• Sonuç bulunamadı

1.2. TARİHSEL SÜREÇTE EŞİTLİK DÜŞÜNCESİ

1.2.1. Antik Yunan’da Eşitlik

Eşitlik her ne kadar modern toplumlarda karşılığı olan modern bir kavram olarak nitelendirilse de geçmişte de bu kavrama olan ilgi önemli derecede mevcuttur. Eski Yunan’da ‘Polis’ kavramı, Sparta ve Atina polislerinin yükselmesi ile siyasal alanın kurumsallaşmasına ve yasaların ortaya çıkmasına öncülük etmiştir. Sparta ve Atina toplumlarının oluşturduğu polislerde kurdukları düzenler, eşitliğin belli düzlemde ortaya çıkmasına ve gündeme gelmesini sağlamıştır. Savaşçı olarak nitelenen Sparta toplumu, soydaş ve akran eşitliğine dayanan bir toplum düzeni kurmuş, bu soydaşlar arasındaki eşitlik, çeşitli dönemlerde bozulmakla birlikte, toplumsal ve ekonomik eşitliğe dahi varacak düzeyde düzenlemelerin yapılmasını beraberinde getirmiştir. Ancak bu düzen soydaşlar arasındaki eşitliği sağlama düzeyinde kalarak, Sparta toplumunu çoğunluğunu oluşturan kölelerin ve dışarıdan gelen, soydaş olmayanların ciddi şekilde eşitsizliğe maruz kaldıkları bir toplum düzeni oluşturmuştur. Doğrudan demokrasinin ilk örneklerini gördüğümüz Atina toplumu da vatandaşlarına sağladığı eşit siyasal haklar ile demokrasi düşüncesinin doğuşuna kaynaklık etmede önemli bir yol kat etmiştir. Ancak Sparta toplumunda soydaşlığa dayanan eşitlik anlayışı, Atina toplumunda Atina vatandaşı olanlar arasında sağlanan eşit siyasal haklar düzleminde kalmıştır. Metoikoslar olarak ifade edilen vatandaş olmayanlar ve köleler Atina toplumunun çoğunluğunu oluşturmalarına rağmen ciddi ayrımlara maruz kalan ve eşit siyasal statüye sahip olmayan

7

topluluklar olarak var olmuşlardır. Yine Atina toplumunda vatandaş olanlara eşit siyasal hakların tanınmış olmasına rağmen, vatandaşlar arasındaki ekonomik eşitsizlikler toplumsal eşitsizliğin başka bir boyutu olarak karşımıza çıkmaktadır (Ağaoğulları, 2016:

29-42).

Antik Yunan’da ‘sofistler’ aristokratik düşünüşü eleştirerek, aristokratik kurumların, aristokratik yasaların, tanrısal, evrensel, değişmez şeyler olmadıklarını göstermeye çalışarak, eşitlikçi demokratik düşünceleri benimsemişlerdir. Retorik sanatını insanlara öğreterek onlara, halk meclislerinde halkı ikna etmeyi ve halk mahkemelerinde jüriye karşı kendilerini savunmayı öğretmeye çalışmışlardır. Her ne kadar eşitlikçi temelde inançlara sahip olsalar da sofistler tamamen salt eşitlikçi fikirlere savunan kimseler değillerdir. Örneğin, sofistlerin öğrencileri çoğunlukla ücretini ödeyebilen aristokrat çocuklar oldukları için öğrencilerine belli noktalarda eşitsizlikçi fikirleri sunma durumunda kalıyorlardı. Yine Atina demokrasisine bakıldığında vatandaş-metoikos5, özgür-köle, Atinalı olan-Atinalı olmayan, Helen-barbar ayrımı gibi eşitsizlikler gündemdeki eşitsizlik unsurlarıydı. Bazı sofistler de Atina demokratlarını, bu eşitsizlikçi inançlarını destekleyen kanıtlarla donatmayı kendilerine görev edinmişlerdir. Ancak bütün vatandaşların yönetime katılması fikrini destekledikleri ve asaleti inkar ettikleri için, bu düşüncenin vatandaşlar arası eşitlikte kalmayıp, vatandaş-metoikos, özgür-köle, Helen-barbar eşitliğine, siyasal eşitlikten sosyal eşitliğe hatta ekonomik eşitliğe kadar uzanmasının temellerini atmışlardır (Şenel, 1970: 317-318). Sofistler yaşadıkları dönemde yerleşik kalıpları, gelenekleri, siyasal eğilimleri, dinleri hümanizm merkezli bir eleştiri süzgecinden geçirerek Eski Yunan’da bir ‘aydınlanma’ döneminin yaşanmasına öncülük etmişlerdir (Ağaoğulları, 2016: 78).

Antik Yunan düşünüşünde en önemli sima şüphesiz ki Sokrates’tir. Sokrates’in

‘erdem’ kavramı, eşitliğe bakışı açısından bize bir fikir vermektedir. Sokrates’te erdem bilgidir. Öğrenilebilir ve öğretilebilirdir. Ancak Sokrates, erdem öğretilebilir demiş olmasına rağmen, erdem herkese öğretilebilir dememiştir. ‘Kalıtım’ ilkesini de bu öğretilebilir erdeme ekleyerek, erdemi aristokratik bir temele dayandırmaya çalışmıştır.

