• Sonuç bulunamadı

MATERYAL-METOD

Gtafik 1. Astımlı çocukların babalarının meslek dağılımı.

GRUP EV HANIMI MEMUR İŞÇİ SERBEST

MESLEK n % n % n % n % ASTIM 41 82 5 10 2 4 2 4 DİYABET 42 84 4 8 3 6 1 2 ÜSYE 39 78 5 10 4 8 1 2 SAĞLIKL I 39 78 6 12 4 8 1 2

Tablo 7 Çalışma grubundaki annelerin mesleklerinin dağılımını göstermektedir.

Çalışma grupları annelerin mesleğine göre istatiksel olarak değerlendirildiğinde anlamlı farklılık tespit edilmedi (p>0,05).Astımlı çocukların annelerinin % 82’sinin ev hanımı olduğu, %10’unun memur olduğu , %4’ünün işçi olduğu, %2’sinin serbest meslekle uğraştığı saptanmıştır.

Serbest Meslek İşsiz İşçi Memur Emekli %54 %2 2 %14 %8 %2

Grafik 2 Astımlı çocukların annelerinin meslek dağılımı.

GRUP

OKUMA YAZMA

BİLMİYOR OKURYAZAR İLK OKULMEZUNU ORTAOKUL MEZUNU LİSE MEZUNU YÜKSEK OKUL MEZUNU TOPLAM n n n n n n n ASTIM 2 6 10 11 15 6 50 DİYABET 4 7 10 13 13 3 50 ÜSYE 2 5 9 10 17 7 50 SAĞLIKL I 1 3 6 15 17 8 50 TOPLAM 9 21 35 49 62 24 200

Tablo 8 Çalışma grubundaki babaların eğitim durumlarını

göstermektedir.

Çalışma grupları babaların eğitim durumlarına göre istatiksel olarak değerlendirildiğinde anlamlı farklılık tespit edilmedi (p>0,05).Astımlı çocukların babalarının % 4’ünün okur yazar olmadığı, %12’sinin sadece okur yazar olduğu, %20’sinin ilk okul mezunu olduğu , %22’sinin orta okul mezunu olduğu, %30’unun lise mezunu olduğu, %12 sinin yüksek okul mezunu olduğu saptanmıştır.

GRUP

OKUMA YAZMA

BİLMİYOR OKURYAZAR İLK OKULMEZUNU ORTA OKUL MEZUN U LİSE MEZUN U YÜKSEK OKUL MEZUN U TOPLAM n n n n n n n ASTIM 13 3 16 6 7 5 50 DİYABET 12 5 15 7 7 4 50 ÜSYE 12 3 14 6 8 5 50 SAĞLIKL I 12 3 14 6 9 6 50 TOPLAM 49 14 59 27 31 20 200

Tablo 9 Çalışma grubundaki annelerin eğitim durumlarını göstermektedir. Ev Hanımı Serbest Meslek İşçi Memur %82 %10 %4 %4

Çalışma grupları annelerin eğitim durumlarına göre istatiksel olarak değerlendirildiğinde anlamlı farklılık tespit edilmedi (p>0,05).Astımlı çocukların annelerinin % 26’sının okur yazar olmadığı, %6’sının sadece okur yazar olduğuu, %32’sinin ilk okul mezunu olduğu , %12’sinin orta okul mezunu olduğu, %14’ünün lise mezunu olduğu, %10’ unun yüksek okul mezunu olduğu saptanmıştır.

GRUP 20-29 YAŞ n % n30-39 YAŞ % n40-49 YAŞ % YAŞ ≥ 50 n % ASTIM 1 2 25 50 20 4 0 4 8 DİYABET 0 0 28 56 18 3 6 4 8 ÜSYE 3 6 27 54 16 3 2 4 8 SAĞLIKLI 3 6 24 48 19 3 8 4 8

Tablo 10 Çalışma grubundaki babaların yaş dağılımını

göstermektedir.

