• Sonuç bulunamadı

Türkçenin dört öğrenme alanından biri olan yazma becerisi son derece önemli olup, teknolojinin hızla ilerleme gösterdiği bu çağda önemi daha da artmıştır. İnsan hayatında etkin bir şekilde kullanılan yazma becerisi, kimi insanlar tarafından keyfi olarak kullanılırken kimi insanlar tarafından da meslekleri gereği kullanılır. Öğrenciler ise yazmayı akademik hayatları boyunca aktif olarak kullandıkları için yazma becerilerinin çokça gelişmesi gerekmektedir. İlköğretim düzeyindeki öğrencilerde yazma eğitiminin önemini (Karadağ ve Maden, 2013:267) vurgulamaktadır. Bireylerin bazısı kendilerini sözlü olarak değil de yazılı olarak ifade etmek istemekte ve iletişimlerini yazma ile gerçekleştirmek istemektedirler. Ayrıca bireyler kendilerini geliştirerek önemli yerlerde olmak isteyebilirler. Küçük yaşlardan itibaren yazma becerisinin üzerinde durulması gerekir. Ancak buna rağmen araştırma sonuçları ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite öğrencilerinin yazılı anlatım becerilerinin yeterli düzeyde (Ülper ve Uzun, 2009; Göçer, 2010a; Bağcı, 2010; Çocuk ve Kanatlı, 2012) olmadığını göstermektedir.

Yazının okul, iş ve sosyal yaşam gibi pek çok farklı alanda kullanılan bir eylem olması dolayısıyla yazma becerisi zorunluluk halini almıştır. Türkiye’de her vatandaş hayatı boyunca en az bir kez dilekçe yazmakta; pek çok memur iş hayatında her gün aktif olarak yazı yazmakta ve öğrenciler akademik başarı ve becerilerini geliştirmek için yazılı anlatım yapmaktadırlar (Arıcı, 2008). Zamanla değişen toplumsal ihtiyaçlar ve giderek çeşitlenen iletişim araçlarının en önemli unsurlarından biri de şüphesiz ki yazmadır. Bu nedenle önceden keyfi olarak kullanıldığı alanlarda dahi günden güne zorunlu bir hal almaktadır. Günümüzde hem iş hem de sosyal ihtiyaçlar çerçevesinde yazının sıkça kullanılması yazmanın öneminin her geçen gün arttığını göstermektedir.

Bu konuda Özbay (2015, s. 8), yazmanın toplumsal bir zorunluluğun gereği olduğunu ve bu zorunluğun insanın toplumun ferdi olmasıyla başladığını belirtmiştir. Bu gerçek günümüzde gelişen teknoloji ve değişen ihtiyaçlar doğrultusunda daha da pekişmiştir.

6

Nitekim iletişim araçlarındaki değişimin ve iletişim hızının gelişmesinin neticesi olarak insanlar dünyanın farklı coğrafyasındaki kişilerle dahi gerek elektronik posta yoluyla, gerekse de mobil cihazlar vasıtası ile internet kullanarak yazışmakta ve bu şekilde haberleşmektedirler. Bu her ne kadar eski tür haberleşme araçlarının kullanımını azaltmış ise de, insanların yazma sıklığını ve bununla paralel olarak yazının kullanım alanını ve önemini de son derece artırmıştır.

Yazma becerisi, temel dil becerileri arasında (dinleme, konuşma, okuma, yazma) en zoru olarak kabul edilmektedir. Yazma becerisinin öğrencilerde gelişimi;

