• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM: PRAGMATİZM

2.3. John Dewey

85 desteklenmiş doğru fikirlere(temsillere) sahip olmak pratik farkı ortaya koymaktadır, çünkü tüm gerçekliğin bilinmesi bu şekilde gerçekleşmektedir.

86 sağlayamaz; sadece önerebilirler. O hâlde önerilerin kaynakları nelerdir?

Açıkçası, birinin emrindeki geçmiş deneyim ve ilgili bilgilerin birikimidir. Eğer kişi benzer durumlarla tanıştıysa, daha önce aynı türden materyallerle, az ya da çok önerilerin kavranması ve yardımıyla gelişecektir. Ancak, birkaç benzer deneyimler olmazsa karışıklık sadece karışıklık olarak kalır. Bir çocuğun (veya bir yetişkinin) bir sorunu olduğunda bile, daha önce aynı koşullardan bazılarını içeren deneyimler olmadığı zaman onu düşünmeye teşvik etmek tamamen boşunadır (Dewey, 1933: 15-16).

O hâlde, düşünce ilk olarak problemleri ortaya koymaktadır. Bu problemler ile karşılaşıldıktan sonra geçmiş bilgi, birikim ve deneyimlerimizden yararlanarak çözüm önerileri çağrılmaktadır. Mevcut problemimize ilişkin düşüncemiz, geçmiş deneyimlerimizden kaynaklı geliştirdiğimiz çözüm denemeleridir. Bu sistemde ilerleyen bir düşünce biçimi herkes için geçerli olsa bile düşünceler doğruluk/yanlışlık, iyilik/kötülük içeriklerine aynı düzeyde sahip olamazlar. Düşüncelerin bir diğerinden daha iyi veya doğru olarak kabul edilmesini sağlayan unsur deneyimlerden elde edilen çözüm önerilerinin eleştirel bir bakış açısı ile değerlendirilmesidir. Böylece, önceki deneyimleri doğrudan mevcut probleme uygulama aşamasında şüpheli bir tutum sergilemek gerekmektedir. Düşüncenin mevcut probleme uygulanmasından önce çözüm önerisinin probleme uygunluğu açısından ön değerlendirme yapabileceği gerekli zaman tanınmalıdır. Dewey, düşünceyi farklı deney ve gözlem verileriyle destekleyebilen, bu kanıtlar sayesinde yeni çözüm önerileri geliştirebilen ve başka problemler üzerinde uygulayabilen alternatif çözüm denemeleri üretmenin önemine vurgu yapmaktadır.

Önceki deneyimi tereddütsüz mevcut problemin çözümünde kullanmak eleştirel ve şüpheci bir tutumun yokluğunu göstermektedir.

87 Birçok kişiye yargılama ve entelektüel arama kaygısı kabul edilemez;

mümkün olan en kısa sürede çözüme ulaşmak istiyorlar. Aşırı pozitif ve dogmatik bir zihin alışkanlığı geliştirirler veya şüphe koşulunu zihinsel aşağılık kanıtı olarak görürler. Bu noktada gözlem ve testler soruşturmaya dâhil edilir ve derin düşünce ile kötü düşünme farkını ortaya koyarlar. Gerçekten düşünceli olabilmek için, soruşturmaktan gelen uyarıcı şüphe durumunu sürdürmeli ve süresini uzatmalıyız, böylece bir fikrin doğrulayıcı sebepleri bulanana dek fikri kabul etmemeli veya olumlu iddialarda bulunulmamalıdır (Dewey, 1933: 16).

Düşünce üzerinde bu derece hassas bir değerlendirme yapıldıktan sonra teorik düzeyde sistemli bir araştırma yapılması gerekmektedir. Düzensiz olgular grubunun ortaya çıkardığı problemlerin çözüm önerileri uygunluk açısından soruşturulmalıdır.

Önceki deneyimlerimizden gelen önerilerin işe yararlığı ortaya koyulduktan sonra analizler yapabilmek için biraz süre tanınmalıdır. Eldeki deneyimlerimizden başka çözüm önerileri üretebiliyor ve diğer problemlere çözüm için uygunluk sağlıyorsa düşünme sistemli ve yüksek seviyede ilerlemektedir. Bu durum, sahip olunan düşüncelerin taşıdıkları (iyi veya doğru niteliği taşıması) özellikleri bakımından farklılıkları ortaya koymaktadır. Böylece, problemlerin ortaya çıkmasından itibaren deneyimlerden çağrılan çözüm önerilerine eleştirel bir şekilde yaklaşılması ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi düşüncelerin her seviyede aynı niteliksel doygunluğa sahip olmadığını göstermektedir.

Dewey’in düşünce üretirken şüpheli bir tutumla sistemli ve planlı ilerleyen süreci düşünme ve davranış birliğini sağlarken de yol göstericisidir. Düşünme edimi içerisinde düşünceyi ortaya koymak için problemlerin yaratılması, geçmiş deneyim, bilgi ve birikimlerimizden elde edilen çözüm önerilerinin eleştirel ve sistemli bir soruşturmadan sonra uygulanma aşamaları yer almaktadır. Problemlerin nihai çözümleri için bu şekilde bir sistematik düzene uyulması gerekmektedir. O hâlde, Dewey’in düşünme ve davranış

88 (teorik ve pratik) birliğin ortaya koyulması için her iki alanda da meydana gelen problemlerin çözümünde planlı ve sorgulayıcı bir düşünme yolunu (yöntemini) izlemesi gerekmektedir.

