PROPAGANDA VE AJiTASYON. ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ
Moskova Kenti Parti Örgütü Sekreterlerinin Toplantısında Verilen Söylev
ı2 Ocak ı944
Yoldaşlar!
Biz altı konuşmacının söylevini dinledik ve o kanıdayım ki onlar, aşağı yukarı burada toplanmış olan bütün parti sek
reterlerinin konuşabilecekleri gibi konuştular.
Bizim ilk parti örgütlerimizdeki sekreterierin karakteris
tik nitelikleri nedir? Bu, onların pratik olmalarıdır. Konuşan bütün yoldaşların sorunları pratik olarak ortaya koyduklarını farketmişsinizdir. Bu kötü bir nitelik değildir. Bolşevizm hiç
bir zaman sorunların pratik yanını gözden kaçırmaz. Eylem adamı olmak, işçinin olumlu niteliğidir. Fakat bunun yanı sıra, bana öyle geliyor ki, sekreterler için yalnızca pratik yanlar üze
rinde durmaları yeterli değildir. Onların bazı genellerneleri de yapmaları gerekir. Genelierne yapmayı da öğrenmelidirler .
. Sayma, hesap verme gibi şeyler zorunlu işler olmalarına rağmen yine de işin yalnızca bir bölümünü oluşturur. Komü
nistler zaten, pratik sorunları ve pratik görevleri genelleştir
meleri ve onları bir bütünde birleştirmeleriyle farklılık arze
derler. Ve işte, eğer sizin pratiğinizi gözden geçirir ve genel
leştirmeyi denersek; bana öyle geliyor ki, parti çalışmalarını ve toplumsal çalışmaları, üretim çalışmalarından ayırmaktası
nız. Siz, üretimde iyi bir işçi, inançlı bir komünist olan insa
nın toplantılarda söz almadıkça, ajitasyon yaproadıkça top
lumsal işlerle ilgilenmediğini sanırsınız.
Toplumsal işleri üretim faaliyetlerinden, devlet işlerin
den ayıran böyle bir anlayış bana, (bizzat bana) üretime iliş
kin görevlere, devletimizin karakterine cevap vermiyormuş
gibi geliyor. Belki böyle bir anlayış eski dönem komünistleri için çok daha uygun olurdu. Niçin? Şu nedenle ki, devrime kadar üretim işi kapitalistlerin hesabına yapılıyordu ve bizim ajitasyonumuz bütünüyle kapitalistlere karşı yönelmişti. Oysa bugün üretim işi, en önemli devlet görevlerinden ve toplum
sal görevlerden biridir, zamanımızın en önemli görevidir.
Şunu bilmenizi isterdim: Bir zamanlar ben Putilovski za
vodunda çalışırken, üretimle kapitalistleri güçlendiriyordum.
O zamanlar biz, üretim işini parti işlerinden kesin biçimde ayırmakta haklıydık. Eğer o zamanlar ben üretim işlevimi faz
lasıyla yerine getirseydim, yoldaşların bana tamamıyla haklı olarak: "Şuna bak, akşamları da çalışıyorsun, kapitalistleri destekliyorsun; toplantılara ise gelmiyorsun, parti çalışmaları
nı savsaklıyorsun." diyebilirlerdi. Ve bu, yalnız o zamana öz
gü olmak üzere, doğal bir şey olurdu. Ya şimdi1 Şimdi üre
timde görevini yerine getirmeyen, herşeyi ertesi güne bıra
kan, diğer insanları da işlerinden alıkoyan, derslerde başka şeylerle oyalanan ve parti çalışmalarını da böyle yürüten bir insan düşünelim. Kuşkusuz ki böyle bir insanı kimse iyi bir komünist saymayacaktır. Bu doğaldır. Çünkü biz şimdi efen
diler için çalışmıyoruz. Kendimiz, sosyalist devletimizin efen
dileri olduk. Bizzat üretim, toplumsal üretim, devlet üretimi oldu.
