• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: ARAŞTIRMA

3.4. Araştırmanın Örnekleri

Araştırmamızın konusu TÜRK-İŞ, DİSK ve HAK-İŞ adlı işçi konfederasyonlarıdır. Araştırmamız gereği bu üç konfederasyondan kısaca bahsetmek yerinde olacaktır.

3.4.1. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ)

Türkiye’de işçi sendikalarının bir konfederasyon etrafında örgütlenme fikri, sendikalaşma hareketi ile hemen hemen aynı zamana denk gelmektedir.

TÜRK-İŞ’in kuruluş hazırlıkları 18 Şubat 1952’de İstanbul’da yapılan Tekstil Örme Sanayii İşçileri Sendikası Federasyonu’nun (TEK-SİF) kongresinde başlamıştır. Bu kongreye katılan çeşitli bölgesel işçi birlikleri ve federasyonlarının temsilcileri bir konfederasyon tüzüğü düzenlenmesi hususunda karara varmışlar ve birkaç ay sonra hazırlanan tüzüğü görüşmek üzere Bursa’da bir toplantı düzenlenmiştir. Bu toplantıda

41

konfederasyonun ana tüzüğü kabul edilmiştir. Toplantıya gazeteci olarak katılan Kemal Sülker, konfederasyonun kısaltılmış adı olarak TÜRK-İŞ’i önerdi ve öneri kabul edildi (Öz, 1994: 50).

1960’tan önce kurulan Türk-İş konfederasyonu, Türk sendikacılığını sinesinde toplamaya çalışmıştır. 1945-1960 yılları arasında Anglo-Sakson sistemin tesiriyle mahalli ve işyeri sendikaları ile işkolu federasyonları çoğunlukta iken 1960’lardan sonra, Kara Avrupa’sıyla gelişen münasebetler sonucunda Türk-İş, işkolu sendikacılığını benimsemiş ve her işkolunda bir sendika prensibini uygulamaya çalışmıştır (Zaim, 2007: 563).

31 Temmuz 1952 tarihinde konfederasyonun tüzüğü Ankara valiliğine verilerek Türk-İş resmen kurulmuştur. Türk-İş’in kurucu örgütleri şunlardır:

Ankara İşçi Sendikaları Federasyonu Bursa İşçi Sendikaları Birliği

Eskişehir, Sakarya Bölgesi İşçi Sendikaları Federasyonu Adana Güney İşçi Sendikaları Federasyonu

İstanbul İşçi Sendikaları Birliği

İzmir İşçi Sendikaları Birliği

Karadeniz Bölgesi İşçi Sendikaları Federasyonu Türkiye Taşıt İşçileri Federasyonu

Türkiye Otel, Lokanta ve Eğlence Yerleri İşçileri Sendikaları Federasyonu Tekstil ve Örme Sanayii İşçileri Sendikaları Federasyonu

Savaş sonrası yıllar Türk sanayi burjuvazisinin hızlı yükselişine ve işçi sınıfının da buna paralel olarak büyümesine tanık oldu. Ağırlıklı olarak ticaret, bankacılık, sigorta, ulaştırma ve tarım alanlarında faaliyet gösteren Türk burjuvazisinin göreli zayıflığı nedeniyle, sanayi kapitalizmine geçiş sürecinde merkezi devlet lokomotif güç rolünü oynamayı sürdürdü. Türk-İş bu yıllarda ağırlıklı olarak kamu sektöründe örgütlüydü ve o zamandan bu yana da bu özelliğini korudu. Türk-İş yönetimi daha kurulduğu ilk

42

günlerden itibaren hükümetle yakın işbirliği içinde olan, sendika yönetimlerine giderek daha fazla ayrıcalıklar sağlayan bürokratik bir yapı oluşturdu (http://www.wsws.org/ 16.11.2010).

TÜRK-İŞ’in 24 ilkesinin 23’ü 7. Genel Kurul’da(15-22 Nisan 1968 Ankara) kabul edildi. 8. Genel Kurulda (11-16 Mayıs 1970 Erzurum) da 24. ilke eklendi.

Türk-İş, “partiler üstü politika” adlı politikayı benimsemiş, bu politika ile, siyasi anlamda tarafsız kalmaya çalışmıştır. Ancak, bu politikaya karşı Türk-İş içerisinde muhalefet oluşmuş, bunun sonucunda da DİSK kurulmuştur. Yine, Türk-İş, pragmatik sendikacılık hareketini tercih etmiş, siyasal düzeni değiştirme konusunda çalışması olmamıştır.

3.4.2. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)

1967 yılında DİSK kurulmadan önce Türk-İş’e rakip olarak kurulan ancak etkinlik gösteremeden yok olan birkaç konfederasyon da kurulmuştur. Bunlar, Hür-İş Konfederasyonu, Türkiye İşçi Sendikaları Dayanışma Konseyi, Sendikalar Arası Dayanışma Anlaşması (SADA)’dır. Bunlardan SADA, bir konfederasyon olmayıp karşılıklı yardımlaşma anlaşmasıdır.

