• Sonuç bulunamadı

3. Balkanların Tarihi

3.2. Balkanlar’da Türk ve Müslüman Nüfusu

Balkanlardaki 10 milyon’a yakın Müslüman nüfus (Arnavutluk’ta 3.500.000, Kosova’da 1.500.000; Bulgaristan’da 1.000.000, Bosna-Hersek’te 2.000.000,

Makedonya’da 350,000, Batı Trakya’da 120,000) bulunmaktadır (Uzgel,2004:483). 3.2.1. Romanya Türkleri

Bugünkü Romanya'da Türk varlığının çoğunluğu Dobruca'da yerleşmiş olup Tatar ve Türkiye Türklerinden oluşmaktadır. Romanya’da Türk-Tatar toplumunun 50.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu topluluk Türk azınlığı olarak milli bilincini korumakta ve bir toplum olarak varlığını korumaya çalışmaktadır.

3.2.2. Bulgaristan Türkleri

Halen Bulgaristan’da yaşayan ve sayıları 1.5 milyonun üzerinde olduğu değerlendirilen Türklerin coğrafi dağılışı şu şekildedir. Kuzeybatıda 5.000-10.000 (Vidin, Vratsa), kuzeyde 40.000 (Plevne, Tırnova), kuzeydoğuda 350.000 (Rusçuk, Silistre, Razgart, Eski Cuma, Şumnu, Varna), güneybatıda 10.000 (Sofya, Dimitrograd, Köstendil), Güneyde 240.000 (Pazarcık,Filibe,Eski Zağra, Kırcaali, Hasköy), doğuda 60.000 (Yanbol, Burgaz, İslimiye). Bu miktarın ötesinde 500.000 kadar Türk ülkenin çeşitli bölgesine dağıtılmış olup oldukça büyük kısmı Sofya’da bulunmaktadır.

Bulgaristan’da 1.5 milyonluk bir Türk kitlesinin bulunması 1989’a kadar bu ülke ile Türkiye’nin münasebetlerinde büyük bir gerginliğe sebep olduğu gibi, bugün de Türkiye bütün dikkatini bu soydaşlarımızın üzerinde yoğunlaştırmıştır. Bu yoğunlaştırılma sonucunda 1990 tarihinde, soydaşlarımızın bir kısım hakları iade edilmiş, bunun sonucunda da iki ülke arasında ilişkiler tekrar düzelmiştir.

Şu anda Bulgaristan’da Türklerin haklarını, demokratik yollarla korumaya ve verilmemiş olan hakları almaya çalışan iki demokratik kuruluş vardır. Bunlardan birincisi Hak ve Özgürlükler Hareketi, ikincisi ise Türk Dili ve Kültürü Derneğidir. Merkezi Şumnu’da bulunan bu dernek kısa zamanda bütün Bulgaristan’da Türk nüfusunun yoğun olarak yaşadığı merkezlerde teşkilatlanarak Türk dilinin ve kültürünün gelişmesini sağlayan bir örgüt olduğunu ispatlamıştır. Dernek üyelerinin şuurlu ve gayretli çalışmaları sonucu kısa zamanda Razgrat, Dobriç ve Tırgovişte illerinde de benzer dernekler kurulmuştur.

3.2.3. Makedonya Türkleri

1991 yılında bağımsızlığını ilan eden Makedonya Cumhuriyetinde Torbeşler ile birlikte 150.000-200.000 civarında Türk yaşamaktadır. Torbeşler Kayıp Türk kavimleri olarak bilinen Peçenek ve Kuman Türklerinin torunlarıdır. Bunlar günümüzde Pomak ve Torbeş Türkleri olarak anılmaktadır.

Makedonya’da Türkler genellikle Batı ve Doğu Makedonya şehirleri ile Üsküp ve civarında bulunan yerleşim birimlerinde yaşamakla beraber, ülkenin her tarafına yayılmışlardır. Makedonya Cumhuriyetinde 1944 yılından itibaren Türkçe eğitim yapan okullar açılmaya başlanmıştır. Halen 53 ilköğretim okulu ve 3 lise Türkçe eğitim yapmaktadır. Ancak liseden mezun olan öğrencilerin %10’u yüksek öğretim yapabilmekte, bir kısmı da Türkiye’de üniversitelerde eğitimine devam etmektedir. Çeşitli kültür, sanat dernekleri ve tiyatrolara da sahip olan Makedonya Türklerinin Türkiye ile kültürel bağları oldukça kuvvetli olup, Türkiye’deki yayınları takip edebilmektedirler.

3.2.4. Kosova ve Sancak Türkleri

Kosova eski Yugoslavya topraklarında Tito’nun özerk bölge statüsü tanımış olduğu eski bir Osmanlı vilayetidir. 1375’ten 1912’ye kadar Osmanlı Devleti sınırları içerisinde 500 yılı aşkın bir dönem geçirdikten sonra Balkan Harbi faciası sonucu elimizden çıkan yörelerden biridir. Kosova’daki Türk toplumu, 100.000 civarındaki nüfusuyla Türk varlığını sürdürme mücadelesi vermektedir.

