• Sonuç bulunamadı

Arnavut Komünist Rejiminde Önemli Bir Ateist Propaganda Aracı

BÖLÜM 1: KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE

1.2. Komünist Rejim Döneminde Arnavutluk’ta Din

1.2.2.2. Arnavut Komünist Rejiminde Önemli Bir Ateist Propaganda Aracı

Arnavutluk’ta Totaliter Rejim Döneminde ateist propaganda da basının rolü son derce kritikti. Atesit propaganda denildiğindekomünist dönem süresinceArnavutluk’un ateist bir devlet olduğunun ve tüm dini kuralların yasak, zararlı ve tehlikeli olduğunun halka sürekli olarak aktarılmasını anlıyoruz.Propaganda, tarafsız olmayan ve bir kitleyi etkilemek için kullanılan kışkırtıcı, ideolojik bilgiler yığınının tek yanlı aktarımı olarak anlaşılabilir.

Arnavut totaliter rejiminde, komünist basının ateist propagandada olağanüstü bir rolü vardı. Totaliter Arnavutluk'taki medya, totaliter devletin hizmetine girmişti. Medya, yalnızca partininideolojik ve politik ilkelerine uygun haber, bilgi ve verileri iletirdi. Komünist sistemin ateist propagandası, Arnavutluk'taki proletarya diktatörlüğünün kurulması için özel bir önem taşıyordu. Bunun için medya şüphesiz kendi özel rolünü oynadı. (Paja, 2015: 238)Arnavut Komünist Partisi, Marksist-Leninist bir parti olarak, insanı sadece yaşam biçiminde değil, aynı zamanda psikolojik olarak da değiştirmeye çalıştı.Artan Fuga, komünist dönemde halkın basını okumasının üç ana şekliolduğunu gösteriyor:

İlk okuma biçimi olan kollektif okuma, okuryazarlık eksikliği nedeniyle okuma yazması olan eğitimli bazı kişilerin yayınları diğerlerine okumasıydı. Fuga’ya göre basını

26

okumanın ikinci yolu şuydu: Sabahları basında her gün günün haberlerini geleneksel okuma ritüeli olan radyo ajanslarını dinleyerek okumak.Basınınkomünist totaliter dönemde okunmasının üçüncü yolu şuydu: Basın yayın araçlarınıbelli kamusal yerlerde okumak. Bölgenin belirli tarım kooperatifleri veya kurumlarının yanı sıra tren istasyonlarında, otobüslerde, hastanelerde veya diğer kamusal alanlarda günün baskısı yayınlanmıştır. Ayrıca Arnavut totaliter basınında, genel olarak medyanın yanı sıra eğitim ve kültür gibi diğer sektörler partinin propagandasının ayrılmaz bir parçası olarak görülüyor (Fuga, 2010: 80).

Basının ve totaliter medyanın gündemi, komünist iktidarın devlet propagandası tarafından belirlenirdi. Artan Fuga'ya göre: Komünist medyada isyanlar sansürlenirdi. Kolektif sıkıntılar ve başkaldırılar sansürleniyordu. Kişisel bazı meseleler sansürlenirdi. Suçlar sansürlenirdi. Hapishanelerde ve toplama kamplarında yaşam şartları sansürlenirdi (Fuga, 2010: 126-127).Ülkenin basını devletin elindeydi, muhalefete izin verilmedi, tartışma tehlikeli görülüyor ve diyalog ölüyordu, yavaş yavaş bunun yerini uzun konuşmalar ve monoton monologlar aldı.(Repishti, 2004: 111).

Propaganda "psikolojik savaş" ın bir parçasıdır; ama terör daha çok böyledir. Terör, psikolojik amaçlarına ulaşıldığında bile totaliter rejimler tarafından kullanılmaya devam ediyordu. Onun gerçek dehşeti, tamamen bastırılmış bir nüfus üzerinde hüküm sürmesidir. Diğer bir deyişle, propaganda, totaliter olmayan dünya ile başa çıkmak için bir araç olarak kullanılmıştır ve bu araç totalitarizmin en önemli aracıdır. Terör, aksine, onun hükümet biçiminin özüdür. Onun varlığı, yasaların varlığı kadar psikolojik değildir veya diğer öznel faktörlere bağlı değildir.(Arendt, 1976: 344).