Dewey epistemolojiyi yeniden kurması için yeni bir isim bulmuş (Dewey’in dediği gibi “sorgulama teorisi”) “enstrümantalizm(araççılık)” adını verdiği bir yaklaşım getirmiştir. Bu görüşün temelinde bilgi ve deneyimlerimizi düşüncelere ve amaçlarımıza hizmet eden işlere çevirirken kullandığımız araçlar olduğudur. Bilim felsefesinde gerçekçilik ve temsil ilişkisine enstrümantalizmin uygulanışı teorilerin sadece araçsal bir görev üstlenmesi şeklindedir. Teorilerin araçsal görevi, olguların açıklanmasında kullanılan genel tanımların ortaya koyulması ve onların geçmiş deneyimlerimizden faydalanarak gerçeklik üzerinde müdahalede bulunmasıdır. Böylece, teoriler ve genel yasalar kendilerinde doğruluk taşımamaktadırlar. Teoriler gerçeklik temsilleri olarak kullanılamaz, onlar birer araçtır.

Değerlendirme

Pragmatizm temelde bahsi geçen üç filozofun yöntemlerinin ortak olduğu fakat yorumlama farklılıkları ile ayrıştıkları bir öğreti hâlini almıştır. Peirce, bir bilimsel araştırma sürecinin nasıl olması gerektiği(deney(im) ve gözlem verileriyle desteklenen ve gelişen bir süreç), bu sürecin sonunda araştırmacı topluluğunun ortak inanç ortaya koyarak doğruluğun/hakikatin ortaya konulduğu pragmatist bir epistemoloji ortaya koymaktadır. James için pragmatizm, özelde bilimlerin sorunlarını çözmek için değil kendi geliştirdiği ve davranışsal psikoloji ile temellendirdiği bilim metoduyla düşünceyi, bilimi ve inancı açıklamaktır. Dewey’in felsefesi seleflerinin pragmatizmi üzerine kurulmuş ve pragmatizmin olgun hâlidir. Düşünme ve davranış birliği sistemli bir şekilde yapılan düşünme şeklinin yalnızca bilimlerdeki problemleri çözmek için değil tüm alanlardaki problemleri çözmek için kullanılmasını öngörmektedir. Dewey’in karşılaşılan

89 bütün problemlerde izlenilecek yol olarak sistemli düşünme şeklinin benimsenmesi özünde bir eğitim sorununu da içermektedir.

Pragmatist epistemolojisinin etkileri XX. yüzyıl bilim felsefecilerinden Ian Hacking’in bilimsel gerçekçilik görüşü üzerinde gözlemlenebilmektedir. Dewey’in pragmatizm görüşünün gerçekçiliğin dünyayı düşüncede ve sözcüklerde temsil etmekten çok dünyaya müdahale şekli olduğu hususunda Hacking Dewey’e şüphesiz çok şey borçlu olduğumuzu düşünmektedir (Hacking, 2016: 86). Dewey sadece izleyici konumundaki bir epistemoloji görüşünü pragmatist epistemolojinin temel öğretileriyle çeliştiği için küçümsemektedir.28 Dewey’deki doğru olan şey, bilgi ve gerçekliğin, düşünce ve temsil şeklinde ele alınmasını yok etme çabasıydı. Hacking, felsefecilerin akıllarını deneysel bilime döndürmesi gerektiği ama onun yerine yeni takipçileri (rasyonalistler) konuşmakla övündüklerine dikkat çekmektedir (Hacking, 2016: 88).

Böylece, felsefecilerin hedeflerini deneysel bilime çevirmesi gerekirken onun yerine düşünce ve temsil(teori) temelinde gerçekliği ele almalarının gerçekliğin temsil hattında ortaya koyulmasındaki hatanın başlangıcı olduğu görüşündedir. Bilimsel realizm(gerçekçilik) XX. yüzyıla gelene dek ‘temsil’ ile ilişkili olduğu düşünülmüştür.

Ancak, bilimsel gerçekliğin müdahale ile ilişkisi altına taşınmalıdır. “Başka bir şeyi etkileyebildiğimiz ve onunla dünyaya müdahale edebildiğimiz ya da dünyanın bizi etkilemek için kullandığı şeyi gerçek saymalıyız” (Hacking, 2016: 184). Doğa biliminde yakalanan teori ve pratik kenetlenmesi modern bilimle beraber temsilin ve müdahalenin uyumlu bir tablo çizmesi sürecini izlemiştir. Ancak, Hacking tarafından temsil olarak gerçeklikle, müdahale olarak gerçeklik arasındaki uyumun felsefede yakalanamamış olması felsefenin yüzyıllardır beraberinde getirdiği bir sorun olarak görülmektedir. O

28 İng. the spectator theory of knowledge

90 hâlde, Hacking felsefesinde temsil ve müdahalenin uyumunu ortaya koymak için bilimsel realizmi ‘müdahale’ kanadında tartışarak işe başlamıştır.

91

Benzer Belgeler