Sokrates kendi döneminde, demokrasiyi eleştirerek aristokratik kampa açıktan açığa sempati duymuştur. Ona göre, politikada söz sahibi olması gerekenler çoğunluğu

5 Antik Yunan’da, Atina’ya dışarıdan gelip yerleşen yabancı kişilere verilen isim.

8

oluşturan tüccarlar, kunduracılar, zenginler, fakirler ve halk tabakası değil, erdem bilgisine sahip yetenekli ve bilgili kimselerdir. Sokrates’e göre herkese eşit siyasal hak tanımak politika açısından doğru bir yaklaşım değildir (Şenel, 1970: 366-371).

Sokrates’in düşünceleri ve ona dair bilgileri edindiğimiz ve aynı zamanda Sokrates’in en ünlü öğrencisi olarak kabul edilen Platon’un eşitliğe dair görüşleri, onun idealar ve nesneler dünyası arasındaki ayrımında kendisini göstermektedir. Platon, varlıkları idealar ve nesneler olarak ikiye ayırır. İdealar mükemmel, değişmez, iyi varlıklar iken nesneler, değişen, bozulan, kötü varlıklardır. Buradan hareketle Platon, insanları da üç tipe ayırır; kendilerine akıl bölümü egemen olan bilge kişiler yani filozoflar, ruh bölümü egemen olanlar şan-şeref severler, aşağı itiler(hazlar) bölümü egemen olanlar ise servet severlerdir. Platon’a göre, en üstün insanlar bilgi severler yani filozoflardır ondan sonra şeref severler, en aşağıda da servet sever olanlar vardır. Böylece toplumda birbirlerine eşitsiz üç sınıfın bulunduğunu söylemektedir (Platon, 2012: 316-318). Platon bu üç sınıf insanın farklılıklarının kalıtımsal olduğunu öne sürmeye çalışarak, bu farklılıklara bir meşruiyet kazandırma çabası içerisinde olmuştur. Platon, bu üç sınıftan herhangi birisi kendi rolünün dışına çıkarsa devlet ortadan kalkacaktır demektedir (Ağaoğulları, 2016: 101).

Platon’un öğrencisi Aristoteles hocasından ve Sokrates’ten ciddi bir şekilde etkilenmiştir. Aristoteles ‘Politika’ adlı eserinde “birbirine eşit olmayan şeyleri birbirlerine eşit olanlara vermek doğaya aykırıdır ve doğaya aykırı olan hiçbir şey ise hiçbir zaman haklı olmaz. Ancak birisi erdemce en yüksek olan ve en iyi olanı yaptığında onun izinden gitmek gerekir” demektedir (Aristoteles, 2013: 354). Yine Aristoteles

‘Nikomakhos’a Etik’ adlı eserinde de adaleti bir çeşit eşitlik olarak görür ve adaletin eşit olanlara eşit bir şekilde, eşit olmayanlara ise eşit olmayan bir şekilde davranmanın gerekliliğini ifade ettiğini belirtir (Aristoteles, 2014: 110). Aristoteles aynı eserde sosyal zenginliklerin ve yüklerin alıcıların hünerlerine göre dağıtılmasını tartışmaktadır (Cevizci, 2007: 754). Aristoteles’in ideal devletinde ‘vatandaşlar arası siyasal eşitlik’

düşüncesi yer almakla birlikte kendisi ‘erdemin yönetimi’nden yanadır. Orta sınıflara vatandaşlık hakkı tanıyan Aristoteles, buradaki siyasal eşitlik düşüncesini ileri bir seviyeye götürmemiş, orta sınıfı dahil etmekle yetinmiştir. Aristoteles’te iyi bir siyasal düzen ideali sadece belli niteliklere sahip yurttaşlar topluluğu için söz konusudur.

9

Kadınlar, yabancılar, köleler hatta işçiler bu yaşamın asli bir parçası olarak görülmezler.

Aristoteles boş zamanı ve iyi bir geliri olan az sayıda seçkin yurttaşlar topluluğu dışındakileri dışlayan, seçkinci, elitist bir siyasal bakış açısı ortaya koyar (Ağaoğulları, 2016: 152). Buradan hareketle, Antik Yunan’ın en önemli düşünürleri Sokrates, Platon ve Aristoteles, eşitlik konusunda bilgelik-erdem kavramına vurguyu ön plana çıkarmışlardır. Bu kavrayışa göre insanlar eşit bir bilgeliğe sahip olmadıkları için eşit olarak kabul edilmemektedirler.

Polisin yıkılması ile birlikte bireye davranışlarında rehberlik etmek üzere, Epikurosçu okul ve Stoacı düşünüş etkinliğini artırmaya başlamıştır. Epikurosçu okul, polisten daha dar bir sosyal birim olan dostluk çevresini ve dostlar arasında eşitlikçi ilişkileri ve değerleri öğütlerken, Stoik okul, polisten daha geniş bir sosyal çevreyi, evrensel insanlık toplumunu, insanların evrensel eşitliği fikrini öne sürmüştür. Her ne kadar bu ekollerin eşitlikçi yönleri bulunsa da Epikurosçuluğun eşitliği dar bir dostlar çevresi ile sınırlaması, Stoacı düşünüşün de evrensel bir eşitlik fikri öne sürmekle beraber, bu eşitliğin yalnızca bilgeler arası bir eşitlik olduğunu söylemesi, her iki düşünce ekolünün de eşitsizlikçi yanları olduğunu göstermektedir (Şenel, 1970: 513).