• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: ARAP BAHARI SÜRECİNDE TUNUS’TA DEMOKRASİYE

3.1. Arap Baharı Sürecinin Dinamikleri

Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika’daki ülkelerin Osmanlı hakimiyeti sonrası ve I. Dünya Savaşı’nın ardından Batılı güçler tarafından dizayn edilmiş olması, bu devletlerin bağımsızlık süreçlerini savaşlarla değil gizli anlaşmalarla kazanmış olmaları bölge halkları üzerinde ezilmişlik duygularının hakim olmasına neden olmuştur. Temel hak ve özgürlüklerden yoksun, diktatör rejimler tarafından yıllarca baskı altında yaşamak zorunda kalan halkta meydana gelen birikim toplumun kaynama noktasına ulaşmasında

44

etkili olmuştur. Bu ülkelerde yükselen işsizlik rakamları, yoksulluk, yolsuzluk, yaşam şartlarının her geçen gün kötüye gitmesi gibi ekonomik nedenler Arap Baharı sürecinin ana nedenleridir.141

Arap dünyasında demokratikleşme fırsatları tarihsel süreçte hiçbir zaman kendi doğal seyrine bırakılmamış ve Batılı güçlerin çıkarları doğrultusunda müdahalelerle engellenmiştir. Özellikle A.B.D.’nin Ortadoğu politikaları bölgedeki diktatör rejimlerin korunmasına yönelik olmuştur. Arap Baharı sürecinde ise paradoksal bir şekilde demokratikleşmek isteyen ülkeleri destekleyen bir tavır görülmektedir. Larry Diamond’a göre “bu tavır demokratikleşmeyi getirebilecek olsa bile yine de bu duruma temkinli

yaklaşmak” gerekmektedir.142 Katerina Dalacoura’ya göre 2011 ayaklanmaları bağlamında Arap Devletleri Tunus, Mısır, Libya, Bahreyn, Yemen ve Suriye gibi ciddi mücadelelerin yaşandığı ülkeler, Ürdün ve Fas gibi iç siyasetin etkilendiği ülkeler ve Körfez ülkeleri, Lübnan, Irak, Filistin ve Cezayir gibi devrimlerden göreceli olarak etkilenen ülkelerdir.143

Arap Baharı süreci 1950’lerden 1970’lere kadar iktidara gelen laik, sosyalist Pan-Arabçı, milliyetçi ve askeri rejimleri reddeden, baskı ve zulüm siyasetine bir karşı çıkıştır. I.Dünya savaşı sonrası sınırları çizilen ve Sykes-Picot anlaşması hükümlerince bölgelere ayrılan Ortadoğu coğrafyası, etnik ve kültürel benzerliklerinden ziyade petrol kaynakları ya da etnik kutuplaştırmalarla sömürgeleştirilmiştir. II. Dünya savaşı sonrası ise askeri rejimler diktatörlüklere dönüşerek yozlaşmışlardır.144

Tunus’ta olayların başlamasının hemen ardından protesto dalgası Mısır’a sıçramış Hüsnü Mübarek istifa etmiş ve gerçekleştirilen demokratik seçimler sonucunda Müslüman Kardeşler hareketi seçimleri kazanmış ve Muhammed Mursi Cumhurbaşkanı olmuştur. Yaklaşık bir sene sonra ise darbeci General Abdelfettah El Sisi gösterileri kanlı bir şekilde bastırmış ve yönetime el koymuştur. Mısır’da demokrasiye geçişte Arap Baharı’nın ilk dönemlerinde umut verici gelişmeler yaşandıysa da askeri bir darbe sonucunda binlerce siyasi tutuklunun hapishanelerde bulunduğu ve muhalif seslerin şiddetle bastırıldığı bir

141 Murat Tekek, “Sosyal Medya ve Arap Baharı”, http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=2964

142Gürbüz Özdemir, “Demokratikleşme Kavramı Bağlamında Arap Demokratikleşmesine İlişkin Bir Değerlendirme”,

Tesam Akademi Dergisi, 2017, No 4, s.9-54

143 Katerina Dalacoura, “The Arab Uprisings Two Years On: Ideology, Secterianism and the Changing Balance of The Middlee East”, Insıght Turkey,2013, No 87, s.76

