• Sonuç bulunamadı

Bağımsız Değişken: Uluslararası Sistem ve Büyük Güç Politikaları

BÖLÜM 3: ULUSLARARASI SİSTEME MÜDAHİL İÇ DEĞİŞKENLER VE

3.3. Bağımsız Değişken: Uluslararası Sistem ve Büyük Güç Politikaları

Neoklasik realist yaklaşım, anarşik yapıda sistemik güç dağılımının devletlerin dış politikalarının sınırlarını belirleyen bağımsız değişken olduğunu varsayar. Ancak burada söz konusu bağımsız değişkenin devletlerin özelde de küçük devletlerin dış politikalarını nasıl etkilediğini belirlemek başka bir deyişle bu değişkenin nasıl işlevsel hale getirilebileceği sorunu vardır. Yapısal sınırlamalar ve teşvikler nasıl işler?

Öncelikle bu sorunun cevabı için bağımsız değişkenin ne olduğunu ortaya koymamız gerekmektedir. Literatürde birçok olgu bağımsız değişken olarak dikkate alınmaktadır. Waltz’un güç dengesi teorisini revize eden Walt’un tehdit dengesi teorisini küçük devlet dış politikası analizinde kullanmak daha faydalı olacaktır. Walt devletlerin sadece güce karşı değil toplam materyal güç, coğrafi yakınlık, saldırı kapasitesi ve algılanan niyetlerin fonksiyonu olan tehditlere karşı dengeleme yaptıklarını savunur (Walt, 1988:

103

280-281). Küçük devletler açısından Walt’un bu öngörüsü, Waltz’un devletlerin güce karşı dengeleme yaptığı öngörüsünden daha işlevseldir. Çünkü küçük devletlerin güce karşı dengeleme yapması hem iç hem de dış kaynakları açısından çok zordur. Ancak küçük devletler tehditlere karşı dengeleme, peşinden gitme veya diğer politika seçeneklerini uygulama konusunda mecbur kalabilirler.

Ayrıca Walt’un tehdit dengesi teorisinden elde edilen hipotezler daha işlevseldir. Walt tehdit dengesi teorisinden zayıf devletler için birkaç hipotez çıkarmıştır. Walt’a (2003: 114-116) göre zayıf devletler, özellikle yakın tehdit edici büyük güce karşı daha kırılgan olabilirler. Onlar bir büyük güç tarafından tehdit edildiklerinde peşine takılma politikası izlemeye eğilimli olacaklardır. Özellikle büyük güç daha güçlü saldırgan eğilimlere sahip olduğu zaman zayıf devletlerin bu eğilimi daha güçlü olacaktır. Walt ayrıca devletlerin ittifaklara kolayca ulaşamadıkları durumlarda peşine takılmaya daha çok istekli olacaklarını savunur. Ona göre devletler kendi kaynaklarını harekete geçirerek de dengeleme yapabilirler. Bu yönden zayıf olan devletler ittifaka da ulaşamazlarsa çok yakın tehdide uyumlu davranmaya mecbur kalabilirler. İttifaka kolayca ulaşabilen zayıf devletler ittifakın desteğine aşırı güvenirlerse onlar bedavacı olma politikası izlemede daha cesaretli olabilirler.

Bağımsız Değişken Bağımlı Değişken

Önemli Dış Tehdit Dengeleme veya Peşinden Gitme Şekil 5: Walt’un Nedensel Şeması

Kaynak:Walt, ,1988, 281.

Burada bağımsız değişken olarak sistemik güç dağılımı şekli olan kutupluluğun küçük devlet dış politikasını etkileme bakımından nasıl sınırlamalar koyduğuna ve nasıl fırsatlar sunduğuna bakmak gerekmektedir. Kutupluluk sistemdeki gücün büyük devletler arasında nasıl dağıldığıyla ilgili bir olgudur. Sistemdeki gücün ikiden fazla büyük devlet arasında kabaca eşit dağıldığı sistem olan çok kutuplu güç dengesi sisteminde büyük güçler arasındaki çatışmalar, anlaşmazlıklar veya işbirliği dinamikleri küçük devlet dış politikasını sınırlamalar veya imkanlar bakımından etkiler (Handel, 1990; Fox, 1959). İki büyük gücün varlığı ile karakterize edilen iki kutuplu sistemin sıkı ve gevşek biçimine göre küçük devletlerin dış politikası şekillenir. Sıkı iki kutuplu

104

sistemde blok içi küçük devlet üzerinde sıkı kontrol uygulanır ve küçük devletin hareket alanı oldukça daralır. Aynı sistemde blok dışı küçük devlet üzerinde rakip iki büyük güç onu kendi tarafına çekme amacıyla rekabet ettiğinden küçük devletin pazarlık gücü artar ve pozisyonu güçlenir. Büyük güçler arasındaki rekabet yumuşamaya başladığında gevşek iki kutuplu sistemden söz edilebilir. Bu durumda blok içindeki küçük devletlerin pozisyonu iyileşirken, blok dışı küçük devletler üzerindeki rekabet azaldığından onların pazarlık gücü ve pozisyonu zayıflayacaktır (Handel, 1990: 188-192).

