• Sonuç bulunamadı

Antep'te Yaşayan İnsanların Sosyal Hayattaki Yeri ve Statüsü

B) Sosyal ve Kültürel Hayat

2) Antep'te Yaşayan İnsanların Sosyal Hayattaki Yeri ve Statüsü

B) SOSYAL VE KÜLTÜREL HAYAT

1) Toplumda Adalet Mekanizmasının İşleyişi ve Halkın Tavrı

XVI. yüzyılın başlarında Antep, Halep ve Ruhâ'dan sonra güneydoğu Anadolu ve kuzey Suriye'yi içine alan bölgenin en büyük şehriydi. Osmanlı Devleti'ne dahil olduğu ilk yıllarda şehre bir kadının tayini de bunu göstermektedir. Dolayısıyla Antep halkının bir şehir kültürüne sahip olduğunu anlamaktayız. Aynı şekilde mahkeme kayıtları ışığında Antep halkının bir hukuk devleti algısına da sahip olduğunu söyleyebiliriz. İncelediğimiz defterde 100 belge hüccet niteliklidir. Hüccet, bugün noter karşılığında kullanılır. Yani tarafların meselenin çözümünde kadının kararına ihtiyaçları yoktur. Meseleyi aralarında anlaşarak çözmüşlerdir, fakat yine de mahkemeye gelerek şahitler huzurunda kadının da onayını içeren bir belge almayı gerekli görmüşlerdir. Bu, çıkabilecek bir anlaşmazlığın yine hukuki yollarla çözümü için ön tedbirdir. Temessük (borç senedi) ve fetvalar da hukuki mücadelenin yardımcı öğeleridir. Nitekim incelediğimiz defterin 24 numaralı belgesinde konu edilen alacak-verecek davası, eldeki temessük sayesinde davalının lehine sonuçlanmıştır. 47 numaralı belgede, eşkıya olmuş oğlunun borçları ile mükellef tutulan babanın, 72 numaralı belgede, kendisini ve çocuklarını mağdur bırakıp giden koca aleyhine açılan davada kadının, 75 numaralı belgede mirasa hak sahibi olan amca oğullarının ellerindeki fetvalar, davanın lehlerine sonuçlanmasında etkili olmuştur.

2) Antep'te Yaşayan İnsanların Sosyal Hayattaki Yeri ve Statüsü

İncelediğimiz defter bağlamında Şehre Küstü mahallesi hareketliliği ile dikkatimizi çekmiştir. Amuv, Çukur, Tarla-yı Atik, Tarla-yı Cedid, Câbi de kayıtlarda öne çıkan mahalle isimleridir. Şehre Küstü, isimlerini tespit ettiğimiz 29 mahalle içinde mahkemeyi en aktif kullanan mahalledir. Şehre Küstü sakinlerince mahkemeye taşınan 17 davanın içerikleri de mahallenin hareketliliğine işaret etmektedir. İncelediğimiz defterde insanlar arası güven ortamını zedeleyecek üç olayın kaydına rastladık. Bu olayların ikisi Şehre Küstü mahallesinde cereyan etmiştir.208 Yine kendisini ve çocuklarını muhtaç durumda bırakıp giden kocayı mahkemeye şikayet eden kadın da

208

29

Şehre Küstü mahallesindendir.209 Bu hadise, hem defterde tek örnek olduğu, hem de toplumdaki kadın gerçeğine rağmen cesur bir hareket olduğu için önemlidir. Yukarıda ifade ettiğimiz iki eşli beş kişinin ikisi Şehre Küstü mahallesinde yaşamaktadır.210 Bütün bunlarla birlikte bizce, Şehre Küstü'yü dikkate değer kılan en önemli veri defterin ikinci zengini Fazılzâde el-Hâc Halil Efendi ibn el-Hâc Ali Ağa'nın burada yaşamış olmasıdır. Bir servet eden kitapları alim kişiliğine işarettir. Alimler toplumlarının çekim merkezidir. Biz bu zatın evinin, gerek dersler ve sohbetlerle gerekse akıl danışmak, bir ihtiyacını karşılamak için ya da teberrüken yapılan ziyaretlerle hareketli bir ev olacağını düşünüyoruz. Ayrıca söz konusu kişinin, başkalarında olan 16301 kuruşluk alacağı çevresinin bankeri olduğunu göstermektedir.211 Bu miktar, kitapları hariç taşınır taşınmaz mallarının yaklaşık iki buçuk katıdır. Bu durum da, Fâzılzâde el-Hâc Halil Efendi'nin, Şehre Küstü mahallesinin hareketliliğinde en önemli etken olduğu fikrimizi desteklemektedir.