Çalışma grupları babaların yaşlarına göre istatiksel olarak değerlendirildiğinde anlamlı farklılık tespit edilmedi (p>0,05).Astımlı çocukların babalarının % 2’si 20-29 yaş arlığında, %50’si 30-39 yaş aralığında, %40’ı 40-49 yaş aralığında, %8’inin 50 yaş veya daha üstünde olduğu saptanmıştır.

GRUP 20-29 YAŞ 30-39 YAŞ 40-49 YAŞ YAŞ ≥ 50

n % n % n % n % ASTIM 5 10 35 70 9 18 1 2 DİYABET 6 12 34 68 8 16 2 4 ÜSYE 6 12 32 64 11 22 1 2 SAĞLIKLI 5 10 32 64 11 22 2 4

Çalışma grupları annelerin yaşlarına göre istatiksel olarak değerlendirildiğinde anlamlı farklılık tespit edilmedi (p>0,05).Astımlı çocukların annelerinin % 10’u 20-29 yaş arlığında, %70’i 30-39 yaş aralığında , %18’i 40-49 yaş aralığında , %2’si 50 yaş veya daha üstünde olduğu saptanmıştır.

GRUP ÇOK

KÖTÜ KÖTÜ ORTA İYİ İYİ ÇOK n % n % n % n % n % ASTIM 2 4 8 16 10 2 0 21 42 8 16 DİYABET 3 6 8 1 6 10 20 21 42 8 16 ÜSYE 2 4 7 1 4 8 16 23 46 10 20 SAĞLIK LI 1 2 8 16 10 20 21 42 10 20

Tablo 12 Çalışma grubundaki ailelerin evlilik dayanışma kalitesini göstermektedir.

Çalışma grupları ailelerin evlilik dayanışma kalitesine göre istatiksel olarak değerlendirildiğinde anlamlı farklılık tespit edilmedi (p>0,05).Astımlı çocukların ailelerinin evlilik dayanışma kalitesine bakıldığında %4’ünün çok kötü, %16’sının kötü, %20’sinin orta, %42’sinin iyi, %16’sının çok iyi olduğu saptanmıştır. GRUP 0- 500TL ÇOK KÖTÜ 500- 1000 TL KÖTÜ 1000- 2000 TL ORTA 2000- 4000TL İYİ ≥4000 TL ÇOK İYİ n % n % n % n % n % ASTIM 1 1 22 10 20 16 32 13 26 0 0 DİYABET 9 18 10 20 18 36 10 20 3 6 ÜSYE 1 1 22 9 18 18 36 7 14 5 10

SAĞLIKLI 1

0 20 10 20 13 26 12 24 5 10

Tablo 13 Çalışma grubundaki ailelerin aylık gelirlerini göstermektedir.

Çalışma grupları ailelerin aylık gelirlerine göre istatiksel olarak değerlendirildiğinde anlamlı farklılık tespit edilmedi (p>0,05).Astımlı çocukların ailelerinin aylık gelirlerine bakıldığında %22’sinin çok kötü, %20’sinin kötü, %32’sinin orta, %26’sının iyi olduğu saptanmıştır.

Grafik 3. Astımlı çocukların ailelerinin gelir durumuna göre dağılımı.

GRUP HİÇ

KULLANMAM ARADASIRADA

KULLANIRIM HERGÜN KULLANIRIM n % n % n % ASTIM 29 58 10 20 11 22 DİYABET 30 60 8 16 12 24 ÜSYE 27 54 12 24 11 22 SAĞLIKLI 27 54 11 22 12 24

Tablo 14 Çalışma grubundaki annlerin sigara kullanımını göstermektedir.

Çalışma grupları annlerin sigara kullanımına göre istatiksel olarak değerlendirildiğinde anlamlı farklılık tespit edilmedi (p>0,05).Astımlı çocukların annelerinin sigara kullanımına bakıldığında %58’sinin hiç sigara kullanmadığı,

Orta Kötü Çok Kötü İyi %32 %26 %22 %20

%20’sinin ara sıra kullandiği, %22’sinin ise her gün kullanmakta olduğu saptanmıştır.

