• Sonuç bulunamadı

a. Bölge Planlamasına İlişkin Tanımlamalar ve Duyulan Gereksinim

Ekonomik ve toplumsal gelişmelerine planlar yardımıyla yön vermek isteyen ülkeler kentleşme ve yerleşme sorunlarına kalkınma planlarında özel bir yer ayırmaktadır. Kalkınma planlarının yerel ve bölgesel ihtiyaçlara yanıt verebilmesiyle yerel ve bölgesel planlama ihtiyacı tır. Yerel ve bölgesel planlar da ulusal planların temelini teşkil etmektedir. Bölgesel planlamanın başarısında ulusal planlamanın ön koşula sahip olduğu ve ulusal planların bölge planları ile eşgüdüm ve dengeyi sağlayıcı bir role sahip olduğu belirtilmiştir. Bu yönüyle yerel ve bölgesel planlarla ulusal planlar arasında bir karşılıklı etkileşim bulunmaktadır. Bölgesel planlama çalışmaları bir anlamda ulusal politikaların yerel ihtiyaçlara cevap verecek yerel eylemlere dönüştürülmesi anlamına gelmektedir.134 Bunun için de yukarıda bahsedildiği gibi bölgesel planların gerek ulusal kalkınma hedeflerini gerekse de yerel gereksinimleri dikkate alacak biçimde hazırlanması gerekmektedir.

Birçok ülke geri kalmış bölgelerini kalkındırmak amacıyla farklılık konularını ön plana çıkaran bölge planları yapmış ve uygulamıştır. Hepsinde de bölgesel planlamanın ana teması, bölgelerarası dengesizliklerin giderilmesi olarak gelişmektedir.135 Bir tanıma göre, kalkınma planları bir ülkeyi topyekün amaçlarına ulaştırmak ve yükselmeyi sürekli hale getirmek için toplumun yapısını, bireylerin davranışlarını, hızlı geliştirmeye elverişli kılacak şekilde etkilemek amacıyla sosyal, ekonomik ve kültürel verileri özel bilimsel yöntemlerle saptayan ve sınırlı kaynakları yine bilimsel yöntemler içinde amaçlara yöneltmeye çalışan ayrıntılı kamusal yönetim araçları olarak tanımlanmaktadır.136 Bu tanımdan da görüldüğü üzere kalkınma planlarının ekonomik veriler kadar toplumsal ve kültürel verilere de eşdeğerde önem vermesi gerekmektedir. Bu tanımdan çıkarılması gereken bir diğer saptama da, bilimsel verilerle çalışılması gereğidir. Kalkınma planlarının, bilimsel yöntemlerle elde edilen sosyal, ekonomik ve kültürel verileri toplumun hedefleri doğrultusunda kullanan ve bu hedeflere yönelten kamusal yönetim araçları olduğu bu tanımdan anlaşılmaktadır. Ayrıca, kalkınma planlarının hedefleri sadece

134

Kahraman Arslan, a.g.e, s. 278-280.

135

Devlet Planlama Teşkilatı Bölgesel Gelişme Özel İhtisas Komisyonu Raporu, s. 10.

136

Şerif Öner-Uğur Yıldırım, “1963’den 2002’ye : Kalkınma Planlarında Türk Yerel Yönetimlerinin Dönüşümü”, Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

ekonomik verilerin iyileşmesi değil sosyal ve kültürel verilerin de iyileşmesi olmalıdır. Bir diğer tanıma göre ise bölgesel planlama, bölgenin ekonomik, fiziki, sosyal ve kültürel planlanması ve bunun için de kaynakların en rasyonel şekilde bölgelerarasındaki gelişmişlik farklarını azaltıcı yönde kullanılmasıdır.137 Bu tanımda bölgesel planlamanın bölgelerarası gelişmişlik farklarının giderilmesinde bir araç olduğu fikri öne çıkmaktadır.