Amuv mahallesi defterimizin sekiz belgesinde adres gösterilen bir diğer hareketli mahalledir. Amuv mahallesinde oturan Emir Zekeriya oğlu es-Seyyid Mehmed isimli bir şahsın kızlarına vâsî tayin edilen belge212 şahitleri ile dikkatimizi çekmiştir. Yukarıda "Şühûdu'l-hâl" başlığı altında da değindiğimiz gibi, vâsî tayini gibi basit bir dava için bu kadar itibarlı ismin bir araya gelişi, dava sahibinin itibarına işaret etmektedir.

Yine 88 numaralı belgeden Voyvoda el-Hâc Mehmed Ağa'nın Amuv mahallesinde ikamet ettiğini öğreniyoruz. Zikrettiğimiz Voyvoda'nın eşi Asya Hatunun bir vakıf girişimi, kendisinin ölümünden sonra mahkemelik olmuştur.213 Mahkeme kayıtlarından Asya Hatun'un zinet eşyalarını satıp elde ettiği para ile bir bahçe satın aldığını, bahçenin yıllık gelirinin 2/3'ünü fakir-fukaraya vakfettiğini öğreniyoruz. Asya Hatun bahçe gelirinin kalan 1/3'lük kısmını ise kızı akil-baliğ oluncaya kadar emaneten bir mütevelliye tahsis etmiştir. Mahkeme Asya Hatun'un varislerinin vakfı geri alma talebiyle açılmış, fakat kabul edilmemiştir.

209 GŞS. 131/ 72. 210 GŞS. 131/ 96, 100. 211 GŞS. 131/ 96. 212 GŞS. 131/ 56. 213 GŞS. 131/ 89.

30

Elbette zenginlik ve itibar her zaman halka hizmet unsuru olmamaktadır. Bazen istenmedik şekilde, baskı aracına da dönüşebilir. Nitekim 23 numaralı belgede, yine bir Amuv mahallesi sakini olan Eymiş adında bir kadın, Debbağ Mustafa'dan haksız kazanç elde etmeye çalışmaktadır. Eymiş Hatun bunun için Voyvoda'yı kullanmış, Debbağ Mustafa'yı yakalatıp hapsettirmiştir. Neyse ki mahkeme Eymiş Hatun'u suçlu bulmuştur.

Belgelerde geçen isimlerin unvanlarından yola çıkarak, seyyidlerin Ayıntâb sosyal yaşamında öne çıktığını söyleyebiliriz.214 Peygamber evladı olanların ellerinde siyâdet berâtı denilen ve o sülaleye mensup olduğunu gösteren hüccetleri vardı. Sâdâttan olduğunu iddia eden kimse bu iddiasını seyyidlerden olan şahitlerle ispat ederek nakîbu'l-eşrâf defterine kayıt olurdu.215

131 numaralı Antep sicilinde 145 adet belge numaralandırdık. Bu belgelerden altısı seyyidlerden ve a'yândan olan es-Seyyid Battalağazade Mehmed Ağa'nın terekesine aittir. Tüm belgeler içinden 30 adetinde davanın en az bir tarafı "seyyid" ünvanı taşımaktadır. Bu da yaklaşık 1/5 oranına karşılık gelir. Elbette bu oranla Antep nüfusundaki "seyyid" nüfusa ulaşmak mümkün değildir. Bununla birlikte mahkemeyi kullanmaları, kamu işleriyle ilgilenen kent ileri gelenlerinden olmaları bağlamında bir fikir vermektedir. Aynı şekilde "şühûdu'l-hal" içindeki seyyid unvanlı isimlerin çokluğu da önemlidir. Seyyidler, Osmanlı Devleti genelinde Nakîbu'l-eşraf'ın, kendi kazalarında Nakîbu'l-eşrâf'ın atadığı yerel nakîblerin kendilerine mahsus idaresi ve gözetimi altındadırlar.216 Yerel nakîb atamalarında dışarıdan bir kadının kendi aralarındaki davalara bakmaları istenmezken okuduğumuz sicil bunun uygulanmadığını göstermektedir. Gerçi kadı sicilleri, cezanın niteliği ve infazı hususunda çok nadir bilgiler verir.217 Dolayısıyla sicillerden, davanın mahkeme dışına taşınan kısmını takip etmek oldukça zordur.

Halk arasında seyyidlerin daima Peygamberin inayeti ve koruması lütfuna nail olduklarına inanılır. Dolayısıyla seyyid olmak aynı zamanda rahat ve saygın bir

214 Mesela bkz. GŞS. 131/ 31, 34, 45, 46, 55 vb. 215 UZUNÇARŞILI, a.g.e., s. 171 216 UZUNÇARŞILI, a.g.e., s. 167 217 Mesela bkz. GŞS. 131/ 11.

Benzer Belgeler