Tablo 15

Çalışma grubundaki annlerin alkol kullanımını göstermektedir.

Çalışma grupları annlerin alkol kullanımına göre istatiksel olarak değerlendirildiğinde astımlı çocukların anneleri ile diyabet çocukların anneleri arasında anlamlı farklılık tespit edilmez iken (p>0,05), astımlı çocukların anneleri ile üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocukların anneleri arasında istatiksel olarak fark tespit edildi(p>0,049) yine Astımlı çocukların anneleri ile sağlıklı çocukların anneleri arasında istatiksel olarak fark tespit edildi(p>0,048).

Tablo 16 Çalışma grubundaki annlerin depresyon puanını göstermektedir.

Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeğine göre yapılan değerlendirmede astımlı çocukların annelerinin %52 ‘sinde, diyabet çocukların annelerinin %50’sinde, üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocukların annelerinin %28’inde, sağlıklı

GRUP ALKOL KULLANMA M ALKOL KULLANIRI M n % n % ASTIM 49 98 1 2 DİYABET 50 100 0 0 ÜSYE 46 92 4 8 SAĞLIK LI 46 92 4 8

GRUP Depresyon puanı

> 7 Depresyon puanı≤ 7 p n % n % >0.05 ASTIM 26 52 24 48 DİYABET 25 50 25 50 ÜSYE 14 28 36 72 =0,002 SAĞLIKLI 11 22 39 78

çocukların annelerinin %22’sinde depresyon puanı 7’nin üstünde (anlamlı) çıkmıştır. Çalışma grupları annelerin depresyon puanına göre istatiksel olarak değerlendirildiğinde astımlı çocukların anneleri ile diyabet çocukların anneleri arasında anlamlı farklılık tespit edilmez iken (p>0,05), astımlı çocukların anneleri ile üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocukların anneleri ve sağlıklı çocukların anneleri arasında istatiksel olarak fark tespit edildi(p=0,002).

Tablo 17 Çalışma grubundaki annlerin anksiyete puanını göstermektedir.

Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeğine göre yapılan değerlendirmede astımlı çocukların annelerinin %46 ‘sında, diyabet çocukların annelerinin %44’ünde, üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocukların annelerinin %26’sında, sağlıklı çocukların annelerinin %24’ünde anksiyetye puanı 10’un üstünde (anlamlı) çıkmıştır. Çalışma grupları annelerin anksiyete puanına göre istatiksel olarak değerlendirildiğinde astımlı çocukların anneleri ile diyabet çocukların anneleri arasında anlamlı farklılık tespit edilmez iken (p>0,05), astımlı çocukların anneleri ile üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocukların anneleri ve sağlıklı çocukların anneleri arasında istatiksel olarak fark tespit edildi(p=0,031).

Astımlı çocukların ikametgah yerleri incelendiğinde 12’si(%24) köyde, 13’ü (%26) ilçede, 25’i (%50) şehirde yaşadığı görülmüştür.Astımlı çocukların %50 sinin sağlık kontrollerine, takiplerine düzenli gelmediği saptanmıştır. Astımlı çocukların 1. dereceden akrabalarında benzer hastalık oranı %28 bulunmuştur.

GRUP Anksiyete puanı >

10 Anksiyete puanı ≤10 p n % n % >0.05 ASTIM 23 46 27 54 DİYABET 22 44 28 56 ÜSYE 13 26 37 74 =0.03 1 SAĞLIKLI 12 24 38 76

Grafik 4. Astımlı çocukların ikhametgah durumuna göre dağılımı.

Astımlı çocukların annelerinin akraba ilişkileri yönünden incelendiğinde %2’lik kısmın akraba ilişkisinin çok kötü, %4’nün kötü, %22’sinin orta, %62’sinin iyi, %10’unun çok iyi olduğu saptanmıştır.Yine astımlı çocukların anneleri arkadaş ilişkileri yönünden incelendiğinde %10’luk kısmın arkadaş ilişkisinin orta, %80’inin iyi, %10’unun çok iyi olduğu saptanmıştır.