özel bir çaba, zaman, karar verme, tasarlama ve uygulama gibi birtakım zihinsel, duygusal ve fiziksel özellikler gerektirdiğinden pek çok öğrencinin yazı yazmaktan kaçındığı bilinmektedir. Yazma konusunda kendini yetersiz hissetme, başarısızlık korkusu, bilgi ve uygulama eksikliği, zamansızlık vb. sebeplerden öğrencilerin yazmaya olan öz yeterliklerinden kaynaklanmaktadır. Kişinin bir konuda harekete geçmesi için öncelikle o işi yapabileceğine inanması, o işi yapmak istemesi gerekmektedir. Bu, birey açısından içsel bir süreçtir. Yazma becerisi ile ilgili olarak yazı yazmak istemek ve yapabilecek gücü olduğuna inanmak hususu incelendiğinde yazma öz yeterlik kavramı öne çıkmaktadır. Pajares ve Valiante’ye (1996) göre öz yeterlik inancı, öğrencilerin yazmaya ilişkin düşünce ve davranışlarını etkilemekte, onların başarılı bir yazar gibi düşünüp tasarlayarak yazıya başlamalarına yardım etmektedir. Yazabileceğine olan inanç, yazma yeteneğini artırmaz; ancak öğrencilerin yazmaya ilgi duymasına, çabalamasına, azimli olmasına yardımcı olur (aktaran Demir, 2013: 90). Yazma öz yeterliğine sahip öğrenci yazmaya başlamadan başaracağına inanırsa ve yazılı anlatıma motivasyonu yüksek bir şekilde başlarsa, davranışı devam ettirmenin daha kolay olduğunu Demir (2013: 92) belirtmiştir. Bu da göstermektedir ki yazma becerisindeki başarıyı daha üst seviyeye taşımanın önemli gerekliliklerinden biri de şüphesiz ki bu konuda öğrencinin yazabileceğine olan inanç ve motivasyonunu sağlamaktır. Dolayısıyla yazma öz yeterliğinin yüksek olmasının öğrencilerde yazma başarısındaki öneminin göz ardı edilemeyecek bir unsur olduğu kabul görmektedir.

Bu konuda Korkmaz (2015), yazma öz yeterliğinin öğrencilerin yazma becerisinin kalitesini artırdığını belirtmiştir.

Yazılı anlatımın önemi eğitim hayatının başlarından itibaren hayat boyu süren yadsınamaz bir gerçektir. Haykır (2012: 32), kişinin yazılı anlatım yoluyla duyduklarını, düşündüklerini, okuduklarını, kültür ve bilgi birikimini konuşma

7

imkânının olmadığı insanlara veya başka nesillere aktarma imkânı bulduğunu belirtmiştir. Bu duruma örnek olarak, okul çağlarında bir öğrencinin derslerde kavramış olduğu bilgileri sınav esnasında karşısına çıkan soruyu cevaplarken, bilgiyi doğru olarak kağıda aktarması için ihtiyaç duyduğu yazılı anlatım becerisi gösterilebilir. Hayatın sonraki dönemlerinde ise bu örnekler bireylerin seçtikleri meslekler, yaşam tarzları, ilgi alanları gibi unsurlara bağlı olarak değişse dahi bu dönemlerde yazılı anlatımın önemi çoğu kişi için artarak devam etmektedir. Ungan (2007), okul ortamında yazılı anlatım becerisinin gelişmiş olması, öğrencilerin akademik başarılarını olumlu yönde etkilemektedir.

Eğitimin, özellikle de temel eğitimin öğrencilere kazandırması gereken en önemli becerilerden biri de duyuşsal becerilerdir. Duyuşsal özellikler, insanın kendi hislerini ifade etmesi veya hissetmesinin belli yollarının kalitesi olarak tanımlanmaktadır (Gable, 1986: 3; Aktaran: Tekindal, 2009: 5).Yazı yazma ile alakalı olarak duyuşsal boyut, yazı yazmaya istekli olma, güzel yazma, anlatım, tutum, motivasyon, işlek ve zevk alarak yazı yazma gibi unsurlardan oluşmaktadır (Kuşdemir, Katrancı ve Arslan, 2018). Bu tür duyuşsal özellikler insanın yazma eylemini gerçekleştirmesi, eylem ile ilgili gayret göstermesini tetikleyebilir yahut eylemden uzaklaşmasına da yol açabilir. Yapılan bu araştırmada, yazılı anlatım ve yazma öz yeterlik inancının ilişkisi belirlenmeye çalışılmıştır. Özellikle, ilkokul öğrencilerinin yazma becerilerinin geliştiği bir dönemde yazı yazmaya yönelik istek ve inançlarının belirlenmesi, bu konuda farkındalık oluşturulması, yazılı anlatımda duyuşsal özelliklerin rolünü anlayabilmek bakımından önemli görülmektedir.

