• Sonuç bulunamadı

Amoksisilin klavulonatın son dozundan 17 saat sonra yüzde kaĢıntı ve döküntü Olgu 19: Penisilinin 3 dozundan dakikalar sonra karında ürtikeryal döküntü ve kaĢıntı

GEREÇ VE YÖNTEMLER

Olgu 9: Amoksisilin klavulonatın son dozundan 17 saat sonra yüzde kaĢıntı ve döküntü Olgu 19: Penisilinin 3 dozundan dakikalar sonra karında ürtikeryal döküntü ve kaĢıntı

Olgu 21: Penisilinin son dozundan 12 saat sonra kollarda ve gövdede ürtikeryal döküntüler Olgu 24: Penisilinin son dozundan 30 dakika sırtta ürtikeryal döküntüler

Böylece olgulardan %22.2’sinde (6/27) Ģüpheli ya da çapraz reaktifi olan ilaçlardan en az birine karĢı provokasyon testlerinin pozitif sonuçlandığı belirlenmiĢ ve oranlar ġekil 17’de gösterilmiĢtir.

ġekil 17. Tüm olgular arasında en az bir ilaca karĢı provokasyon test pozitiflik oranı 22 19 2 2 4 1 0 5 10 15 20 25

Penisilin Ampisilin Amoksisilin klavulonat

Amoksisilin

İlaç provokasyon testi negatif İlaç provokasyon testi pozitif

n:21 %78 n:6 %22 0 5 10 15 20 25

İlaç provokasyon testi

Negatif Pozitif

43

Beta laktam grubu antibiyotiklerle reksiyon geçiren olgulardaki provokasyon testi pozitifliği oranı %19.2 (5/26) saptanmıĢ ayrıca beta laktam alerjisi tanısı alanların %66.6’sına ancak ĠPT ile tanı konulabilmiĢtir.

Sonuçlar çapraz duyarlılık açısından değerlendirildiğinde, penisilinle ĠPT pozitif olarak belirlenen 4 olgunun (olgu 9, 19, 21, 24) 2’sinde (olgu 9, 24) (yapısında aminopenisilin barındıran) amoksisilin klavulonatla uygulanan ĠPT de pozitif saptanmıĢtır. Olgu 19’da bir diğer aminopenisilin olan ampisilinle yapılan ĠDT’nin de pozitif sonuçlandığı gözönüne alındığında penisilin alerjisi saptanan 4 olgudan 3’ünde (%75) bir aminopenisiline karĢı da alerjinin olduğu belirlenmiĢtir. Tersinden bakıldığında ise aminopenisilin alerjisi olanların tamamında penisilin alerjisi de olduğu saptanmıĢtır.

Ġlaç reaksiyonlarından 8’inde Ģüpheli ilaç sefalosporin grubundan bir antibiyotikti. 2 olgudan birine intradermal testle (olgu 6 seftriakson) diğerine ĠPT (olgu 11 sefaklor) ile ilaç alerjisi tanısı konuldu. Bu 2 olguda da yapılan testler sonucunda penisiline ya da aminopenisilinlere karĢı çapraz reaktivite durumu olmadığı belirlendi.

Ġlaç testi sonuçları makrolidler açısından değerlendirildiğinde reaksiyonlardan klaritromisinin sorumlu olabileceği düĢünülen iki olguda da ilaç testlerinin (bir olguda ĠDT, bir olguda ĠPT) pozitif olarak sonuçlandığı saptandı.