DİSK’in kurulmasına yol açan süreç ise şöyle başlamıştır: Türk-İş üyesi Kristal-İş sendikasının Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikasında toplu sözleşme uyuşmazlığı sonucu 1966 yılında başlattığı grev Türk-İş yöneticilerine karşı etkin bir muhalefetin doğmasına yol açmıştır. Türk-İş’in sendikadan aldığı yetki belgesine dayanarak grevi sona erdiren protokolü imzalamasına karşı olarak, Türkiye Petrol-İş, Türkiye Maden-İş, Lastik-İş, Basın-İş ve Tez Büro-İş sendikaları Grevi Destekleme Komitesi kurmuşlardır. Bunun üzerine Türk-İş yönetimi, Petrol-İş’in 15 ay, Maden-İş’in 6 ay, Lastik-İş ve Basın-İş’in üçer ay Türk-İş’ten geçici olarak çıkarılmalarına karar vermiştir (Öz, 1994: 60).

DİSK’in doğuşu daha çok, sendikacılık hareketinin temel görevi ve felsefesindeki ayrılıklara bağlanabilir. DİSK’in daha önce kurulan Hür-İş gibi konfederasyonlardan ayrılan yönü, Türk-İş’in sendikacılık görüşünü paylaşmamaları ve Türk-İş’in takip ettiği pragmatik sendikacılık yerine doktriner sendikacılık görüşüne sahip olmalarıdır (Öz, 1994:61). DİSK, Türk-İş’in uyguladığı partiler üstü politika gibi anlayış ile bir takım

43

haklar elde etmek yerine, siyasi mücadelenin bizzat içerisinde yer alarak “sınıf bilinci” oluşturma amacı gütmüştür.

12 Şubat 1967 tarihinde 5 sendika ile DİSK kurulmuştur. Kurucu sendikalar şunlardır: Türkiye Maden, Madeni Eşya ve Makine Sanayii İşçileri Sendikası (Maden-İş) Türkiye Lastik-Kauçuk ve Plastik Sanayii İşçileri Sendikası (Lastik-İş)

Türkiye Basın Sanayii İşçileri Sendikası (Basın-İş) Türkiye Gıda Sanayii İşçileri Sendikası (Türkiye Gıda-İş)

Türkiye Maden İşçileri Sendikası (Türkiye Maden-İş) (http://www.disk.org.tr/ 14.11.2010)

1980 Darbesi ile faaliyetlerine son verilen DİSK, ancak 1992 yılından itibaren yeniden faaliyetlerine başlamıştır. Ancak, bu süreçte DİSK, önceki gibi aktif şekilde sınıf mücadelesi yaratmak yerine işveren ve devletle daha uzlaşmacı ilişkiler kurma eğilimine girmiştir.

3.4.3. Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ)

22 Ekim 1976 tarihinde kurulan Hak-İş ülkemizin en genç işçi konfederasyonu olma özelliğini korumaktadır. Hak-İş, Milli Selamet Partisi’nin (MSP) öncülüğünde 22 Ekim 1976 tarihinde Ankara'da kurulmuştur. 1977-1980 yılları arasında kurulu bulunan 8 konfederasyon içerisinde en genci ve yenisi olarak teşkilatlanma çalışmalarını sürdüren Hak-İş, daha henüz mücadelesinin başındayken 12 Eylül engeliyle karşılaştı. Milli Güvenlik Konseyinin 8 nolu kararıyla faaliyeti durdurulan Hak-iş'in Yöneticileri yaptıkları girişimleri sonucu Şubat 1981'de yeniden faaliyete geçmeyi başardılar.

Hak-İş, “Sınıf Sendikacılığı”nı reddeden, işçi ve işverenler arasında denge sağlamayı ve işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan Türkiye şartlarına uyarlanmış, farklı bir sendikacılıktan yanadır. 1977’de Konfederasyon’un genel sekreteri, Hak-İş’in izlediği çizgiyi: “Komünizmi kapitalizm, sosyalizm gibi kökü Türk milletine ait olmayan yabancı ve yıkıcı akımların karşısında, İslam’ın yaşayış çemberi içinde yeni bir sendikacılık anlayışı” şeklinde ifade etmiştir (Mahiroğulları, 2011: 181).

44

Hak-İş diğer konfederasyonlara göre farklı bir çizgi izlemektedir. Hak-İş kuruluş gayesini şöyle açıklamaktadır: “Hak-İş milli ve manevi değerlere saygılı Hakka ve sosyal düzen kurallarına bağlılığı, işçi-işveren arasında iş ahengi ve iş barışını sağlamayı, işçilerin mutlak manada kullanmalarının teminini, milli birlik ve beraberliğe dayanan mutlu ve aydınlık günlere erişmiş ve her yönden kalkınmış bir Türkiye kurmayı ve bunların gerçekleşmesi için her türlü gayreti sarf etmeyi ana gaye olarak benimsemiştir (Hak-İş Ana Tüzüğü md.3). Hak-İş, komünizm ve kapitalizm gibi akımların karşısında olduğunu belirtmiş, bunların yerine İslam’ın inanç ve yaşayışı çerçevesinde yeni bir sendikacılık anlayışını Türkiye’ye yerleştirmek olduğunu belirtmiştir. Sınıf çatışmasını benimsemeyen Hak-İş, işçinin hakkının yanında işverenin de hakkının korunması gerektiği, iş ve işverenin birlikteliği ile iş barışının sağlanacağını ve verimliliğin artacağını ifade etmiştir.

Benzer Belgeler