• Sonuç bulunamadı

Bağlanma daha önceden de bahsedildiği gibi bakım veren ve yeni doğan ya da bebek arasında kurulan sevgi, ilgi ve gereksinimlerin karşılanmasını içeren, karmaşık bir yapı olarak değerlendirilmektedir. Bakım verenin çoğunlukla anne olması sebebiyle, araştırmaların da büyük kısmı anne ve çocuk üzerinde yapılmıştır.

Aileyi oluşturan bir diğer önemli unsur ise babadır. Bağlanma süreci düşünüldüğünde babanın da bu sürece aktif katılımı, bebeğin sağlıklı gelişebilmesinin temel unsurlarından birisidir.

Bowlby, yeni doğan bebeklerin ve çocukların, bakıcıları ile ilişki kurma gereksiniminde olduklarını vurgulamış; anne ile bebek arasındaki ilişkinin, yakınlık arayışı ile belirginleştiğini öne sürmüştür (Hortaçsu, 1991). Anne çocuk ilişkisinde, gerek anne gerekse de bebek, birbirlerinin duygularına cevap verdikleri oranda, aralarındaki duygusal iletişimin kalitesi artmaktadır (Rijt-Plooij ve Plooji, 1993 Soysal ve ark. 2005). Zeanah ve ark. (1993), bağlanma ilişkisinin niteliğinin anne ile bebek arasındaki ilişki biçimi ile şekillendiğini belirtmişlerdir.

Yukarıda da belirtildiği gibi bağlanma, anne ve bebek için çok önemli bir süreç olmasına karşın, bu bağın oluşabilmesindeki temel faktörlerden birisi de annenin kendi ebeveynleri ile yaşadığı bağlanmanın niteliğidir. Öyle görünüyor ki annenin kendi anne ve babasıyla kurduğu ilişkinin niteliği, kendi çocuğuyla ilişkisine ve evliliğine yansımaktadır (Biller 1993, Donley 1993). Eğer kendi ebeveynleriyle sıcak, sevgi dolu ve güvenli bir bağlılık ilişkisi kurmuşsa, bu durum evliliğine ve

48 çocuğu ile olan ilişkisine de olumlu yansımaktadır (Biller 1993, Donley 1993, Habip 1996, Ruble, Flaming, Stangor ve ark. 1990, Soysal 1999, Zeanah, Benoit, Barton ve ark. 1993, Zeanah, Boris ve Larriey, 1997).

Yapılan çalışmalar, babayla bağlanma ilişkisinde annenin anahtar bir rolde olduğunu göstermektedir. Çocuğun ruhsal gelişiminde, annenin rolü çok fazla araştırılan bir konu olmasına karşın, babanın rolü konusunda yapılan araştırmalar oldukça kısıtlıdır. Babanın çocuk üzerinde etkisi ilk kez Freud’un “Küçük Hans”

vakasında ele alınmıştır (Akt: Çevik ve Ceyhun, 1993; Akt: Yalın 1979, Habip 1996). Baba-bebek ilişkisinin araştırıldığı çalışmalarda daha çok, babanın "bakıcı"

rolü üzerinde durulmaktadır. Bu nedenle, babalığın, bir içgüdü olup olmadığını anlamak amacıyla hayvanlarla çalışmalar yapılmıştır (Soysal, Bodur, İşeri ve Şenol, 2005). Kuşların ve memeli hayvanların yavrularını, babaya özgü korumacı tarzda himaye ettikleri görülmüştür. Babunlar, makak maymunları, şempanzeler ve diğer primatlarda, erkeğin aile içindeki yeri karmaşık görünse de asıl görevi eşini ve yavrularını yırtıcı hayvanlardan korumaktır (Ainsworth, 1989).

İnsanlardaki birincil bağlanma figürü, çoğunlukla yeni doğan bebeğin annesidir. Buna karşın pek çok bebekte, temel bağlanma anneyle olduğu kadar babayla da olmaktadır. Özellikle anne tarafından desteklenen babaların, bebekleriyle aralarında güvenli bir bağlılık geliştirebilme olasılıkları yüksektir. Biller’e (1993) göre baba-bebek bağlanmasında, bağlanma şekli ve ilişkinin ayrıntıları, anneye bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Eğer anne-babadan her ikisi de uyarıcı kaynağı ise bebeğin, hem annesine hem de babasına güvenli bağlanma geliştirebilmesi olasıdır.

