• Sonuç bulunamadı

Amortismana Tabi Maddi Duran Varlıklar İçin Yeniden Değerleme

Belgede Enflasyon muhasebesi (sayfa 31-33)

2.1. Kısmi Düzeltme Yöntemleri

2.1.5. Amortismana Tabi Maddi Duran Varlıklar İçin Yeniden Değerleme

Değerleme İşlemi*

Yeniden değerleme, paranın satın alma gücünde meydana gelen düşüşler nedeniyle işletme varlıklarının, özellikle duran varlıkların, cari para birimleri ile değerlemeleri yapılarak bugünkü değerleriyle gösterilmesi olarak tanımlanabilir (Küçüksavaş, 1994, s. 232). Tanımdan da anlaşıldığı gibi yeniden değerleme yalnızca amortismana tabi duran varlıklarla ilgilenmiştir.

Diğer aktif ve pasif kalemleri ihmal etmiştir. Bu sebepten dolayı yeniden değerlemeyi geçici bir önlem olarak kabul etmemiz mümkündür.

Yeniden değerleme işlemi, amortismana tabi duran varlıklar ile bu varlıkların birikmiş amortismanlarının, Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen yeniden değerleme oranı ile çarpılarak değerlerinin yükseltilmesi işlemidir. Varlık ile birikmiş amortismanda meydana gelen artışlar arasındaki fark ise öz kaynaklarda bir fon hesabında izlenir.

İşletmelerin yeniden değerleme işlemlerini yapmaları, bilânçonun aktifinde yer alan maddi duran varlıkların gerçek değerlerine yakın değerler ile gösterilmesini sağlar. Böylece, işletmenin ekonomik ve finansal yapılarındaki enflasyondan kaynaklanan ve bilânçoya yansıyan çarpıklıklar düzeltilmiş olur. Bu durum, aktif yapının güçlü görünmesini sağlayarak işletmenin kredi değerliliğini de artırır (Hacırüstemoğlu, 1997, s. 43).

Yeniden değerle, bilânçonun bazı kalemlerini esas aldığı için geçici bir önlem veya enflasyonun etkisini azaltmak için kullanılan geçici bir yöntem olarak kabul etmemiz mümkündür. Amortismanların yeniden değerlenmiş tutarları üzerinden ayrılması da, amortisman giderlerini ve üretim maliyetlerini arttırdığından, enflasyonun gelir tablosuna yansıttığı fiktif karların azaltılmasına yardımcı olur.

Yeniden değerleme, aşırı fiyat artışlarının hüküm sürdüğü dönemlerde, özellikle kurumlar vergisi mükellefleri bakımından, vergi yükünü azaltan bir müessesedir. Bir teşvik aracı niteliği taşımaktadır (Aydemir, 1993, s. 11).

Bu olumlu yönlerine karşın; yeniden değerleme işlemi yapan işletmeler, 4008 sayılı kanun ile getirilen gider kısıtlaması uygulamasına tabidir. Yeniden değerlemeyle elde edilen avantajların, gider kısıtlaması uygulaması sonucu ortadan

kalkabilmesi nedeniyle, yeniden değerleme işlemi beklenen ölçüde uygulanmamaktadır.

İmtiyazlı şirketler hariç olmak üzere bilânço esasında defter tutan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri (Kollektif ve adi komandit şirketlerle bilânço esasında defter tutan adi ortaklıklar dâhil) yeniden değerleme yapabilirler. Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298 inci maddesinde 3824 sayılı kanunla yapılan değişikliğe göre, dar mükellefiyete tabi mükellefler de yeniden değerleme yapabilirler. Buna mukabil Kurumlar Vergisi mükellefi olan iş ortaklıkları, 214 Sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yapılan düzenlemeye göre yeniden değerleme yapamazlar.

Yeniden değerleme yapma hakkı tanınan mükellefler, yeniden değerleme yapıp yapmamakta serbest bırakılmıştırlar. Yani yeniden değerleme ihtiyari işletmedir. Bunun tek istisnası İktisadi Devlet Teşekkülleridir. İktisadi Devlet Teşekküllerinin yeniden değerleme yapması zorunludur.