Planlama gereksinimi bahsedildiği gibi ulusal, bölgesel ya da yerel aşamalarda ortaya çıkabilmektedir. Ulusal kalkınma planları daha çok ekonomik nitelikliyken bölge planları hem ekonomik hem de fiziksel özellikleri dikkate almaktadır.138 Bölge planları birçok amaca yönelebilmektedir.

Planlı kalkınmanın tek merkezden yapılan düzenlemelerle gerçekleştirilmesi gerektiği, bölge ölçeğindeki planların planlamanın birliğini bozacağı yönünde endişeler bulunmaktadır.139 Bölge planlamasına ulusal plancılığın getirdiği sorunlara bütünsel yaklaşımı değiştirdiği ve ulusal planın maliyetinin daha düşük olduğu düşüncesiyle karşı çıkılmıştır. Ayrıca ulusal planların ülkenin bütün sektörlerini bir arada, aynı anda ve birbiriyle mukayese ettiği gerekçesiyle bölge planlarına gerek olmadığı düşünülmektedir. Ancak, yerelin ve bölgenin, planın hazırlanacağı bölgeyi en iyi şekilde tanıdığı düşüncesiyle bu düşünceye de karşı çıkılmaktadır. İdare merkezli uygulamalarda planlama faaliyetlerinin ulusal ve tepeden inme olduğu ancak günümüzde yerelden başlayan politikaların ağırlık kazanmasıyla bölge planlamasının bir zorunluluk haline geldiği ifade edilmektedir. Bölgesel kalkınma ajanslarının ve planlamayla ilgili misyonlarının da bu anlayışla bütünleşik bir yapıda düşünülmesi gerekmektedir. Kısacası, bölge planları hazırlandığı bölgenin ekonomik, fiziki, sosyal ve kültürel sorunlarının çözümü, bölgenin doğal kaynaklarını araştırılması ve geliştirilmesi, sanayinin gelişmemiş bölgelere yayılması, yapıldığı bölgenin sosyo-ekonomik gelişmesinin sağlanması için bu bölgenin şartlarına uygun şekilde hazırlanmak durumundadır.140

137

Ergüder Can, a.g.e, s. 105.

138

Zerrin Toprak, Kent Yönetimi ve Politikası, s. 60.

139

Ruşen Keleş, Avrupa’nın Bütünleşmesi&Yerel Yönetimler, s. 57.

140

Bölge planlarının dört türü gemel olarak tanımlanmaktadır. Buna göre planlar “geri kalmış bölgeler için hazırlanan planlar”, “anakent planları”, “kaynakları zengin bölgeler için hazırlanan planlar” ve “özel bölgeler” için hazırlanan planlardır.

Geri kalmış bölgeler için hazırlanan planlar geri kalmış bölgelerin kalkındırılmasını amaçlamaktadır.141 Anakent planları çok hızlı gelişen büyük kentlerde ve anakentlerde büyüme sorunlarını çözme ve yerleşimin düzenli biçimde gerçekleşmesini amaçlamaktadır.142 Kaynakları zengin bölgeler için hazırlanan planlar zengin kaynaklarına rağmen kaynakları işletilememiş bölgelerin kalkındırılması için hazırlanan planlardır.143 Azgelişmiş ülkeler daha çok bütünleşmeyi gerçekleştirici bölge planlarını benimserken metropoliten planlama çok hızlı gelişen bölgelerin ekonomik ve fiziksel kaynaklarını dikkate alarak büyüme sorunlarının çözümü ve düzenlemesi hedeflenmektedir.144 Özel bölgeler için hazırlanan planlar ise özel nedenlerle geri kalmış ya da geliştirilmesi ülke koşullarında öngörülmemiş bölgelerin kalkındırılmasını amaçlamaktadır. Bu tür özel bölgelere örnek olarak, sınır bölgeleri, siyasi anlaşmazlıklar nedeniyle sıkça el değiştiren sınır bölgeleri verilebilir.145