Grafik 5. Astımlı çocukların annelerinin akraba ilişkisine göre dağılımı.

Kardeş Sayısı n % 0 3 6 1 13 26 2 13 26 3 9 18 4 9 18 5 1 2 Şehir Köy İlçe %50 %26 %24 Orta Kötü Çok Kötü İyi %62 %22 %10 %4 %2 Çok İyi

7 1 2

11 1 2

Toplam 50 100

Tablo 18 Astımlı çocukların kardeş sayılarını göstermektedir.

Tablo 19 Çalışma grubundaki çocukların Anksiyete puanı

Çocuklar için Sürekli Kaygı Envantörü(ÇSKE) uygulanarak yapılan çalışmada astımlı çocukların %48’inde sağlıklı çocukların ise %18’ inde anksiyete puanı≥30’ olup astımlı çocukların kaygı düzeyleri sağlıklı çocukların kaygı düzeylerinden yüksek saptandı(p=0,001). Astımlı çocukların anksiyete skoru ortalama 34,1±7,9 iken sağlıklı çocukların anksiyete skoru ortalama 28,1±5,43 bulundu.

Tablo 20 Çalışma grubundaki çocukların Depresyon puanı

Çocuklar için Depresyon Ölçeği (ÇDÖ) uygulanarak yapılan çalışmada astımlı çocukların %40’ında sağlıklı çocukların ise %22’sinde depresyon puanı≥19’ olup

GRUP Anksiyete puanı ≥

30 Anksiyete puanı <30 p

n % n %

0,001

ASTIM 24 48 26 52

SAĞLIKLI 9 18 41 82

GRUP Depresyon puanı ≥

19 Depresyon puanı< 19 p

n % n %

0,001

ASTIM 20 40 30 60

astımlı çocukların depresyon düzeyleri sağlıklı çocukların depresyon düzeylerinden yüksek saptandı(p=0,001). Astımlı çocukların depresyon skoru ortalama 20,5±5,93 iken sağlıklı çocukların depresyon skoru ortalama 16,7±3,84 bulundu.

Yaptığımız çalışmada astımlı çocukların annelerinin anksiyete puanı üzerine sosyal güvencenin (p=0,0029), takip düzeninin (p=0,001) , 1. derece akrabada benzer hastalık olmasının (p=0,003), ikhmetgah edilen yerin (p=0,001), evlilik dayanışma kalitesinin (p<0,001), ekonomik durumun (p<0,001) etkili olduğu istatiksel olarak saptanmıştır. Bunun aksine annenin sigara ve alkol alışkanlığının, çocuğunun cinsiyetinin, 1. derece yakınlarında mental motor rahatsızlığın olmasının, kardeş sayısının, anne baba mesleğinin, anne baba eğitiminin, anne baba yaşının, çocuktaki anksiyete düzeyinin istatiksel olarak annenin anksiyete puanı üzerine etkili olmadığı bulunmuştur(p>0,05).

Astımlı çocukların annelerinin depresyon puanı üzerine ise sosyal güvencenin (p=0,0023), takip düzeninin (p=0,001), 1.derece akrabada benzer hastalık olmasının (p=0,011), ikhmetgah edilen yerin (p=0,001), evlilik dayanışma kalitesinin (p=0,001), ekonomik durumun (p<0,001), kardeş sayısının(p0,003) etkili olduğu istatiksel olarak saptanmıştır. Bunun aksine annenin sigara ve alkol alışkanlığının, çocuğunun cinsiyetinin, 1. derece yakınlarında mental motor rahatsızlığın, anne baba mesleğinin, anne baba eğitiminin, anne baba yaşının, çocuktaki depresyon düzeyinin istatiksel olarak annenin depresyon puanı üzerine etkili olmadığı bulunmuş (p>0,05).