Araştırmada elde edilen bulguların dil eğitimi, Türkçe eğitimi, program geliştirme ve öğrenme-öğretim sürecine katkı sağlayacağı, aynı zamanda yazma eğitimi konusunda yapılan bilimsel araştırmalara da katkıda bulunacağı düşünülmektedir.

8 1.4.Varsayımlar

1.Yazma öz yeterlik ölçeğinin ve hazırlanan yazılı anlatım puanlama formunun, öğrencilerin seviyelerini doğru tespit ettiği varsayılmıştır.

2.Öğrencilerin yazdığı metinlerin yazılı anlatımı temsil ettiği varsayılmıştır.

1.5.Sınırlılıklar

1. Araştırma 2018-2019 eğitim-öğretim yılının ikinci döneminde Mart-Nisan-Mayıs aylarında Kırıkkale ili merkezinde bulunan devlet okullarının dördüncü sınıfında öğrenim gören 563 ilkokul öğrencisiyle sınırlıdır.

2. Veriler, öğrencilerin yazdığı metinler, yazılı anlatım değerlendirme formu ve yazma öz yeterlik ölçeğinden elde edilen verilerle sınırlıdır.

1.6.Tanımlar

Öz Yeterlik: Kişinin bir alanda performans göstermek için gerekli etkinlikleri düzenleyip başarma ve yapma kapasitesine ilişkin kendi yargısıdır (Bandura, 1986).

Yazma: Yazma, düşünceleri ifade edebilmek için gerekli sembol ve işaretleri motorsal olarak üretebilmektir (Akyol, 2011: 51)

Yazma Öz Yeterliği: Yazma öz yeterliği kişinin sahip olduğu yazma becerisi seviyesine yönelik algısını bildirir (Demir, 2014: 29).

Yazılı Anlatım: Yazılı anlatım, duygu, düşünce, istek ve olayların yazılı olarak belirli kurallar çerçevesinde doğru ve güzel bir şekilde aktarılmasıdır (Deniz, 2003:

241).

9 BÖLÜM II

KURAMSAL ÇERÇEVE

Bu bölümde yazma, yazılı anlatımın unsurları, öz yeterlik ve yazma öz yeterlik ile ilgili kuramsal bilgiler ve kavramlar ele alınmıştır.

2.1. Temel Dil Becerileri İçinde Yazma

Yazının icadı, insanoğlunun hayatında önemli değişimlere sebep olmuş tıpkı konuşma gibi insanlar arasında iletişimi sağlayan yeni bir araç ortaya çıkmıştır.

Yazının kullanmasıyla birlikte kültürel birikimler gelecek kuşaklara aktarılıp, kültürel birikimlerin kalıcılığı sağlanmıştır (Temizkan, 2008: 49). Bu yeni iletişim aracı, uygarlıkların gelişiminde önemli bir rol oynarken aynı zamanda bireylerin düşünce dünyasına da katkı sağlamıştır. Bir yazı sisteminin kullanılmasıyla (Keçik ve Uzun, 2004: 63) oluşan yazma işi bir anlatım tekniği; yazı harf ve sembollerin bir araya getirilmesiyle oluşan gösterge sisteminden teşekkül eden bir sonuçtur. Karadağ (2016) ise yazmanın insanların istek, ihtiyaç, duygu ve düşüncelerinin belli bir sistem çerçevesinde semboller ile gösterilmesi olduğunu vurgularken, öte yandan yazmanın sadece sembolleştirmeden ibaret olmadığına, aynı zamanda anlamlandırma işi olduğuna da dikkat çekmektedir.

Yazı yazma, insanın kendini ifade etmesini sağlayan bir dil becerisidir. İnsanın düşüncelerini, hayallerini, gözlem ve tecrübelerini anlamlı bir bütünlük içinde yazabilmesi hem zihinsel hem de fiziksel becerilerin kullanılmasıyla olmaktadır.