Ulusal ve bölgesel planların birbirini tamamlaması gerektiği düşünülmektedir. Yani, ulusal planları ve bölge planlamasını benimseyen ve birlikte uygulamaya çalışan ülkelerde hiç şüphe yok ki en önemli konu bu planlar arasındaki eşgüdümdür. Ulusal planlar bölge planlarının deneyimlerinden faydalandıkları takdirde daha başarılı olabileceklerdir. Ulusal ve bölgesel planlar arasında eşgüdüm iki biçimde sağlanacaktır. Stratejik yaklaşım ilkinde, ulusal planları bölge planlarına bölmek iken ikincisinde bölge planlarının birleştirilmesinden meydana gelen bir ulusal plan hazırlamak olacaktır.146 Ulusal ve bölgesel planların arasındaki

141

Güney İtalya, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusu

142

Tokyo, İstanbul, New York, Londra vb.

143

Çukurova, GAP

144

Bir araştırmaya göre, Amerika Birleşik Devletleri’nde metropoliten bölge planlamasının popülarite kazanmaya başlamasından itibaren plansız büyüyen kentler, büyüme yönetimi ve yeni kentçilik siyasi zeminde sıkça tartışılan konular olmuşlardır. Son yıllarda, plansız büyüme unsurları ABD halkının yarıdan fazlasını varoşlarda yaşar hale getirmiştir. Kentlerde durum daha da kötüleşirken büyük yatırımların bu yeni varoş gelişimine hizmet ettiği belirtilmektedir. Bölgesel planlama faaliyetlerinde kalıcı bir artışın gerçekleşmemesi durumunda ABD hakkında fikir yürütmenin güçlüğünden bahsedilmektedir. (Ray Bromley&Tom Daniels, “Metropoliten Regional Planning in the United States”, Planning

Practice&Research, Carfax Publishing, Vol.16, No: ¾, , USA 2001, p.229-232)

145

Ruşen Keleş, Kentleşme Politikası, s.349.

146

eşgüdümü sağlamak buradan anlaşıldığı üzere tümevarımsal ve tümdengelimsel olmak üzere iki yöne sahiptir. Kısacası, bölge planlarını ve ulusal planları birbirinden ayrı ve bağımsız faaliyetler olarak düşünmemek gerekmektedir. Bölge planları ulusal planları tamamlamak gibi bir göreve sahipken ulusal planlar da çeşitli bölgeler için hazırlanan bölge planları arasında eşgüdümü sağlamak ve bölge planlarının temel çerçevesini belirlemek zorundadır.

Bölge planlarının, bölgenin potansiyelini ve kaynaklarını ortaya çıkarması ve bu suretle de bölge planlamasının ülke ölçeğindeki planlamanın gerçekçiliğini ve uygulanabilirliğini sağlamasının yanında ulusal ölçekli plan ilke, karar ve ereklerinin bölge ölçeğinde yurt düzeyine yayılmasını sağlaması amaçlanmaktadır. Bu ifade iki yönlü bir anlam içermektedir. Birincisi, bölge planlamasıyla ülke kalkınmasının nimetlerinden bölge halkının yararlanmasını sağlamak ikincisi ise, bölgesel kaynakların ülke kalkınmasına katkıda bulunmasını sağlamaktır.147 Diğer deyişle, bölge planlamasıyla ilgili çalışmalar, yerel bilgilerin ulusal planlara aktarılmasını kolaylaştırdığı gibi ulusal kalkınma hedeflerinin yerel planlara yansıtılması olanağını da sağlamaktadır. Bu şekilde, ulusal planlama süreci de etkinleşmektedir. Bölge planlaması, soyut ve genel olan ulusal politikalar ve somut ve yerel düzeydeki yerel planlama eylemleri arasında zorunlu bir bağ işlevi görmektedir.148

