• Sonuç bulunamadı

2. TÜRKİYE’DE SÜT SIĞIRCILIĞININ DURUMU

2.3. Buzağı Kayıplarına Neden Olan Faktörler…

2.3.2 Buzağı İshalleri

2.3.2.1. Bakteriyel Etkenler…,,

E. coli buzağılarda septisemi ve bağırsak enfeksiyonu ile karakterize ishale neden olur.

Genelde doğumun hemen akabinde ortaya çıkar. İshal çok sulu, dehidrasyon ve depresyon gözlemlenir (Seyfi, 2010).

Salmonella buzağı ishaline neden olan diğer bir bakteriyel etkendir. 1-3 haftalık buzağılarda görülür. Sulu, açık sarı ve pis kokulu bir ishale neden olur. Prognoz kötüdür, hastalığı atlatan bazı buzağılarda kronik bronşitis görülebilir (Aksoy,2012).

Clostridial etkenler ise iki haftadan küçük buzağılarda kanlı ve mukuslu diareye sebep olurlar.

22 2.3.2.2.Viral Etkenler;

Rotavirus neonatal buzağı ishallerinde en sık izole edilen viral patojenlerdendir. Üç haftalıktan küçük buzağılarda ortaya çıkar. Açık sarı, sulu kokusuz ishallerde küçük kan pıhtıları ve mukoid yapılar görülür (Batmaz, 2010).

Coronavirus en çok 3-21 günlük yaşta ki buzağılarda görülür. Koyu yeşil bazen mukuslu ve nadiren kanlı ishal ile karakterizedir. Rotavirus ve coronavirusun, E. coli, salmonella, criptosporidium vs. etkenler ile komplikasyonu mortalitenin artmasına neden olur (Alkan, 1998).

Buzağılarda ishale neden olan diğer bazı viral etkenler ise; parvovirus, calicivirus, bredavirus ve bovine viral diare virüsü olarak sıralanabilir.

2.3.2.3. Paraziter Etkenler;

Neonatal buzağı ishallerinde paraziter etkenlerin başında criptosporidium gelir. İshal 1-4 haftalık buzağılarda görülür. Dışkı ile atılan çevre şartlarına dayanıklı oositlerin ağız yoluyla alınmasıyla hastalık meydana gelir. Beyaz sarı renkte mukus içeren ishale neden olur (Gül, 2012).

Buzağılarda ishale neden olan diğer bazı paraziter etkenler ise eimeria, giardia, askaridiosis olarak bilinmektedir (Şentürk, 2006).

2.3.2.4. Beslenme Kaynaklı Buzağı İshalleri;

Buzağılara verilen sütün soğuk ya da fazla sıcak olması, aşırı miktarda süt verilmesi, sütün bekletilerek bozulması, kötü nitelikli buzağı mamaları gıdaya bağlı ishale sebebiyet verir.

23

Ayrıca güç doğum oranının yüksek olduğu, düşük kaliteli kolostrum veya kolostrum miktarının azlığı, hijyenikolmayan aşırı kalabalık buzağı barınakları buzağıların ishale yakalanmasına sebebiyet veren diğer faktörlerdir.

2.3.2.5.Buzağı Kayıplarını Önlemeye Yönelik Uygulamalar;

Genel temizlik kaideleri, dezenfeksiyon ve sanitasyon kurallarına uyulması halinde ishal vakaları büyük ölçüde engellenebilir. Buzağı kulübeleri ve barınaklar haftalık dezenfekte edilmelidir. İşletmedeki doğum yoğunluğu buzağı hastalıkları insidensinin az olduğu mevsimlere göre senkronize edilebilir (Şentürk, 2006).

Buzağıların doğumun akabinde kaliteli kolostrum almaları zorunludur. Kolostrum kalitesi için gebe inekler doğuma 50-60 gün kala kuruya ayrılmalıdır. Bir takım sebeplerden ineklerden kalitesiz ya da yetersiz kolostrum alınması halinde işletmelerde kolostrum havuzu bulunmalıdır. Bu süreçte inekler dengeli beslenmeli, doğuma yakın geçiş döneminde selenyum, vit E ve vit A takviye edilmelidir. Kuru dönemde E. coli, rota-coronavirus ve clostridium gibi etkenlere karşı aşı uygulanmalıdır. Doğuma 20 gün kala inekler stresten uzak temiz doğum padoklarına alınmalıdır.