TARTIŞMA

İnsanlık tarihinin başlangıcından beri çocuk; anne ve babanın en değerli varlığı olarak gözetilmiş, korunmuş, sevilmiş ve en iyi şekilde büyütülmeye çalışılmıştır. Ailenin en küçük bireyi olan çocuklara, toplumların geleceği gözüyle bakılmış, çocukların sağlık ve eğitim sorunlarıyla ilgilenilmeye özen gösterilmiştir. Günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerde, çocuklara daha fazla değer verilmekte olup, sağlık ve eğitim konularında anne ve babalar kadar devlet de çocuğa sahip çıkmaktadır. Sağlıklı olmak yaşamın sürdürülmesinde temel unsurdur. Sağlıklı olmayan bir çocuğa sahip yetişkinlere en iyi yaşam koşulları sağlansa da, bu olanaklardan yararlanmaları mümkün olmayabilir (97). Bunun en etkin sebebi hastalığın ailenin üzerinde yarattığı psikolojik travmadır.

Fiziksel hastalık, yaşam krizidir. Kişinin fizyolojik ve psikolojik bütünlüğüne karşı tehdit oluşturur. Bu durum, birey bir çocuk ise psikolojik kaygılar yaratarak ebeveynleri daha çok etkiler. Ebeveynler bu durumun ne kadar süreceği ve çocuklarının normal yaşamına ne zaman geri döneceği ile ilgili kaygılar duyar. Bu sorunun cevabı bir kaç gün, hafta ya da ay ise, çoğunlukla daha tolere edilebilir ve katlanılabilir bir durum olarak algılanır. Sınırlı olan ve iyileşme ile sonuçlanan hastalıklara “akut hastalıklar” denir. Kronik hastalıklar 3 ay ya da daha fazla sürmesi beklenen, uzun vadeli hastalıklardır(98).

Bronşiyal astım, çeşitli uyaranların etkisi ile erken aşırı duyarlılık reaksiyonu sonucu bronşlarda meydana gelen ağır bronkospazm, mukoid sekresyon, dispne, öksürük, balgam çıkarma, hırıltılı solunum, solunum yollarının ödem ve enflamasyonu ile birlikte nöbetler halinde seyreden kronik bir hastalıktır. Astım kronik bir hastalık olduğundan çocuklar sık sık hastaneye getirilmekte ve bazen de yatırılarak tedavi edilmeleri gerekmektedir.

Çocuklar kendi özbakımlarını gerçekleştiremezler. Bu nedenle onların bakımlarından ebeveynler, özellikle de anne sorumludur (99,100).Bundan dolayı çocuğun bakımından birebir sorumlu olan anne için çocuğun hastaneye yatırılması, tehlikeli görünen bir durumdur ve duruma bağlı bir kaygıyı oluşturur. Eğer çocuğun durumu bilinmiyorsa kaygı düzeyi daha yüksek olur. Aşırı kaygı halinde ebeveynlerin algılama alanları daralır, ebeveynlik rollerinde değişiklikler yaşanır. Kaygı seviyesi yüksek ebeveynler çocuklarının bakımına katılmakta ve sağlık ekibi ile işbirliği yapmakta güçlük yaşayabilirler. Bunun sonucunda yaşamın erken dönemlerinde gerçekleşmesi beklenen ebeveyn çocuk ilişkisinin gelişimi gecikebilir (101, 102, 103)

Kronik hastalığı olan çocuğa sahip olan anne ve babalar, çocuklarının bakımı ve idaresi için farklı taleplerle karşı karşıyadır. Çocuğun kronik durumu, ailenin yaşamına etki eder ve yeni duruma uyum sağlamayı zorunlu kılar. Ülkemizde, kültürel yapımız gereği kronik hastalığı olan çocukların durumları ile özellikle anneler daha yakından ilgilenmekte, daha fazla sorumluluk almaktadır. Bu durum, annelerin diğer aile bireylerine yeterince zaman ayıramamalarına ve sorunlar yaşamalarına neden olmaktadır. Kronik hastalığı olan çocuklar bütün aileye yük getirmekle birlikte,

anneler bu hastalıklardan daha fazla etkilenmektedir. Burdan yola çıkarak bizim çalışmamızda anneler üzerinde yapılmıştır.

