• Sonuç bulunamadı

Araştırma Konusu ve Alanının Belirlenmesi

BÖLÜM 2: ARAŞTIRMANIN METODOLOJĐSĐ

2.1. Araştırma Konusu ve Alanının Belirlenmesi

Toplumsal yaşam içinde karşılaşılan problemlerin neliğine, nedenlerine ve neticelerine ilişkin yanıt arama uğraşı bir sosyal bilimcinin sahip olduğu ya da sosyal bilimcide olması gereken önemli niteliklerinden birisidir. Sıradan bir insan için önemsiz sayılan bir olgu sosyal bilimci için pek çok problemin çözüm anahtarı olabilir ya da o, bu olguyu analiz edip değerlendirmeye değer bulabilir. Toplumsallık niteliği taşıyan her olgu çok yönlü, içerikli ve nedenlidir. Bir toplumsal soruna yanıt arama girişimi onun bu niteliklerinin ayrıntılı olarak incelenmesinden geçer. Bir toplumsal sorunun yanıtını bulmak ya da çözümünü kolaylaştıracak ipuçlarını yakalamaksa sosyal bilimcinin amaçladıklarına bir adım daha yaklaşmasını sağlar.

“Kentlilik Bilinci” her ne kadar kentli bireyin niteliklerinden yalnızca biri olsa da,günümüz kentlerinde özellikle de ülkemizin pek çok kentinde bu olgu ne yazık ki olan değil olması gereken konumundadır. Yani, bu bilinç tam olarak görünür kılınamamıştır, öte yandan olması gerektiği konusunda ise geniş ölçüde mutabık kalınmıştır. Bu çalışmamızda her şeyden önce kentin gelişimine ve geleceğine duyulan kaygıları arttırıcı olgusal durumların kentlerimizde açık-seçik olarak görünür hale geldiğini vurgulayan çalışmalara katkıda bulunmayı amaç edindik. Kentteki mevcut problemlerden birinin sosyolojik açıdan incelenmesi kentsel yaşama katkı sağlayacak girişimlerden yalnızca biridir.Hiç kuşkusuz bugün kentlerimizde yokluğunu rahatlıkla hissettiğimiz güncel bir kent problemimiz bulunmaktadır, aslında bu olgu (kentlilik bilinci) yaklaşık olarak 65 yıldan beri tam olarak var olmayı başaramamış ve yokluğu tam anlamıyla ancak 2000’li yıllarda fark edilebilmiş ve gündeme taşınabilmiş bir olgudur. Bu noktada ciddi bir gecikmenin olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Sahiplenme, sorumluluk alma, ait olma hissi ve duyarlılık bunların bir yerleşim birimi, özellikle de kent sakinlerinde var olması demek kent için başlı başına bir zenginlik demektir. Ve bugünün kentleri yalnızca devletin, yerel yönetimlerin gücü oranında değil kentli bireylerin niceliği ve niteliği ölçüsünde dünya kentleriyle yarışabilecek konuma ulaşabilen kentlerdir. Ayrıca bugünün kentlileri düne oranla daha fazla söz hakkını elinde bulundurarak yerel yönetim faaliyetlerini yönlendirebiliyor, yanlış politikalara karşı seslerini yükseltebiliyorlar. Fakat burada önemli bir noktaya temas etmek de yarar

var: o da yanlışlığına karar verdiği uygulamaların değerlendirmesini yapabilecek düzeye gelmiş kentlilerin varlığıdır. Yani, mevcut uygulamanın yanlış olduğuna kanaat getirmek de başlı başına belli bir bilinç düzeyini gerektirir. Bu hususta kentlilerin siyasi bilinçlerine eklenmesi gereken “çoğulculuk” kavramının ya da fikirlerinden çıkarılması gereken “biz ve öteki” ayrıştırmacılığı, üzerinde durulması gereken önemli ayrıntılardır. Maalesef, bilgi çağı nitelendirmesine layık görülmüş bir çağın kentlerinde yaşayan bireyler bugün dahi ötekileştirmenin yanlışlığına varamamışlardır. Bunu yaptığımız saha çalışmamızda rahatlıkla görebildik. Kişiler taraftarı oldukları siyasi düşüncenin dışında yer alanların fikirlerini ve uygulamalarını sorgusuz-sualsiz ötekileştirmişlerdir. ”Biz ve öteki” anlayışını rahatlıkla benimseyerek, ”biz”in yaptıkları ya da düşündükleri doğru, hakiki, gerçek; öteki ise yanlış ve gerçek dışı olarak anlamlandırılmıştır. Bu durum daha en başından kentin yazgısını hak etmediği bir şekilde biçimlendirmenin temsili görünümüdür. Dolayısıyla, kentlilik bilinci yalnızca kente karşı sorumluluk, duyarlılık, ona ait olma duygusu yaratmaz aynı zamanda kente ait olan diğer kentlilerin varlığını ötekileştirmeden uyumlu bir birlikteliğin,ortak anlayış ve uygulamaların yaratılmasına da olanak tanır. Kentlilik bilinci, kentlerin geleceğini, ülke özelinde ve dünya genelinde nasıl konumlanacağını belirleyecek, kentin sosyo-ekonomik zenginliğini arttıracak, kentlilerin dayanışmacı ve katılımcı olmalarını genişletecek bir olgunun varlığına işaret eder. Gerek günümüzün gerekse geleceğin sağlıklı kentlerini yaratma da ve sürdürülebilirliğini sağlama da kentlilik bilincinin sahip olduğu konum, kentlilik bilincinin bu çalışmanın konusu olarak seçilmesinin en büyük nedenlerinden biridir.