49 Bunun gerçekleşmesinde, bebeğin algıları da etkilidir. Baba, anneye göre daha farklıdır. Sesinin tonu, giyimi, verdiği tepkileri, kokusu ve dokunuşu farklıdır. Bu sayede, bebek, anne ve babasının iki farklı kişi olduğunu öğrenmektedir. Anne ya da babasından ayrıldığı durumlarda da, farklı bir sevgi kaynağının yanında olduğunu bildiğinden, rahattır (Soysal ve ark., 2005). Bu dönemde bebekler, acıktıklarında ve yorulduklarında annelerini, aktif oyunlarda ise babalarını tercih etmektedirler (Biller 1993).

Donley’e (1993) göre, baba-bebek bağlanmasını belirleyen en önemli koşul, anne-babanın iletişim biçimidir. Eşlerin evliliklerine ilişkin algıları ve ilişkilerinden aldıkları doyumun derecesi ile duyarlı anne-baba olma arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Eşler arasındaki ilişkideki tutarlık, bebeğin ilişki örüntülerini kavraması açısından da önemlidir. Anne ile baba arasındaki gerginlik, baba-bebek ilişkisinde olumsuz duygulanıma yol açmaktadır (Donley 1993).

Benzer durum babasını erken yaşta kaybetmiş çocuklar için de geçerli olabilir. Annenin babayı anış ve ifade ediş tarzını, sunulan ilişki örüntülerini, çevrenin verdiği bilgiyi, çocuğun ne şekilde değerlendirip yorumladığı önemlidir.

Ayrıca, babanın askerlik, iş, hastalık gibi durumlarda bebekten ayrıldığı süre ve bu süreyi bebeğin nasıl geçirdiği, sağlıklı bir bağlılığın kurulmasında etkilidir (Soysal ve ark., 2005).

50 Babanın, bebek ile yakın ve olumlu ilişki içerisinde bulunmasının, bebeğin yabancılarla daha rahat ilişki kurmasında etkili olduğu görülmüştür. Erken bebeklik döneminde babaları ile sağlıklı ilişkiler kuran çocukların, güvenli bağlanma geliştirdikleri bilinmektedir (Soysal ve ark., 2005). Biller (1993), yaptığı araştırmada, mutlu, bağımsız, kolay ilişki kurabilen ve araştırıcı çocukların babalarını incelemiş, baba ile çocuk arasındaki iletişimin, çocuğun bilişsel gelişimine uygun türden araştırıcı davranışlarını destekler nitelikte olduğunu göstermiştir. Sonuç olarak, bebek ile baba arasındaki bağlanmanın sağlıklı kurulabilmesi için babanın ilk bir yıl içerisinde bebeğin bakımı ile ilgili tüm faaliyetlere doğrudan katılması gerekmektedir (Biller, 1993; Dodson, 1995).

Baba-çocuk arasındaki bağlanma ilişkisinin kurulmasında rol alan bir diğer etmen ise Çevik ve Ceyhun’a göre (1993), babaya verilen geleneksel roldür.

Geleneksel rol, evin ve ailenin korunması, ev içerisinde kuralların ve sınırların belirlenmesi ve ailenin geçiminin sağlanması gibi temel ilkelere dayanmaktadır.

Kültürel farkların da bağlanma üzerine etkili olabileceğine yönelik görüşler vardır. Ijzendoorn ve Kroonenberg (1988), bağlanmada kültürel farklılıklar olabileceğini öne sürmektedirler. Bununla birlikte aynı ülkenin değişik bölgelerinde de değişik bağlanma örüntüleri görülmektedir. Soysal ve arkadaşlarına (2005) göre kültürel yapının ülkemizde daha çok, baba-çocuk ilişkisinde ön plana çıktığı görülmektedir. Türk toplumunda annenin daha destekleyici ve koruyucu olması, baba ile çocuk arasında denge görevi yapması, bağlanmayı etkileyen diğer bir etken olabilir. Ülkemizdeki ekonomik nedenlere bağlı olarak, çalışan annenin doğum

51 izninin bitmesinin ardından bebeğe, yakın akrabalar ya da bir bakıcı bakmaktadır.

Eğer akrabalar farklı bir şehirde yaşıyorlarsa anne, baba ve çocuk birbirlerinden ayrılmakta ve uzun bir süre birbirlerini görememektedirler. Cyntia, Stifter, Coulchan ve arkadaşları (1993), bebek dokuz aylık olmadan önce annenin iş nedeniyle bebekten ayrı kalmasının bağlanmayı ne derece etkilediğini araştırmışlar, ancak anlamlı sonuçlar elde edememişlerdir. Çalışan anneler bebekleriyle daha az vakit geçirmelerine karşın, çocuklarının gereksinimlerine karşı daha duyarlıdırlar. Burada, güvenli bağlanmanın oluşmasını etkileyebilecek durum, annenin rol çatışması içerisine girmesidir. Rol çatışması içerisinde olan annelerin, bebeklerine yeterince zaman ayıramadıkları düşüncesiyle kaygıya kapıldıkları, bu durumun da eşlerin birbirleri ile olan iletişimlerinin kalitesini olumsuz yönde etkilediği görülmektedir (Cyntia, Stifter, Coulchan ve ark., 1993).

