ve İnankur, 2010, s. 9).

İstanbul, konumu, tarihi anıtları, doğal güzellikleri ve egzotik görünümleriyle yüzyıllar boyunca Batılıların ilgisini uyandırmış, bu sebeple birçok yabancı ressam ve gezgin insanın gelip kaldıkları, seyahatnameler yazdıkları, resimler yaptıkları önemli bir kent olmuştur (İnankur, 2010, s. 328-341). İstanbul’un siyasi, ekonomik ve stratejik önemi Batı sanatında Boğaziçi imgelemini etkilemiş, bu imgeleme zaman sürecinde değişiklik gösteren düşüncelerle bu bölgenin betimlendiği resimlerle farklılıklar göstermiştir (Cossons, 2000, s. 38-47).

Böylesine önemli bir kent olan İstanbul, 1453 yılında Osmanlı sultanı II. Mehmed tarafından fethedilince Avrupa tarihi açısından bir dönüm noktası olmaya başlamıştır. Batılı devletlerin kendisine uzak olan Müslüman bir toplum olan Osmanlılar, Avrupa tarihine ve kültürüne büyük etki etkileri olmuştur (Williams, 2015, s. 17; Germaner- İnankur, 2008, s. 13).

32

İstanbul, fetihten sonra mimarisi, devlet kurumlarıyla önemli bir İslam kenti olmuş, etnik, dinsel ve kültürel çeşitliliğe sahip bir doğu limanı olarak her daim Batı toplumunun ilgisini çekmiştir (Germaner, 2010, s. 342-353). İstanbul’a gelen birçok Batılı ressam, kentin pitoresk görünümlerini, gündelik yaşam sahnelerini ve hayale dayalı haremi resimlemişlerdir (İnankur, 2010, s. 328-341). İsanbul’u bu denli çekiçi kılansa, deniz kıyısından kademeli bir şekilde yükselen yerlerdeki evler, yatay bir düzlemde devam eden sivil yapılar, dik eksende belirli aralıklarla yükselen anıtsal büyüklükteki dini yapılarla bütünleşmiş resmi yapıların oluşturduğu bir dünyayı yansıtmasıdır (Genim, 2013, s. 455-473). 1590 yılında şehnameci Talikizâde o günün İstanbul’un kozmopolitliği hakkında; “Başka hiçbir devletin saltanatı, İstanbul gibi farklı din ve halkları birleştiren çeşitli toplulukları bir araya getirmemişti. Hiçbir şehir İstanbul’un ünüyle gemilerin Karadeniz ile Akdeniz boğazından gelip geçerek durmadan mal boşaltıp yüklediği “iki denizin kavşağındaki” eşsiz konumuyla rekabet edemezdi. Gelecek yüzyıllarda İstanbul ve Osmanlı görsel kültürü, bu kozmopolit mirası asla unutmayacaktı; hem Doğu’ya hem de Batıya ait olma duygusunu ifade etmek üzere birçok sanat geleneğinin bilinçli olarak kaynaştırılmasıyla doğmuş bir mirastı bu” diye belirtmişti (Necipoğlu, 2010, s. 262-277).

Fatih Sultan Mehmed, 1479’ta Venediklilere sağladığı ticari imtiyazlar nedeniyle Venedik hükümdarından bir ressam isteği doğrultusunda sarayına davet ettiği Gentile Bellini’yle başlayıp Sultan II. Adülhamid’in (1876-1909) saray ressamı Fausto Zonaro’yla son bulan birçok yabancı ressam gelmiştir (Res. 30). İstanbul’a hem sultanlar tarafından davet edilmesi hem de elçiler heyetleriyle ya da kendi imkânlarıyla gelmeleri sonucu İstanbul’da resim alanında önemli ortam oluşmasını sağlamıştırlar. Bu sanatçılar, özellikle İstanbul’da atölyeler kurarak önemli kişilerden sipariş almışlar hem de yetiştirdikleri öğrencilerle çağdaş resmin yerleşmesine katkıda bulunmuşlardır (Mansel, 2014, s. 9-21; Şerifoğlu, 2006, s. 85-97; Sevinç Kaya, 2010, s. 16).

33

Res. 30:

F. Sultan Mehmed’in Portresi, Gentini Bellini, 1480.

Kaynak: (Necipoğlu, 2010, s. 262-277).

