• Sonuç bulunamadı

BULUNMAYAN DEVLET HAKLARI

2.4. Doğu Akdeniz’de Bölge Devletlerinin Enerji Politikaları

2.5.1. Avrupa Birliği

Dünya genelinde enerji tüketiminin nedenlerine bakıldığında yoğum nüfus artışına paralel bir kullanım görülmektedir. Bu durum Avrupa Birliği için söz konusu değildir. Avrupa ülkelerinde enerji kullanımının artış göstermesinin en büyük sebebi refah seviyesinde meydana gelen artışlar olarak görülmektedir. Avrupa Birliği, 27 üye devletin oluşturduğu 500 milyondan fazla nüfusu ile ulus üstü bir yapıdır. Gelişmiş sanayi ve endüstriyel hareketlilik, şehirleşme ve gelişmişlik sonucu dünya enerji tüketiminin % 15’i oranında bir paya sahiptir. Petrol ve doğal gaz rezervi bakımından oldukça kıt kaynaklara sahip olan bu yapı enerji bağımlısı konumundadır. Fosil enerji yakıtları noktasında toplam enerji kaynak kullanımının %60’ını oluşturmaktadır.

1951 Paris Anlaşması ile Avrupa Kömür Çelik Topluluğu kurulmuştur. Bu anlaşma ile birlikte Avrupa Birliği oluşmaya başlamıştır. Paris Anlaşması neticesinde Avrupa’nın enerji rotası oluşturulmuştur. Avrupa Birliği’nin enerji politikalarının temelinde bireycilik bulunmaktadır. Avrupa Birliği vatandaşlarının en ucuz enerji kullanımı sağlamak amacıyla politikalarını oluşturmaktadır. Bu temel politikanın etrafında şekillenen stratejik çalışmalar ile Avrupa birliği enerji yönlü adımlarını atmaktadır. Enerji arz güvenliği, enerjinin sürekliliği, ithalata dayalı enerji talebinin azaltılması ve iç piyasada ikame yoluyla enerji politikaları şekillenmektedir (CANDAN, 2003).

AB’nin enerji görünümü ve geliştirdiği politikaların yansımasında dışa bağımlı ve yoğun ithalata dayalı enerji tüketimi yüksek ülke konumundadır. Bu sebepledir ki 1973 petrol krizinden hemen sonra Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)

45 ve 1974 yılında Uluslararası Enerji Ajansı (EIA) kurulmuştur. 1974 yılında meydana gelen yeni petrol krizi ile birlikte enerji arz güvenliği tehlikeye girmiş ve yeni önlemlerin alınması gerekliliği ortaya çıkmıştır (EGE & ÖZ, 2004). 2004 yılında Ukrayna – Rusya krizi ile başlayan süreç enerji arz güvenliğini tehlikeye atmış ve yeni enerji tedarik ağı bulma gereksinimi doğurmuştur. Alternatif enerji kaynaklarına yönelim AB’nin zaruri durumdan çıkarmış olduğu bir harita olsa da sonuç itibari ile uzun dönemde atılması gereken bir adım olarak nitelendirilmektedir.

AB’nin uzun dönemde etkin bir enerji ticareti yapabileceği ülkeler arasında ilk başta partner olarak gördüğü ülke Rusya Federasyonudur. Bu durumu siyasi bir koz olarak gören Rusya, enerji kartını AB üzerinde siyasi ve diplomatik ilişkilerde kullanmaktan geri durmamaktadır. Rusya ile olan sancılı enerji ticaretinin sıkıntılarını minimize edebilmek adına üye ülkelerin, üye olmayan ülkeler ile yapmış olduğu ticari faaliyetlerine kota getirmektedir (BAYRAÇ, 2009). Genişleyici bir politika içerisinde bulunan AB’nin yeni katılan ülkelerin enerji üretim kapasitelerini arttırarak kopuk ve küçük olan enerji piyasalarının birleşmesi ile çözüm yolları aramaktadır.