Fikirlerin anlamlı biçimde yazılı hâle gelmesinde karar verme, inceleme, girişim, izleme, sıralama, sorma, okuma, anlama, kontrol ve düzenleme gibi pek çok beceri birlikte kullanılmaktadır. Oluşturulan metnin ifade edilmek istenen düşünce ve anlamı doğru biçimde anlatması yazı yazmanın temel hedefidir. (Kuşdemir, Katrancı ve Arslan, 2018: 456 )

10

Yazma, duygu ve düşünceleri anlatabilmek için uygun olan sembol ve işaretleri psikomotor olarak üretmek (Akyol, 2015: 52); duyulan, düşünülen, tasarlanan ve yaşananları yazı ile anlatmak (Sever, 2004: 21); işlem olarak zihinde yapılandırılan bilgi, düşünce, duygu ve istekleri belli kuralla uygun yazıya aktarma işi (Güneş, 2013:

156) olarak farklı bakış açıları ile açıklanabilmektedir. Yazma, bir açıdan kaligrafik bir eylem olarak adlandırılmakta ve düşünmenin metin oluşturmada üst düzeyde kullanılabilmesi (Karadağ ve Kayabaşı, 2011: 990) olarak izah edilirken bir yandan da iletişim ve etkileşim özelliğine dikkat çekilmekte, bilgiyi doğru ve tam kaydetme;

mektuplar, yönergeler, el kitabı, raporlar, öneriler ve grafikleri bir araya getirerek yaratıcı ya da özgün dokümanlar oluşturma (Soylu ve Akkoyunlu, 2019: 2235) şeklinde ifade edilmektedir. Kellog (2008: 2), yazmanın ileri düzeyde bir metin üretmek olduğunu belirtmektedir. Düşünceleri keşfetmenin ve yeni bilgiler üretmenin bir yolu olan, dil bilgisi, heceleme, noktalama ve biçim ile ilgili bilgiler gerektiren yazma pek çok zihinsel ve duygusal işlemi bir arada ve düzenli kullanımını da gerektirmektedir. Bu açıklamalar ışığında yazmanın tanımı özet olarak şu şekilde verilebilir: Yazma, el, göz ve beynin eş güdümüyle sembol ve işaretlerin kullanılarak duygu, düşünce, tecrübe, bilgi, gözlem ve hayallerin zihinde yapılandırıldığı ve anlatıldığı bir dil becerisidir. Özgün bir metin oluşturma süreci olarak yazı yazma, kâğıt ve klavye kullanılarak gerçekleştirilebilir.

İnsanda doğal bir eğilim olan anlatma isteği, çocukluk döneminde ağlama, bağırma, el ve yüz hareketleriyle belirir ve sonradan konuşma ve yazma biçiminde (Özdemir ve Binyazar, 1998: 15) kendini gösterir. İnsan yazı yazarken hiç aklında olmayan sözcük ve ifadenin kâğıda döküldüğünü görür. Yazı yazmak, bireyin kendi duygularıyla kendi içinde yüzleşmesi için oldukça etkili ve kullanışlı bir yöntemdir (Oral, 2014: 14). Yazı yazmanın, dinleme, konuşma ve okuma ile karşılaştırıldığında zor kazanılan bir dil becerisi olduğu yazma konulu araştırma ve çalışmalarda tartışılmaktadır. Özellikle, bilişsel, duyuşsal ve fiziksel becerilerin aynı anda kullanılmasını gerektirdiği için yazı yazma daha karmaşık, daha iç içe geçmiş örüntülü bir yapıya olması daha çok gayret gerektirmektedir. Zahmetli bir zihinsel faaliyet olan (Sharples, 1999: 6) yazma zordur, çünkü dikkat, kendini izleme ve istemli kontrol gerektirmektedir (Schunk, 2000: 439). Yazma becerisinin kazanılması ve sergilenmesi belli bir çaba ve emek istemektedir (Gündüz ve Şimşek, 2011). Yazı yazma, öğrencilerin dil becerilerini ve düşüncelerini geliştirmelerine, bilgiyi düzenlemelerine,

11

dili kullanmalarına, bilgi birikimlerini ve zihinsel sözlüklerini geliştirmelerine ve bunların yanında zihinsel süreçlerle de iç içe olmasından dolayı çok sayıda becerinin gelişimine (Kodan, 2016: 524) de katkı sağlamaktadır. Bu bakımdan yazma, anlaşılması güç bir süreç, geliştirilmesi gereken önemli bir dil becerisidir.

