• Sonuç bulunamadı

Balkanlardaki Değişen Küresel Politikaya Cevap Olarak Türkiye’nin

Türkiye’nin Balkanlara olan ilgisi her ne kadar 2000’lere kadar pasif bir seyir izlemiş olsa da Türkiye’nin Balkanlara ilgi duymadığı ve etkilemeye çalışmadığı dönem yoktur. Osmanlı’nın yıkılışından 2000’lere kadar Türkiye-Balkan ülkeleri arasında öne çıkan ilişkilere bakılacak olursa, 1934’teki Balkan Antantı ve 1954 Balkan İttifakı’nın önemi büyüktür. Dönemin hakim güçlerinden SSCB’ye karşı kurulan ittifak, SSCB’nin bölgede ilerleyişini durdurmak amacıyla Yunanistan, Türkiye ve Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti arasında imzalanmıştır. Bunlardan özellikle 1954 Balkan İttifakı’nın kuruluşunda iki kutuplu dünya sisteminde ABD ve NATO’nun bölgedeki stratejilerinin etkisi büyüktür. Türkiye’nin bireysel anlamda giriştiği bir Balkan politikası olup olmadığı bu dönemde tartışmalı olmakla birlikte Uzgel’in ifadesine göre, Türkiye 1960’lardan itibaren kendini göstermeye

başlayan yumuşama döneminden beri çok boyutlu bir Balkan politikası izlemeye başlamıştı.38

Yukarıda da değinildiği gibi SSCB’nin 1990’larda dağılması bölge açısından bir mihenk noktasıdır. Bölgenin önceki hakim güçlerinin dramatik bir şekilde etkisini kaybetmesi, ciddi bir güç boşluğu ortaya çıkmasına sebep olmuş ve bölgede dominant bir güç olmaması ve benzer güçteki ülkelerin birbirleri ile giriştiği mücadeleler sonucu uluslararası toplumun müdahalesi kaçınılmaz hale gelmişti. Bu dönemde özellikle İtalya, Almanya ile birlikte Türkiye’nin de bölgede etkinliğini arttırmaya yönelik girişimlerde bulunduğu bilinmektedir. Türkiye’nin bölge ülkelerinin bağımsızlığı için yürütmüş olduğu kampanya ülkenin bu amaçta atmış olduğu ilk adım olmuştur ve kısa zamanda tüm dünyanın ilgisini çekip destek görmesi de Türkiye’nin bölgede meşru bir güç olarak kalmasına olanak sağlamıştır. Bu dönemki ülke liderlerinin söylemlerine bakıldığında rahatlıkla ortaya çıkmaktadır ki, ortak tarih ve kültürü kullanan diplomatik anlayış ile birlikte duygular hedef alınmış ve bölge ülkelerindeki kamuoyu bu strateji ile kazanılmaya çalışılmıştı.

2000’lerde Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından tartışılan ve daha çok Müslüman olmayan toplumlarca Yeni Osmanlıcılık olarak adlandırılan yeni diplomatik perspektif temellerini 1983-1989 yılları arasında Başbakanlık yapan Turgut Özal’ın Osmanlı Barışı (Pax-Ottomana) söylemine dayandırır. 1990’larda bu söylem liderliğini Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı’nın yürüttüğü kültür diplomasisi ve yumuşak güç politikasında en temel dinamiklerini kurmuştur. Yine de, Türkiye’nin 1990’larda giriştiği bu perspektif bölgede engellenemez biçimde yükselen mikro-ulusçuluk nedeniyle kısa süreli olmuştur. Bu noktada unutulmamalıdır ki, AB’nin henüz etkisini göstermediği bölgede Türkiye bölgesel güç olarak öne çıkmayı kısa süreli de olsa başarmıştır. 1990’larda ortaya çıkan şiddet ortamında Türkiye’de bölgede inşa etmeye çalıştığı yumuşak güç politikalarından vazgeçmiş ve her bir uluslararası ve bölgesel güç aktörleri gibi bölgeye güvenlik odaklı bir politikayla yaklaşmıştır. Ancak Türkiye’nin savaş öncesindeki dönemdeki politikaları

38Uzgel, İ, Balkanlarla İlişkiler.” içinde Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşı’ndan Bugüne Olgular,

iz bırakmış ve özellikle Bosna Savaşı’nda ağırlığı hissedilen bir konumda bölgede var olmuştur.