Doğumdan sonra buzağının göbek kordonu antiseptikle temizlenmelidir. Annenin buzağıyı yalayarak temizlemesi sağlanmalıdır. Eğer anne yalamazsa buzağı temiz bir bez ile masaj yapılarak kurutulmalıdır. Buzağı bol altlıklı ayrı bir bölmeye alınmalı ve ilk 2 saat içerisinde vücut ağırlığının % 5’i, ilk 24 saatte %10’u kadar kolostrum verilmelidir. Bu arada biberonların emziğinin genişliği aspirasyon pnömonisine neden olabileceği için kontrol edilmelidir. İlk ağız sütü ile birlikte septisemi serumu (anti serum, septisemi aşısı) uygulanması neonatal hastalık insidensini azaltır (Şentürk, 2006). Ayrıca neonatal buzağı ishali yaygın ise ilk beş gün C vitamini de uygulanabilir. Hasta buzağıların diğerlerinden ayrılması ve buzağıların en az ilk 6 haftasını tekli kulübelerde geçirmesi elzemdir.

24

Buzağılarda gerek ishal gerekse pnömoni vakalarında erken teşhis ve tedavi çok önemlidir. Klinik semptomlar görülmeden buzağıların süt içme saatlerindeki davranışları, iştahsız davranma veya süt almama hali, gün içindeki depresif tavırlar, kulakların düşmesi veya en azından ishal başlar başlamaz fark edilmelidir. Bu aşamada rehidrasyonu sağlayan oral elektrolitler, bağırsak düzenleyiciler, enerji veren besin takviyeleri gibi preperatlar bir plan dahilinde kullanılarak neonatal ishaller daha kolay sağaltılabilir. Neonatal buzağı ishallerinde vakanın şiddetine bakılmaksızın kaybolan sıvı elektrolit (sodyum klorür, sodyum bikarbonat, potasyum klorür, gliserin) oral veya daha şiddetli vakalarda parenteral yolla biran önce takviye edilmelidir (Bicknell ve Noon, 1993).

Antibiyotik kullanımını gerektiren ishal ve pnömoniyle seyreden vakalarda antibiyogram yapmak gerekir. Günümüzde birçok antibiyotiğe karşı bakteriyel direnç gelişimi söz konusu olduğu için, oral veya parenteral antibiyotik kullanımı ya işe yaramamakta ya da çok az etki göstermektedir. Ayrıca tetrasiklin grubu antibiyotikler uzun yıllardır bilinçsizce

kullanımı sonucu gelişen direnç nedeniyle buzağı ishallerinin tedavisinde tercih edilmemelidir (Robert, 1965). Buzağılara hastalık tespit edildiği esnada hasta hayvanlar sağlıklı

hayvanlardan derhal ayrılmalıdır. Padoklar temiz ve kuru olmalıdır.

Şekil 3. Buzağılarda Rumen gelişimi

25

İşletmenin geleceği ilk altı ayda buzağı bakım ve beslemedeki başarı ile doğru orantılıdır.

Koruyucu hekimlik ile ilgili en kritik dönem buzağı dönemidir. Buzağıların sağlıklı olabilmesi için anne karnında geçirdiği süreçten itibaren kontrol noktaları oluşturulmalıdır.

2.3.3. Pre –probiyotikler ve Buzağı Sağlığındaki Yeri

Prebiyotikler rumen bakterilerinin sayı ve etkinliklerini ve probiyotikler için besin kaynağı olarak gelişimlerini arttıran, vücut tarafından sindirilemeyen karbonhidratlardır (Sezen, 2013). Üzerinde en çok çalışılan prebiyotikler fruktooligosakkaritler, oligofruktoz, galaktooligosakkarit, inulin, laktitol ve laktilozdur. İnulin sarımsak, buğday, muz sağan ve pırasada bulunur. Ayrıca arpa, çavdar gibi bazı tahıllarda da fruktooligosakkaritler bulunur.

Günümüzde inulin tipi fruktanlar gıda katkı maddesi olarak kullanılmaktadır. Prebiyotikler fermentasyonu sağlamak, tekstür kazandırmak, stabilize edici, tat ve lezzet verici amaçla süt ürünlerine, ekmek, pasta, bisküvi gibi gıdalara, dondurma benzeri ürünlere ve bebek mamalarına katılmaktadır (Gülmez ve Güven, 2001).