Eurostat verileri ışığında Avrupa Birliği; Rusya, OPEC ve Norveç’e enerji konusunda bağımlı durumdadır. Doğal gazda dışa bağımlılık oranı %60 iken, petrol kaleminde bu oran %80’dir. Enerji tedarikçi ülkelerin bulunduğu coğrafyalarda meydana gelen siyasi karmaşa, Rusya’nın enerji kaynaklarını siyasi ve ekonomik bir enstrüman olarak görerek yaptırım yolu ile Avrupa’ya sorunlar oluşturması ve gelişen dünya sisteminde rekabetin artması ile enerji arz güvenliği kritik boyutlara ulaşmıştır (KAZANCI, 2015).

AB üye ülkeleri dünya enerji piyasasındaki dalgalanmaların ekonomik tahribi, Rusya’nın tutumu ve enerji arz güvenliği kapsamında çeşitli politikalar üretmektedir.

Amaç güvenli tedarik imkânı yaratmaktır. Çoklu boru hattı projeleri üreterek Avrasya tedarik zinciri amaçlanmaktadır. Orta Asya ve Hazar enerji kaynaklarının Avrupa’ya taşınmasını sağlamak amacı ile bölgedeki ülkeler üzerinde ekonomik ve siyasi kazanımlar elde etme politikası mevcuttur. Bu kapsamda Sovyetler Birliği’nden kopan Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi devletlere eğitim, sağlık, ulaşım, teknolojik ve sanayi alanında gelişimi teşvik etmek amacı ile hibeler verilerek bölge devletleri üzerinde ekonomik ve siyasi kontrol mekanizması oluşturulmuştur. Bölge üzerinde

46 meydana gelen siyasi ve askeri çatışmalarda ara buluculuk görevi üslenerek hami rolü üstlenilmiştir.

Enerji arz güvenliği ile ilgili yeni çözüm yolları arayan Avrupa Birliği 2004 yılında GKRY’nin birliğe katılması ile bu konuda alternatif çözüm arayışlarının içerisine bir yenisini daha eklemişlerdir. Farklı tedarik kanalları konusunda arayış içerisinde olan birliğin Doğu Akdeniz sularında bulunan yüksek hidrokarbon rezervleri bölge üzerinde etkin politika izlemesine neden olmuştur. Uluslararası ölçekteki petrol şirketlerini bünyesinde bulunduran Avrupa Birliği bölgedeki sondaj çalışmalarının yürütülmesinde önemli paya sahiptir. Bölgesel anlamda ekonomik ve teknolojik olarak geri kalmış ülkeleri barındıran Doğu Akdeniz böylesi bir güce ihtiyaç duymaktadır. GKRY’nin, Mısır ve İsrail’in etkin politikası sonucunda siyasi ve ekonomik anlamda bölgesel anlamda kendisine seçimlerini kolaylaştıracak, adımlarını daha realist atacak alanlar oluşturmaktadır.

Yüksek oranda enerji gereksiniminden kaynaklı büyük bir ithalat hacmine sahip olan Avrupa Birliği aynı zamanda Doğu Akdeniz için büyük bir pazar konumundadır. Bu sebeptir ki GKRY – Türkiye, Yunanistan – Türkiye problemlerinde taraf olmaktadır. Ayrıca Kıbrıs sorunu, Libya iç savaşı, Mısır askeri darbesinde yine kriz çözüm merkezi olma görevi üslenmiştir. Enerji arz güvenliği konusunda AB üye ülkesi olan Yunanistan ile Avrupa’ya boru hattı ile enerjinin taşınabilmesi planlanmaktadır. Bu minvalde enerji arz güvenliği adı altında Türkiye ve KKTC’nin uluslararası deniz hukuku sözleşmesinden doğan hakları görmezden gelinmektedir.

Şekil 12: Avrupa’ya Götürülmesi Planlanan Hidrokarbon Rezervlerinin Güzergâhı.

