• Sonuç bulunamadı

Bakış Açısı ve Anlatıcı

Belgede Türk romanında Kerbela (sayfa 81-88)

M. Nezir Bilik, Muharrem ve Kerbela adını verdiği şiirinde konuyu Babil, Osmanlı tarihi, Filistin ve musiki ile birlikte ele almıştır.

13. Kerbela: Aşk’a Bela: Hz Hüseyin

3.1.1.2. Bakış Açısı ve Anlatıcı

Selâmi Münir Yurdatap, Kerbelâ Faciası eserinde hâkim bakış açısını ve yazar anlatıcıyı kullanmıştır. Yazar, olaylara vâkıftır; kötü düşünceleri de iyi düşünceleri de seçerek okuyucuya aktarır. Yazar, romanın genelinde özellikle kahramanların bilinçaltı veya zihinlerinden geçenleri, kısacası aslında ne demek istediklerini aktarır.

69 

Müslim’in, Hâni’nin evinde İbn Zeyyad’ı öldürmek istemeyişi Müslim’in ağzından O’nun karakterini bilen bakış açısı tarafından olumlu olacak biçimde sunulmuştur.

“Doğrusunu söyliyeyim mi? Bu işe tam teşebbüs edeceğim sırada, sanki bir el beni tutup mâni oluyor. Daha doğrusu arkadan adam vurmağa alışık değilim.” (s.18- 19).

Eserde hâkim bakış açısı olduğuna dair örnekler fazlasıyla mevcuttur.

“15 Zilhicce sabah, Hüseyin ile aile efradı develerine binerk Kûfey hareket ettiler. (…)’’(s. 28)

“H. Hüseyin son bir hamle ile düşman saflarının içine girerek beşer kuvvetinin fevkind bir gayret sarfiyle birkaç atlıyı yere serdi.’’(s. 39)

Yazar anlatıcı romanda kendisini, tavrını net bir şekilde ortaya koymuştur. Yazar anlatıcının bakış açısını irdelendiğinde olumlu yöndeki tavrının H. Hüseyin, H. Hüseyin’in aile efrâdının, Müslim’in ve H. Hüseyin’e destek çıkanların yanında olduğu görülebilir. Romandaki karşıt unsur olan Yezid ve adamları (İbn Zeyyad …) ise eleştirel yönde sunulmuştur. Hazreti Ali’nin vefatından sonra hükümdarlığı ele alan Muaviye ise olumlu yönleriyle ele alınmıştır. Bu kısım Muaviye’nin yazar anlatıcı tarafından nasıl ifade edildiğinden başlayarak, Yezid ve sonrasında H. Hüseyin’in ele alındığı yönü göstererek bitirilecektir:

“Hazreti Ali’nin vefatından sonra hükümdarlığı ele alan Muaviye uzun bir müddet Peygamberin sülâlesine ve Hâşim oğullarına hürmet göstererek kendi oğullarından fazla onları himaye etmişti. Bilhassa H. Ali’nin oğlu Hüseyine ve kardeşlerine iyi muamele ediyordu.” (s. 3)

“Yezid, bir müddet babasının matemini tuttuktan sonra zevk sefâ âlemlerine daldı. Sarayına çeşit çeşit güzel cariyeler getirerek gece gündüz içmeğe ve eğlenmeye başladı. Devlet adamlarına bu yaptıklarını görmemeleri için bol bol para dağıttı. Babasının öğütlerini tutmıyarak H. Hüseyine ve akrabalarına verilen maaşları kesti ve onlara ehemmiyet vermemeğe başladı.’’ (s. 4)

“H. Hüseyin, bunu işitince onlardan evvel davranarak üzerlerine yürüdü. Babası Hazreti Ali’yi andıracak bir hamle ile sağa sola kılıç sallayarak bazan da

70 

hasımlarını atlarının üzerine atarak onlara oldukça mühim ziyanlar verdi. Bindiği hayvan da ondan aşağı kalmıyordu.” (s. 33)

Kerbelâ Faciası adlı eserin iç kapak sayfasında şöyle bir ifade mevcuttur: “Bu eser birçok İslâm tarihlerinden ve bilhassa meşhur ulemalardan Ebi İshak

Elesfrani’in Nûrulayin fi Meşhe hedil Hüseyin adlı eserinden istifade edilerek yazılmıştır.”

Yazılan yukarıdaki ifadeden, yazarın farklı bir eserden istifade ettiği anlaşılabilir.