Tarihsel akış dikkate alındığında yazı insanoğlu için önemli bir uğraş olmaya devam edecektir. Bu durum, yazıyı ve yazma becerisinin eğitimcilerin gündeminde olmaya, çocuklara ve gençlere kazandırılmaya çalışılan bir beceri olmaya devam edeceğini göstermektedir (Yıldız, 2018: 25). Türkiye’de, ilkokullarda ve ortaokullarda uygulanan Türkçe Öğretim programında yer alan öğrenme alanları dinleme/izleme, konuşma, okuma ve yazma olarak sıralanmaktadır. Kendinden önce süregelen öğrenme alanlarının birleşimiyle oluşan yazmanın diğer iletişim araçlarından daha önemli olduğu (Graham ve Harris, 2005; Aktaran: Arı, 2008: 15) belirtilmektedir.

Akyol’a (2006: 93) göre çocuğun yazma becerilerinin gelişmesi, bilgiyi transfer etmesini, düşüncelerini gözden geçirip düzenlemesini sağlamakta ve bu ise daha üst düzey yazılı anlatım yapabilmesine olanak sağlamaktadır. Yazmanın okulda iki farklı görevi vardır. Birincisi, rapor yazma, bir fikri kanıtları ile ifade etme, metni gözden geçirme, plan yapma ve değerlendirmedir. İkincisi, öğrencinin bilgisini derinleştirme ve ileriye götürmedir (Ungan, 2007: 462). Özellikle ilkokul öğrencileri düzeyinde yazma becerisinin ilkokul öğrencisine pek çok alanda fayda sağladığı ve onların diğer disiplinler ile daha anlamlı öğrenme gerçekleşeceği düşünülmektedir. İlkokul öğrencileri, derslerde not tutmak, dinlediklerini ve anladıklarını yazılı olarak anlatmak, ödevleri yapmak, ders konularına yönelik soru ve testler gibi farklı akademik görevleri yerine getirebilmek, düzeyine uygun yeni/kısa metinler oluşturmak ve iletişim kurmak vb. gibi çeşitli sebeplerle yazı yazmak zorundadırlar (Kuşdemir, 2018a: 244). Yazı yazma, ilkokul öğrencilerinin iletişim kurma, öğrenme, anlama ve yaratıcılık gelişmesini sağlayan bir beceridir. Yazı yazmanın bir ilkokul öğrencisine katkıları şu şekilde özetlenebilir (Güneş, 2013: 159):

Yazma, zihinsel süreçleri harekete geçirmeyi, düşünceleri düzenlemeyi, cümleler ile aktarmayı ve böylelikle iletişimi kolaylaştırmaktadır.

Yazma yoluyla düşüncelerin mukayesesi yapılıp, düzenlenmesi kolaylaşmaktadır.

Yazarak düşüncelerin sorgulanması, gözden geçirilip tartışılması, yeniden adlandırılması ve yazılı olarak tartışılması mümkün olabilmektedir.

Yazma, zihni merkeze alarak düşünceleri geliştirmektedir.

