• Sonuç bulunamadı

Bağımsız Muhasebedeki Gelişmeler ve Standartları

III. BÖLÜM: TÜRKİYE’ DEKİ MUHASEBE DENETİMİ

3.2. Türkiye’de Bağımsız Denetim

3.2.1. Bağımsız Muhasebedeki Gelişmeler ve Standartları

Türkiye'de muhasebe standartlarının gelişimi devlet öncülüğünde gerçekleşmiş, ekonomik ve siyasi olarak ilişkilerimizin yoğun olduğu ülkeler örnek alınarak aktarılan yasalar ile bu ülke uygulamalarının etkileri görülmüştür. Muhasebe uygulamalarında önce Fransız mevzuatı ve yayınlarının daha sonra da Alman mevzuatı ve yayınlarının etkisi olmuş, 1950 yılından sonra Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile olan ilişkilerin ekonomik ve kültürel alanda gelişmesiyle Amerikan sisteminin etkisinde kalınmış ve 1987 sonrası Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyelik başvurusunda bulunulması ile AB düzenlemelerinin ve son zamanlarda da Uluslararası Muhasebe Standartlarının etkisinde kalınmıştır (Başpınar, 2005, 46).

Muhasebe standartlarının oluşturulmasına yönelik olarak Dünya’daki gelişmiş bir çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de çeşitli çalışmalar yapılmıştır. (Başpınar, 2005, 42). Türkiye'de muhasebe uygulamalarını genelde Türk Ticaret Kanunu ile Vergi Usul Kanunu'ndaki hükümlerin yönlendirdiğini, ancak bu konulardaki hükümlerin ihtiyaca cevap vermediği durumlarda yasal statüye sahip olan bazı kuruluşların kendi yetki alanlarına giren işletmeler için, yönlendirici çalışmalar yaptığı görülmektedir. Muhasebe standartları ile ilgili çalışma yapan bu kuruluşlardan en önemlileri (Başpınar, 2005, 47):

1- İktisadi Devlet Teşekküllerini Yeniden Düzenleme Komisyonu, 2- Türkiye Bankalar Birliği,

3- Türk Standartları Enstitüsü Muhasebe Standartları Özel Daimi Komitesi, 4- Sigorta Murakabe Kurulu,

5- Sermaye Piyasası Kurulu,

6- Maliye Bakanlığı Koordinatörlüğü'nde Kurulan Muhasebe Standartları Komisyonu, 7- Türkiye Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu (TMUDESK),

8- Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK),

9- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)’dur.

Ancak Türkiye’de yapılan çalışmalar neticesinde çoklu bir muhasebe standardı sistemi ortaya çıkmış ve bir işletme bazen birden fazla muhasebe sistemine tabi olur hale gelmiştir. Örneğin; Türkiye piyasalarında faaliyet gösteren bir banka vergi mükellefi olarak vergi dairesine vereceği bir bilanço için “1 nolu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği uyarınca belirlenen İlkeler ve Tekdüzen Hesap Planını”, bir aracı kurum olarak Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) vereceği bilanço için “SPK Muhasebe Standartlarını”, bir banka olarak Bankalar Düzenleme ve Denetleme Kurulu’na (BDDK) vereceği bilanço için “BDDK Muhasebe Standartlarını” ve nihayet alacağı olası bir uluslararası kredi için ilgili kredi kuruluşuna vereceği bilanço için “Uluslararası Muhasebe Standartlarını” esas alarak mali tablolarını düzenlemek zorunda kalmaktadır (Başpınar, 2005, 42).

Yukarıda belirtilen kuruluşlardan bazılarının yaptıkları çalışmalar ülke muhasebe sistemi yönünden önemli dönüm noktaları olarak belirtilebilir. Hazine Müsteşarlığı, Sigorta Denetleme Kurulu ve Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği'nin temsilcilerinin katılımı ile oluşturulan "Tekdüzen Hesap Planı Komitesi" tarafından hazırlanan ve 01.01.1994 tarihinden itibaren kullanılmaya başlanan tekdüzen hesap planı bu önemli dönüm noktalarındandır (Başpınar, 2005, 48).