Hani’nin evinde Müslim, İbn Zeyyad’ı öldürecektir; fakat Müslim bir türlü bunu yapmaz. Hani’de Müslim’in dikkatini çekmek için bir türkü okur:

“Bunun üzerine onun nazarı dikkatini celbetmek eçin tirceümesi şu yolda olan bir türküyü yüksek sesle okumağa başladı:

Selmaya selâm götür. Sana da saygım olsun Susadım su yok mudur?

Buraya bak ne görürsün Çık işini gör onun

Belki su da bulursun.’’ (s. 18)

Yazar, görüleceği üzere -tercümesi şu yolda- diye bir ifade kullanarak, istifade ettiği kaynağı işaret etmiştir.

Yazar anlatıcı, romanda kendi yorumlarını ifade edecek şekilde araya girerek okuyucuyu etkilemeye çalışmıştır.

H. Hüseyin Fırat’ın kıyısında su içmek istemiştir. Atılan bir ok onun su içmesine mani olmuştur. Yazarda bu noktada devreye girer. “Meşhur bir söz vardır. (Su içene yılan bile dokunmaz). Fakat İbni Zeyyadın adamları yaptıklariyle yılandan daha korkunç ve daha vahşi olduklarını ispat etmişlerdir.” (s. 39)

71 

Romanın son kısmında da yazar okuyucuya Yezid’in akıbeti ile ilgili rivayetler olduğunu ifade eder ve bir yol gösterici gibi Kerbela Vakası’nı nazım bir biçimde okura aktarır.

“Yezid’in âkıbeti hakkında birçok rivayetler vardır. Burada Kerbelâ vak’asını bundan birkaç yüz sene evvel Türkçe olarak nazma çeviren Hacı Nureddin’in rivayetini dinliyelim.

Yezid zülme döktü kanlar Dolastı âkıbet boynuna onlar Acemde var idi bir Hoca ulu

Bile dört yanında cümle kulu. (…)’’ (s. 44)

Hacı Nureddin’in rivayetinden sonra yazar anlatıcı Kerbela Vakası’nın yeni hadiselere yol açtığını ifade eder ve roman sonlanır. “İslâm tarihinin bu kanlı faciası her ne kadar muvakkat bir zaman için kapandıysa da birkaç yıl sonra, tarihlerde görüldüğü gibi birçok kanlı hâdiselerin çıkmasına sebep olmuştur. (s. 48)

3.1.1.3. Şahıs Kadrosu

Kerbelâ Faciası eserinde şahıs kadrosu ile ilgili hemen dikkati çekecek önemli

husus, genelde Kerbela romanlarında olumsuz bir şekilde ele alınan Muaviye’ye karşı yazarın ılımlı bir tavır takınmış ve bu tavırla birlikte olumlu bir model çizmiş olmasıdır.

“Akıllı, tecrübeli bir adam olan Muaviye, daha fazla bir şey söylemiyerek gözlerini ebediyen kapadı.” (s. 4)

Yazar, ayrıca Muaviye’ye diğer eserlerde net görülemiyecek sözler söyletir: “Hüseyin erkeklik çağına girince, onu Mekke’ye gönder ve hükümdarlığı ona devret, çünkü bu hak onundur. Zinhar onu darıltma ve bu öğütlerimi ihmal etme.” (s. 4)

Hükümdarlığı babasından alan Yezid, bambaşka tavırlara girmiştir ve olumsuz bir şekilde yazar tarafından ifadelendirilmiştir.

“Yezid bir müddet babasının matemini tuttuktan sonra zevk sefa âlemlerine daldı. Sarayına çeşit çeşit güzel cariyeler getirerek gece gündüz içmeğe ve

72 

eğlenmeye başladı. Devlet adamlarına bu yaptıklarını görmemeleri için bol bol para dağıttı.” (s. 4)

Hüseyin ise hakkından feragat etmiş; okuyucuya olumlu gelecek bir tavırla yansıtılmıştır.

“Böyle şeylerle uğraşmak istemem. Ben artık burada (…) Allah ne verdi ise onunla iktifa ederek yaşamak isterim.” (s. 5)

Yezid nasıl yansıtıldıysa, Yezid’in atadığı valilerde direkt yazar tarafından verilen bilgilerle “zalim, merhametsiz” olarak yansıtılmıştır.

“Bunlardan bilhassa Kûfe ve Basra Valisi rbeydullah İbni Zeyyad çok zalim ve merhametsiz bir adamdı.” (s. 6)

H. Hüseyin Kûfe’den gelen mektuplarla Kûfe’ye gitme isteğindedir. Ancak H. Hüseyin’e uyarılar yapılır. Kûfe şehir olarak şahıslaştırılmış ve örnek olmayacak bir hüviyette yansıtılmıştır.