Günümüzde yerel ve bölgesel planlamada katılım ve işbirliğine önem veren modeller yer almaktadır. Bilgi toplumuna ilişkin ve işbirliğini ön plana çıkaran teoriler ve metotlar post-modern yönetişime dayalı ve planlamayı mümkün kılmıştır. Fakat bu teorilerin ve metotların, karmaşık ve küçük parçalı kültürel farklılıklara sahip toplumların yönetişimini mümkün kılması için daha öncelikli olduğu belirtilmektedir.149 Bu katılımın boyutu, toplumun her kesimini kapsayacak ölçüde geniş olmalıdır. Günümüzde plan yapma sürecinde halkın katılımının arttırılması eğilimleri güçlenmektedir. Bölgenin potansiyellerini belirleyip belli büyüme hedeflerine yönlendirmesi ve bu süreçte bölgenin bütün unsurlarının karar sürecine katılması gerektiği yönündeki tanımlamalar ağırlık kazanmakta ve bunlar bölgesel planlamanın ana hedefleri arasında gösterilmektedir.150 Ayrıca, bölgesel planlamayla

147

Cevat Geray, a.g.e, s.306.

148

Tayfur Özşen, a.g.e, s. 60.

149

Jorgen Adam, “Structure and Strategy for Regional Learning and Innovation-Challenges for Regional Learning”, European Planning Studies, Carfax Publishing, Vol.11, No.4, Norway 2003, p. 441.

150

kaynakların kullanımında ve hizmetlerin sunumunda etkinlik odak noktası haline gelmeye başlamıştır. Bunun için, bölge planlama kavramı açısından önemli bazı noktalara değinmekte fayda bulunmaktadır.

b. Bölge Planlama Kavramının Değişimi ve Gelişimi

Ekonomik ve toplumsal gelişme sürecinde bazı geri kalmış bölgeleriyle gelişmiş bölgeleri arasındaki farkları -gelişmiş bölgelerin gelişme hızlarını düşürmeden- gidermek, kaynakların kullanımında, yatırımların gerçekleştirilmesinde ve hizmetlerin sunumunda etkinliği sağlamak, ulusal planlara temel teşkil etmek vb. amaçlarla birçok ülke bölge planlamasına başvurmuştur. Bölge planlaması kavramı AB ve Avrupa Konseyi’nin temel belgelerinde yer almış ve büyük önem atfedilmiştir. Bu çalışmanın temel konusunu oluşturan bölgesel kalkınma ajansları da yerel ve bölgesel planlamada bir aktör konumundadır.

Günümüz dünyasında ekonomik faaliyetler, siyasi ve kültürel ilişkilerle birlikte gelişerek küresel bir hal almaktadır. Bununla birlikte küresel ekonomik faaliyetlerin devletten bağımsız bir şekilde işlediği de belirtilmektedir. Bölgeler farklılaşma eğilimine gitmektedirler ve bu süreçte her bölge kendi mukayeseli üstünlüğü çerçevesinde bu sistemde yerini almaya çalışmaktadır. Kaynakların etkin kullanımı hedefleri içerisinde bölge planları bu kaynakların ve potansiyellerin harekete geçirilmesinde etkin bir araç olmaktadır. Ayrıca, hizmet sunumundaki değişmeler ve temsil dinamiklerinin gereksinimi açısından son derece önemlidir.151 Bu planların hazırlanmasında da bölge yönetimleri, bölge halkı ve bölgesel güçlerle işbirliği ve katılım boyutuyla önem atfedilmektedir. Bahsedilen katılım ve işbirliğinin kamu, sivil ve özel ortaklığı çerçevesinde gerçekleşmesi beklenmektedir.

Bölgesel kalkınma ajansları birçok ülkenin bölgesel planlama faaliyetlerinden de Konsey ve Birlik’ten de daha eski bir uygulamaya sahiptir. Bölgesel kalkınma ajansları konusunda diğer ülkelere göre daha eski bir deneyime sahip olan İngiltere bu açıdan önem taşımaktadır. İngiltere örneği incelendiğinde bölgesel planlama açısından önemli bilgiler elde edilecektir. İngiltere’de kuzey ve güney için farklı planlama modelleri bulunmaktadır. Bu farklı planlama rejimlerini savunanlara göre,

