• Sonuç bulunamadı

Bölgesel Kalkınma Ajanslarının Başarısını Etkileyen Faktörler

Bölgesel Kalkınma Ajansları’nın başarısını belirleyen faktörler şunlardır: Birincisi finansal kaynakla ilgilidir ve kaynakların varlığı planlama, uygulama ve yönetim aşamalarında BKA’ların etkinliğini belirler. İkinci faktör nicelik ve nitelik açısından yeterli personelin bulunmasıdır. Üçüncü olarak BKA’nın başarılı olabilmesi için kalkınmaya yönelik öncelikler ve stratejik planlama sürecinin bulunması gerekir. Dördüncü faktör meşruiyet ve yetkidir. Bu faktör BKA’ların bölgelerinin meşru temsilcileri olmaları ve yerel iş dünyasının desteğini almalarıyla ilgilidir. Beşinci faktör BKA’ların yerel girişimciyle olan bağlarının gücüyle ilgilidir. Altıncı faktör BKA’ların üstlendikleri görevlerle ilgilidir. Ajansların bölgesel ekonominin motoru olabilecek sektörlerde çalışma yapmaları gerekmektedir. Yedinci önemli faktör bölgesel tutarlılıktır. Bölgesel Kalkınma Ajansları tarafından bölgede geçerli olan ortak hedeflerin benimsenmesi, böylelikle içinde bulundukları toplumun desteğini kazanmaları ajansların başarısını etkilemektedir Diğer taraftan birbiriyle ilgili olmayan ve çok fazla çeşitlilik gösteren öğelerin olduğu bölgelerde bu açıdan güçlükler yaşanır.150

149 Nısfet Uzay, Bölgesel Gelişmişlik Farklılıklarının Giderilmesi ve Bölgesel Kalkınma Ajansları, Seçkin Kitabevi,

Ankara, 2005, s.80.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE BÖLGESEL GELİŞME VE BÖLGE PLANLAMA SÜRECİ

Bölgeler arası sosyo-ekonomik gelişmişlik farklılıkları ülkemizde de görülmektedir. Genel olarak ülkenin batısında yer alan, Marmara, Ege, İç Anadolu ve Ege bölgeleri göreli olarak daha çok gelişmiş bölgelerdir. Diğer yandan özellikle Doğu Anadolu, Karadeniz’in dağlık bölgeleri ve Güneydoğu Anadolu’nun bazı yöreleri, gelir, istihdam ve genel olarak refah bakımından, Türkiye ortalamasının oldukça altındadır. Özellikle planlı dönemde kamunun refahın paylaşımına yönelik müdahaleleri yeterli bölgeler arası dengesizlikleri istenilen ölçüde azaltamamıştır.151

OECD göstergelerine göre, üyeleri arasında, bölgeler arası gelişmişlik farklarının büyüklüğü bakımından Türkiye, Meksika, İngiltere ve Fransa’nın ardından dördüncü sırada gelmektedir. Nüfus, 77 yılda 5 kat artarken, nüfusun dağılımı ve sosyo-ekonomik gelişimi buna paralel ve ülkenin her bölgesinde eşit şekilde değildir.152

3.1.Türkiye’de Bölgesel Gelişmişlik ve Bölgeler Arası Dengesizlikler

Ülkemiz açısından “bölge” kavramı üniter devlet yapısına zarar verebileceği kaygısından dolayı 7 coğrafi bölgeyi anlatan “bölge” haricinde Avrupa Birliği’yle uyum çabalarının hızlandığı günümüze kadar pek dillendirilmemiştir.153

Türkiye’de bölgenin illerin ve merkezi yönetimin taşra örgütlenmesi arasında mülki yönetim kademesi olması durumu, istisnai ve geçicidir.(Olağanüstü Hal Bölgesi) İllerden daha geniş coğrafi-yönetsel bir birim olma uygulaması ise yaygın olarak uygulanmaktadır. Bu tür yönetsel örgütlenmeye Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ nün taşra örgütlenmesi örnek verilebilir.154

Türkiye’de bölgesel dengesizlikler, fiziksel, ekonomik ve toplumsal dengesizlikler olarak üç kümede toplanabilir. Fiziksel dengesizlikler ülkenin yeryüzü şekilleri bakımından çok farklı özelliklere sahip olmasını anlatır. Ayrıca fiziksel dengesizlikler ekonomik

151 Dinçer, Özaslan, Kavasoğlu, a.g.e., s. 12.

152 Hülya Kendir, “ TÜSİAD ve Bölge Politikaları”, Bölge Kalkınma Ajansları Nedir, Ne Değildir?, Der.: Menaf

Turan, Paragraf Yayınevi, Ankara, s.,284.