Probiyotikler yeterli düzeyde alındığında metabolizmayı olumlu yönde etkileyen genelde midenin yararlı mikroflorasını geliştiren canlı mikroorganizmalardır. Probiyotikler genellikle kuru madde tüketiminin azaldığı ya da stres faktörlerinin yoğun olduğu dönemlerde kullanılır (Umucalılar ve Gülşen, 2005). Probiyotik ürünler genellikle bifidobacterium, laktobacillus ve saccharomyces gibi mayaları içermektedir.

Probiyotik bakteriler zararlı mikroorganizmaların bağırsak duvarına tutunmasını engeller, sindirilebilirliği arttırır, bağışıklık sistemini güçlendirir ve prebiyotiklerin emilimini arttırır. Gastrointestinal immun sistemi aktive eden bifidobakterilerdir. Bunlar olmadan immun sistemin normal fonksiyon gösteremeyeceği kanıtlanmıştır. Bifidobakteriler doğumdan bir hafta sonra intestinal floraya hakim olurlar. Gastrointestinal sistemde reseptörlere bağlanma aşamasında patojenlerle rekabete girerler ve patojenlere yer

26

bırakmayarak dışkı ile atılmalarını sağlarlar (İnanç ve ark., 2005). Ayrıca probiyotikler ile patojen mikroorganizmalar arasında antagonistik etki vardır. Probiyotikler patojen bakterilerin üremesini engelleyen mikrosin ve bakteriyosin üretirler (Eser, 2016). Probiyotik mikroorganizmalar, patojen bakterilerin gelişmelerini, asetik asit ve laktik asit gibi organik asitler sentezleyip ortamın pH’sını düşürerek ve H2O2’yi sentezleyerek engellerler.

Probiyotiklerin sentezledikleri organik asitlerin büyük çoğunluğunu laktik ve asetik asitler oluşturur. Az miktarda sitrik, hippurik, orotik ve ürik asit üretirler. Bağırsak florasında üretilen bu asitler sayesinde pH değerinin düşmesi patojen bakteriler üzerinde antibakteriyel etki oluşturur. (Lankaputhra ve Shah, 1998). Ayrıca ortamın pH’ sının düşmesi sonucunda bağırsak hareketlerinde de artış görülür (Mathieu ve ark., 1993).

Probiyotik mikroorganizmaların insan sağlığına katkıları, laktoz intoleransı, kabızlık gibi sindirim problemlerinde belirtilerin hafifletilmesi, farklı sebeplerden oluşan ishal vakalarından korunma ve tedavi amaçlı kullanımı, bağışıklık sistemin uyarılması, tümoral ve kanserojen etkilerin baskılanması olarak sıralanabilir (Salminen ve ark.,1998; Gürsoy ve ark., 2005). Danimarka’ da yapılan bir çalışmada laktik asit bakterilerinin bakteriyel ve viral kaynaklı ishallerin şiddetini ve süresini azalttığı saptanmıştır. Farklı bir çalışmada ise lactobacillus casei subspesie rhamnosus ile fermente edilmiş sütün rotavirus kaynaklı ishalin şiddetini ve süresini azalttığı, bağırsaklarda IgA sekresyonu ve lokal interferon salınımını arttırdığı ve bağırsak geçirgenliğini azalttığı saptanmıştır (İnanç ve ark., 2005)

Bir mikroorganizmanın probiyotik olarak kabul edilebilmesi için bir takım özelliklere sahip olması gerekir. Bunlar kısaca şu şekilde sıralanabilir;

1. 1.5’e düşen pH değerinde ve asidik ortamlarda canlı kalabilmeli 2. Patojen organizmalar ile antagonist etki göstermelidirler,

3. Bağırsak florasında tutunarak koloni oluşturmalı,

27

4. Çoğalmalılar, etkin proteolitik aktivite sağlanmalı.

Probiyotik ve prebiyotiklerin kombine edilerek kullanıldığı gıda ürünlerine sinbiyotik adı verilir. Maya ve mantar kültürlerinin kullanıldığı rasyonlarla beslenen süt sığırlarında kuru madde tüketimi ve süt veriminde artışlar gözlemlenmiştir. Bu durum probiyotik ve prebiyotiklerin rasyonun lezzetini arttırmasına, rumen fermentasyonu ve sindirilebilirliği arttırmasına bağlanmıştır. Ayrıca mayaların rumende bulunan düşük düzeydeki oksijeni tüketerek yararlı bakterilerin gelişimine katkı sağladığı düşünülmektedir (Umucalılar, ve Gülşen 2005).

