• Sonuç bulunamadı

A. Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın Anayasal İşlevi

1. Avrupa Birliği’nin Hukuki Niteliği

a. Supranasyonal Hukuk Kavramı

Supranasyonal hukuk, birden fazla devletin, taraf oldukları uluslararası andlaşmalarla ortaya çıkardığı ve taraf devletlerin ulusal hukuklarından üstün olan, yani taraf devletlerin ulusal hukuk düzenlerine doğrudan etki eden hukuk sistemidir201. Diğer yandan supranasyonal hukuk, devletlerin karşılıklı olarak egemenlik yetkilerinin bir kısmını supranasyonal nitelikteki bağımsız organlara devretmesi sonucu ortaya çıkmaktadır202 . Bu bağlamda uluslararası ilişkilerdeki supranasyonal yapıların gelişimi, devletlerin ortak çıkarları için bir araya gelerek örgütlenmeye ve özellikle uluslararası işbirliği ve teknik uzmanlık gerektiren ticaret, ekonomi, çevre, insan hakları gibi alanlarda ortak çözümler aramaya başlamalarıyla mümkün olmuştur.

Devletler bu alanlarda mutlak egemenliklerinden, ortak yarar için feragat ederek supranasyonal yapıları meydana getirmişlerdir203. İlk bakışta supranasyonal yapıların devlet egemenliğini sarstığı düşünülse de, supranasyonal yapıyı oluşturan devletlerin tamamının bu durumdan eşit bir şekilde etkilenmesi ve tarafsız bir yüksek otorite tarafından her üye devletin çıkarlarının eşit şekilde gözetilmesi suparnasyonal yapıyı devletlerin lehine çevirmektedir204.

AB Hukuku açısından supranasyonal hukuk kavramı, AB’nin temelini oluşturan yasal zeminin, üye Devletlerin bazı alanlardaki egemenlik yetkilerini devretmesiyle ortaya çıkan kurucu andlaşmalarla meydana gelen ve AB’nin Anayasası

201Aslan Gündüz, Milletlerarası Hukuk, 5. Baskı, Beta Basım Yayın, 2009, İstanbul, s. 6.

202 Güneş, Avrupa Birliği Hukukuna Giriş, s. 161.

203Murat Şen, “Egemenliğin Kollektif Kullanımı: AB’nin Anayasal Yapısına Uyum Açısından Anayasamız”, Anayasa Yargısı Dergisi, Cilt 22, 2005, s. 220.

204Adem Yılmaz, “Avrupa Birliği Entegrasyonu Çerçevesinde Supranasyonalizm”, Yeni Türkiye Avrupa Birliği Özel Sayısı 1, Yıl 6, Sayı 35, 2000, s. 388.

50 olarak değerlendirilebilecek düzenlemelerden oluşması ve bu bağlamda AB’nin tüm üye Devletleri bağlayıcı tasarruflarda bulunabilmesi anlamına gelmektedir205. Ayrıca supranasyonal niteliği gereği AB’nin bütünleşmeyi sağladığı alanlarda yaptığı uluslararası andlaşmalar da üye Devletler için bağlayıcı olmaktadır206.

Supranasyonal hukuk kavramı Devletler Hukuku ile benzer özellikler taşımaktadır. Her şeyden önce supranasyonal yapıyı oluşturan andlaşmalar şeklen Devletler Hukuku andlaşmalarıdır. Bu andlaşmalarda yer alan supranasyonal hukuk normları, andlaşmaların yorumu ve uygulanması bakımından Devletler Hukuku ilkelerine tabidir207 . ABAD’ın AB hukukunu yorumlarken Devletler Hukuku ilkelerinden faydalanması ve bir uluslararası mahkeme gibi hareket ederek uluslararası uyumazlıkları çözümlemesi de bu görüşü doğrular niteliktedir208.

b. Avrupa Birliği’nin Hukuki Niteliği

Avrupa Birliği’nin hukuki niteliğine ilişkin olarak farklı yaklaşımlar bulunsa da öğretide en baskın görüş AB’nin kendine özgü (suigeneris) ve uluslarüstü bir örgüt olduğu yönündedir. Özellikle Amsterdam Andlaşması ile, AB Hukukunda ve AB’nin kurumsal yapısında, bir uluslararası kuruluşu aşan nitelikte supranasyonal özellikler ortaya çıkmıştır. Amsterdam Andlaşması’nın 7. maddesi ile AB’ye, üye Devletlere karşı müeyyide uygulama yetkisi verilmesi supranasyonal özelliklere örnek olarak gösterilebilir209.

AB için geleneksel uluslararası örgütler karşısındaki ayırıcı özelliklerini ortaya koymak amacıyla kullanılan supranasyonal kavramının genel kabul gören bir tanımı yoktur. Bir örgütün supranasyonal niteliği için genel olarak aranan ölçüt, üye Devletleri kendi iradeleri dışında da belirli bir davranışla yükümlü kılabilen bağlayıcı kararlar alabilme imkânı bulunup bulunmadığıdır. Böyle bir durum, üye Devletlerin

205 Ayşe Işıl Karakaş, Avrupa Topluluğu Hukuk Düzeni ve Ulus Devlet Egemenliği, Der Yayınları, İstanbul, 1993, s. 22-23.

206 H. Ertan ERCAN, “Avrupa Topluluklarında Supranasyonalite”, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, Cilt 12, Sayı: 96, 1988, s. 40.