Türkiye hükümetince, Uluslararası Para Fonu’na (IMF), 30.07.2002 tarihli niyet mektubuyla, SPK’nın Uluslararası Finansal Raporlama Standartları’nı (International Financial Reporting Standards - IFRS) uygulayacağı sözü verilmiş bulunmaktadır. Bu amaçları gerçekleştirmek için, SPK, 15.11.2003 tarihli Seri:XI, No:25 sayılı “Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliğ” ve Seri:XI, No:27 sayılı “Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ”i yayınlamıştır. Bu Tebliğler IFRS ile uyumu sağlamaktadır ve 01.01.2005’ten itibaren hisse senetleri borsada işlem gören şirketler, yatırım ortaklıkları, hisse senetleri borsada işlem görsün veya görmesin tüm aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri ile bu şirketlerin bağlı ortaklığı, müşterek yönetime tabi ortaklığı ve iştiraki konumunda olan ve konsolidasyon kapsamı dışında tutulmamış olan şirketler için uygulanması zorunlu tutulmuştur. Söz konusu bu tebliğler, doğrudan bağımsız dış

denetim ile ilgili olmasa da IFRS’ye uyumu gerçekleştireceği için, bağımsız denetim içinde büyük önem taşımaktadır. IFRS’lerin ülke çapında uygulamaya konması, finansal tablolardaki tutarsızlıkları azaltacak ve finansal tabloların şeffaf bir yapıya kavuşmasına ve karşılaştırılabilirliğinin sağlanmasına olanak sağlayacaktır (Dönmez vd., 2005, 63).

SPK’nın Seri :XI, No: 25 Tebliği tam set halinde 33 adet IAS/IFRS’yi kapsamakta olup tebliğde ve yukarıda bahsedilen zorunlu uygulayıcılar yanında dileyen işletmelerin IFRS’yi uygulamaları da mümkündür (Cansızlar, 2006, 6).

Ülke muhasebe sistemi yönünden önemli dönüm noktalarından bir diğeri Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu’nun (TMSK) kurulmasıdır. Türkiye muhasebe standartlarının oluşturulması ile ilgili olarak Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK) kurulması ile ilgili düzenleme, 18 Aralık 1999 Tarih ve 23910 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa 18.12.1999 tarih ve 4487 sayılı Kanunla eklenen Ek-1 inci madde ile gerçekleştirilmiştir. Buna göre; "denetlenmiş finansal tabloların sunumunda; finansal tabloların ihtiyaca uygun, gerçek, güvenilir, dengeli, karşılaştırılabilir ve anlaşılabilir nitelikte olmaları için ulusal muhasebe ilkelerinin geliştirilmesi ve benimsenmesini sağlayacak ve kamu yararı için uygulanacak muhasebe standartlarını saptamak ve yayınlamak üzere, kamu tüzel kişiliğine haiz, idari ve mali özerkliğe sahip Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu kurulmuştur. Kurul, Başbakanlığın ilgili kuruluşudur." (Gürdal, Ekim 2001, 138). TMSK, 07.03.2002 tarihinde faaliyete geçmiş olup, bu tarihten sonra TMUDESK’in görevlerini bugüne kadar yapmış olduğu çalışmalarla birlikte devralmıştır. Bu kurul, Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurulu, Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nden birer, Türkiye Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği'nden bir yeminli mali müşavir olmak üzere 9 üyeden oluşur (Başpınar, 2005, 51). Kurulun teşkilatlanması tamamlanana kadar sekretarya hizmetleri, Başbakanlığın 16.10.2001 tarih ve 2001/49 sayılı Genelgesi uyarınca SPK tarafından yerine getirilmektedir.

Ülkemizde ve uluslararası piyasalardaki gelişmeleri yakından izleyen TMSK, gelişmiş ülkelerle de uyum sağlamak amacıyla, IAS/IFRS’ye uyumlu standartlar üretmeyi hedef olarak belirlemiştir. Bu bağlamda TMSK, Türkiye uygulamasına yönelik standartların tamamını 2006 yılının Mart ayı sonuna kadar yayımlamayı hedeflemiş bulunmaktadır.

