• Sonuç bulunamadı

Arayış, kaçışın getirdiği bir durumdur. ‘Kaçış’ı hazırlayan sebeplerden kurtulmak isteyen birey ‘arayış’ içerisine düşer. Tabi ki arayış, karaktere, ruhsal yapıya ve toplumsal konuma göre şekillenirken mevcut durumun zıddını bulma kaygısı güdülür. Arayışta olma yalnızlıktan kurtulma ihtiyacından, kahramanların yabancılaşmanın pençesine düşmemek arzusundan kaynaklanır. Dolayısıyla ‘arayış’, ‘kaçış’ın sunduğu kaçınılmaz bir sondur.

50

Kabuk Adam’ın başkişisi önce kaçış, sonra arayış yaşayan kimliktedir. Kahramanın arayışlarından ilki CERN’deki çalışma ortamında duygularını paylaşabileceği birisini bulma isteğinden doğar ve Maya ile tanışmasını sağlar. Bu tanışmayla iş hayatından kaçış, özel hayata yöneliş kısmen de olsa başarılır. Benzer geçmişlere sahip olmaları ve ilgi alanları, en önemlisi de çalışma mekânlarında iş haricinde konuşabilmeleri arkadaş olmalarının önünü açar:

“Uzun süre edebiyattan söz etmiştik; Lolita, on dokuzuncu yüzyıl Rus romanı, kadın yazarlar… Şimdiye dek, edebiyatla bu kadar ilgilenen bir başka fizikçi daha tanımamıştım, ama sanırım daha ilk günden ondaki edebiyat sevgisinin açığa çıkardığı çok önemli, temel özellikleri sezmiştim” (KA, s.5-6).

Başkişinin Maya ile kurduğu dostluk, iş hayatının boğuculuğundan kaçışı ve yeni bir arayışı beraberinde getirir: işten ‘kaçış’ı ‘arayış’. Karayipler’de düzenlenecek olan seminer başkişi açısından bulunmaz bir tatil fırsatıdır. Maya orada olacağı için başkişinin de müracaatı ve kabul edilmesi kendisini bulma bakımından önemlidir. Bu noktaya kadar başkişinin arayışları olumlu neticelenir.

Karayipler’de tatil yapacağını düşünen kahraman, Cenevre’deki ortamın burada da devam ettiğini görür. Orta Avrupa’nın güneş görmez ülkesinden aşırı sıcak adaya gelen başkişi, çekilmez hava koşullarına ek olarak sıkıcı ve yoğun fizik toplantılarını, hocaların gözüne girmek için canla başla uğraşan fizik öğrencilerini gördüğünde kendisini ait hissetmediği bu ortamdan kaçarak yeni bir arayışa yönelir. Kahramanın yöneldiği arayış eserin yazılma sebebini oluşturan Kabuk Adam Tony ile tanışmasını sağlar.

Hayata dair tecrübeleriyle başkişiyi etkileyen Tony, kısa sürede kahramanın geçmişe yolculuk yapmasına sebep olurken, terk edilme, yalnız bırakılma korkularını yaşamasına neden ‘baba’ figürüyle bağdaştırılır. Sevgiyi başarı elde ettiğinde gören başkişi annesinin evi terk etmesi, babasının annesini öldürmek için eve silah getirmesi gibi olaylarla yıkılır:

“Bir okla vurulmuşçasına kıpırdayamıyordum. ‘Kaçıp gitme’, ‘benden kaçıp gitme’, ‘BENDEN’. Ağlamak istiyordum. Bir zaman birisi, BENDEN kaçıp gitmiş miydi? Kimdi bu? Annem miydi?” (KA, s.41).

