• Sonuç bulunamadı

Bağlanma, Kişilik Özellikleri, Stres ve Bütünleşememenin, Ayrışamama

4.1. Ayrışamama Bütünleşememe Ölçeğinin Geçerlilik ve Güvenilirlik Bulgularının

4.2.2 Bağlanma, Kişilik Özellikleri, Stres ve Bütünleşememenin, Ayrışamama

Katılımcıların ayrışamama davranışları üzerinde bütünleşememe, bağlanma türleri, stres düzeyi ve kişilik özelliklerinin ne şekilde etkileri olduğunu gözlemlemek adına bir dizi regresyon analizi gerçekleştirilmiştir. Bu doğrultuda öncelikle korelasyon analizlerinde ayrışamama ile anlamlı ilişkiler sergilemeyen güvenli bağlanma, yumuşak başlılık ve gelişim boyutları, regresyon analizinde de anlamsız çıkacağı için analizlerden çıkarılmıştır. Daha sonra ise hiyerarşik regresyon modeli uygulanarak sırasıyla her

99

adımın yordayıcı etkisine bakılmıştır. Hiyerarşik regresyon sıraları belirlenirken alanyazın ışığında önerilen yapısal eşitlik modeli baz alınmıştır.

Analize ilk adımda giren güvensiz bağlanmanın ayrışamama üzerinde anlamlı bir katkısı olduğu görülmüştür. Güvensiz bağlanmanın, ayrışma ile yüksek bir ilişkiye sahip olması göz önünde bulundurularak analize ilk dahil edilmesi uygun görülmüştür. Alanyazın göz önünde bulundururarak alınan bu kararın analizlerce de desteklendiği gözlenmiştir. İkinci adımda analize dahil edilen kişilik özelliklerinin alt boyutlarından olan duygusal denge, dışa dönüklük ve öz denetimin de ayrışamama üzerinde hep birlikte anlamlı etkileri olduğu görülmüştür. Fakat yalnızca duygusal denge alt boyutunun bağımsız katkısının anlamlı olduğu dikkat çekmiştir. Duygusal denge boyutunun diğer kişilik boyutları ile karşılaştırıldığında sahip olduğu ilişkinin daha güçlü olduğu dikkat çekmektedir. Bu nedenle de duygusal denge boyutunun bireysel katkısının da ön plana çıktığını söylemek mümkündür.

Üçüncü adımda eklenen stres alt boyutları da ayrışama üzerinde anlamlı bir katkı gerçekleştirmiştir. Son adımda analize eklenen bütünleşememenin ayrışamama üzerinde anlamlı bir etkisi olduğu ve toplam varyansın %50’sini açıkladığı görülmüştür. Bu da ayrışamama ve bütünleşeme olarak sınıflandırılan entegresyon süreçlerinin birbirlerini yordama konusunda beklenen etkilere sahip olduklarını göstermektedir. Entegrasyon aşamalarının birbirlerini tanımlayan kavramlar olduklarından ve biri olmadan diğerinin olmayacağından bahsedilmektedir (Siegel, 2010). Yine alanyazın incelendiğinde dengeli benlik kavramı çerçevesinde bakıldığında öz gelişim ve kişilerarası ilişkiler boyutlarının zıt değil birbirlerini tamamlayan kavramlar olduklarından bahsedilmektedir (Imamoglu, 2003). Farklı kaynaklarda da yine ayrışma ve bütünleşme arasında yordayıcı etkiler olduğundan bahsedilmektedir (Arslan, 2008; Gültat, 2017). Bu da elde edilen bulguların alanyazınla uyumlu olduklarını göstermektedir. Bütünleşme ve ayrışmanın birbirlerini desteklemeleri ve bir arada var olmaları da entegrasyonun temel prensibini oluşturduğu için sonuçların beklenen şekilde olduğunu söylemek mümkündür.

100

4.2.3 Bağlanma, Kişilik Özellikleri, Stres ve Ayrışamamanın, Bütünleşememe Süreçleri Üzerindeki Yordayıcı Gücünün Tartışılması

Ayrışamama davranışını yordayan değişkenler incelendikten sonra bütünleşememe davranışını yordayan değişkenler için de regresyon analizi gerçekleştirilmiştir. Bu doğrultuda korelasyon analizinde bütünleşememe boyutu ile anlamlı ilişkiler sergilemeyen güvenli bağlanma, dışa dönüklük ve gelişim boyutları analize dahil edilmemiştir. Ayrışamama boyutunda olduğu gibi bütünleşememe boyutunda da hiyerarşik regresyon analizinden faydalanılmış ve değişkenlerin analize giriş sırası alanyazın ışığında oluşturulan model çerçevesinde belirlenmiştir.