151

yönetişim ve düzenleme faaliyetlerindeki farklılıklar, düzgün yönetim için gerekli çeşitliliğin temin edilmesi halinde bu yapının zararı olmayacağı görüşündedir. Karşı görüş ise, yerelde ve genelde eski ve yeni yönetim modellerinin bir arada uygulanmasını sakıncalı görmektedir. Bu anlayışın altında, 2002 yılında İngiliz bölgelerine halkın istemesi halinde kendi seçilmiş meclislerini koyabilme olasılığını getiren White Paper adındaki belge yatmaktadır. Eski sistemde, bölgeler Bölgesel Planlama Rehberi hazırlanmakta ve daha sonra bu belge yerel otoritelerin de tavsiyesiyle merkez tarafından yeniden düzenlenmekteydi. Muhafazakar Parti bölgelerin hazırladığı Bölgesel Planlama Rehberine sınırlı ve net olmayan bir ilgi göstermiştir. Ancak, İşçi Partisi 1997’de İskoçya ve Galler’e otonomi verilmesine paralel bir şekilde Bölgesel Planlama Rehberini (Regional Planning Guidance-RPG) de bunun bir parçası sayarak bölgelerin karar alma yetisine daha fazla vurgu yapmıştır. 1997 sonrasında İngiltere’de bölgesel planlama faaliyeti yeni düzenlemelerle daha stratejik, şeffaf, diğer politikalarda daha fazla uyumlu hale getirilmeye çalışılmıştır. Bölgesel planlama, stratejik planlama için de bir zemin olacaktır. 2002’deki White Paper bu sürecin bir uzantısıdır. Bugün İngiltere’de bölgesel planlamanın yerelde sahiplenilmesine odaklanılmıştır. Bu sahiplenmenin Bölgesel Planlama Rehberinin hazırlanmasına katılımı geniş tutmak ve önemli kararların bölge düzeyinde daha çok çözümlenmesiyle sağlanacağı düşünülmektedir. Ayrıca İngiltere’de bölgesel planlamada plan taslaklarını hazırlayan ve ajansların programlarını gözden geçiren Bölgesel Planlama Kurumu (Regional Planning Body), Bölgesel Planlama rehberine bağlı kalınarak gerçekleştirilen denetimlerde organizasyon görevine sahip ve hükümetin bölgedeki işlerini yürüten Bölge İçin Hükümet Ofisi (Government Office for the Region) ve hükümetin tahsis ettiği bütçeyle ekonomik kalkınmayı sağlamaya çalışan Bölgesel Kalkınma Ajansları (Regional Development Agency) bölgesel planlamada etkin kuruluşlar konumundadır152.

İngiltere’de görüldüğü gibi yerelleşme ve bölgeselleşme eğilimleri giderek güçlenmektedir. Bölgelerin bölge planlamada daha fazla söz sahibi olması, bölgede planlama sürecine katılımın arttırılmasına çalışılması, bölge planlarının daha fazla sahiplenmesi hedeflenmektedir. Bu yapıda bölgesel kalkınma ajanslarına bölgesel ekonomik stratejiler ve uygulama programları doğrultusunda ekonomik kalkınmayı

152

Tim Marshall, “English Regional Planning: Recent Progress and Current Government Proposals”, Planning Practice&Research, Carfax Publishing, Vol.18, No.1, p.81-93, UK 2003, p. 81- 82.

sağlama görevi verilmiştir. Bölgesel ekonomik stratejiler, bölgenin ekonomik kalkınması için stratejiyi ortaya koymaktadır. Bu, bölgesel kalkınma ajanslarının stratejik planlamada birincil belgesidir ve hükümet tarafından kabul edilmiştir. İngiltere’de bölgesel kalkınma ajansları bu görevlerini hükümetin kendilerine tahsis ettiği bütçeyle gerçekleştirecektir.