44

TARTIġMA

Ġlaç alerjileri, immun mekanizmalar aracılığıyla oluĢan reaksiyonlardır ve önemli morbidite ve mortalite nedenidirler. Ġlaç alerjilerinde ayrıntılı değerlendirme yapılmadan farklı ilaçlarla tedavi uygulanması, özellikle antibiyotik grubundan ilaçlar için gerek maliyet artıĢına gerekse direnç geliĢimi gibi önemli sorunlara yolaçmaktadır (1). Hastane kayıtlarından elde edilen verileri değerlendiren birçok epidemiyolojik çalıĢmada ters ilaç

reaksiyonları tümüyle ele alınmıĢ, ilaç alerjisi reaksiyonları tek baĢlarına irdelenmemiĢtir (98)

Çocukluk yaĢ grubunda hastane kayıtlarına göre TĠR insidansını belirten kapsamlı bir derlemede Ġmpicciatore ve ark. (15) Avrupa ve ABD kaynaklı 17 prospektif çalıĢmanın sistematik meta analizini sunmuĢlardır. Bu çalıĢmaların sonuçlarına göre TĠR’ler, hastanede baĢka bir nedenle yatırılarak izlenen olgularda %9.53, ayaktan tedavi edilenlerde %1.46 oranında saptanmıĢ; hastaneye baĢvuru nedenleri arasında ise %2.09 sıklıkla yeralmıĢlardır. Amerika BirleĢik Devletlerindeki bir çocuk hastanesinde 1995-2004 yılları arasında TĠR nedeniyle hastaneye baĢvuran olguların sıklığı araĢtırılmıĢ ve tüm hastane baĢvuruları içindeki oranı yıllık ortalama %1.6 olarak saptanmıĢtır (2). Ülkemizde Edirne Ġli’nde 2009-2011 yılları arasında ilaç reaksiyonu nedeniyle bir üniversite hastanesinin çocuk alerji polikliniği ya da servisinde değerlendirilen olguları kapsayan çalıĢmada, ilaç reaksiyonu insidansı ayaktan bakılan hastalarda %0.49; servislerde baĢka hastalıkları nedeniyle izlenen hastalarda ise %0.38 oranında belirlenmiĢtir (99).

Thong ve ark. (98)’nın 1997-1999 yılları arasında Singapur’da eriĢkinlere hizmet veren bir hastanenin verilerine dayanarak yaptıkları bir çalıĢmada hastaneye yatırılan olgular

45

arasındaki ilaç alerjisi sıklığı %0.42 olarak bildirilmiĢtir. Cohen ve ark. (100) ABD’de 2004- 2005 yılları arasında yürüttükleri bir çalıĢmada, en az 6 yatağı olan ve 24 saat acil servis hizmeti veren 63 hastanenin verilerini toplayarak acil servise TĠR ve ilaç alerjisi ile baĢvuran çocuk hastaların yıllık insidansları hesaplanmıĢtır. Bu çalıĢmanın sonucuna göre acil servise baĢvuran çocuk olgulardan %0.2’sinin TĠR nedeniye baĢvurduğu ve bu olguların %35’inin ilaç alerjisi olarak değerlendirildiği bildirilmiĢtir.

Çocukluk çağı TĠR’lerın değerlendirildiği 1973-2000 yılları arasında gerçekleĢtirilmiĢ ABD, Ġngiltere, Ġtalya, Ġspanya, Avustralya, ġili, Hırvatistan, Ġsrail kaynaklı çalıĢmaları kapsayan bir meta analizde olguların yaĢları 1 ay-16 yıl aralığında değiĢmektedir (15). Le ve ark. nın (2) 10 yılı kapsayan sürede TĠR geliĢen çocuk olguları değerlendirdikleri çalıĢmada ortalama yaĢ 7.0±6.2 yıl olarak saptanmıĢtır. Yurtiçinde hastane içi ya da dıĢında ilaç reaksiyonlarını değerlendiren bir çalıĢmada çocuk olguların ortalama yaĢı 4.59±3.42 yıl olarak belirlenmiĢtir (99).