Bütüleşememe boyutunu yordamak üzere yapılan regresyon analizinde 1. Adım olarak güvensiz bağlanma analizlere dahil edilmiştir. Bütünleşememeyi anlamlı bir şekilde yordadığı ve toplam varyansın %28’lik kısmını açıkladığı görülmüştür. Güvensiz bağlanmanın da bütünleşememeyi yordayan bir diğer faktör olduğu analizler sonucunda görülmektedir. Güvenli bağlanması olan bireylerin daha dengeli, daha çok boyutlu, uyumlu ve sosyal olarak daha bütüncül ilişkileri varken, güvensiz bağlanması olan bireylerde bu özelliklere rastlamak genellikle daha zordur (Mikulincer, 1995). Bu dengeden uzak olma ve sosyal kopukluk durumu da bütünleşeme süreçlerine karşılık gelmektedir (Siegel, 2003). Buradan yola çıkarak güvensiz bağlanmanın bütünleşememeyi yordayan bir faktör olarak bulunmasının alanyazın ve hipotezlerle uyumlu bir sonuç olduğunu söylemek mümkündür.

İkinci adımda analize eklenen duygusal denge, öz denetim ve yumuşak başlılık boyutlarının bütünleşememe üzerinde hep birlikte yaptıkları katkıların anlamlı olduğu görülmektedir. Bun karşın bağımsız katkıları incelendiğinde öz denetim ve yumuşak başlılığın bağımsız katkılarının anlamsız olduğu görülmektedir. Diğer bir deyişle kişilik özelliklerinden yalnızca duygusal denge bütünleşememe üzerinde bağımsız bir katkıya sahiptir. Duygusal dengelilik boyutu iki uçtan oluşmaktadır. Nörotizm ya da diğer adıyla nevrotiklik/duygusal dengesizlik tarafı genellikle depresif yatkınlık, enerji düşüklüğü, keyifsizlik gibi özellikleri tanımlarken duygusal olarak dengeli olan bireylerin bu özelliklerin tam ters tarafında yer aldıklarını söylemek mümkündür (Gleitman, Reisberg ve Gross, 2007). Bütünleşebilen bireylerin kendi duygularının

101

farkına varan, sosyal ilişkiler konusunda başarılı, kendi benliğini yitirmeden topluma katkı sağlayabilen bireyler oldukları bilinmektedir. Aynı perspektifle bakılacak olursa bütünleşemeyen kişilerin de bu özelliklerin tam tersine sahip olmaları beklenmektedir (Siegel, 2010). Bu da duygusal dengelilik boyutunun bütünleşememeyi nasıl yordadığını göstermektedir.

Üçüncü adımda analize dahil olan stresin alt boyutlarını oluşturan anksiyete, depresyon, olumsuz benlik, somatizasyon ve öfke boyutlarının ayrışamama üzerinde anlamlı etkileri oldukları dikkat çekmektedir. Stres seviyesinin bütünleşememe üzerinde etkileri olduğu görülmüştür. Siegel, entegrasyonu tanımlarken kişilerin sahip oldukları genel iyilik hali olarak bahsetmektedir. Bu iyilik halinin psikolojik, sosyal ve fiziksel boyutları olduğundan bahsetmektedir (Siegel, 2003). Stres durumu ise bu genel iyilik halinin bozulması olarak tanımlanabilir. Diğer bir deyişle sosyal, duygusal veya fizyolojik bir ihtiyacın hiç karışlanmaması veya yeterli miktarda karşılanmaması durumu, kişilerde stres tepkisinin oluşmasına sebep olmaktadır (Şahin, 1998). Stres tepkisinin ortaya çıkması ise beraberinde karşılaşılan fizyolojik süreçleri ve kişilerarası ilişkiler süreçlerini olumsuz olarak etkilemektedir. Sürekli stres yaşayan bireyler muhtemel stresörlere karşı da daha hassas hale gelmektedirler ve bu da entegrasyon süreçlerini olumsuz etkilemektedir (Siegel ve Hartzell, 2003). Buradan yola çıkarak stresin bütünleşememeyi nasıl ve ne şekilde yordadığını anlamak mümkündür.

Son olarak analize dahil edilen ayrışamama boyutunun anlamlı bir şekilde bütünleşememeyi yordadığı ve açıklanan toplam varyansın değerini %61’e yükselttiği görülmektedir. Ayrışamama ve bütünleşememe arasında gözüken yordayıcı etkiye bir önceki bölümde de değinilmiştir. Alanyazın incelendiğinde ayrışma ve bütünleşmenin birbirlerinden ayrı kavramlar olmadıkları, aksine birbirlerini destekleyen ve yordayan kavramlar olduklarından bahsedilmektedir (Imamoglu, 2003). Farklı kaynaklar incelendiğinde ise ayrışma olmadan bütünleşmenin olamayacağını, böyle bir durumun kişinin dengesini ve sağlık süreçlerini olumsuz etkileyeceğini öne sürmektedir. Bütünleşmenin her zaman ayrışma ile bir arada seyretmesinin önemi dikkat çekmektedir (Tuner, 2006). Bu da ayrışamamanın bütünleşememe üzerinde sahip olduğu yordayıcı etkinin kökenini açıklamaktadır.

102

4.2.4 Ayrışma ve Bütünleşmeyi Bağlanma, Kişilik Özellikleri ve Stres