Türkiye’deki kalkınma ajansı modelinde de kaynak tahsisi hükümet tarafından sağlanmaktadır. İngiltere örneğindeki bölgesel ekonomik stratejiler merkezi idare tarafından belirlenmektedir. Türkiye için de kalkınma ajanslarının bölge plan ve programlarının uygulanmasını sağlayan proje ve faaliyetlere destek vermenin yanı sıra bölgesel gelişme hedeflerini gerçekleştirmek için kamu, sivil ve özel kuruluşlar arası işbirliğini gerçekleştirme görevine sahip olması düşünülmektedir. Bu, İngiltere’de planlamayla ilgili yapının bir benzerini ifade etmektedir. İngiltere’deki uygulamadaki bölge planlarının sahiplenilmesi konusu Türkiye’de bahsedilen işbirliği ağıyla gerçekleştirilmek istenmektedir. Bölge planları ve hedefleri hem Türkiye de hem de İngiltere’de kalkınma ajanslarına yön veren belge konumundadır.

Türkiye’de bölge planlarına ve stratejilerinin hazırlanmasına ve uygulanmasına katılımıyla halkın sahiplenmesini sağlayacak örgütlenme kendisini bölgesel kalkınma ajanslarında bulmaktadır. Kalkınma ajansları Türkiye’de bölge planlarının uygulanmasını sağlayacak projelere destek olup, izleyerek ve bu doğrultuda kamu-sivil-özel kesim arasındaki işbirliği ağına önem vererek bu sahiplenmeyi yaratabilme gücüne sahip olmalıdır. Ancak, kalkınma ajanslarının bu sahiplenmeyi yaratabilmedeki becerisini uygulamalar zamanla gösterecektir.

AB ise, bölgesel planlamayı hem bazı projelerin geliştirlmesine yönelik bir fırsat olarak tanımlanmış hem de halen var olan projelerinin destekçisi olarak tanımlanmıştır.153 Bu tanım, AB’nin işbirliğine ve ilişkilerin geliştirilmesine verdiği önemin bir göstergesidir. Ağ küvezi tanımı AB’nin bölgesel politikasında Pan-Avrupa bölgesel kalkınma anlayışının yerleşmesiyle daha da dikkat çekici hale gelmiştir. Pan-Avrupa bölgesel kalkınma anlayışı Avrupa Konseyi’nin belgelerinde genişçe yer almıştır.

153

Ann Kennard, “The Role of Central and Eastern Europe in the EU’s Regional Planning Agenda for the New Millenium”, Journal of European Area Studies, Carfax Publishing, Vol.8, No. 2, 2000, p. 211.

Avrupa’nın bölgesel kalkınmasının kıtasal boyutuna vurgu yapılmakta, Batı Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında Doğu Avrupa’nın özellikli durumu ve ihtiyaçları ve bölgesel kalkınma projesi için mali model araştırılması üzerine odaklanmıştır. Yani, AB’nin genişleme sürecinden sonra yeni üyelerin yarattığı durumun giderilmesi Birlik gündemini meşgul etmektedir ve bölgesel planlama faaliyetlerinin merkezini oluşturmaktadır. AB’nin entegrasyon sorununun Birlik içindeki mevcut politikalarla çözülecek bir konu olmadığı yeni bir sorun olarak ele alınması gerektiği ifade edilmiştir. Bölgesel kalkınmayla ilgili sürecin olabildiğince müzakere sürecinden ayrı ele alınması gerektiği belirtilmektedir. Avrupa kıtasında dengeli bir rekabet ortamının tesis edilmesi, ekonomik ve sosyal uyumun sağlanması ve sürdürülebilir kalkınma hedeflenmektedir. Bu amaçla AB bölgelerde işbirliğini geliştirmek için programlar yürütmektedir. 1997–1999 arası sınır bölgelerinin işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan PHARE/TACIS’le uyumu INTERREG IIA, INTERREG IIC programlarıyla programlar fon tesis edilmesinde araç olmuştur. Bu programlar genişleyen AB’yi dikkate almaktadır. 2000–2006 arası ise INTERREG III, tahsis edeceği fonlarıyla kalkınma amaçlarına mali ve yönetsel katkı sağlamayı hedeflemektedir. INTERREG III’ten aday ülkelerle birlikte sınır komşusu olan ülkeler de bu entegre yaklaşımdan yararlanmıştır. AB, aday ülkelerin Birliğe üye olmadan rekabet gücü kazanmaları ve işbirliği potansiyellerini arttırmak için bu tür programlar yürütmektedir. Bugün, yeni bölgesel planlama gündemi AB’ne üyelik yolunda önemli bir konuyu teşkil etmektedir. INTERREG ve benzeri programlar da AB bünyesindeki planlama faaliyetlerinde birer araç olarak kullanılmaktadır.