Bu nedenle, eğer sekreter olsaydım, insanın temel parü görevinin ve toplumsal görevinin üretim görevi olduğunu dü
şünürdüm. Eğer bir insanın üretim faaliyeti sonuçları kıvanç verici olmaz da, diğer bütün işleri iyi olsaydı, ben onun kötü bir komünist olduğunu söylerdim.
Sizin konuşmalarınızdan, pratikte benim düşüncemi uy
guladığınızı, fakat ekonomi eylemcileri haline geldiğinizi ileri sürmesinler diye bunu açıkça söylemekten çekindiğinizi hisse
diyorum. Konuşmalarınızdan kültürlü, bilgili insanlar olduğu
nuz belli oluyor. Fakat yine de, aranızdan bir tek kişi bile üre
tim işlerini sosyalist koşullarımiZ içinde, hem de savaş zama
nında en önemli parti ve toplumsal görev, Sovyet düzenini sağlamlaştıran bir iş olarak ineelediğini söylemedi.
Ne diye Sovyet düzenini sağlamlaştıran iş, düşmanlarımı
za en büyü darbeyi indiren iş, Sovyet ülkesinin adını tüm
dün-yada sana kavuşturan iş; başka bir deyişle, neden sosyalist dü
zen derin biçimde ilke, parti sorunu olarak öne konulmasın?
Yoksa böyle bir iş komünistlerin işi, partinin işi değil midir?
Yoksa bizim üretim başarılarımız, kültürel başarılarımız, ko
münistlerin işi,. partinin işi değil midir? Sözle propaganda var da işle propaganda yok mu? Işle yapılan propaganda ve aji
tasyon daha gerçek olan şeylerdir. Bizde hemen her yerde iş
le yapılan propagandanın ve ajitasyonun en doğru sonuç veri
ci propaganda olduğundan söz edilmektedir. Işte bizim üre
timdeki başanlarımız, işle yapılan propagandadır.
Size şöyle bir örnek vereceğim: Şimdi cephede parti üye
si olmaya yaraşır olmak için en önemli koşul hangisi sayıl
maktadır? (Salondan bir ses: Kahramanlık)
Kahramanlık! Doğru! İyi savaş eylemleri! Oysa bu resmi olarak parti işi değil, öyle değil mi? Görüyorsunuz ya, insa
nın partiye girişinde kahramanlık, savaşta kendini feda etme nitelikleri değer biçmede en önemli ögelerdir.
Şimdi bir kıyaslama yapalım. Siz cephedeki en iyi askeri hareketlerin büyük bir parti işi. komünist işi olduğunu kabul ettiğinize göre, ürettiğimiz güllelerin, makinalı tüfeklerin de yine öyle, bizim ölüm kalım davamız, amaçlarımıza ulaşmak
�onusunda dolaysız savaşımız olduğunu kabul edeceksiniz.
Işin üretim yanı, bu ilk temeldir; diyebilirim ki bu, bugünkü parti işinin kutsaldan daha kutsal yanıdır. Ye siz ajitasyon ya
parken, propaganda yaparken, insanlan eğitirken bunu hep ha tırlamalısınız ...
Siz, Stalin yoldaşın raporlarından, Lenin'in eserlerinden her gelişme evresinde temel halkayı yakalamanın ne kadar önemli olduğunu biliyorsunuz. Ajitasyonda da, propaganda
da da, parti eğitim işlerinde de bu temel halkanın yakalanma
sı zorunludur. Şimdi bütün Sovyet halkının önünde duran ve asıl, yazgısını belirleyici görev nedir? Alman işgalcileriyle sa
vaşmak, Bu nedenle nerede ajitasyon yaparsanız yapın, ne iş görürseniz görün, hangi insanla konuşursanız konuşun propa
gandamız, her yerde şu asıl göreve; herkesi bütün gücüyle bu genel halk davasının gerçekleşmesine, Alman işgalcilerinin yok edilmesine yardım etmelidir.
