• Sonuç bulunamadı

Artık Sesli Tutum Almanın Zamanıdır

8 Temmuz 2012 Biliniyor 2 Temmuz 1993 yılında Sivasta Pir Sultanı anma et-kinliklerine katılan 33 aydın insan ateşlerde yakıldı. Bir inancın men-suplarına bir kez daha katliam uygulandı, bugünkü AKP”yi iktidar yapan binlerce yobaz çılgınca Türkiye’nin aydınlık yüzü aydınlarımıza saldırdı. Bu yobazların avukatlığını yapanlar bugünkü AKP de millet-vikilidir. Devletin kolluk kuvvetleri bu kıyıma seyirci kaldı. Bugün bu davadan yargılananlar zaman aşımından yararlandırılarak hapisten kurtarıldılar. Bu kanlı katliamın emrini vereler ise hiçbir zaman yar-gılanmadılar.

2 Temmuz Türkiye”de bir dönüm noktasıdır. Aleviler için yoko-luş veya kendi küllerinden yeniden dirilişin vesilesi olmuştur. Aleviler atıldıkları ateşin küllerinden adeta yeniden dirildiler. Geçen 19 yıl-lık süreçte Aleviler ortak ülkemizin hemen her yerinde örgütlendiler, ibadet evlerimiz Cemevlerini açtılar. Bu duruma seyirci kalmayan zalimler iktidarı elbette boş durmadı. Bu ilerici Alevi örgütlenmesini boşa çıkarmak için geçmiştede de iktidarın beşinci kolu gibi çalışan bazı sözde Alevi önderini harekete geçirdi, onlara paralar aktararak, önüne geçemediği Alevi örgütlenmesinin içine sızarak amacına ulaş-maya çalıştı. Alevilerin ilerici hareketlerle ve Kürt Özgürlük Hareketi ile buluşmaması için türlü oyunlar sergilediler. Bugün de aynı oyunlar oynanmaya devam ediliyor.

Aleviler Cemevleri ibadethane statüsüne kavuşmalı dediğinde, durumu Diyanete Soruyorlar, diyanet ise İslamda Cami’den başka ibadethane yoktur diyor. Aleviler de İslamdır dolayısıyla ibadetlerini Camide yapmalıdır deniliyor. Oysa herkes biliyor ki, Aleviler bugüne kadar ne Camide ibadet yaptılar, ne Hacca gittiler ne de Namaz kıldı-lar. Ama bugün dayatılan budur. Aleviler diyanetin bu açıklamalarına hadi ordan demelidir. Sen kim oluyorsun da benim adıma açıklama yapıyorsun demelidir.

Sultan olma hayaliyle yaşayan Erdoğan açıktan herkese tek tip-lileşmeyi dayatıyor. Alevi örgütleri zorunlu din dersleri

kaldırılma-lıdır, Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılmakaldırılma-lıdır, devlet her inanca eşit mesafede durmalıdır dediğinde dünkü iktidarlar ile, bugünün iktidarı-nın tutumu hep aynı, bunlar yetmezmiş gibi bugün bir de tüm okullar İmam Hatiplileştiriliyor. Türk Başbakanı Recep efendi Kürt halkı ile Özgürlük Hareketinin arasını açma amacıyla “PKK Zerdüşttür, BDP Zerdüşttür, KCK Zerdüşttür” diyor. Oysa kendisi de Zerdüştün yolunu şaşırmış çocuğudur. Zerdüşt kötü ise onun yolunu şaşırmış çocukları daha da kötüdür. Erdoğanın bu tür söylemleri artık sıradan hale geldi.

Buna karşı tepkinin oldukça sert olması gerekiyor.

Biliniyor Kürtler zorla İslamlaştırılmadan önce ateşi ve güne-şi kutsayan Zerdüşti inançta idiler. Nitekim bugün hala tüm Kürtler kendilerini ateşin ve güneşin çocukları, Kürdistanı da ateş ve güneş ülkesi olarak adlandırlar. Yani İslam öncesi geçmişlerinden gururla bahsederler.

Kaldı ki, Ezdai ve Kızılbaş Kürtler tüm baskı ve kıyımlara kar-şın eski inançlarını korumak için büyük bedeller ödeyerek bugüne ka-dar inançlarını sürdürmüştür ve sürdürmektedir. Erdoğanın kabul-lenemediği işte budur. Tüm Kürtlerin Müslümanlaştırılması gerekir, tüm Türkmen Alevilerinin müslümanlaştırılması gerekir. Yani amaç tek millet, tek devlet, tek bayrak olmanın da ötesinde şimdi birde tek inançtır. Bırakalım Türkiye sınırlarını, artık bölgemizdede AKP ikti-darının amacı, Sünni İslam dışında bir inancın kalmamasıdır. Bun-dan dolayıdır ki, Suriye ile savaşın eşiğine gelmiştir. İran ile köprüleri atmak üzeredir. Suriye’de Nusayri kökenli ESAD’ın iktidarını kabul-lenememektedir. Onun diktatörlüğünü bahane ederek asıl amacını gizlemektedir. Amaç Aleviliğin bu ülkede de kıyım ile baskı ile yok edilmesidir.