207 Aras, s. 562.

208 Yüksel İnan, Sertaç Başreren, “Avrupa Toplulukları Adalet Divanının Yargı Yetkisi”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 19, Sayı 3, 1986, s. 100.

209 Arsava, Amsterdam Anlaşmasının Avrupa Birliği Hukukuna Katkıları, s. 31.

51 hiçbirinin veya bazılarının temsil edilmediği bir bağımsız bir karar organı ya da üye Devletlerin hepsinin temsil edildiği ve oy çokluğu ile karar alınabilen organların oluşturulmasıyla mümkündür. AB her iki duruma da sahip görünmektedir. Zira bağımsız organlar olan Komisyon ve ABAD, üye Devletleri ve hatta kişileri yükümlü kılacak kararlar alabilmektedirler210. AB’nin kurucu andlaşmalarında öngörülen ölçüde egemenlik yetkisine sahip olan AB organları ve AB personeli, üye Devletlerin kontrolü dışında bağımsız bir şekilde çalışarak görevlerini yerine getirmektedirler211.

Ne bir devlet ne de uluslararası bir örgüt olan AB, kendisine özgü bir anayasallığa sahiptir. AB’nin bu niteliği avantajlarla birlikte sorunları da beraberinde getirmektedir. Anayasal meşruiyette bir devlet meşruiyetini anayasadan almaktadır.

Uluslararası örgütler ise üye devletlerin iradeleri ile yaptıkları işlemlerle kurulmaktadırlar. AB’nin meşruiyeti bu iki meşruiyet modeline de uygun görünmemektedir212. Zira supranasyonalite, hem uluslararası alanda devlet eşitliğine, hem de devlet egemenliği ilkesine ters düşen bir olgudur213. Ayrıca AB, yetki yetkisi (Kompetenz-Kompetenz214) tarzında gerçek bir egemenlik gücüne sahip değildir215. Dolayısıyla kendi yetki alanını belirleyemez.

Diğer yandan AB Hukuku, AB’nin kuruluş amaçlarını karşılamada yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle ulusal ve Uluslararası Hukuktan farklı ve özgün bir yapıya sahip olarak, üye Devletlerin hukuk düzenleri ile iç içe geçmiş durumda ve karşılıklı etkileşim halindedir216.

214 Kompetenz-Kompetenz esasen Tahkim Hukukuna ait bir ilkedir. Bu ilke bir tahkim mahkemesinin kendi yetkisine ilişkin olarak kesin karar verebilmesini ifade eder. Başka bir deyişle Kompetenz-Kompetenz ilkesi gereği, bir tahkim mahkemesinin kendi yetkisi hakkında verdiği karar kesindir ve taraflar bu karara karşı itiraz edemezler. Ancak Kompetenz-Kompetenz kavramı, doktrinde bazı yazarlar tarafından Avrupa Birliği’nin mühasır yetki alanını belirleme yetkisine sahip olmadığını ifade etmek için de kullanılmaktadır. Bu bağlamda Kompetenz-Kompetenz kavramı, yetki belirleme yetkisini ifade etmektedir. Kompetenz-Kompetenz ilkesi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz: Emre Esen, “Uluslararası Tahkime Tabi Bir Uyuşmazlığın Devlet Mahkemelerine Götürülmesi Halinde Tahkim Anlaşmasının Geçerliliğine İlişkin İtirazların İncelenmesi ve Kompetenz-Kompetenz Prensibi”. Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi - Prof. Dr. Ata Sakmar’a Armağan, Sayı 1, 2011, s. 359.

215Ahmet M. Güneş, “Bir Uluslararası Hukuk Süjesi Olarak Avrupa Birliği”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Yıl 5, Sayı 19, 2014, s. 137.

216 Selim Kaneti, “Avrupa Topluluğu Hukukunun Üstünlüğü Karşısında Türkiye Anayasası”, Anayasa Yargısı Dergisi, Cilt 7, 1990, s. 131

52 Doktrinde AB’nin federal sistemlere benzer yönleri olduğu da öne sürülmektedir. AB hukuk sisteminde güç ulusüstü, ulusal ve yerel kurumlar arasında paylaşılmakta, karar alma süreçlerinde katmanlı bir usul izlenmektedir. Federal sistemlere benzer şekilde AB Hukuku ve ulusal hukuktan oluşan iki yapılı bir hukuk sistemi mevcuttur217. Diğer yandan AB’nin henüz bir anayasaya sahip olmaması, gerçek anlamda bir federal yasama ve yürütme organına sahip olmaması ve üye Devletlerin AB’den ayrılma haklarının bulunması, AB’yi federalizmden uzaklaştıran unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır218. Ayrıca federal sistemlerde federal yapıyı oluşturan devletler uluslararası alanda hukuk süjesi değildirler. AB’de ise üye Devletlerin uluslararası süjeliği devam etmektedir219.

Sonuç olarak Avrupa Birliği geleneksel anlamda devletler birliğinin ötesine geçse de henüz bir Devletin egemenliği gücüne ulaşamamıştır. Bu anlamda AB ne federal bir devlet, ne de uluslararası bir örgüttür220. Kendine özgü yapısıyla uluslarüstü bir Devletler Birliği olarak varlığını sürdürmektedir221.