• Sonuç bulunamadı

Austin’in Söz Edimleri Kuramının Değerlendirilmesi ve Austin’in Dışdünya/Dünya Betimlemesi:

AUSTİN’İN SÖZ EDİMLERİ KURAM

1.5 Austin’in Söz Edimleri Kuramının Değerlendirilmesi ve Austin’in Dışdünya/Dünya Betimlemesi:

Austin’in söz edimleri kuramının en önemli noktası anlamın yeniden çözümlenmesidir: Anlam sözcük ve cümlelerle karşılıklı bir bağ içinde dilbilimsel uylaşım içinde betimlenmektedir. Konuşan kişi dinleyen kişiye kendi niyetini aktarmak için bir şey söylemektedir; bunu da dille yapmaktadır. Anlam bu ilişkiler içinde edim (eylem) kavramıyla varolmaktadır. Austin’in söz edimlerinde anlam indirgemesi yapılmamaktadır. İndirgemeci yaklaşımlarda anlam karmaşıklığı anlamın ifade edildiği cümle bir başka şeye indirgenerek cümlenin anlamı açıklanmaya çalışılmaktadır. Russell mantıksal/matematiksel model kullanarak, cümlenin anlamını o cümlenin karşılık geldiği bir olguya indirgemektedir. Altınörs Dil Felsefesine Giriş adlı kitabında Russell’ın görüşlerini şu şekilde açıklar:

Russell, bir röportaj bağlamında mantıksal atomculuğu şöyle özetlemektedir: “Mantıksal atomist ne demektir? –Şu demektir bence: Ele aldığımız bir konunun özüne varmak için tutulacak yol, çözümlemedir. Her şeyi çözümleye çözümleye öyle bir yere gelirsiniz ki, orada artık çözümlenemez şeyler çıkar karşımıza. İşte bunlar, mantıksal atomlardır. Bunlara mantıksal atomlar diyorum, çünkü artık onlar madde değildir. Bunlara nesneleri meydana getiren idea (kalıplar) diyebiliriz” (Altınörs, 2003: s. 118–119).

Russell’ın bu görüşlerini daha da katı bir şekilde uygulayanlar da mantıkçı pozitivistlerdir. Altınörs bunu da şöyle ifade eder:

Mantıkçı pozitivistlere göre, felsefe bir bilim olmadığından dolayı felsefeciden sentetik bilgiler ortaya koyması beklenemez. Olgusal bilgilerin ötesinde ise, felsefe için daima “metafizik” gibi bir tehlike söz konusudur. Felsefenin sağın bir bilgisel etkinlik olabilmesi metafizikten uzak durmasına bağlıdır; zira metafiziğin cümleleri boş-anlamlıdır. Mantıkçı pozitivistler böylece felsefenin işlevini, bilimlere karışmış “sahte-önermeler (pseudo- propositions)”i ayıklamak ve dolayısıyla metafiziği önlemek üzere yürütülecek dilsel çözümleme olarak tanımlamaktadır. Başka bir biçimde söylendiğinde, felsefeye, metafiziğe yol açan dilin yanlış kullanılmasına karşı bir dil eleştirisi olma ödevi yüklenmektedir (Altınörs, 2003: s. 123–124) .

Austin’in ise söz edimleri kuramında açıklamaya çalıştığı noktalar şöyledir: Konuşucu edimsel bir cümleyi sözceleyerek, belli bir konuşma durumunu ifade eder:

(1) İsabet koşulunda gösterildiği gibi belli bir uylaşım vardır. (2) Belli kişiler ve koşullar söz konusudur.

(3) Konuşucu edimini belli bir durumda yapar. (4) Dinleyici belli bazı tepkiler verir.

(5) Konuşucunun önceden belirlenmiş düşünceleri, duyguları veya niyetleri söz konusudur.

(6) Konuşucu gelecekte belli bir görevi yerine getirmeyi vaat etmiştir. Bütün bu edimler isabetlilik koşulu gerçekleştiğinde belli bir anlam ifade etmektedirler.

Austin’in söz edimleri kuramının anlam kavramını bir başka şekilde betimlemeye çalıştığı söylenmişti. Ona göre anlam sadece cümleler ve durumlar arasındaki uylaşımsal ilişkilerden oluşmamaktadır. Austin anlamı açıklamak için edimsöz edimini işin içine katmaktadır –ki edimsöz edimlerinin dilbilimsel uylaşım, edimin yerine getirilmesi, konuşucunun niyeti gibi durumların bir araya gelmesiyle oluştuğu gözönüne alındığında, anlamın bu bağlamda betimlenmesi doğru bir yaklaşımdır. Dilbilimde anlam daha çok göstergenin gösterilen yönüyle ele alınmaktadır. Anlambilimde ise dilbilimsel uylaşımlar cümlenin durumla karşılıklı ilişkisi ele alınarak açıklanmaya çalışılmaktadır. Pragmatikte14 iletişim bağlamında anlam kavramı ele alınmakta, ancak dilbilimsel araçlar göz ardı edilebilmektedir.