Araştırmanın konusu netleştikten sonra sıra bu olgunun sınanacağı alanın seçimini belirlemekti. Alan seçimi yapılırken özellikle araştırma nesnesi yapılmış birimler en baştan seçim dışında bırakılmıştır. Amaç hem daha önce araştırma nesnesi yapılmamış bir alan hem de çalışmadan en yüksek verim elde edilebilecek niteliklere sahip bir alanı bulmaktı. Bu amaçla gerek literatür gerekse Đstanbul genelinde çalışmanın yapılabileceği alanlar araştırılmaya başlanmıştır. Araştırmacının Anadolu yakasında ikamet etmesinden dolayı çalışma bölgesinin neresi olacağına ilişkin arayış Anadolu yakası ile sınırlandırılarak yapılmıştır.

Đstanbul, yapısı itibariyle iç göçler yoluyla Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinden nüfusu bünyesinde barındıran bir şehir konumunda. Hem kırsal kökenli hem de farklı köylerden gelen yoğun bir nüfusa sahip olduğundan araştırmanın yapılacak bölgenin

Đstanbul’un bu niteliklerine paralel olmasına özellikle dikkat edilmiştir. Yani, seçilen yerleşim biriminde Türkiye’nin her bölgesinden gelen,farklı kırsal alanlardan buralara yerleşen, ayrıca uzun zamandır Đstanbul’da yaşayan bir nüfusun da bulunduğu yerleşim yeri olması araştırmanın amacına ulaşmasında katkıda bulunacak temel unsurlardı ve bunlar dikkate alınarak bu niteliklere uygun olduğu düşünülen yerleşim birimi olarak

Đstanbul’un Sancaktepe ilçesinde yer alan Yenidoğan’ın “Mevlana Mahallesi” tercih edilmiştir.

Sema Erder’in “Đstanbul’a Bir Kent Kondu:Ümraniye’’adlı çalışmasından öğrendiğimiz kadarıyla Yenidoğan 1990 yılında Ümraniye ilçesine bağlı bir köy statüsündedir. 1940’ta Üsküdar’a bağlı bir köy konumunda olan Ümraniye’nin nüfusunun 501 olduğu bilinmektedir. 1955 yılında da köy konumundadır ve nüfusu 1.781 olmuştur. 1963 yılında ‘’belediye’’ olan Ümraniye’nin nüfusu 1965’te 14 bin 800’e yükselmiştir. Nüfusu 1970 yılında 22 bin 963’e,1975 yılında ise 38 bin 730’a ulaşan Ümraniye belediyesi, nüfusunun 71 bin 954’e ulaştığı 1980 yılında askeri yönetim tarafından ‘’ilga’’edilmiş ve Üsküdar Belediye’sine bağlanmıştır. 1989 yılında ise Ümraniye tekrar bağımsız belediye statüsüne kavuştuğu gibi,’’kimlik’’değiştirerek, ilçe merkezi konumuna gelmiştir. 1990 yılı sayımına göre, Ümraniye Belediye sınırları içinde ki nüfus 242 bin 091,yeni kurulan ilçenin toplam nüfusu ise 301 bin 257’dir (Erder, 2006: 40-41).

Ümraniye’ye bağlı bir köy konumunda olan Yenidoğan 1990’lardan itibaren ‘’köy’’olma niteliğini hızla yitirmeye başlamıştır. Erder, çalışması için yaptığı sınıflandırma da ‘’Çevre I’’adlı alanlar içine kattığı Yenidoğan’ın ve diğer yerleşimlerin (Çekmeköy, Sarıgazi, Sultançiftliği, Alemdağ) esas olarak Ömerli ve Elmalı Barajlarının su toplama havzası içinde yer aldığını, buradaki yerleşmelerin Nazım Plan’ın kesin yapı yasağının bulunduğu alanlar olmalarına rağmen oluştuklarını ve uzun süre kamuoyunu ve yerel yönetimleri meşgul ettiğini belirtir. Dönemin Belediye yönetimi yapı yasağını kaldırmış ve ıslah-imar planları yaparak bu bölgede ki yerleşmelerin yasallaşması yönünde kararlar almıştır (Erder, 2006: 46).