Öyküye dayalı olarak ilaç alerjisi düĢünülen çocuklarda tanı testleriyle gerçek oranı belirlemeye yönelik olarak yapılan bir çalıĢmada 1431 olgu değerlendirilmiĢ ve beta laktam alerjisi saptanan olguların yaĢ ortalamasının 6.0 yıl olarak belirtilmiĢ; bu değer ilaç alerjisi dıĢlanan olguların yaĢ ortalamalarından farklı bulunmamıĢtır (62) ÇalıĢmamızda ilaç alerjisi öyküsü ile baĢvuran 1.5-16.0 yıl yaĢ aralığındaki 27 olgu değerlendirilmiĢ, ilaç alerjisi tanısı alanlarda yaĢ ortalaması 8.43±4.08 yıl olarak saptanmıĢ ve bu değer ilaç alerjisi saptanmayan olgulardan farklı bulunmamıĢtır.

Acil servise baĢvuran çocuk olgulardaki gerek TĠR’lerin gerekse ilaç alerjisi reaksiyonlarının değerlendirildiği ABD kaynaklı geniĢ çaplı bir çalıĢmada ilaç reaksiyonu geçiren olguların %50.6’sı erkek; %49.4’ü kız olarak saptanmıĢtır (100). Edirne ilinde yapılan bir çalıĢmada, ilaç reaksiyonu nedeniyle değerlendirilen 96 çocuk olgudan %44.8’inin kız, %55.2’sinin erkek olduğu ifade edilmiĢtir (99). Ġlaç alerjisi Ģüphesi ile standart tanı testlerinin uygulandığı çocuk olguları içeren iki çalĢmada sırasıyla %55.3 ve %52 oranında erkek cinsiyet üstünlüğü görülse de bu farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı bildirilmiĢtir (62,96). ÇalıĢmamız kapsamındaki olgulardaki cinsiyet dağılımı literatürle uyumlu olup %55.6 oranında erkek üstünlüğü görülmektedir. Buna karĢın ilaç alerjisi saptanan ve saptanmayan olgulardaki cinsiyet dağılımı istatistksel olarak anlamlı farklılık taĢımamaktadır. Ġlaç reaksiyonu ile in vivo ilaç alerjisi testlerinin uygulanma zamanı arasında geçen sürenin ilaç testi sonuçlarını etkileyip etkilemediğinin önemini değerlendiren iki çalıĢma pensiline karĢı alerji tarif eden olgularla yürütülmüĢ ve testleri penisilin reaksiyonundan

46

sonraki ilk 1 yıl içinde yapılanlarda pozitiflik oranının daha yüksek olduğu belirtilmiĢtir (101,102). Çocuklarda beta laktam alerjisini değerlendiren bir çalıĢmada da reaksiyondan sonraki ilk 1 yıl içinde deri ve provokasyon testleri yapılan olgularda ilaç alerjisi saptama oranının, 1 yıldan sonra yapılanlara göre daha yüksek olduğu saptanmıĢtır (62). Buna karĢın aynı Ģekilde çocuklarda beta laktam alerjisi ile ilgili yürütülen ve tanı testlerinin uygulandığı iki ayrı çalıĢmada ilaç testi pozitiflik oranı ile testin yapılma süresi arasında iliĢki gösterilememiĢtir (103,104). ÇalıĢmamızda en son ilaç reaksiyonu ile ilaç testlerinin yapılması arasında geçen süre ortalama 10.7±10.34 (1.5-36) ay olarak belirlenmiĢ, ilaç testleri reaksiyondan sonraki ilk 6 ay içinde yapılan olgularla, 6 ay sonrasında yapılanlar arasında ilaç testi pozitiflik oranları arasında fark bulunmamıĢtır.