Probiyotikler ve prebiyotikler, insan ve hayvan sağlığının korunmasında, gastrointestinal sistem ve immun sistem üzerine olumlu etkilerinden dolayı birçok hastalığın tedavisinde, özellikle antibiyotik kullanımına alternatif olarak giderek artmaktadır. Bu ürünlerin bağırsaklarda geçici süre kolonize olduğu düşünüldüğünde düzenli kullanımlarında yararlı etkilerinin daha net görüleceği unutulmamalıdır.

Sağlıklı bir beden için beslenme alışkanlıklarımızda doğal pre-probiyotiklere mutlaka yer vermeliyiz. Beslenme kültürümüzün içinde yer alan doğal probiyotik yiyeceklerden olan yoğurt ve kefir gibi fermente süt ürünleri ile doğal prebiyotik kaynağı olan sebze ve meyvelerin çocukluktan itibaren hayatın her evresinde tüketiminin artması konusunda insanların bilinçlendirilmesi gereklidir. Gereklilik arz eden durumlarda, yapay prebiyotik ve probiyotiklerin özellikle mide-bağırsak hastalıklarında düzenli olarak kullanılmasının faydalı etkiler oluşturduğu bilinmelidir.

Hayvancılıkta da son yıllarda ülkemizdeki probiyotik kullanımı gelecek için umut vericidir. Sonuç olarak sağlıklı bir sürü oluşturmanın yanı sıra hastalıklarla mücadelede yoğun olarak kullanılan antibiyotikler ve diğer kimyasalların yerine ekolojik çevre ve hedef canlıya

28

olumsuz etkisi olmayan patojen bakteriler üzerinde inhibe edici etkisi bulunan probiyantların kullanımlarının daha etkin olabileceği düşünülmelidir.

Pre ve probiyotik ile ilgili çalışmalar çoğunlukla kanatlılar üzerine yoğunlaşmış olmakla birlikte, ruminantlar üzerine çalışmalarda yeni yeni başlamıştır (Güçlü ve Kara, 2009). Buzağılar üzerine yapılan çalışmalar pre ve probiyotik kullanımın buzağılarda canlı ağırlık, yem tüketimi ve yemden yararlanmayı artırdığı ve yine buzağı sağlı üzerine olumlu katkıları olduğu bildirilmiştir (Donovan et al., 2002; Heinrichs et al., 2003; Terré et al., 2006;

Güçlü ve Kara, 2009; Morrison et al., 2010; Ghosh and Mehla, 2012; Aydoğdu, 2016).

2.3.3.1.Prebiotik Olarak Farmanax®

Süt sığırcılığı işletmelerinde gelirin, yaklaşık %40’ını buzağıdan, %60’ını ise süt veriminden sağladığı kabul edilir. İşletmeler, buzağı kayıpları ile alakalı sadece buzağının ölümünü göz önünde bulundurarak ekonomik değerlendirmelerde bulunmamalıdır. Buzağı ölümlerine bağlı ekonomik kayıplar, buzdağının sadece görünen kısmıdır. Sağlıklı buzağı dönemi geçirmemiş bir yetişkin sığırın, yemden yararlanma derecesi, beside günlük canlı ağırlık artışı, süt ve döl verimleri istenilen seviyede olmamasına ve enfeksiyonlara predispoze olması, bazen persiste enfekte olarak hayatına devam etmesi düşünüldüğünde toplam kayıpların çok daha fazla olduğu anlaşılmaktadır. Kısaca yetişkin bir hayvanın verim performansı üzerinde, buzağı evresindeki bakım ve beslenmesi doğrudan etki etmektedir.

Farmanax ile bu ekonomik kayıpların önüne geçilmesi ve karlılığın arttırılması hedeflenmektedir.

Farmanax biyolojik olarak aktif Saccharomyces cerevisiae hücre duvarından üretilmiş karbonhidratlar olan galaktozamin, betaglukan, mannan oligosakkarit (MOS) ve amino asitler içerir. Bu ürün buzağı gelişimi, süt verimi, çiftlik ve kümes hayvanlarında perfonmans ve üretkenliği arttıran, bağırsak sağlığını düzenleyen mükemmel bir içeriktir.