Eğer siz parti kabinesinde ajitasyon çalışmalarına hazır
lanırsanız ve orada komünizmin bilgilerini toplarsanız; sizi zenginleştirecek, kitlelere ülkemizin bugünkü durumunu ve faşizme karşı savaşta herkesin görevini daha iyi yorumlama m
za, açıklamanıza olanak sağlayacak malzemeleri toplamanız, tarihsel benzeyişleri araştırQlanız gerekir. Bizim hayatımız dikkat çeken olaylar bakımından o kadar zengindir ki, en kü
çüğünden en büyüğüne kadar her ajitatör orada son derece zengin, açık, canlı, yürürlükte olan olaylara dolaysız olarak bağlı malzeme bulabilir.
Örneğin gazetenin dünkü· sayısını alın. Orada hükümeti
mizin TASŞ aracılığıyla Polonya sorununa ilişkin yaptığı bildi
rim vardı. Işte bu çok zengin bir malzemedir. Bildiri açık se
çik düzenlenmiş, herkes için anlaşılır bir biçimde verilmiştir.
Bu temel üzerinde çok iyi bir konuşma hazırlanabil ir. Dinleyi
cilerin dikkatini, birçok kez konuştuğumuz şey üzerine, bizim haklı savaş yaptığımız noktasına çekin. Stalin yoldaş savaşın başlagıcında, daha ilk verdiği söylevde bizim savunma savaşı, haklı savaş yaptığımızı belirtti. Şimdi ordumuz bugünkü sa
vaşta hiçbir zaman olmadığından çok daha iyi bir durumda
dır. Almanlar ise son beş yıJ içinde hiçbir zaman bugünkü ka
dar kötü durumda olmamışlardır. Bir de hükümetimizin bu zamanda Polonya'ya, Polonya halkına nasıJ yardım ettiğine bakın. Siz hu nedenle, kuşkusuz, Sovyet-Polonya tarihini iz
ler, aynı parti kahinesinde elde edebileceğiniz gerekli gerçek tarihsel malzemeleri toplayabilir ve bunlara değinebilirsiniz.
Böyle bir yöntemle insanlar uluslararası sorunları rnark
sistçe gözden geçirip anlamaya, kendi günlük parti işleri için yavaş yavaş deneyler biriktirmeye alışacaklardır.
Parti işi ne demektir? Kuşkusuz ki biz örgüt bakımından işleri dallara ayırıyor ve onlara parti1 profesyonel birlikler, ekonomik vb. işler adını veriyoruz. Bu iş dallarının her biri
nin kendi özelliği vardır.
Parti işini diğer bütün işlerden ayıran özellikler nedir?
Onun yalnızca ajitasyon, propaganda ve kelimenin dar anla
mıyla komünist eğitim ile ilgilendiğine ilişkin farklı anlayı�ı bana kalırsa çok sınırlıdır. Parti işi, eğer şöyle söylemek gere- ,
kirse, onun her işe, hatta en karmaşık teknik ve mekanik işe, parti anlayışı ruhunu, parti anlayışını sokmasından ibarettir.
Örneğin tomacı sıradan bir mekanik iş yapmaktadır. Fa
kat onun bu işi, özel bir kuruluşta belli bir ücret karşılığında, toplumsal bir anlayışa bağlanmadan yapmasıyla, bir davaya bağlı olarak yapması arasında fark vardır. Bizim tornacımız herhangi bir parçayı işlerken büyük bir davaya hizmet ettiği
ni, ülke savunması için çalıştığını, işlediği parçaların düşman
la savaşta yararlanılmak üzere cepheye gittiğini ve ne kadar iyi ürün verirse Almanlada savaşa o derece daha etkin ola
rak katıldığını bilmektedir. Demek ki o, kendisini ortak siya
sal görevlerden uzaklaştırılmış olarak değil de, ortak savaşı oluşturan halkalardan biri olarak kabul etmektedir.