Planlama faaliyetine verilen önemde küresel değişimlere paralel bir şekilde değişimler olmuştur. Piyasa merkezli yönelimlerden sonra kalkınmanın planlar aracılığıyla yeniden yönlendirilmesi eğilimi ortaya çıkmıştır. Planlamaya atfedilen önemdeki azalma, bu süreçle birlikte yeniden artma eğilimine girmiştir154. Şüphesiz bu artışta 1992’de ABD’de Clinton, İngiltere’de de Tony Blair’in merkez sol yönetimler olarak iktidara gelmesinin büyük etkisi olduğunu düşünmekteyim. Bu bir anlamda, Reagan ve Thatcher dönemlerinde bölgesel planlamaya ve bununla ilgili kurumsal yapıya verilen önemdeki azalmanın bir telafisi olarak görülebilir. Ayrıca, bu değişimlerde çevreyle ilgili endişede meydana gelen artış ve sürdürülebilir kalkınma

154

Graham Haughton-Dave Counsell, “Regions and Sustainable Development: Regional Planning Matters”, The Geographical Journal, Vol.170, No.2, U.K June 2004, s. 136.

çabalarının ağırlık kazanması da etkilidir. Ayrıca planlama sürecine bilgi toplumu yolunda toplu bir eğitim aracı olarak bakılmakta ve sivil toplumun gelişmesine yardımcı olması beklenmektedir.155 Görülen o ki, artık planlamadan beklenen sadece ekonomik yönlü hedefleri gerçekleştirmesi değildir.

İşbirliğini temin etmek bahsedildiği gibi önemli bir konudur. Bölgesel kalkınma ajanslarının da sahip olduğu gibi, yerel yönetimlerin işbirliği çabalarında kolaylaştırıcı rol üstlendiği açıkça görülmektedir. Bölgesel kalkınma ajansları ağırlıklı olarak yerli ve yabancı yatırımcıyı bölgeye çekmek için tanıtım faaliyetlerini yürütecektir. İşbirliğinin geniş tabanlı olması yatırımların sayısını da doğrudan etkilemektedir. Bu bakımdan yerel yönetimlerin ve bölgesel kalkınma ajanslarının işbirliği faaliyetlerinde ortaklaşa çalışmaları gerekmektedir.

Özellikle 1980 sonrasında yeni planlama anlayışıyla ve subsidiyarite felsefesinin AB temel ilkeleri arasında yer almasıyla yerel birimlere giderek daha fazla önem atfedildiği bilinmektedir. Bölge yönetimlerinin, yerel yönetimler kapsamında düşünülmesiyle birlikte bölge ölçeğinde planlama faaliyetlerinin yürütülmesi ve uygulanması yetkisinin organları halk tarafından seçilen bölge yerel yönetimlerine verilmesinin demokratikleşme ve yerelleşme açısından önemli bir gelişme olacağı düşünülmektedir.156 Bölge planlamasının bu şekilde bölge yönetimleri tarafından gerçekleştirilmesinde halkın ancak dolaylı olarak bir rolü bulunacaktır. Bölge planlamasının seçilenlerce oluşturulmuş meclisler tarafından hazırlanmasını “halkın katılımı” ya da “halkın katılımını arttırma girişimi” şeklinde yorumlamak yeterli görülmemelidir. Planın hazırlanmasına daha aktif bir katılım halkın bilgilendirilmesi toplantıları, bölgesel yayın organları tarafından bilgilendirmesi gibi faaliyetlere ağırlık verilerek sağlanmaya çalışılmalıdır. Ayrıca, bölgesel planların hazırlanma sürecine sadece plandan doğrudan etkilenenler değil tüm vatandaşların katılma hakkı olduğu göz ardı edilmemelidir.

Benzer Belgeler