Suriye Baas partisinin iktidarı elbette bir dikta iktidarıdır. An-cak asla tek başına bir Alevi iktidarı değildir. Bir koalisyondur. Dev-letin en büyük kurumlarının birçoğunun başında da Sünni kökenliler bulunmaktadır. Ülkede binlerce Cami bulunmasına karşın resmi Alevi ibadethaneleri yoktur. Ama Esad ailesi Alevi kökenlidir diye iktida-rı da Alevilerin sürdürdüğü yalanı ile nufusunun ezici çoğunluğunu oluşturan Sünni kitleler harekete geçirilmeye çalışılıyor. Suriye Müs-lüman Kardeşler örgütünün dini önderleri yayınladıkları fetvalarla

“Alevilerin kadınlarının ırzına geçmek, mallarına el koymak ve

leri öldürmek helaldir” diyorlar ve iktidara geldiklerinde “tüm Alevi-leri öldüreceğiz” demekten çekinmiyorlar. İşte bugünün Türk iktidarı böylelerini destekliyor.

Gelelim Türkiye ye, Alevi hareketi içten çökertilmeye çalışılıyor.

Cem Vakfı ve benzeri devlet güdümlü yapılanmalar vasıtasıyla Cem evlerimiz minaresiz camilere çevriliyor. Alevilerin Camilere gitmeye-ceklerini bildikleri için cem evlerimiz camileştiriliyor. Alevilik salt Ali severliğe indirgenerek özünden uzaklaştırılıyor. Oysa Aleviliğin kök-leri Arap yarımadasında değil üzerinde yaşadığımız Mezopotamya ve Anadoludadır.

Bizi köklerimizden koparmak istiyorlar buna müsade etmemiz bekleniyor. İlk işimiz içimize sızmış sahte Alevi Fetullahçıları bir bir teşhir ederek söküp atmaktır. İkinci işimiz Kızılbaş Kürt Aleviliğini, Zaza Aleviliği, Dersim Aleviliği diye adlandırarak, Kürtlükle Aleviliği birbirinden ayırmaya çalışan sözde radikal, özde ise inkarcı ve bölücü içimize sızdırılmış beşinci kol faaliyetlerini de teşhir ve tecrit etmektir.

Bu her iki tutum sahibi güçlerin tek amacı Aleviliği Kürtlükten kopararak düşmana teslim etmektir. Sözde ne söylenirse söylensin, bu gruplara inanan insanlar ne kadar temiz olursa olsun, sonuçta yapı-lan kendi aslını inkardır. Aslını inkar edenler ise haramzadedir.

Yazının başlığında söyledik artık sesli tutum almanın zamanı-dır. İçinde yaşadığımız coğrafyada Alevilik Kürdi bir inançtır. Alevi-likle Kürtlüğü birbirinden ayırmak isteyen her girişim, kendisine ilerici diyen güçlerce anında teşhir ve tecrit edilmelidir. Alevinin Zazası da Kurmancı da bir ve aynıdır. İnancımızın adı Rea Heq olarak adlandı-rılan Kürt Kızılbaşlığıdır. Bu inanç elbette içinde yaşadığı coğrafyanın inançlarının renklerini de içinde barındırmaktadır. Tıpkı öteki inançlar gibi. Ancak bu özellik inancımızın kendi başına bağımsız bir inanç ol-duğu gerçeğini değiştirmez. Artık Takiye yapma zorunluluğumuz bu-lunmuyor, ibadetimizi gizli evlerde değil aleni olarak Cemevlerimizde yapıyoruz. İnanç kimliğimizi gururla haykırmak bizim de hakkımız.

Bugünün egemenleri Aleviliği kendi istemleri olan bir Ali sever-lik olarak kabul ediyorlar ve bize de böyle kabul ettirmeye çalışıyorlar.

Yine Kürtlüğü de, kendi istedikleri Kürtlük olarak tanıyorlar. Aslında

onlar hiçbir ötekileştirilmiş toplumsal kesimin varlığını kabul etmek istemiyorlar. Eğer bugün birçok şeyi kabul etmek zorunda kalmışlarsa bu onların değiştiklerine yorumlanmamalıdır. Bu büyük bedeller öde-nerek sürdürülen Kürt Özgürlük hareketinin yarattığı kazanımlardır aslında. Bu gerçeği göz ardı eden her yaklaşım eksik ve dolayısıyla yanlış yaklaşımdı.

Devletin en korktuğu şey, Aleviler ile Kürt Özgürlük hareketi-nin büyük buluşmasıdır. Çünkü böylesi bir buluşma zalimler iktidarı-nın sonunu getirebilir. Öyleyse bizim de ısrarla bu büyük buluşmayı sağlamaya çalışmak artık asli görevimiz olmalıdır. Türkiye devrimci demokratik hareketi, Kürt Özgürlük Hareketi ve Aslını inkar etmeyen Alevi Hareketi ortak bir çatıda buluştuğunda, tayyibin 2023 hayalini onun için bir kabusa çevirebiliriz. Öyleyse haydi hep birlikte önce evi-mizin önünü temizlemeye, sonra da kucaklaşmaya diyelim.

Alevi Asilimasyonunun Son Halkası