Tek kutuplu sistem, sistemin kaynaklarını tek bir devletin orantısız bir şekilde kontrol ettiği durumda ortaya çıkar. Tek kutuplu sistemdeki büyük gücün materyal kapasitesi ve etki gücü diğer bütün devletlerin hareket alanını şekillendirmekte ve onların dış politika seçimlerini etkilemektedir. Bu sistemde tek kutbun dengelenmesinde, tek kutupla diğer devletler arasında oluşan büyük güç farkından dolayı büyük engeller vardır. Tek kutuplu sistem tek kutba büyük bir hareket özgürlüğü sağlar. Bu durum süper gücün başka devletlerin ittifak desteğine daha az ihtiyaç duymasına neden olur ve güvenilirlik sorununu ortaya çıkartır. Bu sistemde küçük devletler iki kutuplu sistemde sahip olduklarından daha az etki ve pazarlık gücüne sahiptirler. İki kutuplu sistemde küçük devletler birbirlerine rakip olan iki büyük güce oynayarak her iki tarafa karşı pazarlık gücü kazandılar. Buna karşın tek kutuplu sistemde tek kutbu etkilemede küçük devletlerin daha az etkileri vardır. Çünkü küçük devletlerin hem alternatif dengeleyici güç partneri eksikliği vardır hem de tek kutup onlara daha az ihtiyaç duyar (Walt, 2009: 94-98). Küçük devletler sınırlı materyal kapasiteler bakımından aynı zamanda bölgesel sistemden de etkilenirler. Alt sistemik güç dağılımın görünümleri olarak bölgesel sistemler küçük devletlere çeşitli sınırlamalar koyar ve fırsatlar verir. Uluslararası sistemdeki güç dağılımı tek kutuplu olsa bile bölgesel güç dağılımı tek kutuplu olabilir. Bu nedenle bölgesel sistemdeki güç dağılımının şekli, yani bölgesel kutupluluk küçük devletlerin dış politikasının açıklanmasında dikkate alınmalıdır. Çünkü bölgesel güç dağılımı farklılığı küçük devletlerin dış politika davranışlarındaki benzerliklerin veya farklılıkların bir nedeni olabilmektedir.

Güç ve tehdit dağılımı gibi yapısal şartlar veya başka nedenlerin sonucu olarak ortaya çıkan büyük güçlerin politikaları, stratejileri ve davranışları küçük devletlerin dış politikasını etkileyen yapısal sınırlamaları ve fırsatları oluştururlar. Büyük güçler küçük