Arnavutluk İşçi Partisi'nin din karşıtı propagandasında, dinin, “Ortaçağ'ın karanlığı” ile karşılaştırıldığı ve Marx'ın din karşıtı sloganlarının, anlamlarını açıklamada en az çaba göstermeden, tamamen rutin bir şekilde kullanıldığı görülmektedir.(Tonnes, 1982: 253). Dört dini topluluğun tarihini analiz etmekle pek ilgilenmemişlerdir. Leninist anlamda “kısmi” olma görevlerine adanan Hoxha rejiminin tarihçileri, tarihin verilerini ve gerçeklerini çok keyfi bir şekilde ele alırlar. Sadece propaganda amaçlarına uyanları seçer ve onlara ideolojik bir mahiyet ve görünüm kazandırırlar. Arnavutluk'taki tüm savaş öncesi Arnavut yayınlarının yanı sıra, tüm yabancı eserlerin yasaklanması nedeniyle, propagandası yapılan bilgileri kontrol etme veya ek bilgi sağlama imkânıda bulunmamaktaydı.

27

Ancak bu tür yanlı propaganda her zaman istenen etkiye sahip değildir çünkü çok kabadır. Örneğin, 1976-77 öğretim yılının başında, okul ders kitapları kamuya açıktır ve birçok öğretmen tarafından şiddetle eleştirilmiştir. Yazarların kendilerini, belirli cümlelerin tekdüze tekrarıyla sınırladıklarından şikâyet edilmektedir. Edebiyat tarihi üzerine ders kitapları, bu şairlerin fikirlerini açıklamalarına veRilindja şairleri tarafından doğa tasvirine önemli bir yer ayırmıştı ("Rilindja", 1836-1912 yılları arasında Arnavut ulusunun ruhani rönesansı çağına verilen isimdir). Hoxha rejiminin din karşıtı militanlığının ana teması, milliyetçi dünya görüşünde yatmaktadır. Arnavut milleti çeşitli dini topluluklara bölündüğü için din, ulusal birliğin elde edilmesinin önündeki en büyük engel olarak görülüyordu. Bu fikir, Rilindja hareketinin birçok temsilcisi tarafından teşvik edildi. Hoxha’nın “Arnavutların dini Arnavutiyetçiliktir” şeklindeki sabit ifadesi, ilk olarak Rilindja’nın şairi Vaso Pascha tarafından formüle edildi.(Tonnes, 1982: 254). Bu fikir diğer araştırmacılar tarafından da vurgulandı. Arnavutluk komünist rejimi 19 Kasım 1967'de, 14337 sayılı kararnamenin gereği olarak "bazı kararnamelerin yürürlükten kaldırılması" yönündekarar verdi. Bu, dini törenleri durdurdu ve bu kararnameden sapanlar için çok sert kınamalar ve cezalar öngördü ve Arnavutluk'u resmen Tanrı'sız bir devlet olarak ilan etti. Arnavutluk’ta İkinci Dünya Savaşı'nda kurulan mutlak iktidar, dini toplumun ve manevi gücün birleştirilmesinin önünde bir engel olarak görüyordu. Bu güç, onu yeni totaliter düzen kurmanın önünde bir engel olarak görüyordu. Arnavutluk'ta komünist düzenin kurulmasının ilk yıllarında, din 1967 yılında ölümcül mücadeleye kadar yavaş yavaş ortadan kaldırılması hedeflenen yegane unsurdu.

Komünist propaganda, dinlerin Arnavut halkına uymadığnıülke dışında yaratıldıkları ve işgalciler tarafından getirildikleri argümanını geliştirdi. Bu, Tanrı'nın Arnavut olmaması iddiasına kadar götürüldü ve böyle bir Tanrı’ya inanılamayacağı iddia edildi (Pol, 2000: 51). Böylece, toplumun din karşıtı inançlarıın pekiştirilmesi ve totaliter sistemde yeni komünist insanın dini ciddi bir engel olarak görmesi sağlandı.Kamuoyunun, dininortadan kaldırılmasının doğru bir şey olduğuna ikna edilmesine yönelik argümanlar bulundu.

Komünist geçmişin ve geleceğin Arnavutluk'ta beklentilerinin anlaşılması ve algılanması konusundayapılan bir çalışma "düşünce özgürlüğünün komünizmin en sık dile getirilen olumsuz tarafı olduğunu gösterdi, insanlık ve medeni hak ihlalleri üçüncü

28

sıradaydı ve sınıf savaşı ikinci sıradaydı. Bu çalışma, Eylül 2015'te Arnavutluk'ta Kalkınma Araştırması ve Alternatifleri Enstitüsü (AKAAE) tarafından yürütülmüştür.(Pol, 2000: 61).Bu çalışmada görebileceğimiz gibi, komünist rejim sırasında kişisel düşünceyi ifade etme özgürlüğü mümkün değildi.