• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 5: ANTAKYA HALK MÜZĐĞĐNDE TÜRLER VE NĐTELĐKLERĐ

5.2. Antakya Halk Müziğinin Nitelikleri

Bilindiği gibi yöre türküleri yakıldıkları yerin ve ortamın kimi özelliklerini taşır. Bu özellikler o bölgenin tarihi, ekonomisi, yöre insanının eğitim ve ruhsal durumları gibi etkilerden doğmuş olabilir. Antakya yöresi türkülerinin de bu ve buna benzer durumlardan etkilenmiş olduğunu söyleyebiliriz.

Hatay-Antakya tarihini incelediğimizde bu etkileşim ve değişim sonucunda ortaya çıkan bileşimi anlamak mümkündür.

Antakya ve çevresinde tüketilen halk müziği önceleri halk şairlerinin dile getirdiği halk destanlarından, mani ve ağıtlardan ibaret iken 19.yy da Đstanbul ve Rumeli bölgesinden gelen saray kültürüyle yetişmiş aileler Antakya’nın sosyal yapısı, kültürü ve sanatı üzerinde büyük ve önemli etkiler yapmıştır. Daha evvelde bahsettiğimiz Antakya halk müziğinin çevre kasaba ve köylerden çok büyük farklar göstermesinin nedeni; yeni gelen bu ailelerin şehir merkezinde ikameti tercih etmelerinden dolayıdır diyebiliriz.

Bir başka husus ise Anadolu’nun çeşitli yörelerinde derlenen türkülerin aksine güftesinden ‘Đstanbul’ adının geçtiği ya da o çevreye nazirede bulunan Antakya türküleri sanıldığı gibi gurbet türküsü olarak nitelendirilmemelidir. Çünkü bu türküler daha önce de bahsettiğimiz eşraf tarafından ya Đstanbul’da yakılarak Antakya’ya getirilmiş ya da Antakya’da bulunan süre içerisinde Đstanbul’a olan sevgiyi ona övgü niteliğinde dile getirmiştir. Bunu şu dizelerle de örnekleyebiliriz.

Ne hoş aramışlar yerin bulmuşlar

Yedi dağ üstüne bina kurmuşlar

Cümle evliyalar dua kılmışlar

49

Antakya halk müziği Osmanlı kültürünü yansıtan ve yaşatan Elazığ ve Şanlıurfa halk müzikleri gibi geçmişte gelişmiş bir merkez olmasından dolayı ince bir zevkin makamsal müzik anlayışına sahiptir. Antakya türküleri içerisinde bu özelliğe sahip olanlar başlangıçta sanat kaygısı duyularak bestelenmiş daha sonra ise anonimlik süreci içerisinde geleneksel bir hal alıp türküleşmişlerdir.

Burada dikkat edilecek husus bu makamsal türkülerin birçoğunun Đstanbul’da değil Antakya‘da bestelenmiş olmasıdır. Ayrıca bunlar arasında yörede 100-150 yılı aşkın süredir söylendiği düşünülen/tahmin edilen türkülerinde bulunduğu tespit edilmiştir. Bunlar: “Gemi” (Kaptanpaşa) ve “Hekimbaşı” türküleridir.

Antakya türküleri içerisinde yer alan “Gül Kuruttum” ve “Hekimbaşı” türküleri özellikleri bakımından geleneksel müzik kültürümüze önemli katkılar sağlayabilecek niteliktedir. Hisarlı Garip dizisinde seyreden bu türkülerin Türk halk müziğinde ender olarak karşımıza çıkan Sol, La ve Mi kararlı diğer örneklerden farklı olarak Fa ve Re karar seslerinde notaya alındığı görülmektedir.

Halk müziğinde Fa kararlı Hisarlı Garip dizisinde notaya alınan “Gül Kuruttum” türküsü Muzaffer SARISÖZEN tarafından Mehmet ĐPEK (Muhammed HARĐRĐ)’den derlenmiştir (Rep. Sıra No:664). Ayrıca halk müziğimiz içerisinde bir başka örneği bulunmamaktadır. Yine aynı dizide notaya alınan Re kararlı “Hekimbaşı” türküsü ise Sadık Ayhan ĐPEK tarafından önce babası Cemil ĐPEK’ ten (ĐPEK, 1992c:18) daha sonra Cemile KILBEY’ den (ĐPEK, 2003:90) derlenmiştir. Ayrıca bu türkünün ikinci derlenmesinde Sol karar olarak notaya alınmış olması dikkat çekicidir.