Ayrıca, yeni Türk Ticaret Yasa Tasarısı'nın 88'inci maddesi ile de tacirlerin muhasebeye ilişkin konularda doğrudan TMSK tarafından yayımlanacak olan Türkiye Muhasebe Standartları'na (TMS) uyulması hususu hükme bağlanmaktadır (Seviğ, 30.01.2006

Dünya Gazetesi).

Diğer taraftan, BDDK tarafından Bankalar Kanunu'nun yerini almak üzere hazırlanan Kredi Kuruluşları Kanunu tasarısı taslağında, muhasebe ve finansal raporlama konularında yapılacak düzenlemelerde TMSK'nın görüşünün alınacağı belirtilmektedir.

Bu gelişmeler yakın gelecekte; gerek uygulama ve gerekse kuram ve öğretide artık Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu'nca yayınlanacak standartların geçerli olacağını ve ülkede halen yürürlükte bulunan muhasebe ve finansal raporlamaya ilişkin düzenlemelerin bu standartlara uyumlu hale getirileceğini göstermektedir (Gürdal, Ocak 2005, 162).

Ülkelerin muhasebe standartları ve standartların belirlenmesine ilişkin yapılanmaları bazı farklılıklar taşımaktadır. Bu farklılıklar, hukuki ve mali sistemin yapısı, işletmelerin ortaklık yapısı ve buna bağlı olarak finansman yöntemleri, muhasebe mesleğinin gelişim düzeyi, muhasebe bilgilerinin gelişmişlik düzeyi, kullanıcılarının eğitim ve gelişmişlik düzeyi gibi faktörlerden kaynaklanmaktadır.

Ancak, son yıllarda yapılan çalışmalar, ülkeler - birlikler arasındaki muhasebe standardı farklılıklarını ülkelerin kendi uygulamalarında yapacakları değişikliklerle uluslararası muhasebe standartları ile uyumlaştırarak azaltmak yönündedir.

Türkiye’de mevcut çoklu standart sisteminin standartları incelendiğinde, uluslararası muhasebe standartlarına en yakın uygulamanın SPK Seri :XI, No: 25 Tebliğiyle açıklanan muhasebe standartları ile belirlendiği görülmektedir. Hatta öyle ki bazı küçük farklılıkların dışında bu standartlar uluslararası muhasebesi standartların adeta çevirisi durumundadır. Dünyada bu konuda cereyan eden eğilimler de göz önüne alındığında; bir an evvel çoklu standart uygulamasından vazgeçilmeli, mevcut standartlar uluslararası muhasebe standartlarına uyum dereceleri de dikkate alınarak birleştirilip tek bir muhasebe standartları sistemi olarak açıklanmalı, bu konuda tek yetkili otorite olarak da Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu ilan edilmelidir. Böylece hem muhasebeciler - uygulayıcılar - öğrenciler açısından standartlar arasındaki farklılıkları anlamak bir uzmanlık işi olmaktan çıkmış, hem de işletmeler herkes için ayrı muhasebe standardına göre finansal tablo düzenlemek maliyetinden kurtulmuş olacaklardır (Başpınar, 2005, 56).

Finansal tablo formatında ülke çapında bir bütünlüğün sağlanması bağımsız dış denetim faaliyetlerinin daha sağlıklı ve güvenilir olarak yapılmasına da yardımcı olacaktır. Bunların yanı sıra, uluslararası yapılanmayı sağlamış finansal raporların, bizi uluslararası boyuta da taşıyacağı açıktır (Dönmez vd., 2005, 63).

Ancak, güçlü ve sağlıklı denetim mekanizması olmayan bir finansal raporlamanın pek çok sorunu da beraberinde getirdiği görülmektedir. Muhasebe usulsüzlüklerinden kaynaklanan ve halka açık büyük şirketlerin iflasına kadar varan olumsuz sonuçlarıyla yatırımcıları büyük zarara uğratan olaylar, aynı zamanda, tüm dünyada finansal raporlamanın etkinliği açısından vazgeçilmez bir mekanizma olan bağımsız denetimin önemini de gözler önüne sermiştir (Cansızlar, 2006, 6).

Benzer Belgeler