12

Yazı yazma sonucunda, öğrenci ifade edici bir dil becerisini kullanarak bir anlatım yapmış olur. Bu anlatım sürecinde yazı yazmanın pek çok bileşeni birlikte kullanılmaktadır. Bunlar, dil bilgisi, üretim, yazı düzeni, dil bilim ve kavrama gibi özel yazılı anlatım ögelerinin yanı sıra, noktalama, el yazısı, kelimeyi doğru yazma, yaratıcılık ve kendini ifade edebilme gibi birbirine sıkı bağlı (Sharpio, 1996) beceri ve bileşenlerdir. Her biri yazılı anlatımın mutlak öğeleridir. Göçer (2010b) ise yazılı anlatımı, düşünce gücüne sahip olanların görüş, fikir ve duygularıyla gözlem, deney ve tecrübelerini, seçilen konuyla ilgisi ölçüsünde planlayıp dilin kurallarına uygun biçimde anlatması olarak tarif etmektedir. Deniz’e göre (2003: 241), yazılı anlatım çağımızın gereklilikleri doğrultusunda kullanılması zorunlu olup, mesleki ve sanatsal bir çalışmadır. Yazılı anlatımın kapsamı çok geniştir. Edebiyat türleri, günlük notlar, raporlar, bilimsel bilgiler gibi birçok yazılı ürünleri barındırmaktadır. Yazılı anlatım yapmak, öğrencilerin farklı sosyal çevrelerde kendilerini özgür ve rahat ifade edebilmelerine de yardımcı olur. Bağımsız kişilik oluşturmalarına destek sağlar ve anlatımlarında kendilerine olan güveni artırır (Calp, 2007: 215). Yazılı anlatımın, bireyin sosyal yaşamında çevresi ile kurduğu iletişimin daha sağlıklı olmasındaki en araçlardan biri olduğu belirtilebilir. Yazılı anlatımın çeşitli yararları vardır. Kaynaş ve Anılan (2015: 123), yazılı anlatımın bireyin gözlem yeteneğini artırdığını, kendini tanımasını sağladığını, farklı bakış açısı geliştirmesine yardımcı olduğunu ve çevreye olan farkındalığı arttırdığını belirtmektedirler. Ayrıca yazma çalışmasından önce konuyla ilgili gözlem yapma, bireysel deneyimlerden yararlanma, okuma, araştırma, yazma ortamı ve zamanı belirleme, yazma taslakları oluşturma, başarılı bir yazma çalışmasının önemli aşamalarıdır. Yazılı anlatımın bu şekilde sürece yayılması öğrencilerin bu becerisini daha da artırmakta, bilinçli bir yazar olmasına katkı sağlamaktadır. Böylelikle planlama, değerlendirme, metni düzenleme gibi becerileri de kazanmaları sağlanır (Tompkins, 2004; Aktaran: Sever, 2013: 39). Öğretim sürecinde öğretmen-öğrenci, öğrenci-öğrenci ve öz değerlendirme etkinliklerine dayalı yazma, paylaşma ve değerlendirme ortamı sağlanırsa, yazma yeteneği zamanla beceriye, kendi kendine yazma ve yazdıklarını değerlendirme alışkanlığına dönüşebilir (Karatay, 2011: 1032). Bilinçli bir alışkanlık halini alan yazma, öğrencilerin akademik başarılarının yükselmesine, öğrenme becerilerinin gelişmesine, bilgilerini pekiştirmelerine yardımcı olur. Bunlara ek olarak ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin yazılı anlatım becerilerinin geliştirilmesi ve desteklenmesinin temel amaçları şu şekilde sıralanmaktadır (Calp, 2007: 215):

13

Günlük hayatta güzel yazmanın önemini algılayabilme

Sağlıklı kişilik geliştirmede yazmanın önemini anlayabilme

Meslek hayatında güzel bir şekilde yazmanın önemini kavrayabilme

Kitle iletişim araçlarının güzel yazmanın üzerindeki etkisini açıklayabilme

Bireyin duygu ve düşüncelerini amacına uygun bir şekilde yazı ile ifade edebilme

Kelime dağarcığını zenginleştirme

Dil ve düşünce arasındaki ilişkiyi kavrayabilme

Eleştirel, doğru, yaratıcı ve bilimsel düşünebilme

Güzel yazmaktan zevk alabilme ve güzel yazmayı takdir edebilme

Türkçeyi doğru ve güzel bir şekilde kullanmayı alışkanlık haline getirme

Türkçenin günlük yaşamda yanlış kullanımlarına ilişkin duyarlı olabilme

Yazılı anlatımın başarılı olması için bazı unsurlara dikkat edilmesi gerekmektedir. Zengin kelime hazinesi, gözlem kabiliyeti, dikkatli ve çok okumak, azimli, başarıya odaklı, okul-çevre-kendi eğitimine önem vermek, dil özelliklerine sahip, hayal kurabilen, geniş düşünebilen, amacı olmak, yazmaktan zevk almak, özgün olmak (Deniz, 2003: 242), duygu ve düşünceleri düzene sokmak, hitap edilenleri tanımak olarak sıralamıştır. Okullarda Türkçe dersi kapsamında yazma becerisini geliştirmek için pek çok yöntem ve teknik kullanılmakta, yapılan etkinliklerle öğrencilerin yazı yazma becerilerini kullanmada bağımsızlık kazanmaları hedeflenmektedir. Etkinlikler öğrenciyi yazma konusunda cesaretlendirmekte, güven aşılamakta ve yazı yazmayı keyifli bir işe dönüştürmektedir. Yazma eğitiminde yapılan etkinlikler ile öğrencilerin yazma işini gerçekleştirmesi arasında bir ilişki vardır. İlkokulda yazma eğitimi sırasında uygulanan etkinliklerin bazı amaçları aşağıda sıralanmıştır (Yılmaz ve Erdoğan, 2019: 56):