Ġlaç alerjisi reaksiyonlarında tutulan organların baĢında deri gelmektedir (11). Thong ve ark. (98)’nın Singapurda gerçekleĢtirdikleri bir çalıĢmada kutanöz erupsiyonlar %95.7’lik oranıyla ilaç alerjilerinin en sık görülen klinik manifestasyonu olarak belirlenmiĢtir. Ülkemizde çocukları kapsayan bir çalıĢmada (105) ilaç alerjisi reaksiyonu tarif eden olguların %93.8 inde cilt tutulumu olduğu saptanmıĢtır. Bu oran Portekizde yürütülen iki ayrı çalıĢmada eriĢkinler için %63.5, çocuklar içinse %62 olarak bildirilmiĢtir (106,107). Ġlaç alerji testi sonuçlarını değerlendirdiğimiz kendi olgularımızın tamamında deri tutulumunun gerçekleĢtiği ifade edilmiĢtir.

Ülkemizde Doğu Karadeniz bölgesinde Orhan ve ark. (105)’nın ilkokul çağındaki 2855 olguyla yaptıkları çalıĢmada ebeveyn bildirimlerine göre ilaç reaksiyonu olduğu ifade edilen 81 çocukta deri dıĢında tutulan sistemler değerlendirildiğinde %21 oranında gastrointestinal, %9.9 oranında respiratuar ve oküler sistem tutulumu olduğu, yine olguların %23.5’inde aynı anda birden fazla sisteme ait bulguların geliĢtiği bildirilmiĢtir. Sayar’ın (108) 2007 yılında Edirne ilindeki ilköğretim okullarında eğitim gören 8939 çocuktaki ilaç reaksiyonlarının prevelansını saptamaya yönelik çalıĢmasında 80 olguda öyküye göre TĠR doğrulanmıĢtır. Bu olgularda deri dıĢında tutulan sistemler değerlendirildiğinde, %17.9’unda gastrointestinal, %9.5’inde kardiyovasküler, %6’sında solunum sistemine ait buguların geliĢtiği bildirilmiĢtir. ÇalıĢmamızda da olguların %7.4’ünde deri tutulumuna ek olarak solunum sistemine ait bulguların da geliĢtiği ifade edilmiĢ ve bu olgular anafilaksi geçiren olgular olarak değerlendirilmiĢtir.

Makülopapüler erüpsiyonlar, ilaca bağlı deri reaksiyonları içerisinde genelde ilk sırada yeralırlar ve sıklıklarının %31-95 arasında değiĢtiği gösterilmektedir (109,110). Ürtikeryal döküntüler ise sıklık sırasına göre makülopapüler erüpsiyonlardan sonra gelen en sık ilaç

47

erupsiyonlarıdır (111). ÇalıĢmamızda da olgularımızın %81.5’inde ürtiker (%14.8’inde ürtiker ve anjioödem birlikte), %14.8’inde makülopapüler egzantem ve %3.7’sinde veziküler döküntü geliĢtiği belirlenmiĢtir. Ġlaç reaksiyonu sırasında ürtikeryal ya da makülopapüler döküntü geliĢen olgulardaki ilaç testi pozitifliği oranının farklılık taĢıyıp taĢımadığını inceleyen bir çalıĢmada, beta laktam alerjisi Ģüphesiyle deri ve provokasyon testi uygulanan çocukların öykülerinde %70.7 oranında ürtikeryal; %18.4 oranında ise makülopapüler reaksiyon bildirdikleri, buna karĢın ilaç testi pozitifliği oranının ise 2 grupta yakın değerlerde olduğu (%12.4’e karĢı %10.6) bildirilmiĢtir (62). ÇalıĢmamızda da ürtikerli olgu sayısının makülopapüler döküntüsü olanlara göre yaklaĢık 5 kat daha fazla olduğu görülmektedir. Ürtikerli olgularımızda doğrulanmıĢ ilaç alerjisi oranı (%22.7) makülopapüler döküntülü olgulara göre (%0) yüksek saptanmasına karĢın aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıĢtır. Bu durum çocuklarda daha çok makülopapüler döküntülerle iliĢkilendirilen viral enfeksiyonların ürtikerlerde de etken olabileceğini göstermektedir.