29 Farmanax kullanımının avantajları;

Doğal fermentasyonla elde edilen bir üründür, Doz aşım problemi yoktur,

Uzun süreli kullanımlarda herhangi bir olumsuz etkisi yoktur,

Etkin ve ekonomik bir çözüm sunar, bağırsak bütünlüğünün sağlanmasında etkilidir.

Farmanax kullanım alanı;

Zararlı bakterilere (E Coli, Salmonella vb.) enterobakterilere karşı koruma sağlar,

Laktobasil ve bifidobakteriler gibi faydalı bakterilerde sayısal artış ile zararlı bakterilerin baskılanmasını sağlar,

E. tenella ve Cryptosporidium kaynaklı ishallerin önlenmesini sağlar,

Bağışıklık hücrelerinin sayı ve etkinliğinde artış sağlar, Süt ve yemden gelebilecek toksinlere karşı koruma sağlar,

Doğal prebiyotik etkisi ile sindirim düzenleyici ve rumen florasının gelişmesinde katkı sağlar, Yemlerin sindirilebilirliğini arttırır,

Buzağılarda yem tüketimini arttırarak erken sütten kesilmeyi sağlar, Buzağılarda sütten kesilme canlı ağırlığını arttırır,

Buzağı ölüm oranını minimize eder.

30

3. GEREÇ VE YÖNTEM

Bu araştırma, Çorum Merkezde yer alan özel bir Simental Irkı Damızlık Süt Sığırı işletmesinde yeni doğan buzağılardan doğum sırası, doğum ağırlığı ve cinsiyete göre seçilen 3 farklı grupta toplam 30 adet buzağının; prebiyotik maddeler içeren ticari bir yem katkı maddesi olan FARMANAX®’ın buzağılarda canlı ağırlık artışı, yem tüketimi, yemden yararlanma ve buzağı sağlığı üzerine etkilerini belirlenme amacıyla gerçekleştirilmiştir.

3.1.Gereç

Çalışmanın hayvan materyalini oluşturan 30 adet Simental ırkı buzağı, doğumdan itibaren her biri yemlik ve suluk içeren bireysel kafeslerde sütten kesilene kadar bireysel olarak bakılmıştır. Buzağılar sütten kesildiği güne kadar, sağılan günlük sütten alınarak süt hazırlama makinesinde 38 °C ısıya getirilen sütle beslenmiştir.

Bir hayvan tartım kantarı yardımıyla buzağılar doğar doğmaz ve doğumu müteakip 15 günlük aralıklarla canlı ağırlık ölçümleri yapılmış, yine yem tüketimleri ise digital terazi ile günlük belirlenerek kaydedilmiştir.

Hayvanlar doğumla birlikte Gıda Tarım Bakanlığının tanımlama küpesi (plastik küpe) ile küpelenmiş ve kostik boynuz köreltme kalemi ile 5-10 günlük iken boynuz köreltme işlemi yapılmıştır

İshal görülen buzağıların sütlerine pektolit® katılarak tedavi yoluna gidildi. Dehidrasyon ileri boyutta ise sıvı sağaltımı uygulandı.

Buzağılara doğumu takip eden 2. haftadan itibaren sütle birlikte verilen % 18 HP ve 2800 kcal/kg ME içeren buzağı başlangıç yemi piyasadan temin dilmiştir.

31

Denemede buzağıların sütlerine katılan prebiyotik etkili etken madde Konya ilinde yem katkı maddeleri pazarlayan bir firmadan temin edilmiştir.

Şekil 4. Bireysel Buzağı Kulubesi Şekil 5. Mama Hazırlama Makinesi

3.2.Yöntem

Demede kullanılacak buzağılar doğumlarından itibaren doğum sırası, cinsiyet ve doğum ağırlıklarına göre düşük doz prebiyotik, yüksek doz prebiyotik ve kontrol grubu olmak üzere 3 gruba ayrılmıştır. Her grup içerisinde 5 dişi ve 5 erkek olmak üzere toplam 10 baş buzağı yer almıştır. Çalışmada toplam 30 baş buzağı kullanılmıştır. Her bir buzağının doğumu takip eden ilk 2 saat içerisinde doğum ağırlığı tesit edilmiş ve bireysel buzağı kulübelerine alınmıştır. Kulübelere alınmadan hemen önce yine Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının plastik tanımlama küpesi ile küpelenerek küpe numaraları kaydedilmiştir.