153 Apan, a.g.e., s. 40 154 Bulut, a.g.e., s. 19

dengesizliklerin de nedenlerinden birisidir.155 Ulaşım engebeli bölgeler için ekonomik açıdan dezavantajdır. Toplumsal gelişmişlik göstergeleri açsından da küçümsenemeyecek farklılıklar bulunmaktadır. Suyu ve elektriği olan illerin, okur-yazarlık oranının, yoksulluk oranının, üniversiteye girebilen öğrenci oranının, aynı zamanda ilçelerin gelişmişlik oranının kıyaslaması yapıldığı zaman bölgeler arası dengesizlikte Batı bölgesi oldukça avantajlı görünmektedir.156

Ülkemizde gelişmişlik farklılıkları AB ve OECD ülkelerine nazaran oldukça yüksektir. Nitekim, kişi başına GSYİH endeks değeri 1983-1998 döneminde Türkiye ortalaması 100 iken; Marmara bölgesi 156, Ege Bölgesi 125, Akdeniz Bölgesi 95, İç Anadolu Bölgesi 91, Karadeniz bölgesi 68, Güneydoğu Anadolu Bölgesi 56, Doğu Anadolu bölgesi ise 41’dir.157

Genel olarak bakıldığında ise Marmara bölgesi, kamudan aldığı yatırım harcamaları hariç diğer sosyo-ekonomik gelişmişlik göstergeleri (kişi başına GSYİH, teşvik belgeli yatırımların kişi başına endeks değeri, kamu yatırım harcamalarının bölgesel dağılımının incelenmesi, vs.) itibariyle Türkiye ortalamasının üzerindedir. İç Anadolu, Ege ve Akdeniz bölgeleri ise Türkiye ortalamalarını en iyi temsil eden bölgelerimizdir. Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ise Türkiye ortalamalarının altında endeks değerlerine sahiptir. Ancak kamu yatırım harcamaları ve teşvik belgeli yatırımlar açısından bakıldığında ise Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin ülke ortalamalarının üzerinde endeks değere sahip olması, terör dönemine rağmen hükümetlerin, bölgenin sosyo-ekonomik kalkınmasını sürdürmeye ve uzun vadede bölgeye katkısı fazla olacak büyük yatırımları devam ettirdikleri görülmektedir.158

Bölgesel gelişmişlik bir başka açıdan değerlendirildiğinde Türkiye’nin en gelişmiş bölgesi olan Marmara Bölgesi’nin nüfus yoğunluğu en yüksek ve doğurganlık oranı en düşük olan ve aynı zamanda en çok göç alan bölgedir. Karadeniz Bölgesi’nin dikkat çeken özelliği ise nüfusundaki azalmadır. Türkiye’nin görece geri kalkmış bölgeleri olan Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri'’de ise, doğurganlık oranı diğer bölgelere göre oldukça yüksektir.159

155 Keleş, a.g.e., s. 261. 156 A.g.e., s. 263-264.

157 Lütfi Elvan, “Türkiye’de Bölgelerarası İktisadi Gelişmişlik Farklılıklarının GSYİH (İller Endeksi) Esas Alınarak

Karşılaştırılması”, http://ekutup.dpt.gov.tr/planlama, (13.05.2007).

158 Elvan, a.g.e. 159Elmas, a.g.e., s.102.

Bölgesel sorunların çözümüne yönelik devletin politika üretmesi ve çözüm araması hemen her ülkede kaçınılmaz olmakta, ulusal ve uluslararası ekonomik gelişme kuruluşları bu müdahale biçimleri geliştirmektedir. Dengesizlikleri azaltma konusunda kamu sektörü yalnızca iktisadi rasyonellerle değil, aynı zamanda toplumsal rasyonellerle de kaynak dağılımına yeniden yön verme ihtiyacı hissetmektedir. Bu amaçla özel sektör yatırımlarını özendirmektedir. Bölgesel gelişme kamu düzenleyiciliği esasına bağlı olmakla birlikte uygulanan politikalar bölgesel gelişmede kamu, özel gönüllü sektörlerin birlikteliği ve etkinliği ölçüsünde başarılı olmaktadır. Ancak kamu sektörünün bölgesel dengeleri sağlama amacıyla kaynak dağılımına yön vermediği durumlarda, piyasa güçlerinin bunu tek başına sağlaması güçtür.160

Benzer Belgeler