• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.4. Araştırmanın Veri Toplama Araçları ve Verilerin Analizi

Çalışmada sınıf öğretmenlerinin kimlik durumlarına açıklık kazandırmak amacıyla anket formları hazırlanmıştır. Anket formları, sınıf öğretmenlerine 2007–2008 eğitim-öğretim yılının 2. yarıyılında uygulanmıştır. Cevaplandırmalar anket formları üzerine yapılmıştır. Anketler formları gruplandırılıp kodlanarak bilgisayar ortamına araştırmacı tarafından aktarılmıştır. Açık uçlu sorulara verilen cevaplar ise, içeriğe göre anlamlı maddeler haline getirilmiş, daha sonra da tablolara dönüştürülerek her madde için verilen cevap sayısı ve yüzdeleri hesaplanmıştır. Çalışmada verilerin analizi için

“SPSS for Windows” (11, 5) paket programı kullanılmıştır. Bulgular (n) birey sayısı, (%) yüzde ile ifade edilmiştir.

2. BÖLÜM

2. KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Kimlik

Kimlik, bireyin kendine ait tüm özelliklerini içine almakta, toplumdaki statüsünün ve değerinin nasıl algılanmakta olduğunu belirtmektedir. Kimlik bireysel, sosyal ve kolektif kimlikleri de içermektedir, bir toplumsal yapı içerisinde oluşmaktadır.

Birey, toplum içindeki diğer bireyler aracılığıyla kendini tanımaktadır. Bireyin kimliği çok yönlüdür. Bu nedenle birey, hem kendi içinde hem de diğer bireylerle olan ilişkilerinde kimlik bilincini dengeli bir şekilde yürütmelidir. Kimlik kavramı uzun bir tarihi olmasına rağmen 20. yüzyılda modernizm bir sonucu olarak sıkça ele alınıp, konu olarak tartışılmıştır.

Kimlik, bireylerin ve çeşitli büyüklük ve özellikteki toplumsal grupların

“Kimsiniz, kimlerdensiniz? ”sorusuna verdikleri cevaplardır (Güvenç, 1993: 3). Kimlik sorusunun ortaya çıktığı ortam, “Bireyin kendisinin ne olarak/neye dayanarak tanımladığı” ya da “Kendisini diğerlerinden ayırt eden özelliklerinin neler olduğu”

sorusuna dayanmaktadır. Bu soruların mutlaka başkası tarafından sorulması da gerekmemektedir. Çünkü Bilgin’ in de dediği gibi; “Herkes hayatın çeşitli alanlarında ben kimim sorusunu” sormaktadır (Bilgin, 2001: 161). Bu soruyla muhatap olan birey kimliğini tanımlarken; öncelikle kendini diğer bireylerden ve şeylerden farklı özgün olarak tanımlama ve dolayısıyla “Kendini olanı ve olmayanı ayırma” yeteneğini ortaya koymaktadır (Kaypakoğlu, 2000: 1). Bu bakımdan da kimlik, bireyin kendi kendini nasıl algıladığı ile ilgili olarak ortaya çıkmaktadır. Kendisini algılayan ve kendini diğer bireylerden ayıran kimlik bilinci, toplumsal sistem içinde sürekli arayış içindedir.

“Kimlik arayışı bireysel gelişimin temel özelliklerinden birisidir.” Kimlik (identity) benliğimiz konusunda daha önce kimsek, yine o olduğumuz yolundaki öznel bir bütünlük, tutarlılık ve süreklilik duygusu; “Ben kimim? ” sorusuna verdiğimiz başka herkesten ayrı, eşsiz bir birey olduğumuz yolundaki cevabımızdır. Bu duygu bedensel yapımızla ilgili olduğu gibi anılarımız, değer yargılarımız, inançlarımız, yaşadıklarımız ve cinsiyet, etnik, yaş, statü vb. toplumsal konumumuzla, mesleksel durumumuz ve başkalarının bizi algılayışlarıyla şekillenir (Budak, 2000: 451).

Yani, özetle, bireyin “mensubiyet” ve “ait olma” konusundaki başvuru çerçevelerinin kimlik “tutumunu” sağlayan dayanaklardır. Burada kimlik başka bir şeye ait olma ihtiyacının sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır (Güleç, 1992: 14).

Kimlik bir tasvir ve varlığın ve aidiyetin de tanımıdır, aynı zamanda. Kimlik iki unsurdan ibarettir: Tanımlayan ve tanımlanan. Burada birey kimlik edinen toplum ise kimliğini kendine veren olarak kabul edilmektedir. Kimlikler sosyal ortamda var olabilmekte başkalarıyla ilişkili hale gelmektedir. Davranışlara yansıyan belli kimliksel özellikler bireyi tanımlamakta o toplum içinde yerini göstermektedir. Kimlik kavramı bu anlamda bir kimsenin kim olduğu, özelliklerini ve konumuna ilişkin toplumsal, duyusal algısına tekabül eder. Kimliğin toplum içindeki aidiyeti bulunmaktadır. Bireye toplum tarafından mı yoksa bireyin kendi dünyasında yaratmış olduğu bilinci midir?

Bireyler toplumsal gruplar da dâhil olmak üzere kimlikleri yeniden toplumsal koşullara ve kültürel projelere göre yeniden düzenler (Eralp, 1997: 19).

Kimlik iç içe üç merhemden oluşur:

1. Türün kimliği. Türün tabiattaki yeridir. (İnsan, at, deve, saka kuşu vb.) 2. Toplum kimliği: Kültürdür. Bireye mahsustur.