51

Kahramanın ayakta kalabilmeyi öğreten büyüğünün olmayışı, tehlike karşısında neler yapabileceğini bilmemesi, böyle durumlara hazırlıklı olan Tony’ye daha da bağlanmasıyla neticelenir. Tony ile aralarındaki ilişki ‘arayış’ temasının hayatı öğrenebilme, ona tutunabilme, ‘yaşayabilme’ yönünü gösterir:

“Orada kalmalıydım. O tek saniye, gizemli bir tek saniyede, okyanus, adını asla koyamayacağım bir şey öğretti bana. Yaşamın derinliğini ve sonsuzluğunu, gücünü. (…) Her şeyi biliyordu o, okyanusun sınırsız kudretini ve beni, o anda, Kabuk Adam ve okyanus ile sonsuza dek birleştiren bağı” (KA, s.42)

Başkişi eğitimden, kitaplardan ve fizikçilerden öğrenemeyeceği gizleri Tony’den öğrenmek üzereyken geri dönüşü olmayan bir hata yapmıştır. ‘Arayış’ temasının son halkası, adadan henüz ayrılmadan, hatasını telafi edebilmek için kahramanın Kabuk Adam’ı bulma çabasıdır. Buradaki ‘arayış’ maddi varlığa yönelik görünse de Tony’nin kahraman üzerinde önyargıların kırılmasına, hayatın, okyanusun şarkısının öğretilmesine doğru bakış açısının değişmesi için verdiği uğraş, başkişinin ruhuna can verecek nefesi üflemesi düşünüldüğünde manevî boyut öne çıkar:

“Gerçek Tony’yi, bir insan olan Tony’yi doğru dürüst sevmeyi başaramamıştım, ama bir mitosa dönüştürdüğüm Kabuk Adam’a benliğimi adamış, onun imgesini Tanrılaştırmıştım. Bir peygambere, bir ağlama duvarına, gerçek dünyadan kaçıp içine sığınabileceğim bir kabuğa dönüşmüştü Tony” (KA, s.137).

Kırmızı Pelerinli Kent kabul edilmeyen şartlara karşı verilen mücadelenin ‘bilinmeyen’ sonucuna doğru yapılan ‘arayış’ı sunar. Özgür Rio’ya gitme sebebi olarak ‘bilinmeyen’i gösterir. Kendisine öldüresiye düşman bu kentte, kentin koyduğu kurallara karşı ayakta kalabilme savaşı içindedir:

“Yalnızca tek bir şey adına güvenli suları terk eder, kendi köklerimizi keseriz. Âdem’in, uğruna ölümsüzlüğü teptiği tek şey adına: BİLİNMEYEN” (KPK, s.43). Eserde ‘arayış’ın ilk getirisi Özgür’ün Rio’ya gitmesidir. Okuldan atılan, elindeki tüm imkânları bırakan başkişi kentte yoksul ailelerin kaldığı favela bölgesinde, berbat şartlar altında yaşar. Ölümlere yakından tanıklık eden Özgür yazgısını değiştirmek için çabalar. Dünyayı olduğu gibi kabul etmek istemez. İçinde yer alan boşluğu doldurmak için

52

dünyanın öbür ucu sayılabilecek bir ülkeye giden başkişi, aradığının uzaklarda değil, kendi içinde olduğunu anlar:

“Vardığım bu son durakta anlıyorum ki bir çember üzerinde dönüp duruyormuşum. (…) Asla odak noktasına yaklaşamadan, her defasında sadece yörünge değiştirerek. (…) Belki kaçmak isteği, ama geçmişimden değil, geçmişimle birlikte kaçıyormuşum” (KPK, s.43).

Rio’da yapılan arayış, başkişinin yalnızlıktan kurtulmak amacıyla Kırmızı Pelerinli Kent romanını yazmasında görülür. Yer yer günlük hüviyeti gösteren bu eserin başkişisi Ö.’dür. Özgür’ün başından geçen olaylarda yarım kalan yerler kurmaca romanla tamamlanır. Roman sayesinde Özgür yalnızlıktan sıyrılır, kendisine bir yoldaş edinir ancak onu bekleyen ölüm, eser sebebiyle gelir. Başkişinin önünü kesen gaspçı içinde roman olan çantayı ister, kahraman vermek istemez ve hayatını kaybeder.

Benzer Belgeler