Bununla ilgili olarak sizinle bir fikri daha paylaşmak isti
yorum. Bizde sık sık şu ya da bu komünistin gerçek partili ol
duğu söyleniyor. Fakat hatırlayın bakalım, bu deyim yalnızca ajitatörler ve propagandacılar için mi kullanılıyor? Gerçek partili olabilmek için yalnız ajitatör ya da propagandacı ol
mak zorunlu değildir. Başka birşeyde gereklidir ki, bu da siya
sal, toplumsal ve hatta kişisel hayatta devrimci tutumdur. Yi
ne aynı tomacıyı göz önüne alalım. Eğer o, işini genel davaya bağlar, işine bütün enerjisini, gücünü, becerikliliğini katar; bu
nunla Sovyetler ülkesini savunduğunu aniayarak ne zamanı, ne güçlükleri, ne de kimi düzensizlikleri hesaba katmazsa, işi
ne karşı parti yöntemiyle davranmış olur. Diyebilirim ki, bu yoldaş gerçek partilidir ve üretim işi, onu ortak işe bağladığı oranda parti işidir. Size geçmişten bir örnek vereceğim. O za
manlar partiye ba.�ı kişiler giriyor ve kendilerine basit teknik işler veriliyordu. Orneğin bildiri dağıtma, gizli ev tutma ya da herhangi teknik bir iş verilince partiyi birbiri adınca bırakıp gidiyorlardı. Yani böyle işlerle yetinmiyorlar, ajitatör ya da propagandacı olmak istiyorlar, kısacası siyasette parlama emeli güdüyorlardı. Oysa o zamanlar pek sıradan basit işler yapmaları .gerekiyordu ve bunlar parti işlerinde çok gerekli şeylerdi.
Sonuç olarak yoldaşlar, parti tarihinde Stalin yoldaşın Bakü'de illegal matbaa örgütlediği hatırlanmalıdır. Ne
dersi-niz; acaba Stalin yoldaş matbaayı ajitasyon-propaganda yap
makla, bildiriler yazmakla mı örgütledi? Hayır! O dönemde, polis baskısı altında bu büyük bir örgüt işiydi. Fakat aynı za
manda teknik işti; en basit işti. Çünkü pekçok sorunun, özel
likle de teknik sorunların halledilmesi gerekiyordu. Matbaa için bina bulmak, hurufat sağlamak, basılan malzemenin yayı
mını örgütlernek vb .. Söyleyin, bu parti işi midir, değil midir?
Görüyorsunuz ki, partililik ya da parti işi, işin türüne değil, onun amacına bağlıdır. 'Eğer bir iş işçi sınıfı davasına yardım etmezse yararsızdır ve partililikle ilgisi yoktur.
Şimdi söyleyin bakalım: Bizim Sovyet ülkemizde, kuru
luş, kolhaz ve dairelerde yapılan hangi iş Sovyet düzenini sağ
lamlaştırıyor? Gördüğünüz gibi, siyasal işlerde partililiği işin örgüt bakımından bölüşülmesi değil de, her toplumsal işe, üretim işine, büro işine katılan partililik saptamaktadır.
Kuşkusuz ki, bununla Marksizm-Leninizm'in öğrenilme
sini küçümsemek istemiyorum. Çünkü kim işin aslını konu
şursa o, pratik hayatta her işe karşı partilice ilişki kurmak ola
nağını sağlamaktadır.
Burada konuşan yoldaşlardan biri, zavodundaki parti ör
gütünün kalabalık olmasından dolayı bütün komünistler için parti ve toplumsal iş bulmak konusunda zor durumda bulun
duğunu söyledi. Ben bunu bir anlaşmazlık saymaktayım.