105

devletlerin bulunduğu bölgeye veya bir küçük devlete yönelik politika izleme kapasitesine sahiptir. Büyük güç politikaları, küçük devlet dış politikasına etkisi bakımından üçe ayrılabilir. Birincisi tehdit edici politikalardır. Büyük güçler zaman zaman küçük devletlerin hayatta kalmasını tehlikeye atabilecek politikalar izleyebilirler. Bu tehditler hem dış hem de iç kaynaklı görünümler alabilir. Önemli bir dış tehditle yüzleşen küçük devletin dış politikası da bu tehdidin sınırlamaları ve zorlamaları içinde işleyecektir. Büyük gücün veya güçlerin politikaları hangi durumda tehdit edici olacaktır? Ya da hangi politikalar tehdit edicidir? Walt’un yukarıda incelediğimiz tehdit dengesi teorisi bu sorulara cevap verebilir. Walt’a (1988) göre materyal kapasite bakımından güçlü, saldırı kapasitesi yüksek, coğrafi olarak yakın ve saldırgan niyetleri olan devletler tehdit edici devletlerdir. Bu özelliklere sahip devletlerin küçük devletlere yönelik politikaları tehdit edici nitelikte olacaktır. Özellikle küçük devletlerin tehdit edici güç veya güçlere coğrafi olarak yakın olması tehdit seviyesini artıracaktır. Coğrafi yakınlık hem tehdit edici gücün küçük devleti etkilemesi bakımından hem de küçük devletin dış destek bulması bakımından olumsuz etkilerde bulunur. Ayrıca saldırı kapasitesi ve saldırgan niyetler tehdit seviyesini artıran diğer unsurlardır. Saldırı kapasitesi tehdit edici gücün askeri ve operasyonel kuvvet unsurları ve pratikleriyle ölçülebilir. Savaşa veya müdahaleye hazır kuvvet durumu saldırı kapasitesini etkiler. Savunma harcamaları da saldırı kapasitesinin ölçülmesinde kullanılabilir. Saldırgan niyetler sübjektif bir unsur olmakla birlikte, tehdit edici gücün küçük devlete yönelik tarihsel politikaları, ekonomik ve askeri yaptırımlar veya tehdit içerikli resmi açıklamalarla somutlaşmış olabilir. Bu bakımdan bağımsız değişkenin bir unsuru olarak büyük güç veya güçlerin tehdit edici olup olmadıkları coğrafi yakınlık, saldırı kapasitenin büyüklüğü ve saldırgan niyetler varlığına bağlıdır. Ancak bu şartların varlığı tehdidin varlığını ortaya koysa da tehdit düzeyini belirlemeyebilir. Tehdit düzeyi coğrafi yakınlık, saldırı kapasitesi ve saldırgan niyetlerin yanında davranışlarla da yakından ilişkilidir. Bu davranışlar siyasi, ekonomik ve askeri unsurlarla küçük devletin hayatta kalmasını tehdit ettiklerinde tehdit düzeyinin yüksek olduğunu gösterir. Bir büyük güçten kaynaklanan dış tehdit düzeyinin yüksekliği, tehdide muhatap olan devletin dış politikasını büyük ölçüde etkileyen ve ona sınırlamalar koyan yapısal bir durumdur. Büyük güçlerin küçük devletlere yönelik izleyebilecekleri ikinci tür politika, strateji ve davranışlar destekleyici nitelikte olabilir. Büyük güçler bu yöndeki politikaları küçük

106

devletlerin bulunduğu coğrafi konumdan, ekonomik nedenlerden, rejim benzerliğinden veya başka nedenlerden dolayı takip edebilirler. Büyük güçlerin bu yöndeki politikaları ile küçük devletlerin dış politikaları örtüşüyorsa destekleyici politikalardan bahsedebiliriz. Bu politikalar ekonomik, diplomatik ve askeri yardımları içeren işbirliği veya ortak bir savunma ittifakı şeklinde görünür olabilir. Destekleyici politikalar küçük devletlere sistemik olarak sunulan fırsatlardır. Bu fırsatlar küçük devletlerin dış politikasını şekillendirmektedir. Walt’un (2003: 115) da vurguladığı gibi devletler tehdit edici büyük güç politikalarına karşı dış destek görmediklerinde yani ittifak veya işbirliği imkanlarına ulaşamadıklarında dış politika davranışları farklı olacaktır. Ona göre zayıf devlet bu durumda büyük güce karşı dış ittifak yoluyla dengeleme yapamayacak ve tehdit edici büyük gücü yatıştırmak için uyumlu bir dış politika izleyecektir. Bu bakımdan tehdit edici büyük güç politikalarına karşı destekleyici büyük güç politikaların yokluğu ya da varlığı, küçük devletlerin dış politikasını sınırlayan ya da küçük devletlere fırsatlar sunan uluslararası sistemik-yapısal koşullara işaret eder. Burada destek düzeyi de önemlidir. Büyük devletin küçük devleti yüksek düzeyde desteklemesi küçük devletin manevra alanını ve güvenliğini daha fazla artıracaktır. Üçüncü tür politikalar rekabetçi büyük güç politikaları şeklinde ortaya çıkabilir. Bir küçük devletin yerleşik olduğu bölge veya bizzat küçük devlet üzerinde birden fazla büyük gücün ilgi göstermesi durumunda rekabetçi büyük güç politikaları ortaya çıkar. Bu ortam küçük devletler için hem fırsat hem de sınırlamalar ortaya çıkartır. Büyük güçlerin rekabeti küçük devletlerin pazarlık imkanlarını artırır. Bu rekabet ortamında küçük devletler rekabetçi büyük güçlerin varlığından faydalanarak riski dağıtma stratejisi izleyebilirler. Rekabetçi ortam küçük devletlerin hareket alanlarını daraltabilir. Büyük güçler arasındaki rekabetin sertleşmesi durumu küçük devletlerin otonomilerini sınırlandırabilir ve onlar bir tarafa tercihe zorlanabilirler. Tercih yaptıklarında ise diğer tarafın kızgınlığını üzerlerine çekebilirler. Bu bakımdan büyük güçler arasındaki rekabet düzeyi yapısal bir durum ortaya çıkartmakta ve küçük devletlerin dış politika seçenekleri üzerinde etkili olmaktadır.