Çocukların sahip olduğu kronik hastalıkların, aile üzerindeki etkilerini araştıran çalışmalar anneler üzerine yoğunlanmıştır. Bu annelerin, sağlıklı çocuklara sahip annelere göre daha depresif ve nörotik olduğundan söz edilmektedir (104).

Koninjnenberg ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmalarda, kronik hastalığı olan çocukları olan ebeveynlerin psikopatolojilerini araştırdıkları çalışmada , kronik ağrı çeken 132 çocuğun anne ve babalarının katıldıkları çalışma sonucunda, anne babalarda düşük düzeyde bazı psikopatolojilere rastlanmıştır(105).

Kronik hastalığı olan çocuğa sahip annelerde somatik yakınmalar, depresyon ve anksiyete bozukluğu gibi ruhsal sorunların engelli çocuğa sahip olmayan annelere göre daha sık görüldüğü bildirilmektedir (106, 107, 108).

Ebeveynlerde gözlenen kaygının nedenleri şunları içerir:

1-Çocuğun iyileşmesine ilişkin endişelerinin olması.

2-Hastane ortamının yabancı olması, tanımadıkları korkutucu araçlarla karşılaşmaları.

3-Çocuğun bakımında sağlık ekibi üyelerine göre kendilerini daha önemsiz hissetmeleri.

4-Çocuğun hastalığı nedeniyle suçluluk duymaları 5-Evdeki diğer aile üyeleri için endişe etmeleri. 6-Mali endişeler (102, 109, 110)

Çocuğun kronik hastalığının ailede ilişkilerin bozulmasına, yüksek düzeyde boşanma oranlarına, aile içinde çelişkili tutum ve davranışlara neden olduğu belirtilmektedir. (111).

Kyngas (1998), çocuğun kronik durumunun, tüm aile üyeleri için stresli olduğunu belirtmiştir. Bu durum, aile atmosferi ve aile üyelerinin birbirleri ile olan ilişkisini olumsuz etkilemektedir. Bizim yaptığımız çalışmada da Astımlı çocukların ailelerinin evlilik dayanışma kalitesine bakıldığında %4’ünün çok kötü, %16’sının kötü, %20’sinin orta, %42’sinin iyi, %16’sının çok iyi olduğu saptanmıştır(112).

Kronik hastalığa sahip çocukların ailelerinin karşı karşıya kaldığı sorunların arasında gerginlik, ekonomik stres, kısıtlanmış sosyalizasyon, iletişim zorlukları gibi durumlar gelmektedir (113). Kronik seyirli bir hastalık olduğu için astımı olan çocuklarda ve ailelerinde bazı psikososyal sorunlarla da karşılaşılır (114).

Hasta çocuğa sahip ailelerde annelerin babalara göre daha fazla stres yaşadıkları, bunun anne rolünün sorumluluğunun fazla olmasından kaynaklandığı savunulmaktadır (115,116).

Brown ve South’un (117) yaptıkları çalışmada küçük yaşta çocuğa sahip anne babaların daha büyük yaşta çocuğu olan anne babalara göre daha fazla çaba sarf ettikleri, buna bağlı olarak da daha stresli oldukları bildirilmektedir. Bizim yaptığımız çalışmada ise annelerin anksiyete ve depresyon düzeylerine çocukların yaşlarının etkisiz olduğu saptandı.

Literatürde ebeveyn yaşı küçüldükçe anksiyete seviyesinde artma olabileceği bildirilmektedir (118). Çocuğun sorumluluğunu alma ve bakımı ile ilgilenme konularında deneyimsizliğin yaşça küçük ebeveynlerin anksiyetelerini artırabileceği düşünülebilir. Yaşça büyük olan anne - babalar çocuk bakımı konusunda daha tecrübeli olacaklarından anksiyete seviyeleri daha düşük olabilir.