Batılı ressamlar Osmanlı topraklarına, özellikle İstanbul’a ilk kez XV. yüzyılın ikinci yarısında Fatih Sultan Mehmed zamanında saraya çağrılmaları sonucu gelmişlerdir. İstanbul’a çağrılan Venedik asıllı birçok ressama Fatih’in portreleri yaptırılmıştır. Bu ressamlardan Gentile Bellini hem İstanbul’da hem de Mısır’ın Kahire kentinde çalışmalarda da bulunmuştur. “Fatih’in Portresi ve Venedik Elçisi’nin Kahire’de Kabulü” resimleriyle Doğu konularını yapan ilk Oryantalist ressamlar arasında gösterilmektedir. Bellini, Osmanlı saray özel yaşantısını yansıtmak amacıyla İstanbul’a çağrılmış olmasına rağmen, Osmanlı yaşayış biçimini yansıtan herhangi bir resim çalışması yoktur. Bellini ve Costanza Ferrara gibi ressamların yapmış oldukları Fatih portreleri, daha sonraki yerli ustalarca sürdürülen padişah portreciliğinin başlangıcı sayılabilmektedir. Bellini’nin İstanbul’daki figürlü çalışmalarını Venedik’te görme fırsatı bulan Alman sanatçı Albrecht Dürer, ülkesine dönüşü sonrasında baskı gravürlerinde ve suluboya çalışmalarında Bellini’nin figürlü tiplerini kullanmıştır (Res. 31), (Germaner ve İnankur, 2008, s. 13; Germaner ve İnankur, 1989, s. 11-15; Tansuğ, 1999, s. 36; Renda, 2004, s. 1090-1121; Renda; 2006, s. 33-41).

34

Res. 31:

Osmanlı Süvarisi, Albrecht Dürer, Viyana, 1495.

Kaynak: (Germaner ve İnankur, 1989, s. 15).

Bu dönemdeki ressamların çoğu Osmanlı topraklarına bir macera ve merak duygusuyla gelmişlerdir. İstanbul görünümlerini yansıtan resimler, XVI. yüzyılda görülmeye başlar. Avrupa topraklarının içlerine kadar yerleşen Osmanlılar, Avrupa için bir tehdit haline gelmesi nedeniyle, Avrupalılar doğru olanı yanlış ya da ön yargılı bir tutumla değerlendirmişlerdir. Bunun yanında bu dönemde Osmanlı topraklarına gelen ressam veya sanatçılar sayesinde tutumlarında değişmeler olmuştur. Batılıların Osmanlı topraklarına gelerek yerinde betimlemelerini barındıran ilk eser, Bernhard von Breydenbach’in 1486 tarihli Sanctae Peregrinationes isimli gezi kitabıdır. İçerisinde yer alan baskı resimleri Hollandalı ressam Erhard Reuwich tarafından yapılmıştır (Tansuğ, 1999, s. 36; Germaner ve İnankur, 2008, s.13; Renda, 2004, 1090-1121; İnankur, 2010, s. 328-341).

İstanbul kent görünümünü yansıtan ilk betimleme, Venedikli harita ustası Giovanni Andrea Vavassore’nin 1480’li yıllara tarihlendirilen ve orijinalinden kopya edilen “Byzantium sive Constantinepolis” isimli ağaç baskı resim çalışmasıdır (İnankur, 2010, s. 328-341). Bu dönemde Osmanlı topraklarına gelen sanatçıların çoğu elçi heyetleriyle birlikte olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566) Kutsal Roma İmparatoru’nun kardeşinin İstanbul’a gönderdiği elçi Ogier Ghilesin de Busbecq başkanlığında yer alan Danimarkalı Melchior Lorichs burada dört yıl kalmıştır. Kitabın içine katlanarak konulan 1561 yılında yapmış olduğu on bir metrelik İstanbul panoraması en önemli eseridir (Res. 32). Melchior Lorichs Avrupa’da Kanuni’nin en gerçekçi tasvirlerini yapmıştır. Sanatçının çeşitli konularda ele aldığı çalışmaları

35

arasında Kanuni Sultan Süleyman, kadın sultanlar, devlet büyükleri, kent halkı, kentin önemli yapıları, törenleri, adetlerini yansıtan betimlemeleri bulunur.

Res. 32:

İstanbul Panoraması, Melchior Lorichs, Leiden Üniversitesi Kütüphanesi, 1561.

Kaynak: (İnankur, 2010, s. 328-341).

Yine Kanuni döneminde Fransız elçisine eşlik ederek 1553’te İstanbul’a gelen Nicolas de Nicolay, İstanbul sakinlerinin yaşamını ve giysilerini “olduğu gibi gördüğü haliyle yaratılışa göre” betimleyen portre çizimlerini yapmış olup 1568 yılında bastırdığı seyahatname kitabındaki resimlerini daha sonra birçok Avrupalı ressam kullanmıştır (Res. 33) (Germaner ve İnankur, 2008, s. 15; Renda, 2004, s. 1090-1121; İnankur, 2004, s. 328-341; Williams, 2015, s. 20; Renda, 1985, 39–50; Gören, 2008 s. 1051-1076).