Ülkedeki Türk azınlık, Türk Demokratik Birliği çatısı altında toplanmıştır. Birlik başkanının ifadesi ile Kosova’da 400.000 insan Türkçe konuşmakta ve 50.000 insan Türk olarak yaşantısını sürdürmektedir.

Sancak bölgesi, Sırbistan, Bosna-Hersek, Karadağ, Arnavutluk ve Kosova ile çevrilmiş, 8687 km2 genişlikte ve yaklaşık 500.000 nüfusu barındıran bir arazi parçasıdır. Sancak (Sandjak), Türkler’in ve Boşnak asıllıların çoğunluk olarak yaşadıkları bir yerdir. Bu ifade aynı zamanda Osmanlı dönemine ait bir idari bölümün adıdır. Yeni Pazar Sancağı olarak bilinen bölge halkı duygusal yönden olduğu gibi tarih ve kültür bakımından da Bosna-Hersek halkına daha yakın olup bağlılığı fazladır. 1990 yılından sonraki bağımsızlık hareketlerinde Sırp yönetimi ile olan ilişkilerinde gerginlikler yaşanmıştır.

Nüfusun % 82’sini oluşturan Müslümanlar, Türkler ve Arnavutlar bölgede çoğunluğu teşkil etmektedir. Sancak halkının 50.000 kadarı Türk olup birlik ve bütünlüklerini koruma mücadelelerini vermektedirler.

3.2.5. Batı Trakya Türkleri (Yunanistan)

Lozan Antlaşması ile hakları güvence altına alınan Batı Trakya’nın 1923 yılındaki nüfusu 191.000’dir. Bu nüfusun 129.000’nini Türkler, 34.000’ini Yunanlılar ve kalanını da Bulgarlar ve Ermeniler teşkil etmiştir. Aynı yıl Batı Trakya topraklarının % 80’nine Türkler sahip bulunurken 1980’li yıllara gelindiğinde Batı Trakya’nın toplam nüfusu 350.000 kadar olup sadece 120.000 Türk kalmıştır. Türklerin elinden topraklarının %50’si alınmıştır.

Lozan antlaşması ile mübadele neticesinde, Türkiye’den Yunanistan’a 149.000 Rum, buna karşılık 1923-1933 yılları arasında Yunanistan’dan 384.000 Türk Türkiye’ye göç etmiştir.

Batı Trakya Türklerinin % 2.8’lik nüfus artışına rağmen nüfusun azalması 1923 yılından beri Batı Trakya’daki azınlığın üzerindeki baskıların sürekliliğini ispat etmektedir. Türkler ve Yunanlılar arasındaki oran 1923 yılında 4 Türk’e 1 Yunan iken, 1985 yılında 1 Türk’e 2 Yunan şeklinde değişmiştir.

Yunanistan, Türkiye sınırında önemli bir Türk azınlığın yarattığı güvensizliği gidermek için, anlaşmalara aykırı olarak Batı Trakya bölgesine Rum göçmen yerleştirerek bölgeyi “Helenleştirmeye” çalışmaktadır. Türk okullarının adları azınlık okulları olarak değiştirilmiştir. Özellikle 1966 yılında kurulan Selanik Özel Pedagoji Akademisi’nin uygulamaları Türk azınlığa karşı güdülen politikanın temel taşını oluşturmaktadır. Yunan gizli servisinin yönetiminde bulunan bu akademide Türkleri eğitip Yunanlaştıracak eğitim ve öğretim elemanları yetiştirilmektedir.

Bunların yanı sıra, Batı Trakya’daki soydaşlarımızın karşılaştığı en büyük sorun toprak mülkiyetidir. Yunanistan’ın çıkardığı kanunlar çerçevesinde soydaşlarımızın toprak edinmesi zorlaştırılmakta ve engellenmekte, ellerindeki topraklar da çeşitli bahaneler uydurularak istimlak edilmekte ve ellerinden alınmaktadır. Bu yöntemle tarıma dayalı nüfusu, geçim kaynaklarından yoksun bırakan Yunanlı yöneticiler, Türkleri bu bölgeden göç etmeye zorlamaktadırlar.

Yunanistan’ın Batı Trakya Türklerine uyguladığı diğer bir baskı yöntemi de azınlık kuruluşlarıdır. Yunanistan, Batı Trakya’da yaşayan soydaşlarımızı özellikle 1985 yılından sonra Türk olarak görmemekte, bu soydaşlarımızı Müslüman Helen olarak değerlendirmekte,

bu sebeple isminde “Türk” geçen “Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği”, “İskeçe Türk Birliği” gibi kuruluşları kapatma yoluna gitmektedirler (Hak,1999:374).