Ġlaç alerjisi reaksiyonlarından en sık sorumlu olan ilaçlar ele alındığında gerek eriĢkinlerde gerekse çocuklarda antibiyotiklerin ilk sırada yer aldığı görülmektedir (3,98,100). Amerika BirleĢik Devletleri’nde üçüncü düzey bir çocuk hastanesinin on yıllık sonuçlarını kapsayan bir çalıĢmada TĠR’lerde antibiyotikler %33’lük oranla en sık sorumlu tutulmuĢ, antibiyotikleri %12 ve %11’lik oranlarıyla narkotik analjezikler ve antiepileptikler izlemiĢtir (2). Ġspanya’da ülke genelindeki 332 allerjistin verilerini paylaĢtığı bir çalıĢmada ilaç alerjisi tanısı konulan olgulardaki reaksiyonlara %47 oranıyla antibiyotiklerin neden olduğu, antibiyotikler içinde ise amoksisilinin %73’lük oranıyla ilk sırada yer aldığı saptanmıĢtır (112). ÇalıĢmamız kapsamında değerlendirilen olguların 1 tanesi hariç tamamında reksiyonlardan betalaktam grubundan bir antibiyotik (tek baĢına ya da baĢka bir ilaçla beraber) sorumlu tutulmuĢtur. Beta laktam antibiyotikler içinde amoksisilin klavulonat %59.6’lık oranıyla birinci sırada yeralmaktadır. Bu sonuç çocuklarda bildirilmiĢ olan diğer çalıĢmalarla da uyumludur (62,96,103,113).

Ġlaç alerjisi prevelansını, klinik bulgularını ve ilaç testi sonuçlarını değerlendiren çalıĢmaların çoğunda oral yolla kullanılan ilaçların (günlük pratikle de uyumlu olarak) reaksiyonların çoğundan sorumlu olduğu görülmektedir (105,106,114). Ġlaç alerjisinde ilacın parenteral uygulanması oral yola göre daha fazla duyarlaĢtırıcı olsa da bunu destekleyecek daha fazla sayıda çalıĢmaya ihtiyaç vardır (14). ÇalıĢmamızda da ilaç reaksiyonlarındaki Ģüpheli ilaçların daha çok oral yolla uygulandıkları görülmektedir. Parenteral uygulanan ilaçlardaki, test pozitifiği oranını oral yolla kullanılanlara göre daha yüksek saptamamıza

48

karĢın bu farklılık istatistiksel olarak anlamlı değildi. Daha fazla sayıda olguyla yürütülecek çalıĢmalarda istatistiksel olarak da anlamlı farklılık bulunabilir.