Bazı araştırmalar da orta çocukluk dönemindeki bağlanma istikrarını ve anne-babaya bağlanma düzeyini incelemiştir. Kerns, Tomich, Aspelmeier ve Contreras (2000), iki yıllık boylamsal çalışmalarında, babaya yönelik bağlanmanın zaman içinde istikrar göstermesine karşın, anneye yönelik bağlanmada sürekliliğin olmadığını bulmuşlardır. Verschueren ve Marcoen (2005), daha geniş bir örneklemle anne ve babaya bağlanmanın ne oranda istikrarlı olduğunu araştırmışlar ve üç yıllık bir izlemin sonucunda, 8 yaşında alınan ölçüm ile 11 yaşındaki ölçüm arasındaki korelasyonun, hem anneye bağlanma, hem de babaya bağlanma puanları bakımından istikrar gösterdiğini bulmuşlardır. Aralarındaki fark anlamlı olmasa bile babaya bağlanmanın, zaman içinde, daha yüksek istikrar gösterdiği de bulunmuştur. Ayrıca, bu araştırmacılar hem 8 hem de 11 yaş grubu için anneye bağlanmanın, babaya

52 bağlanmadan daha yüksek olduğunu bulmuşlardır. Bu sonuçları dikkate alarak yazarlar, anne ve babaya bağlanmanın birbirinden görece bağımsız olduğunu ve ayrı ayrı ölçülmesi gerektiğini önermektedirler. Başka bir boylamsal çalışmada ise anneye bağlanmanın erken dönemlerde daha güçlü etkiye sahip olduğu, babaya bağlanmanın etkisinin ise orta çocukluk döneminden sonra daha belirgin olarak görüldüğü bulunmuştur (Grossmann, Grossmann, Fremmer-Bombik, Kindler, Scheurer-Englisch, ve Zimmerman, 2002).

Yurt dışında, özellikle batıda yapılan çalışmalarda, erken dönemlerdeki yakın bakım ihtiyacı, beslenme gibi nedenlerle, anneye bağlanmanın genellikle daha yüksek olduğu bulunmuştur. Ancak, orta çocukluk döneminde baba-çocuk ilişkisinin fazlalaşması, yakınlaşması ve babanın çocuğun yetişmesiyle (özellikle akademik alanda) daha fazla ilgilenmeye başlaması gibi değişimler nedeniyle, babaya bağlanmanın artması beklenebilir.

Sümer ve Anafarta Şendağ (2009) tarafından yapılan bir çalışmada, Türkiye’deki geleneksel çocuk yetiştirme tutumlarının, özellikle çocuk yetiştirmede anne ve babanın belirgin olarak farklı roller üstlenmesinin, anne ve babaya bağlanma düzeyini etkileyen bir faktör olabileceği varsayımıyla, anne ve babaya bağlanma açısından bir fark olup olmadığı incelenmiştir. Anne ve babaya bağlanma temel etkileri ile anne ve babaya bağlanma arasındaki ortak etkinin, çocuğun kritik sonuç değişkenlerini yordamadaki özgül (birbirinden bağımsız) gücü de bu araştırmanın inceleme konuları arasındadır. Sonuçlara göre anne ve babaya güvenli bağlanma, birbirinden bağımsız olarak, bütün benlik alanlarındaki olumlu değerlendirmelerle ve

53 düşük kaygıyla ilişkili bulunmuştur. Anne ve babaya bağlanma arasındaki ortak etkinin de fiziksel görünüm algısı ve bütünsel özdeğeri, anlamlı olarak yordadığı bulunmuştur. Son olarak, benlik değerlendirmelerinin, bağlanma ile kaygı arasında tam aracı değişken rolü üstlendiği saptanmıştır. Bu çalışmada ele alınan yedi değişkenden dördünde (akademik yeterlik, atletik yeterlik, davranıştan hoşnut olma ve kaygı), babaya bağlanmanın etkisi (beta değeri), birinde de (sosyal kabul) anneye bağlanmanın etkisi görece yüksektir. Bu bulgular orta çocukluk döneminde benlik değerlendirmelerine etkisi bakımından babanın belirgin rolünü ve babaya bağlanmanın artan önemini vurgular niteliktedir.