Res. 33:

Türk Hanımefendi, Nicolas de Nicolay’ın Eserinden Alıntı, Leon Davent, Lyon, 1568.

Kaynak: (Williams, 2015, s. 21).

XVII. yüzyıla gelindiğinde ise Avrupa ile hızlandırılan diplomatik ve ticari ilişkiler sonucu kültürel ilişkiler artmış, Türklerle ilgili görüntüler Avrupa sanatında daha gerçekçi verilmeye başlanmıştır. Doğu ile Batı arasındaki ilişkilerin çoğu daha çok ticaretle sınırlı kalmıştır. Sultan IV. Murad döneminde (1623-1640) Avusturya Kralı

36

Ferdinand’ın 1628’te İstanbul’a gönderdiği elçi Ludwig Kuefstein’in heyetinde bulunan Avusturyalı ressamlar, elçi heyetinin katıldığı resmi törenleri, sultanı ve ailesini, Osmanlı giysilerini, yaşantısını resimlerle betimlemişlerdir (Res. 34).

Res. 34:

Kuefstein’in Elçi Heyetine Verilen Yemek, Kuefstein Şatosu, Grillenstein.

Kaynak: (Renda, 2004, s. 1090-1121).

Sultan IV. Mehmed döneminde (1648-1687), Avrupa’nın birçok ülkesinden İstanbul’a elçi heyetleri gelmiştir. Elçi heyetlerinde bulunan ressamlardan biri 1665-1666 yılında İstanbul’a gelen Avusturyalı Johann Joseph von Herberstein, ülkesine döndükten sonra çeşitli kaynaklardan yararlanarak IV. Murad ve IV. Mehmed’in portrelerinin yer aldığı Osmanlılarla ilgili 47 tabloluk resim koleksiyonu bulunmaktadır (Renda, 2004, s. 1090-1121; Makzume, 2006, s. 45-67).

Bu yüzyılda Topkapı Sarayı’na, Avrupa kökenli çok sayıda kitap ve gravürler geldiği bilinmektedir. Sultan I. Ahmed döneminde (1603-1617) yapılan albümlerde, Avrupa giysileri içerisinde figürler görülmektedir. Bu gravürleri gören ressam Nakşi’nin minyatürlü resimlerinde az da olsa bir derinlik yaratma etkisi sezilmektedir. Bu dönemde İstanbul’da kıyafet albümlerin çoğunlukta olduğu resimli albümler üretilmeye başlanmıştır. İstanbul’da kurulan atölyelerde, yerli ressamların ürettiği albüm resimlerinde yabancı ressamlar da çalışmıştır. Yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’da Türklerle ilgili albümlü kitapların artması sonucu Türklerle ilgili motifler, Avrupa resminde görülmeye başlamıştır. Türklerle ilgili motiflerin etkisi, Flaman ressam Peter Paul Rubens’in bu albümlerden yararlanarak ürettiği Türk giysili resimlerinde görülür. Hollandalı bazı ressamların resimlerinde Türk motifleri XVII. yüzyıl boyunca görülmüştür. Giderek artan Doğu modası Rönesans sonrasındaki Avrupa’nın giyim

37

kuşamını, mimarlığını ve sanat eserlerine etkide bulunmuştur. Bu modadan etkilenen ve Avrupa resminin önemli temsilcisi olarak bilinen Hollandalı ressam Rembrandt, Doğulu ve Türk giysili figürlerden yararlanarak betimlemelerinde Doğuya özgü görselleri yansıtmıştır. (Res. 35), (Renda, 2004, s. 1090-1121; Germaner ve İnankur, 1989, s.16; İnankur, 2016, s. 8).

Res. 35:

Doğu Kıyafetli Bir Erkek Portresi, Rembrandt, Rijksmuseum, 1635.

Kaynak: (Renda, 2004, s. 1090-1121).

1683 II. Viyana bozgunundan sonra Avrupa resminde Türklerin sunuluşunda bir değişim gözükmeye başlamıştır (Res. 36). Özgüveni yerine gelen Avrupalıların savaştan hemen sonra Osmanlı ordugâhını ele geçirişini betimleyen fantezi unsurunu yansıtan birçok resim üretmişlerdir. 1678 yılında İstanbul’a gelen Hollandalı Cornelis de Bruyn İstanbul’un bir panoraması yapmıştır (Williams, 2015, s. 30; Germaner ve İnankur, 2008, s.16).

Res. 36:

Viyana’nın Kurtarılışı 12 Eylül 1683, Franz Geffels, 1688.

38

2. BÖLÜM: XVIII. YÜZYIL FRANSIZ BOĞAZİÇİ RESSAMLARI