Hastanede yatan eriĢkin hastalar incelenerek, ilaç alerjilerinde ilacın son uygulanma zamanı ile reaksiyonun ortaya çıkıĢına kadar geçen sürenin değerlendirildiği bir yurt dıĢı çalıĢmasında olguların %10.9’unda erken, %23.8’inde hızlı ve % 64.3’ünde geç tipte reaksiyonların geliĢtiği bildirilmiĢtir (98). Portekizde kesitsel olarak yapılan bir çalıĢmada ayaktan tedavi edilen 1426 çocuğun ebeveynlerine çocuklarında herhangi bir ilaca karĢı alerjik reaksiyon geliĢip geliĢmediği sorulmuĢ ve bunlar arasında öyküsü ilaç alerjisi ile uyumlu olan 67 olgu ileri değerlendirmeye alınmıĢtır. Bu olgulardaki ilaç reaksiyonlarının %21 oranında ilk 1 saatte, %79 oranında ise son dozdan sonraki ilk 1 saatten sonra görüldüğü bildirilmiĢtir (107). Ġlimizde yapılan ve ilaç reaksiyonu prevelansını değerlendiren bir çalıĢmada, ilaç reaksiyonları öykü ile doğrulanan çocuk olgulardan %24’ünde reaksiyonların son ilaç dozundan sonraki ilk bir saatte, %73.8’inde 1-72 saat aralığında, %1.2’sinde ise 72 saatten sonra geliĢtiği ifade edilmiĢtir (108). Beta laktam alerjisi Ģüphesi olan çocukların değerlendirilerek deri ve provokasyon testlerinin uygulandığı Avrupa kaynaklı 1431 olguyu içeren bir çalıĢmada olguların %11.3’ü ani (<1 saat), %88.7’si ise ani olmayan tipte reaksiyon bildirmiĢlerdir (62). ÇalıĢmamızda da olgularımızdaki reaksiyonlardan büyük oranda beta laktamlar sorumluydu ve %56.7’sinde literatürle uyumlu olarak ilaç reaksiyonlarının son ilaç dozundan sonraki 1-72. saat arasında geliĢtiği saptandı. Reaksiyonun ortaya çıkma zamanları ilaç testi sonuçlarına göre değerlendirildiğinde, ani reaksiyon tarif eden olgulardaki ilaç testi pozitifliği oranının ani olmayan reaksiyon tarif edenlere göre daha yüksek oranda olduğu (%30.9’a karĢı %13.9) belirlenmiĢtir (62). Bunun aksine bir sonuç Seitz ve ark. (114)’nın çocukluk çağındaki olgularda gerçek ilaç alerjisi sıklığını belirlemeye yönelik olarak yürüttükleri kesitsel bir çalıĢmada elde edilmiĢtir. Bu çalıĢmada ani reaksiyon tarif eden 24 olgudan 2’sinde; ani olmayan reaksiyon tarif eden 18 olgudan ise 1’inde ilaç testi pozitifliği saptamıĢlar ve iki grup arasında anlamlı fark bulmamıĢlardır (114). ÇalıĢmamızda da ilaç uygulanmasını takip eden ilk 1 saatte reaksiyon geçiren olgulardaki ilaç testi pozitifliği oranı (%28.5), 1-72 saatte aralığında reaksiyon tarif edenlerdeki oranlara göre (%17.6) daha yüksek olmasına karĢın aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı anlamlı saptanmamıĢtır. Olgu sayımızın daha fazla olması halinde bu oranlar arasındaki farkın istatistiksel olarak anlam kazanabileceği düĢünülebilir.

Alerjik ilaç reaksiyonları, aynı ya da çapraz reaktif ilaçların tekrarlanan uygulamaları sonrasında ortaya çıkar (54). Buna karĢın Orhan ve ark. (105) tarafından çocuklarda yürütülen

49

bir çalıĢmada ilaç alerjisi olduğu belirtilen olguların %25.9’u söz konusu ilacı daha önce kullanmadıklarını belirtmiĢlerdir ancak bu çalıĢmada ilaç alerjisi standart testlerle doğrulanmamıĢtır. ÇalıĢmamızda da benzer Ģekilde olgulardan %26.7 si Ģüpheli ilacı daha önce kullanmadığını, %20’si ise kullanıp kullanmadıklarını hatırlamadıklarını bildirmiĢlerdir. Buna karĢın Ģüpheli ilacı kullanmadığını ifade eden olgularımızdan 3’ünde Ģüpheli ilaçla yapılan testlerin pozitif saptanması daha önce bu ilacı ya da çapraz reaktifini kullanmıĢ olmaları gerektiğini düĢündürmektedir. Bu durum da öykünün ilaç alerjisi tanısında tek baĢına tanı koymada yanıltıcı olabileceğini göstermektedir.