“Onlar sözlerinde durmıyan insanlardır. Merhametleri de yoktur.” (s. 11)

H. Hüseyin’e destek verenler, onunla birlikte olanlar ise olumlu yönleriyle yansıtılmıştır. Hatta düşman olarak görülen insanlara bile insanî değerlerle muamele edilmiştir. “Bu işe tam teşebbüs edeceğim sırada, sanki bir ol beni tutup mâni oluyor.” (s. 19)

Eserin genelinde belli yerlerde de yazar kendi bilgi vermelerinin dışında bazı şahısları, bazı şahıslarla tanıtmış ve şahısların özelliklerini vurgulamıştır.

“-Annen, sana Hür adını takmakla çok isabet etmiştir, hür yaşadın, hür ölüyorsun.” (s. 33)

73 

Eserde, H. Hüseyin’in başını kesen Şammer de, Yezid’in vereceği mükâfatı H. Hüseyin’in başından değerli bulur.

“-Bana Şammer bin Zilcevsen derler, senin başını kesip hükümdar Yezidin vaat ettiği mükâfatı alacağım.”(s.41)

Eserde, H. Hüseyin’in atı da unutulmamıştır:

“Sadık atı yanından ayrılmamış, sahibinin intikamını almak istemiş gibi yanına yaklaşana çifte atıyordu. Bir aralık hayvan yüksek sesle kişneyerek şehit olan sahibinin çadırına doğru gitti.” (s.41-42)

3.1.1.4. Zaman

Kerbelâ Faciası’ndaki zaman dilimi, konusal anlamda, kronolojik tarihsel

zamana uygun ilerlemiştir. Eserde vaka zamanı Muaviye’nin hükümdarlığından alınıp H. Hüseyin’in kesik başının Yezid’in yanına getirilmesi arasında geçen zamandır. Ayrıca yazar, manzum bir rivayetle Yezid’in akıbetini de anlatmıştır.

Eserdeki olayların geçtiği zaman dilimine dair;

“Hazreti Alinin vefatından sonra (…)” (s. 3)

“15 Zilhicce sabahı, Hüseyin ile aile efradı (…)” (s. 28)

gibi zaman ifade eden gruplar vardır.

Genel anlamda eserde geriye dönüşler, zamanı yoğun olarak yaşama gibi durumlara sık rastlanmaz. Buna benzer durumlar geçmişteki yaşanmış olayları ifade sadedinde “hatırlatma” anlamındadır.

“Bunlar vaktiyle babamıza da gadretmişlerdi. Kardeşine de aynı şeyi yaptılar. Bu gibi insanlarla işimiz yoktur.” (s. 11)

74  Eserde;

“Birkaç günlük yoluculuktan sonra (…)” (s. 10) “O gece hükümet konağında yatan (…)” (s. 15) “Bir saatlik bir savaştan sonra (…)” (s. 31) “O sırada (…)” (s. 36)

“H. Hüseyin, ertesi sabah” (…) (s. 38)

gibi zaman ifade eden genel ifadelerde netlik yoktur. Bu da zaman sözcüklerinin birçoğunun olayı anlatmak için giriş sözcüğü olduklarını gösterir.

3.1.1.5. Mekân

Kerbelâ Faciası’nda bilindiği gibi tarihsel bir olay anlatılmaktadır. Olayların

geçtiği yerlerin isminin verilmesi esere sahihlik katmış ve okuyucuya genel hatlarıyla bilgiler vermiştir.

Eserde mekânla ilgili bazı nitelendirmelerin şehirle nasıl özdeşleştiği görülebilir.

“Meşhur sözdür (Elkûfi lâ yûfi) Kûfeli vefasızdır.” (s. 11)

“Kerbelâ Kerb (sıkıntı, üzüntü demek) ve belâdan müteşekkil bir kelime diye mırıldandı.” (s. 29)

Eserde, mekân bir blok halinde ifade edilir genelde; çok fazla ayrıntıya girilmez. Bu noktada eserde mekâna dair bir statiklik vardır.

“Bir müddet Medine’de oturan H. Hüseyin ile aile efradı, nihayet Mekke’ye hareket ettiler.” (s. 5)

Eserde ayrıca mekâna hemen hemen hep yazar anlatıcının gözüyle bakılmıştır. Bu durum romandaki anlatım tarzından da kaynaklanmaktadır.

75 

Eserde mekân tıpkı zaman kavramında olduğu gibi anlatılan olayın gölgesindedir ve de geçiş için kullanılmış gibidir. Kısacası mekân, olayın anlatılmasında somutlaştırma görevi icra etmiştir.

Belgede Türk romanında Kerbela (sayfa 81-88)