Bizim çalışmamızda ise anne-babaların yaş grupları ile anksiyete ve depresyon puanları yönünden anlamlı bir fark görülmemiştir ve bu bulgumuz Arıkan ve ark.’nın(119) yaptıkları araştırmanın bulguları ile benzerdir.

Yaşam süresinin uzaması ile birlikte; hasta çocuk ve ailesi hastalığın getirdiği psiko - sosyal etkilere daha uzun süre maruz kalmaktadırlar (120).

Kadınlar ev içinde ve dışında ve bazen de çok zorlayıcı olan durumlarla uğraşmak zorundadır(121). Çalışmamızda kronik hasta çocukların annelerinde değerlendirme yapıldığından bulunan yüksek depresyon oranlarında kadın popülasyon göz önüne alınmalıdır.

Kayahan (2003) ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada 15- 49 yaş arası kadınlarda depresyon prevalansı %25.8 olarak bulunmuştur (122).

Bizim çalışmamızda kronik hastalık olan astım ve diyabete sahip olan çocukların annelerinde bulduğumuz oranlar bu çalışmanın sonuçlarından daha yüksekti. Yine

yaptığımız çalışmada akut bir hastalığa sahip olan üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocukların annelerinde ve sağlıklı çocukların annelerinde bulduğumuz depresyon sıklığı ise Kayahan (2003) ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmayla uyumlu çıkmıştır.

Birçok çalışma da gösteriyor ki ailede bir hastanın ya da engelli çocuğun bulunması ebeveynlerde stres ve depresyona neden olmaktadır (123,124). Anneler hasta çocukların bakımında genellikle aktif roller üstlenirler ve hatta bunun için sevdikleri aktivitelerden ya da işlerinden vazgeçebilirler. Bu yüzden babalara göre daha fazla stres altındadırlar ve depresyon riskleri de daha yüksektir (125).

Bizim yaptığımız çalışmada astımlı çocukların birinci dereceden yakınlarında benzer hastalık olması annedeki depresyon ve kaygı düzeylerini arttırdığı saptanmıştır. Araştırmacıların çoğu, kronik hastalıklı çocuğu olan annelerde depresyon prevelansının yüksek olduğunu belirlemişlerse de, literatürde annenin, çocuğun hastalığına ilişkin tepkilerde geniş ölçüde farklılıklardan söz edilmektedir. Bu farklılıklar annenin kendi aile öyküsüne, geçmişteki krizli durumlarla baş etme yöntemlerine, çocukla ilgili geleceğe yönelik umutlarına, şimdiki aile ve evlilik durumuna ve sosyal destek sistemlerinin varlığına bağlıdır (126).

Rudolph ve arkadaşları(2003) konuşma bozukluğu olan çocukların annelerinde yaptıkları çalışmada depresyon sıklığını normal popülasyondan yüksek olarak saptamışlar fakat anksiyete değerlendirmelerinde normal popülasyondan anlamlı fark tespit etmemişlerdir (127).

Astımlı çocukların annelerinde depresyon yaygın olarak görülmektedir (128,129). Bu durum astım tedavisine uyumu olumsuz yönde etkilemekte, astımlı çocuğun hastane acil bölümlerine başvuru sayısını artırmakta ve astımlı çocuklarda hastalık morbiditesinin daha yüksek olmasına neden olmaktadır (129, 130, 131).

Yılmaz (2008) ve arkadaşlarının ebeveynlerin uyku kalitesi ve psikolojik iylik hallerini saptamak amacıyla yaptığı çalışmada kistik fibrozis ve astımlı çocukların annelerinin depresyon ve anksiyete düzeylerini, kontrol grubu olan sağlıklı çocukların annelerinin anksiyete ve depresyon düzeyine göre daha yüksek saptamıştır (132).