Erder’in çalışmasında muhtarın kendi tuttuğu kayıtlara göre Yenidoğan’ın 1990 yılında ki nüfusu 5.500,1990 DĐE sonucuna göre ise 4.798’dir,bölgenin son beş yılda artan nüfus sayısı da 2.500 olarak belirtilmiştir. Bu dönemin kayıtlarına göre burada yaşayanların kökeni Karadeniz ve Erzincan’lılardan oluşmaktadır. Yine Erder’in muhtardan edindiği bilgilere göre Yenidoğan’da o dönemde ki iş yerleri küçük sanayi ve fabrikalardan oluşmaktadır. Buralarda çalışan mahalleli oranının az olduğu ve mahallede ki en yaygın mesleğinde küçük memurluk ve işçilik olduğu belirtilmiş. Yenidoğan, devlet kanalıyla köy olmadan önce Sarıgazi’nin bir mahallesiydi. Sarıgazi eski adıyla Sarıkadı, muhtarlığı 1923’te açılmıştır. Bulgar göçmenlerin yaşadığı Sarıgazi’ye 1947’den sonra doğudan göçler başlamış ve sonra ki yıllarda Bulgar göçmenler buralardan taşınmıştır. Yenidoğan köyünde ise eskiden Arnavutlar yaşarmış, onlar da sonra ki yıllar da taşınmışlar.Önceden ormanlık bir alan olan sonra köye dönüşen Yenidoğan’da muhtarlık 1963’te açılmıştır. 1992’de de belediye statüsü kazanmıştır. 90’lı yıllarda Yenidoğan köyünde kiracı oranı çok azdır ve mülkiyet türü çoğunlukla tabusuz evlerden oluşur (Erder, 2006: 50-60).

Sancaktepe Đlçesi, 22 Mart 2008 tarih ve 26824 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5747 sayılı Kanun ile, Ümraniye Đlçesine bağlı Sarıgazi ve Yenidoğan beldeleriyle, Kartal ilçesine bağlı Samandıra beldesinin birleştirilerek tüzel kişiliklerinin kaldırılması ile kurulmuştur. Yüzölçümüm, 61.90 km²dir ve sınırları dâhilinde toplam 18 mahalle ve 1 köy vardır. Sancaktepe Đlçesi Đstanbulun Anadolu yakasında yer almaktadır. Kuzeyinde Çekmeköy, güneyinde Kartal ve Maltepe, doğusunda Sultanbeyli ve Pendik, batısında ise Ümraniye ve Ataşehir ilçeleri bulunmaktadır. 2007 yılında yapılan nüfus sayımı sonuçlarına göre Sancaktepe`nin nüfusu 221.035 'tir (http://www. sancaktepe. bel.tr).

Mevlana mahallesi Yenidoğan’ın en fazla nüfusuna sahip mahallesidir. Ekim ayı içinde muhtarlıktan edinilen bilgilere göre toplam nüfus 11.730 ‘dur. Nüfus geldikleri yerler açısından karma niteliktedir.Arsa fiyatlarının göreli ucuzluğu bu bölgeye yerleşimi kolaylaştırmış ve nüfusun oranı özellikle 2000’li yıllardan sonra hızla artmıştır. Genellikle işçi kesiminin yoğun olarak yaşadığı mahallenin yakın çevresinde fabrikalar (Demir-çelik, Gıda,Giyim üzerine) bulunmaktadır. Belediyenin merkez otobüs duraklarına oldukça yakın bir konumda olan mahallede birçok küçük işletme, beş tane

süpermarket ve iki tane eczane yer almaktadır. Mahallede işlevi olmayan ve niteliksiz iki adet park bulunmaktadır, fakat yeni imarlarda yeşil alanlara ayrılmış yeni park planları olduğu bilgisi edinilmiştir..Araştırmamıza başladığımız ilk aylarda sağlık ocağı bulunmamaktaydı fakat sonraki aylarda Sefa mahallesi ile Mevlana mahallesi arasında bir adet sağlık ocağının açıldığı,fakat tıbbi ön müdahalenin tam anlamıyla etkinleştirilem ediği ve geçici doktorun bulunduğu alınan diğer bilgiler arasındadır. Mahallede bir ilkokul (Mevlana Đlköğretim Okulu) bulunmaktadır. Ayrıca mahallede aktif çalışmaları pek bulunmayan üç tane de hemşehri derneği mevcuttur.

Benzer Belgeler