Yeniden değerleme ilk defa Vergi Hukukumuza 205 sayılı Kanun’un 26 ıncı maddesiyle girmiştir. Vergi Usul Kanunu’nun geçici 11 inci maddesinde yer alan bu müessesenin 20 yıllık bir süre içinde uygulanmaması yeniden değerleme emsallerinin tespit edilmemesine bağlıdır. Bununla birlikte, 01.01.1983 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 2791 sayılı kanun, işletmelerin geçmiş son 10 yılını yaşanmış enflasyon olgusundan arındırılması amacını taşımıştır. Vergi Usul Kanunu’nun geçici 11 inci maddesi esas alınarak yapılan düzenleme, 31.12.1982 tarihli mali tabloları düzeltme gayesi gütmüştür.

Yeniden değerleme müessesesinin sürekli uygulanabilmesi imkânı ise, 04.12.1984 tarihli, 3094 sayılı Kanun’la getirilmiştir. Ancak, Vergi Usul Kanunu’nun geçici 11 inci maddesi, 25.03.1987 tarih ve 3332 sayılı Kanun’la “Temel Madde” haline dönüştürülmüş, Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298 inci madde hükmü olarak mevzuatımızda yerini almıştır. Bu madde hükmünde 11.06.1992 tarih ve 3824 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle de dar mükellefiyete tabi olanlara yeniden değerleme uygulamasından yararlanma imkânı tanımıştır.

Ülkemizde yaşanan fiyat hareketlerinin etkilerini azaltmak amacıyla; mükelleflere iktisadi kıymetlerin işletmede kullanılan ömrü dikkate alınmaksızın, % 20 oranına kadar amortisman ayırma imkanı tanınmıştır. Bu oranı geçmemek üzere mükellefler, amortisman nispetlerini tayin edebilmektedirler. Bu kuralın istisnası, arazi ve binalar ile Maliye Bakanlığı’nın % 20 nispetinden daha yüksek bir nispette amortismana tabi tutulmasını öngördüğü iktisadi kıymetlerdeki uygulamadır. Ayrıca

Vergi Usul Kanunu şirketlere azalan bakiyeler yöntemine göre, iktisadi kıymetleri için amortisman ayırma imkanı vermiştir. Bu usulde uygulanacak amortisman nispeti % 40’ı geçmemek şartı ile normal amortisman nispetinin iki katıdır.

Yeniden değerlemenin amacı, ilgili madde hükmünün yasallaştırılmasında ifade edilen gerçeklere göre (Arslan, 1992, s.35–36):

- İşletmelerin üretim kapasitelerinin korunmasını sağlamak ve öz sermaye erozyonunu önlemek,

- Şiddetli enflasyon sonucu ortaya çıkan enflasyon vergisi ile hayali kar dağıtımlarına son vermek,

- İşletmeleri, sağlıklı ekonomik ve mali yapılara kavuşturmak, - İşletmelerin finansman sorunlarının bir kısmına çözüm getirmek, - İşletmeleri kurumlaşmaya özendirme, olarak belirtilebilir. Bununla birlikte, sabit varlıkların yeniden değerlendirilmesi ile;

- İşletme mali tabloları, homojenlik ve mukayese edilebilir niteliğini kazanmaktadırlar.

- İşletmeye ilgi duyan kesimlere mali tablolar aracılığı ile o işletmenin gerçek ekonomik ve mali görevi açıklanmaktadır.

- Amortisman gerçek değerler üzerinden ayrıldığından sağlıklı maliyet saptanmasına yardımcı olmaktadır.

- İşletmenin mali bünyesi sağlamlaştırılmaktadır.

Bu olumlu yönlerine karşın; yeniden değerleme işlemi yapan işletmeler, 4008 sayılı kanun ile getirilen gider kısıtlaması uygulamasına tabidir. Yeniden değerlemeyle elde edilen avantajların, gider kısıtlaması uygulaması sonucu ortadan kalkabilmesi nedeniyle, yeniden değerleme işlemi beklenen ölçüde uygulanmamaktadır.

Belgede Enflasyon muhasebesi (sayfa 31-33)