Bireysel farklılıklar gözetilerek duygu, düşünce ve isteklerini yazılı bir şekilde ifade edebilmek

Yaratıcı ve açık bir şekilde yazma alışkanlığı edindirmek

Dil bilgisi, içerik, yazım ve imla gibi konularda kendi yanlışlarını fark edip, düzenleyebilmek

Farklı yazı türlerini tanıyıp, yazma alışkanlığı edindirmek

Yazma sürecinde, hangi aşamada olduklarını bilmek ve ona göre hareket edebilmek

Öğrencilerin akıcı ve okunaklı yazmalarını sağlamak

Yazma stratejilerini kullanmalarını sağlamak.

14

Arıcı ve Ungan (2012: 19), iyi bir yazılı anlatım olması için bireyin iyi gözlemci, dinleyici ve okuyucu olunması, ayrıca hayal ve duyguların geliştirilmesi gerektiğini vurgulamaktadırlar. Yazılı anlatımda başarılı olmak için izlenmesi gereken adımları Şekil 1’de sıralanmıştır (Kavcar, 1999):

Şekil 1. Yazılı Anlatım Başarılı Olabilmesi İçin Gerekli Faktörler Yazılı anlatım becerisinin gelişmesi için en azından Şekil 1’deki bileşenlerin öğrencide olması beklenmektedir.

Türkçe dersi öğretim programındaki yazma öğrenme alanında yer alan kazanımlar birinci sınıftan dördüncü sınıfa doğru sıralanmıştır. Bu sıralama Tablo 1’de sunulmuştur (MEB, 2019):

Tablo 1. İlkokul Türkçe Öğretim Programındaki Yazma Kazanımlarının Dağılımı

15 İlkokul Birinci

Sınıf İlkokul İkinci Sınıf İlkokul Üçüncü Sınıf İlkokul Dördüncü Sınıf

 Boyama ve

16 2.2. Yazılı Anlatımın Özellikleri

Yazma becerisi ile ilgili açıklama, araştırma ve tanımlamalar, çoğunlukla bu becerinin bireyin kendini ifade etmesi ve anlatması ile alakalı olduğu hususunda birleşmektedir. Yazma becerisi, “yazılı anlatım” terimi ile karşılanmış, yazma, yazmak, yazılı anlatım ve yazma becerisi ile ilgili alan yazında birbiriyle örtüşen tanımlar yapılmıştır (Karatay, 2011: 1031). Dil eğitiminin amaçlarından biri olan yazılı anlatım becerilerini geliştirmenin, kişilik oluşturmadan akademik hayata, Türkçenin doğru kullanımından düşünebilmeye kadar birçok alanda yararı vardır.

Yazılı anlatım becerilerinin kazandırılmasında öğretmenlerin rolü çok fazladır.

Öğretmenlerin, Türkçe öğretiminde öğrenciler ile yaptığı farklı etkinlikler sayesinde yazılı anlatım becerileri gelişmektedir. Yazma bir yetenek işi olduğu kadar bir yöntem, sağlıklı düşünebilme ve bilgi işlemidir. İlkokuldan üniversiteye kadar Türkçe eğitimindeki temel amaç, yalnızca yeteneği olanları değil, öğrencilerin hepsinin anlaşılır ve düzgün bir Türkçe (Akbayır, 2011: 7) ile yazı yazabilmelerini sağlamaktır.

Nitelikli bir yazılı anlatım için, yazı yazan kişinin aşağıda belirtilen yeterlikleri kazanmış olması gerekmektedir (Hamzadayı, 2010: 34):

Nitelikli bir yazılı anlatım için, yazı yazan kişinin aşağıda belirtilen yeterlikleri kazanmış olması gerekmektedir (Hamzadayı, 2010: 34):