Ayrıca Yunanistan, boşalan dini görevlere Türkiye’de eğitim görmüş din adamları yerine köylerden toplanarak Arap ülkelerinde burslu olarak okutulan ve Türk kimliğinden uzaklaştırılmış kişileri atayarak soydaşlarımızın arasında ikilik sokmak istemektedir.

Yunanistan soydaşlarımızın seyahat özgürlüğünü de kısıtlamakta pasaport verilmesinde çeşitli zorluklar çıkarmaktadır. Bunlara ilave olarak, sık sık Türkiye’ye giden veya uzun süre Türkiye’de kalan soydaşlarımızı Yunan vatandaşlık yasasının 19 ncu maddesini uygulayarak vatandaşlıktan atmakta, Batı Trakya Türk nüfusunu her geçen gün azaltma yönüne gitmektedir. Ülke sınırları içerisinde dahi yasak bölgeler ilan ederek Türklerin çoğunlukta olduğu bölgelere giriş çıkışı yasaklayıp özel izne tabi tutarak soydaşlarımızın akraba ziyaretlerini bile engelleyebilmektedir.

Batı Trakya’da yaşayan soydaşlarımız birkaç yıl önce Yunan meclisine temsilci gönderirken son yıllarda yapılan seçim öncesinde “Bağımsız adaylarında ülke genelinde % 3 seçim barajını” geçmesi ile ilgili kararıyla bu hakları ellerinden alınmış ve bölgelerinde oyların çoğunu alan Türk adaylar seçim barajına takılarak milletvekili seçilememiştir.

Sonuç olarak, Yunanistan Batı Trakya’daki Türklere sistemli bir baskı ve asimilasyon politikası uygulamakta ve Batı Trakya Türk azınlığının geleceğini tehdit etmektedir.

Günümüzde hemen her Balkan ülkesinde göz ardı edilemeyecek sayıda Trakya Türk'ü ile Müslüman nüfus (Arnavut, Boşnak, Sancak ...vs) yaşamaktadır. Bunların bir kısmının azınlık haklarına örneğin Romanya, Makedonya, son dönemlerde Bulgaristan gibi devlet yönetimlerince uyumlu davranıldığı gözlenmekte, diğer ülkelerde azınlık ve insan hakları ihlalleri sürmektedir.

Türkiye, Balkan devletleri içinde yaşayan Türkler ile Osmanlı-Türk kültürü ve değerlerini sahiplenen Müslüman ulus ve toplumlara kayıtsız kalmamalıdır. Bu unsurlar İmparatorluk mirası olduğu gibi, aynı zamanda onlara sahip çıkmak Türkiye'nin tarihi ve ahlaki sorumluluğudur. Çünkü, Bosna'da ve Kosova'da yaşananlar göstermiştir ki Sırp saldırganlar yaptıkları tecavüz ve katliamlarda karşılarındakileri Türk kabul edip, kin ve düşmanlıklarını bilinç altlarına kazınan Türk'e karşı sergilemektedirler.

Balkanlar bölgesi Türkiye için hayati sayılabilecek bir bölgedir. Balkanlardaki Türk ve Müslüman varlığı Türkiye'ye önemli avantajlar sağlar. Bu nedenle Türk ve Müslüman

unsurların haklarını uluslararası kuruluşları ve hukuk yollarını kullanarak serin kanlılıkla savunmalı, bunu yaparken dikkatli ve akılcı politikalar izlemelidir.

Türkiye, bir NATO ülkesi, AB adayı ve Karadeniz Ekonomik ve İşbirliği (KEİB) Anlaşması kurucu üyesi olmasının avantajlarını iyi değerlendirmeli, bölgede tansiyon artırıcı, kutuplaşma yaratan politikalar yerine etkin diplomasi, askeri, kültürel, ekonomik işbirliği esasına dayalı politikalar ile kendi tezlerini uluslararası topluma iyi anlatmalı, barış ve istikrarın temini için tasarlanan askeri, diplomatik her oluşumun içinde mutlaka yer almalı, Yunanistan'ı çok dikkatli kontrol etmelidir.

Üzerinde durulması gereken en önemli husus, Balkanlardaki Türk varlığının korunması ve geliştirilmesi kavramı içinde, bölünmüş ailelerin birleştirilmesi hariç olmak üzere, Türkiye’ye göç konusunun önlenmesidir. Kendi milli benliklerini koruyarak güçlenen bir Türk varlığının idamesi milli menfaatlerimiz açısından hayati öneme haizdir. Bulgaristan ve Yunanistan içindeki demokratik haklarını elde etmiş ve kendini geliştirmiş önemli sayıdaki Türk gücü, Balkanlardaki Türk varlığının teminatı olmaya devam edecektir.

Benzer Belgeler