Potoczek (2006) ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada ağır astımlı hastaların %70’inde panik bozukluk %35’inde depresyon saptanmış olup depresyon ve panik bozukluğunda astım şiddetini arttırdığı ve aile yapısında bozulmaya sebeb olduğu sartanmıştır (133).

Yüksel (2007) ve arkadaşlarının astım tanısı ile izlenen 3-16 yaş arasındaki 75 (40 erkek, 35 kız) astımlı hastanın ve 4-15 yaş arasındaki 46 (31 erkek, 15 kız) sağlıklı çocuğun annesi’ ne Hastane Anksiyete Depresyon Ölçeği (HADÖ-Hospital Anxiety Depression Measure) uygulanarak yapılan çalışmasında astımlı çocukların annelerinde kontrol grubuna göre artmış anksiyete ve depresyon düzeyi saptamıştır (134).

Bizim çalışmamızda ise astımlı ve diyabetli çocukların annelerinde depresyon ve anksiyete düzeyi sağlıklı ve üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocukların annelerine göre daha yüksek ve istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Bu çocuklardaki tekrarlayan hastane yatışları, sürekli ilaç kullanımı, tekrarlayan genel durum bozuklukları, poliklinik ziyaret sayısının fazla olması ve annelerin hastane ortamında daha uzun süre geçirmek zorunda olmasından kaynaklanabilir.

N. Akçakaya (2003) ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada hafif orta ve şiddetli astım olan çocukların anneleri ve sağlıklı çocukların anneleri depresyon ve anksiyete acısından karsılaştırıldığında astım şiddeti ve maternal anksiyete skorları arasında anlamlı bir fark bulunmazken hastalığın şiddeti ile depresyon skoru arasında korelasyon gösterilmiştir (135).

Sökmen ve arkadaşlarının (1995) kronik ve ölümcül hastalığa sahip çocukların ebeveynlerinin psikolojik durumlarını değerlendirmek için yaptığı çalışmada kronik hastalığı olan çocukların ebeveynlerinin depresyon ve anksiyete skorları sağlıklı çocukların ebeveynlerinden daha yüksek bulunmuştur(136)

Depresyon daha çok orta yaş hastalığıdır. Majör depresyon orta yaş ve 45 yaş altında daha sık görülür. Jorm’ un 2000 yılında ki bir çalışmasına göre, daha öncesinde var olan yaygın kanının aksine, depresyon yaslılarda daha fazla görülmektedir. ilerleyen yaşla birlikte hastalarda izlenen depresif belirtilerin artmasına rağmen, majör depresyon sıklığı artmamaktadır (137). Bizim yaptığımız çalışmada annelerin

depresyon ve anksiyete düzeyleri ile anne yaşları arasında anlamlı ilişki ve istatistiksel fark saptanmadı.

Bruce ve Takeuchi 1991’de yoksul kişilerde depresyon oranının iki kat daha fazla olduğunu, Rothschild ise 1999 yılındaki çalışmasında depresyonun kentlerde, işsizlerde 3 kat, yoksullarda 2 kat daha fazla olduğunu belirtmişlerdir (138).

Bizim yaptığımız çalışmada da annelerin depresyon ve anksiyete düzeyleri ile ailenin ekonomik durumu arasında anlamlı ilişki saptandı ve istatistiksel fark görüldü.

Astım emasyonel ve psikolojik bir hastalık olmamasına rağmen , güçlü emasyonlar bazen astımı ağırlaştırabilir ve hastalığın seyrini değiştirebilir(139). Astımlı hastalarda anksiyete ve depresyon tanısı ve tedavisi morbiditeyi azaltır ve hastaların hayat kalitesini düzeltir(140)

Janson (1994) ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada astımlı olanlarla kontrol grubu arasında depresyon, anksiyete bakımından fark saptamamışlardır(141).

Mrazek (1992) ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada ciddi astmatik çocuklarda daha yüksek prevalansda anksiyete ve depresyon görüldüğünü saptamışlardır(142).

Rubin (1993) yaptığı çalışmada astım ve depresyonun birlikte sık görüldüğü,