3. Bireysel kimlik, ikisinin birleşmesinden doğar. Biyolojik, psikolojik ve sosyal kişilik demektir. Demek ki bireysel kimlik, bireyin biyolojik, psikolojik ve sosyal yönlerini kapsayan geniş bir alandır (Sezen, 2002: 66).

O halde; kimliğin bir hayat biçimi haline gelmesi onun bu anlamda hayat içindeki işlevini de belirler. Birey benimsediği kimliğine alışmakta ve zamanda mekânda birey farklı şekilleriyle kimliğini sunmaktadır. Böylelikle, kimlik bir hayat biçimi olarak farklı işlevleri ile karşımıza çıkmaktadır.

Kimlikle olan ilişkisini düşünmeden farklılık düşünülebilir mi? Kimileri bunu yapmaya çalışmış olsa da elbette düşünülemez. Bireyin kimlikleri çoğalsa da, yani benlik kimliklerinin birbiriyle yarıştığı alan haline gelse de; kimliğin uzamı dışında farklılıkla hayata daha da olanaksız görülmektedir. Kimliksiz bir ‘hayat biçimi’ mümkün olsa da bu pek de arzu edilmeyecek bir şeydir. Böyle bir durumda ne ben herhangi bir şey olur, yapar ya da başarırdım ne de biz. Bu anlamda başarısızlıkla eleştirecek bir ben ya da biz bile olmazdı ortada. Öyleyse, kimlik şu ya da bu biçimde birey hayatının vazgeçilmez bir parçasıdır (Connolly, 1995: 204). Kitlesel üretimde, finansal akışlarda, hayat tarzlarında, hastanede, okulda, televizyonda görüntülerde, mesajlarda, teknolojilerde… Nesneler dünyası irademize, tercihlerimize sızdığı için kimliğimiz artık ne yaptığımıza değil, ne

olduğumuzla belirleniyor; bu da toplumlarımızı, yaygın değişle geleneksel toplumlara, ilerlemeden çok dengenin peşinde olan o toplumlara biraz daha yakın kalıyor. Siyasi düşüncenin ve hareketin yanıtlanması gereken kilit soru da bununla ilgili: ekonominin aşırı derecede kapalı ve parçalanmış kültürler dünyası arasındaki bağlantı nasıl onarılacak? Asıl mesele iktidarı almak değil, toplumu yeniden yaratmak, yeni bir siyaset keşfetmek, açık piyasalarla kapalı topluluklar arasındaki kör çatışmalardan kaçınmak, kapsananla dışlanan, içeridekilerle dışarıdakiler arasındaki mesafe açıldığına toplumların parçalanmasının önüne geçmektir (Castells, 2008: 467).

Kimlik, hem tümüyle toplumsal hem de benzersiz bir biçimde bireyseldir. Değişen derecelerde bireyin kendisi tarafından oluşturulan veya başkaları tarafından atfedilen göndermelerden kaynaklanmaktadır. Hayatın dramatik niteliği, bireyin kendisinin sahiplendiği ama isteklerinin ona atfetmediği ya da ötekilere atfettiği halde bireyin benimsemediği kimliklerin sonsuz ikilemleri içinde aksamadan kaynaklanmaktadır. Bu ikilem hayatın kendisi tarafından bireye verilmektedir. Toplum içindeki yaşanılan durumlar kimlik şekillenmesini ve kimlikler arası kopukluğu beraberinde getirir. Tarihsel perspektife dayanan kimlik kazanımları sürekliliğe, değişim ve dönüşümlere tabidir.

Kimliğin tarihsel perspektifi, sürekliliği ve değişim ve dönüşüme tabi oluşu, çoğulcu karakterini pekiştirir (Aydan, 1998: 13 – 14).

Tercihlere göre değişen, gelişen kimlikler bireyden bireye değiştiği gibi, birey içinde de istikrarsız bir özellik göstermektedir. Kimlik, zamanın ve mekânın özgü şartlarına bağlı olarak şekillendirilen bir kavramdır. Değişim ancak, kendi ile öteki arasındaki ilişkilerden doğan dönüşümle anlamlı ve mümkün hale gelir ve kimliğin ve kimliğin gelişmesine ve çok boyutluluk kazanmasına hizmet eder. Burada sözünü ettiğimiz dönüşüm iki boyutludur. Birincisi; otomatik kimlikler doğaldır ve doğuştan verili olarak getirilir. Ancak sosyal ve tarihsel düzlemde yeniden yoğrularak yorumlanır ve yapılandırılır. İkincisi; bir kimlik birini sadece tarihsel gelişim sürecinde belirleyen parametrelerde, bazıları değerini kaybeder ve yerine bir başkasını bırakır (İnaç, 2006: 20).

Kimlik kavramını kısaca sosyolojik olarak ifadelendirecek olursak, bireyin kendini toplum içinde tanımlaması şeklinde izah edebiliriz. Burada kimlik, kendimiz hakkında sahip olduğumuz çeşitli temsilleri kapsamaktadır. Dolayısıyla kimlik, bireyin kendini kavrayışının bir ifadesidir. Kendimizi ve farklılığımızı temsil eden kimliğin inşa edilişi hangi aşamalardan geçmektedir? Bireyin gelişimiyle birlikte ilerleyen ve gelişen kimliğimiz sosyolojik düzeyde bireyi nasıl etkilemektedir? Bu sorularımız

anlamlandırılması, öğretmenlerin kimliğini değerlendirebilmek açısından kimlik oluşumunu, türlerini, bireylerin kendine ait kimliksel seçimlerini, kimliğin toplumsal olma özelliği ile birlikte ele almak gerekmektedir.