Antakya halk müziğinde en sık görülen 2, 4 ve 9 zamanlı usullerin yanı sıra Türk halk müziğinde daha seyrek kullanılan 5, 6, 8, 10 ve 11 zamanlı usullere de rastlanmıştır.

Bu araştırmada tespit ettiğimiz bir diğer husus, Antakya türkülerinde halk müziğinin ‘bütün dizilerinin’ kullanılmış olmasıdır (Kerem, Garip, Müstezat, Nihavent, Misget, Kalenderi ve Hisarlı Garip). Tabi olarak bu çeşitliliği yöre türkülerindeki geleneksel yapının dışında Türk sanat müziğinin de etkilerinin oluşuna bağlayabiliriz.

50

Yöre türkülerini icra eden sanatçılar bazen o dönemde ülke sathında yaygın halde söylenen türkülere sözler monte ederek o olayı ölümsüzleştirmişlerdir. Bazen de kaynak şahısların başka yöre türkülerini bu yöreye aitmiş gibi gösterdikleri olmuştur. Bu ayrımı Muzaffer SARISÖZEN, notaya aldığı bu türkülerin altına konu ile ilgili kanaatini yazarak arşive almış olduğu tespit edilmiştir. Bu türküler: “Fincanı Taştan Oyarlar” (Rep. Sıra No:2058) ve “Lofçalı” (Rep. Sıra No: 590)’dır.

Yöre türkülerinde müziğin yanı sıra söz unsurunun, yani bölgesel şive özelliklerinin önemi büyük ve birçok konuda da belirleyici niteliktedir. Türkülerde kullanılan eski kelimeler aynı zamanda türkünün devrini ve yaşını belirlemede de bir ölçü olabilir. Antakya’nın yerel ağzı konusunda Bülent NAKĐP; “Hatay’ın yerli halkı olan Türkmenlerin dili üzerine özellikle Suriye’ye komşu ilçelerde ve Antakya’da Arapçanın da büyük etkisi” (NAKĐB, 2004:41) olduğunu belirtmiştir. Fakat Antakya türkülerinde kullanılan dil, çevre il ve ilçelerin farklı ağız özellikleri ve Arapçanın etkilerine rağmen yöresel ağız orijinalliğini korumuş, bununla birlikte kelime hazinesini geliştirerek kendine has bir gelişim seyri izlemiştir.

Antakya türkülerinde gelen bazı mahalli kelimeler: Karmiş, nişe, kele, keni, hele, miraz ve ğulğule.

Antakya türkülerinde yöresel ağız özelliği gösteren bazı kelimeler: sabah = sebbeh, minare = minara, şakirt = şeğirt, pınar = piner, sahur = söhür.

Antakya ve çevresinde yaşayan farklı topluluklar birbirlerinden her konuda olduğu gibi müzik konusunda da etkilendiği gözlenmiştir. Örneğin: Türk düğünlerinde Arapça, Arap düğünlerinde ise Türkçe şarkı ve türküler söylenmektedir. Türk müzisyenlerin beğendikleri Arapça eserleri Türkçeye çevirerek ya da tam tersi Arap müzisyenlerin de Türkçe eserleri Arapçaya çevirerek icra etmeleri yörede sık görülen bir durumdur. Konu ile ilgili araştırmamızda Antakya’ya bağlı Harbiye yöresinde derlenen ‘Alıverin Martinimi’ ve ‘Yayık Yaydım’ türküleri bu konuya örnek teşkil eder niteliktedir. Yanı sıra öz kültürlerinde Arapça olmayan yine Antakya’ya bağlı Şenköy yöresinde de Arap kültürünün etkisi kendini göstermektedir. Şenköy’den derlenen ‘Ya Bu’l Eyye’ türküsünün sözleri Türkçe olmasına rağmen nakarat/bağlantı kısmının Arapça olduğu tespit edilmiştir.

Benzer Belgeler