Denemede yer alan bütün buzağıların beslenme programları aynı olup, deneme grubunda yer alan buzağılardan düşük doz prebiyotikli grupta yer alan buzağıların sütlerine her öğün 4 ml (8 ml/gün) ve yüksek doz prebiyotikli grupta yer alan buzağıların sütlerine ise her öğün 8 ml (16 ml/gün) prebiyotik ilave edilmiştir. Bütün gruplarda yeni doğan buzağılara ilk üç gün kolostrum verildikten sonra 4. gün ile beraber düşük doz grubuna (DDG) 8ml/gün,

32

yüksek doz grubuna (YDG) 16ml/gün prebiyotik verilmeye başlanılmıştır. Kontrol grubuna ise (KG) her hangi bir katkı verilmemiştir.

Çalışmada kullanılan prebiyotik etkili madde farmanax® adı ile piyasada bulunan bir ticari ürün olup, ürünün içeriği Tablo 1’de detaylı olarak verilmiştir.

Tablo 1. Çalışmada Kullanılan Prebiyotik Etkili Farmanax®’ın Bileşimi.

Bileşenler Amino Asitler Miktar

Nem 12.00% Methionin 900 mg/kg

Kuru madde 88.00% Sistin 540 mg/kg

Ham Protein 32.00% 36.40% Lizin 3.240 mg/kg

Ham Yağ 4.15% 4.50% Treonin 2.556 mg/kg

Mineraller Valin 2.412 mg/kg

Kalsiyum 0.39% İzolösin 2.340 mg/kg

Bakır 5.25% Lösin 3.780 mg/kg

Demir 188 ppm Fenilalanin 2.520 mg/kg

Magnezyum 0.29% Alanin 4.320 mg/kg

Manganez 18 ppm Aspartik asit 5.760 mg/kg

Fosfor 1.26% Glisin 2.160 mg/kg

Potasyum 2.64% Glutamik asit 7.200 mg/kg

Sodyum 1.00% Prolin 2.520 mg/kg

Sülfür 0.60% Serin 2.340 mg/kg

Çinko 82 ppm Triozin 2.034 mg/kg

Söz konusu ticari ürün 10 litrelik açılmamış paket olarak temin edilmiştir. Buzağılara günlük verilen prebiyotik 10ml’ lik enjektör yardımıyla ölçülerek süte ilave edilmiştir.

33

Şekil 6. Deneme Buzağılarında yapılan besleme anı ve barınakları

Tüm deneme gruplarında yer alan buzağılara verilen süt miktarları aynı miktarlarda ve ilk 7 gün 3 öğün, daha sonra 40. güne kadar iki öğün ve son 20 gün tek öğün şeklinde verilmiştir. Veriler günlük süt miktarı, hayvanların yaşı dikkate alınarak; 0-7 günler arası 2 lt/öğün, 8-25 günler arası 3 lt/öğün, 26-40 günler arası 3,5 lt/öğün, 41-49 günler arası 2,5 lt/öğün, 50-60 günler arası 2 lt/öğün, 61. gün ise süt verilmemiştir. Buzağılar 61. günden itibaren sütten kesilmiştir. Süt besleme tablosu aşağıda belirtilmiştir (Tablo 2).

Tablo 2. Doğumdan itibaren uygulanan sütle besleme programı Yaş aralığı

(Gün)

Verilen Süt Miktarı

Sabah (lt) Öğle (lt) Akşam (lt)

0- 7 2 2 2

8-25 3 - 3

26-40 3,5 - 3,5

41-49 - - 3

50-60 - - 2

Denemede buzağılara buzağıların doğumunu takip eden 7. gününden itibaren temiz su ve % 18 HP ve 2800 kcal/kg ME içerdiği bildirilen ticari buzağı başlangıç yemi ad libitum düzeyde verilmeye başlanmıştır ve her buzağının tükettiği günlük yem miktarı bireysel olarak

34

15. günden itibaren kaydedilmiştir. Yemlerin hayvanların önünde uzun süre kalmaması için, 7. gün ile 15. gün aralığında 500 gr/gün, 15 ile 30. günler aralığında 1000 gr/gün, 30 ile 45.