Ġlaç reaksiyonları gözlenen olgularda uygulanan tedavi yaklaĢımlarını değerlendiren Singapur’da yapılan bir çalıĢmada ilaç reaksiyonuna maruz kalan çocukların sadece %2.2’sinin acil servise yönlendirildiği, %60.9’unun alternatif ilacı baĢarılı bir Ģekilde kullandığı, %4’ünün ise alternatif tedavi yöntemlerine yöneldiği saptanmıĢtır (115). Portekiz’de yapılan bir çalıĢmada ise ilaç reaksiyonu sırasında olguların %83’ünün tıbbi yardım için sağlık kuruluĢlarına baĢvurduğu ancak %47’sinde antihistaminik ve/veya kortikosteroid tedavisine gerek duyulduğu belirtilmiĢtir (107). Ülkemizden bildirilmiĢ olan bir çalıĢmada ilaç reaksiyonu sonrası acil servise baĢvurma oranı %58 olarak belirlenmiĢ, bu olguların tamamına antihistaminik tedavi uygulandığı, bir olguda bunun yanısıra kortikosteroid ve epinefrin tedavisinin de gerektiği belirtilmiĢtir (105). ÇalıĢmamızda da olguların %92’sinde Ģüpheli ilacın kesildiği, %62.9’unda medikal tedavi gerektiği ve tamamına antihistaminik tedavi uygulandığı belirlenmiĢtir.

Atopinin genel olarak ilaç alerjisindeki rolü tartıĢmalı olsa da majör bir risk faktörü gibi görünmemektedir ancak allerjik hastalığı olan kiĢilerde ilaç reaksiyonları daha ağır seyretmektedir (99,116,117). Tan ve ark. (115)’nın ilaç alerjileri olduğunu belirten çocuklarda yaptıkları çalıĢmada, olgular arasındaki atopik hastalık oranı %17.9 olarak bildirilmiĢtir. Chambel ve ark. (118)’nın ilaç alerjisi Ģüphesiyle ĠPT uyguladıkları bir çocukluk çağı çalıĢmasında atopik bir hastalığa sahip olma sıklığı %25.5 olarak saptanmıĢtır. ÇalıĢmamızdaki olgularda ise atopik hastalık oranı %29.6 olarak belirlenmiĢtir. Bunun yanısıra ilaca bağlı anafilaksi geçiren iki olgumuzda da atopik bir hastalık olduğu saptanmıĢtır. Ġlaç alerjili olgularda atopik hastalıkların daha yüsek oranda görülüp görülmediği çeĢitli çalıĢmalarda değerlendirilerek ilaç alerjisi tanısı alan ve almayan olgular atopik hastalık oranları açısından karĢılaĢtırılmıĢlardır (62,96,103,118). Bu çalıĢmalar kendi sonucumuzla da paralellik göstermektedir ve atopik hastalık oranları arasında her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıĢtır.

50

Ġlaç alerjili olgulardaki önceki ilaç reaksiyonlarının sıklığına bakıldığında Fiszenson ve ark. (3)’nın hastanede yatan olgularda cildi tutan ilaç reaksiyonlarını değerlendirdikleri çalıĢmada, hastaların 1/3’ü daha önce farklı bir ilaca karĢı benzer bir reaksyon geçirdiklerini ifade etmiĢlerdir. Ponvert ve ark. (96)’nın çocuklarda beta laktam alerjisini değerlendirdikleri çalıĢmada olguların %50’si daha önceden farklı ilaçlarla da reaksiyon geçirdiklerini bildirmiĢlerdir. ÇalıĢmamızdaki olgularımızda da önceki ilaç reaksiyonlarının oranı %51.8 olarak belirlenmiĢtir. Gerek Ponvert ve ark. (96)’nın, gerekse kendi çalıĢmamızda, ilaç testi pozitif ve negatif sonuçlanan gruplardaki önceden de ilaç reaksiyonu geçiren olguların oranlarının farklılık taĢıyıp taĢımadıkları değerlendirildiğinde anlamlı farklılık saptanmamıĢtır.