144 Joseph V Micallef,. “The Arab Spring Six Years Later”, www.huffingtonpost.com/joseph-v-micallef/the-arab-spring-six-years_b_14461896.html, erişim tarihi 05.05.2017

45

ortam meydana gelmiştir.145 Mısır’da sivil toplum 1970’lere kadar baskı siyaseti altında gelişim gösterememiş ve günümüzde ise halen zayıf bir yapıdadır. Az sayıda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşundan en fazla kalkınma birlikleri ve İslami hareketler faaldir.146

Libya’da ise diktatör lider Muammer Kaddafi isyancılar tarafından linç edilerek devrilmiş ve seçimler gerçekleştirilmiştir. 58 siyasi organizasyon, 236 sivil toplum kuruluşu ve birçok bağımsız isim bir araya gelerek oluşturdukları Ulusal Güçler İttifakı ülkede en önemli siyasi oluşum haline gelmiştir. Devrim sürecinin geldiği noktada halen ekonomik, sosyal ve güvenlik problemleri yaşanan iki ayrı meclis ve hükümete sahip Libya, Arap Baharı sürecinin bekleneni veremediği ülkelerden biri haline gelmiştir.147 Suriye,Arap Baharı’nın en şanssız ve olayların başlamasından kısa bir süre sonra iç savaşa dönüştüğü ülkesi olarak diktatör Esed rejiminin ortadan kaldırılamadığı ve Rusya, İran gibi küresel aktörleri de kendi kirli savaşına ortak ettiği bir durumdadır. Nüfusunun yarısı mülteci durumunda olan, yüzbinlerce vatandaşının hayatını kaybettiği sürecin en farklı ülkesi Suriye’de kaosun uzun zaman devam edeceği açıkça görülmektedir.

Arap Baharı’nın etkilediği diğer bir ülke olan Yemen’de ayaklanmaları başlatanlar gençler ve sivil toplum örgütleridir. Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’in iktidarını korumak uğruna vadettiği reformlar halk tarafından yeterli görülmeyince şiddete başvurulmuş çıkan olaylarda birçok Yemenli hayatını kaybetmiştir. Değişik meşruiyet kavramlarının bir arada yaşadığı ve yarıştığı bir mücadele alanına dönüşen Yemen’de de Arap Baharı süreci olumsuzlukları beraberinde getirmiş ve yoksulluk, mezhep çatışmaları, hükümete güvensizlik ve ekonomik sorunlar artarak devam etmiştir.148

Bahreyn, Fas, Cezayir gibi ülkelerde kısmen etkili olan Arap Baharı süreci genel anlamda ismiyle müsemma bir anlam taşımaktan uzak gelişmelerin görüldüğü bir süreç haline gelmiştir. Arap Baharı’nın kazananları ve kaybedenleri üzerine yapılan yorumlar farklılıklar içerse de sayıları milyonlarla ifade edilen masum halkların yaşadıkları insan hakları ihlalleri açısından bakıldığında bile sürecin bir bahardan çok uzak olduğu görülmektedir. Bölgenin geleceğine dair vizyonların her zamanki gibi umut veren

145 Yavuz Güçtürk, “Mısır’da Devrim, Darbe ve İnsan Hakları”, https://www.setav.org/misirda-devrim-darbe-ve-insan-haklari/, 31 Ocak 2016

146 Merve Özen, “Mısır’da Sivil Toplumun Gelişiminde Meslek Birliklerinin Rolü”, Bilgi Dergisi, 2013,s.18-31

147 Emrah Kekilli,” 17 Şubat Devrimi’nden Haftar Darbe Girişimine Libya Siyaseti”, Seta Analiz, 2014, Sayı99

46

yorumlardan oluşmadığı, küresel güçler tarafından dizayn edilen uluslararası ilişkilerin, çıkar merkezli yaklaşımların bölge siyasetini belirlemeye devam edeceği acı ama gerçektir. Arap Baharı sürecinin bahar kısmına en yakın ülkesi olarak kabul edilen ve demokrasi umutları yönünden bölgede bir ilk olma özelliğini taşıyan Tunus’un istisna, model ya da örnek olarak demokrasiyi ne şekilde konsolide edeceği gelecek süreçte görülecektir.