Günler aralığında 1500 gr/gün, 45. günden itibaren sütten kesilene kadar 2000 gr/gün günlük taze olarak yemliklere konulmuştur. Buzağılar 15 günlük olduklarında önlerinde kalan yem her gün aynı saatte tartılmış ve yukarıda belirtilen toplamdan çıkarılarak günlük yem tüketimi hesaplanmıştır. Tartımdan sonra yemliler tekrar belirtilen gramajlara tamamlanmıştır. Çalışma da buzağılara verilen buzağı başlangıç yemine ait besin madde analiz sonuçları Tablo 3’de verilmiştir. Yemlerin tartım işlemleri 5 gr hassasiyeti olan 40 kg kapasiteli digital terazi kullanılarak gerçekleştirilmiştir.

Bütün buzağılar doğum, 15, 30, 45 ve 60. günlerinde canlı ağırlıkları 100 gram hassasiyetli 400 kg kapasiteli hayvan kantarı yardımıyla belirlenmiş ve kayıt altına alınmıştır.

60. gündeki tespit edilen canlı ağırlık aynı zamanda sütten kesim ağırlığı (SKA) olarak kabul edilmiştir.

Deneme boyunca bütün buzağıların sağlık durumları günlük takip edilmiş olup, özellikle ishal vakaları kaydedilmiştir. İshal olan buzağıların sütlerine pektolit® katılarak tedavi yoluna gidilmiştir. Eğer iler düzeyde dehidrasyon söz konusu ise o durumda sıvı sağaltımı da uygulanmıştır.

35 Şekil 7. İkiz doğum

3.3.Ham Besin Madde Analizleri

Çalışmada kullanılan buzağı başlangıç yemi örneklerin kuru madde (KM), ham kül (HK), organik madde (OM), ve ham protein (HP) içerikleri AOAC (1990) analiz sistemine, nötral deterjan fiber (NDF), Van Soest ve Robertson (1979)’a göre, asit deterjan fiber (ADF) ise Goering ve Van Soest (1970)’e göre belirlenmiştir.

3.4. İstatistiki Analizler

Araştırmada elde edilen bütün veriler SPSS istatistik Analiz programı kullanılarak variyans analizine tabi tutulmuştur (SPSS, 1995). Ortalamalar arasındaki farklılıkların belirlenmesinde ise Duncan testi kullanılmıştır (Steel ve Torie, 1980).

36

4. BULGULAR

Denemede sütle birlikte buzağılara verilen buzağı başlangıç yeminin besin madde içeriğine ilişkin veriler Tablo 3’de verilmiştir. Tablo incelendiğinde buzağı başlangıç yeminin

% KM, NDF, ADF ve HP içeriği görülmektedir.

Tablo 3. Buzağılara verilen buzağı başlangıç yeminin besin madde içeriği

KM 93.00 ağırlık artışına ait veriler tablo 5’de, günlük canlı ağırlık artışına ait veriler ise tablo 6’da yer almaktadır. Buzağıların doğum ağırlıkları bir birine oldukça yakı olup istatistiksel olarak benzer bulunmuştur (P=0.82). Buzağıların canlı ağırlıkları denemenin 45. gününden itibaren farklılık göstermeye başlamış olup, yüksek dozda prebiyotik alan buzağıların toplan canlı ağırlıklarının hiçbir katkı almayan kontrol grubundaki buzağılardan aha yüksek olduğu gözlemlenmiştir (P<0.05).

Tablo 4. Denemede kullanılan buzağıların deneme süresince canlı ağırlık verileri, kg.

Canlı Ağırlık Kontrol Düşük Doz Yüksek Doz P

37

Yüksek dozda prebiyotik alan buzağıların gerek toplam ve gerekse günlük canlı ağırlık artışları deneme boyunca kontrol grubundan rakamsal olarak daha yüksek olmakla birlikte, bu farklılık yalnızca denemenin 30-45. günleri ile denemenin toplam süresi dikkate alındığında istatistiksel olarak önemli olduğu görülmektedir (P<0.05).

Tablo 5. Denemede kullanılan buzağıların deneme süresince kazanmış olduğu canlı ağırlık artış verileri, kg.

Tablo 5. Denemede kullanılan buzağıların deneme süresince kazanmış olduğu canlı ağırlık artış verileri, kg.

Benzer Belgeler