Balkanlardaki Savaşlar büyük oranda kayıplara yol açtığı 1990’lardan sonra 2000’lerde göreceli bir istikrar ve barış ortamının oluşması AKP hükümetinin tekrar bölgeye yumuşak güç ve kültür diplomasisi ile yaklaşmasına neden olmuştur. Bu dönemde bölgede istikrarı sağlamak amaçlı benimsenen güvenlik odaklı politikalar değişen konjonktürden ötürü terk edilmiştir. Ayrıca, yumuşak güç politikasının 90’lardaki karakterinden farklı bir yaklaşımı benimsenmiş olup, hakim kültürel, dinsel ve sosyal normların iktidara gelen AKP değer yargıları ile benzerliği önemlidir. AKP hükümetinin bölge üzerindeki söylemlerinin belki de en üst boyuta ulaştığı dönem Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Balkanların tekrar Osmanlı-Türk-İslam uygarlığının çevresine girdiğini söylediği Arnavutluk konuşmasıdır. Davutoğlu’nun Başbakanlığı döneminde inşa edilen Balkan algısı, bölgenin Osmanlı’dan kalma bir miras olduğu ve Osmanlı tarihi ile barışan bir Türkiye’nin bölgedeki meşru liderliğinin kaçınılmaz olduğu yönündedir. Bu algıya doğrudan bağlantılı olarak Türkiye’nin Balkan politikası eski Osmanlı coğrafyasındaki Müslüman-Osmanlı kimliğiyle şekillenen toplumlarla kültürel işbirliği ve entegrasyon üzerinden oluşturulmuştur. Modern Türkiye’nin Balkanlarda son dönemde yürüttüğü kültür ve kamu diplomasisi de buna bağlı olarak yürütülmüştür.

Türkiye’nin 2000’lerdeki Balkanlara yönelik özel ilgisi 2003’te Irak’a düzenlenen saldırı sonrasında, Balkanlardaki huzursuzluk ortamının da buna benzer sonuçlar doğurabileceği kaygısı ile en üst düzeye ulaşmıştır. AKP hükümeti özellikle 2012-2014 döneminde başta Bosna Hersek olmak üzere Balkanlarda aktif bir dış politika izlemiştir. Özellikle Bosna Hersek’te ortaya çıkan kırılgan etnik düzen ve yeni bir şiddet ihtimaline karşın, bölge ülkelerinin diyalog kurmalarını sağlayacak mekanizmaların oluşturulmasına öncelik verilmiştir. Türkiye’nin bu çalışmaları sonrasında Bosna Hersek ve Sırbistan arasında çok işlevli ve etkin çözümler ürettiği iddia edildiği bir diyalog mekanizması kurulmuştur. Aynı mekanizmayı Bosna Hersek ve Hırvatistan arasında da kurmuş olmasına karşın, Hırvatistan’ın AB’ye tam üye olarak girmesi bu mekanizmanın çözülmesine neden olmuştur.

Ancak bahsi geçen aktif diplomasi daha çok kamu-kültürel diplomasi temelinde düşünülmelidir. Türkiye’nin yeni Balkan politikası daha öncesinde uygulanan ve büyükelçilik konsolosluk merkezli geleneksel diplomatik anlayışından uzaklaşıp, bölge halkına nüfus edecek yumuşak güç araçları çerçevesinde kurulmuştur. Buna bağlı olarak Türkiye, 2000’lerden itibaren çok boyutlu kamu diplomasisini takip eden bir anlayışla kültür diplomasisini Yunus Emre Enstitüsü (YEE), Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) ve Anadolu Ajansı Türkiye’nin merkezi yönetiminin kontrolünde uygulamaya başlamıştır.