Burada partiye kabul olunduktan sonra parti bürosuna gelerek toplumsal bir iş isteyen ve kendisine propaganda bö
lümünün yöneticiliği verilen bir kaşif mühendisten söz etti
ler. Yine uzman bir mühendisin geldiği fakat artık propagan
da bölümü boş olmadığından dolayı parti örgütünün kendisi
ne nasıl bir toplumsal iş verebileceğini bilmediği söylendi.
Ben başka türlü davranır, kendisine şöyle derdim: "Bir keşif
ler bölümü örgütle, onun yönetmeni ol. Belki orada birşeyler keşfedersiniz ya da hiç bir şey bulmazsınız." Belki de aranız
dan bazı kimseler bunu parti-toplum işi saymaz, oysa ben bu
nu tam bir parti işi olarak kabul ederim. Eğer o gerçek bir ka
şifse, ona tek bir fikir yetecek ve bütün amaçları tek bir yöne yöneltecektir. Öyle ya, kendisini bundan ne diye uzaklaştıra
lım? Kendisine en uygun işi verin; bırakın buluşlarıyla uğraşa-199
cak bölümü örgütlesin. Ben bunu parti işi sayardım. Diğer mühendis eğer iyi bir ajitatör ise, varsın ajitasyon, propagan
da işlerini yürütsün. Fakat eğer buna karşı eğilimi yoksa, ken
disine en yararlı olabilecek bir iş ayarlasın.
İşte bu nedenle yeterlJ iş yok diye endişeye düşmemeniz gerekir. Kendisine inisiyatif göstermesine olanak sağlamalı, biraz aklınızı zorlamalısınız. O zaman her işin yapılması için insanların az bile geleceğini göreceksiniz.
Burada komünistlerin eğitiminden söz ettiler. Partiye ye
ni kabul edilen insanda partililik bilinci nasıl eğitilmelidir?
Bu size, yani göstereceğiniz yöne bağlıdır.
Burada bir yoldaş bir toplantıda parti ödentilerini düzen
li ödemedikleri için genç komünistlerin azarlandığından söz etti. Bu sorun hemen hemen tümüyle pratik bir sorun. Kuşku
suz ki insanlar bashayağı azarlanabilir, kendilerine disiplin
siz, kötü komünist vb. oldukları söylenebilir. Fakat bu sorun ilke olarak ele alınabilir. İnsanlara şöyle denilebilir: "Kendili
ğinizden anlarnalısınız ki parti ödentilerinizi bir iki ay gecik
tirmenizin parti için fazla bir önemi yoktur, onun kasası bun
dan zarar görmez. Partimiz artık yoksul bir parti değildir. Biz sizinle bundan dolayı ödentilerinizi geciktirdiğiniz için parti mali raporumuzu zamanında gönderemeyeceğimizden dolayı konuşmuyoruz. Olay bu da değil. Olay; parti ödentilerin izi za
manında ödememeniz, partiyi düşünmemeniz, parti görevleri
ne karşı özen göstermemeniz demektir. Parti görevlerine kar
şı böyle davranan birinin içine parti ilkeseUiği derinden işle
memiştir. Çünkü partiyi düşünen için part� ödentisinin öden
mesi bir zevktir. Böyle davranan parti ile adeta maddi bağlar kurar, onunla hirlikte yaşar."
Görüyorsunuz ya yoldaşlar, bu sorunlara karşı ben de, siz de aynı biçimde davranıyor, aynı şeyi düşünüyoruz. Fakat ben size sıradan bir eylemin nasıl siyasallaştırıldığını göster
mek isterdim. eğer olaya karşı böyle tavır alınırsa, parti öden
tisi gibi ufacık bir sorun siyasal bir sorun haline getirilebilir.
Böyle bir yöntem uygulandığında toplantıda türlü örnek
ler vermeye hatt<l belki de bunun pek o denli önemli olmadı
ğını, insanın parti uğrunda ölebileceğini, ancak ödentiyi