14 Söz eylem kuramı temelde insanların dille ne yaptığı ve dilin işlevleri ile ilgilendiği için

edimbilimin ya da söylem çözümlemesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Sarıçoban A. ve Hişmanoğlu M., Türkçedeki Buyrum Tümcelerinin Edimbilimi Üzerine, www.tomer.ankara.edu.tr/dildergileri/123/31- 48,pdf (11.04.2010)

16

Austin Söylemek ve Yapmak adlı çalışmasının hemen başında “bir bildirimin işinin, yalnızca, bir durumu betimlemek, ya da bir olguyu bildirmek olabileceğini ve bunu da ya doğru ya yanlış bir biçimde yapması gerektiğini” (Austin, 2009: s. 1) kabul eden savı eleştirmiş ve dilin birçok kullanımı olduğunu ortaya koyan bir sınıflandırma yapmıştır. Aynı şekilde Wittgenstein Felsefi Soruşturmalar adlı kitabında “bir sözcüğün anlamı, onun dildeki kulanımıdır” (Wittgenstein, 2006: s. 35) diyerek, dilin bir tasarım sistemi olmaktan çok, onun çeşitli sosyal eylemlerin ifadesi olan bir araç olduğunu ileri sürmüştür. Ömer Naci Soykan Felsefe ve Dil: Wittgenstein Üstüne Bir Araştırma adlı çalışmasında, Wittgenstein’ın bu sözünü şu şekilde açıklar: “Şimdi artık sözcüğün anlamı, onun kullanımı olarak anlaşılır; günlük dil esas alınır; dil oyunu, aile benzerlikleri, uzlaşım, yaşam biçimi gibi temel kavramlar öne çıkar. Artık dil ile gerçeklik arasında bir uyum aranmaz; tersine böyle bir şey metafizik olarak nitelenir” (Soykan, 2006: s. 95). Bu bağlamda, Wittgenstein bir bakıma dilbilimsel anlam kuram (semantics) ile edimbilim (pragmatics) arasındaki ayrımın ne kadar gerekli olduğunu belirlemeye çalışmıştır. Başka bir deyişle, cümlelerin ne anlama geldiğini, konuşan kişinin bu cümleleri kullanarak ne demek istediğini belirleyerek anlayabiliriz. Bu ayrımın ortaya konulabilmesi için söz edimlerinin yapısının ve niyetlilik kavramlarının belirlenmesi gerekmektedir.

Austin’in söz edimleri kuramı15 hepsini bir anlamda birleştirmekte (anlamın üç önemli noktası birleştirilmektedir: Dilbilimsel uylaşım, dil kullanımı ve niyet) ve bu bağlamda genel bir iletişim kuramı olarak karşımıza çıkmaktadır. Austin’e göre anlamı açıklamak demek, sözcelenen cümlenin iletişim ortamında ne demek olduğu ya da cümleyi sözceleyen kişinin ne demek istediği şeklinde değildir. Ona göre, anlam dilin bir başka soyut seviyesinin öne çıkarılmasıyla açıklanabilir. Bu noktada Tarski’nin örneği önemlidir: “<Kar beyazdır> ancak ve ancak kar beyaz ise doğrudur”.

Bu örnekteki “ancak ve ancak kar beyaz ise doğrudur” ifadesi dilin soyut kullanımına bir örnektir. Başka bir deyişle üst-dil’dir (metadil). Tarski’ye göre nesne-dili ve dilüstü kavramlarını kullanarak, örneğin, doğruluk kavramı cümleye uygulanmak istendiğinde nesne-dili yerine dilüstü kavramının geçtiğini ve artık yeni bir nesne-dili olduğunu söyler. Bu nedenle de doğru kavramını tanımlamak için yeni bir dilüstü dile ihtiyaç olduğunu, başka bir ifadeyle daha yüksek seviyede bir dilüstü dile gereksinim duyulduğunu ifade eder. Tarski’ye göre dillerin hiyerarşisine de bu şekilde ulaşılır.16

Austin’in söz edimleri kuramına göre dil (ya da dilbilimsel uylaşımlar) dil dizgelerinin dışında kalan şeyleri belirlemektedir. Bu bağlamda Austin’in asıl yaptığı şey bir çeşit anlam çözümlemesi ve dilin kategorilerinin belirlenmesidir. Jean Brun Aristoteles ve Lise adlı kitabında kategorileri şöyle açıklar:

16

Bkz. Tarski, Alfred. “The Semantic Conception of Truth”, Philosophy and Phenomenological Research, V, 1994, New York (pp. 597–598)

Hem kavram benzerliği hem ad benzerliği eşanlamlılık oluşturur. Aristoteles bu eşanlamlı sözcüklerin en basit ve en genel olanına kategori der. Kategoriler Varlığın en genel türleridir, bunlar öznelere uygulanamaz, oysa, düşünme biçimiyle ya da nitelik uygulanabilir ama bu kategoriler bireylerde gerçekten ortak olan bir unsuru yansıtırlar. (Brun, 2008: s. 41-42)

Bu bağlamda, Aristoteles’in kategorileri yalnızca varlığın değil, aynı zamanda düşünmenin ve dilin de kategorileridir, Kant’ta ise kategoriler anlama yetisinin kategorileriydi. Austin de dilin kategorilerini ortaya koyarak bir anlamda dünyayı (dışdünyayı) söz edimlerinin sınıflandırmasından yola çıkarak betimlemeye çalışmaktadır.

Austin “bir şeyi bildiğimi söylediğimde diğerlerine S’nin P olduğunu söylemeye yetkili olduğunu iletmekteyim derken” (Austin, 1979: s. 99) aslında sözcelenen tüm sözcelerin doğal olarak edimsel olduğunu ifade etmektedir. Austin söz edimleri kuramıyla üç kaynağa katkıda bulunmayı amaçlamaktadır: Sözlük, hukuk ve psikoloji. Araç olarak bu kaynakları kullanma yoluyla varmak istediği nokta, çok sayıdaki ifadenin anlamlarıyla, yine sayılamayacak kadar çok olan edimin anlaşılması ve sınıflandırılmasıdır.17

17

II. BÖLÜM