Kaynak:(www.enerjigunlugu.net, 2019)

47 2.5.2. Rusya Federasyonu

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra 1991 yılında kurulan Rusya Federasyonu’nun dış ticaret kalemlerinden en önemlisi enerji ihracatıdır. Serbest piyasa ekonomisine geçiş döneminde GSMH’nın erimesi ile enflasyon meydana gelmiştir. Böylesi bir ekonomik durumdan kurtulan Rusya’nın en büyük silahı hidrokarbon rezervleri olmuştur. 2000’li yıllara gelindiğinde petrol talebinde meydana gelen artış Rus ekonomisine olumlu yansımış ve dünya siyasetinde süper güç olma hayalleri yeşermiştir.

Rus ekonomisinin bel kemiğini oluşturan hidrokarbon ihracatı olması sebebi ile petrol ve doğal gaz fiyatlarında meydana gelecek düşüşler Rus ekonomisini derinden etkileyecektir. Bu sebeptir ki ihracata konu olan ülkeler ile yapılacak anlaşmalar uzun vadeli tercih edilmektedir. Teknoloji ve sanayi anlamında gelişen ülkelerin enerjiye olan ihtiyaçlarında meydana gelen artışlar Rusya için yeni pazarlar oluşturmaktadır. Bu noktada Rusya, pazarlara ulaşabilmek adına enerji tedarik noktaları ve boru hatları ile ihracatını kuvvetlendirme çabası içerisindedir. Rusya menşeli Gazprom şirketi devletçi bir politika sonucu SSCB’den ayrılmış olan Doğu Avrupa ülkelerinin enerji ihtiyacının %35’lik bölümünü elinde bulundurmaktadır (BİLGİN, 2005).

Şekil 13: Rusya Federasyonu’nun Avrupa İle Enerji Ticaretine Konu Olan Boru Hatları.

Kaynak:(www.enerjigunlugu.net, 2019) (DONAT)

ABD Enerji Enformasyon Birimi (EAİ) rakamlarına göre, 2014 yılı dünya genelinde 697 trilyon metreküp doğal gaz rezervi bulunmaktadır. Bu rezervlerin 168

48 trilyon m3’ü Rusya’dadır. Bir başka ifadeyle dünya doğal gaz rezervi bakımından ¼ oranında bir kaynak bulunmaktadır. Bu ölçekte var olan rezerv miktarı siyasi, ekonomik ve politik anlamda Rusya’ya büyük bir kazanım getirmektedir. Dünya petrol ticaretlerinde meydana gelecek artış veya azalışlar Rusya’nın ekonomik göstergelerinde büyük kazanç veya kayıplara neden olacaktır.

Petrol ve doğal gaz kaynaklarının bu denli spekülasyonlara açık bir piyasa haline gelmesi ile birlikte Rusya Federasyonu hidrokarbon rezervi bulunan ülkeler ile yakın ilişkiler geliştirmek ve bu coğrafyalar üzerinde askeri ve siyasi varlığını göstermek adına politikalar gerçekleştirmektedir. ABD’nin Basra Körfezi ve Orta Doğu üzerinde kurduğu siyasi baskıya herhangi bir etkin karşılık veremeyen Rusya, Suriye ve Doğu Akdeniz politikasını daha kalıcı stratejiler üzerine inşa etme çabası içerisindedir. Bu minvalde Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumaya yönelik Kremlin’in geliştirdiği politika ile Rusya askeri anlamda Suriye topraklarında bulunmaktadır. Güney Suriye üzerinde askeri üsler bulunduran Rusya, Suriye’nin Lazkiye Limanı üzerinden sıcak denizlere inme politikasını fiili olarak gerçekleştirmiş durumundadır.

Rusya Federasyonu’nun Orta Doğu ve Doğu Akdeniz üzerindeki politikası petrol ve doğal gaz pazarını kaybetmemek için önlemler alacağı bir alan olarak görmektedir. AB ve Uzak Doğu coğrafyasına ihraç ettiği rezervlerinin kesintiye uğramaması için kendi menfaatlerine uygun zemin hazırlama içerisindedir.

Benzer Belgeler