Ġlaç alerjisi nedeniyle değerlendirilen çocuk olguların ebeveynlerindeki ilaç alerjisi sıklığı Edirne’de yapılan bir çalıĢmada %10.7 olarak bulunmuĢtur (108). Pichichero ve ark. (103) tarafından yayınlanan çocukluk çağındaki olgularda beta laktam alerjisinin değerlendirildiği bir çalıĢmada ise ilaç alerjisi saptanan olguların ebeveynlerindeki ilaç alerjisi sıklığı ise %7.1 olarak bildirilmiĢtir. Ebeveynlerdeki ilaç reaksiyonu sıklığı çalıĢmamızdaki olguların tamamı ele alındığında %14.8 dir. Ġlaç alerjisi doğrulananlarda ise %25’tir. Bu oran ilaç alerjisi ekarte edilenlerle kıyaslandığında istatistiksel olarak farklılık saptanmamıĢtır.

Çocuklarda ilaç alerjisi sıklığını ankete dayalı olarak araĢtıran bir çalıĢmada ilaç reaksiyonu öyküsü olan olguların anne ve babalarındaki atopik hastalık oranları sırasıyla %29 ve %34.2 olarak bildirilmiĢtir (115). Ġlimizde 2009 yılında yürütülen bir çalıĢmada (108) bu oran %11.9 olarak belirlenmiĢtir. Pichichero ve ark. (103)’nın çalıĢmasında ilaç alerjisi tanısı standart testlerle doğrulanan olguların ebeveynleri arasındaki atopik hastalık oranı %21.4’tür ve bu değer ilaç alerjisi tanısı dıĢlananlardan farklı değildir. ÇalıĢmamızdaki tüm olguların ebeveynleri arasındaki alerjik hastalık görülme oranı ise %14.8 olarak saptanmıĢtır. Ġlaç alerjili olgularımızda bu oran %12.5 gibi benzer bir değerde görülmektedir.

Çocuklarda ilaç alerjisi prevelansını belirlemek üzere yürütülen bazı çalıĢmalarda, ilaç uygulanması ile uygun zaman iliĢkisi taĢıyan ve ilacın geri çekilmesi ile gerileyen reaksiyonlar ‘muhtemel’; aynı ilacın daha sonra tekrar uygulanmasıyla benzer etkilerle ortaya çıkan reaksiyonlar ise kesin ilaç reaksiyonları olarak kabul edilmiĢ ve ilaç alerjisi tanısı bu parametrelerden yararlanılarak öyküye dayalı olarak konulmuĢtur (100,108,115). Ancak özellikle çocuklarda ilaç alerjileri viral enfeksiyonların klinik bulgularıyla karıĢabildiğinden tanıyı doğrulamak adına ileri testlere gereksinim vardır (107).

51

Ġlaçlar içerisinde en sık antibiyotiklere bağlı alerjik reaksiyonlar görüldüğü için literatürde testlerle doğrulanan ilaç alerjileri de daha çok antibiyotiklerle ilgilidir. Bu çalıĢmalarda Ģüpheli ilaç ve çapraz reaktifleri ile yapılan deri ve provokasyon testleri kullanılmakta ve ilaç alerjisi reaksiyonlarının sıklığı hakkında objektif bilgiler sağlanmaktadır. Mendelson ve ark. (104)’nın çocuk ve adolesanlarda yürüttüğü böyle bir çalıĢmada penisilin ya da amoksisilin alerjisi olduğunu ifade eden olgularda bu ilaçlara karĢı gerçek pozitiflik oranı %8.75 olarak saptanmıĢtır. Pichichero ve ark. (103)’nın çocuk yaĢ grubunda yürüttükleri bir çalıĢmada, betalaktam grubu antibiyotiklere karĢı Ig E aracılı reaksiyon geçirdiği düĢünülen olgulara ilaç deri ve provokasyon testleri uygulanmıĢ ve pozitiflik oranı %34 olarak belirlenmiĢtir. Ponvert ve ark. (62)’nın 20 yıllık verileri kapsayan çalıĢmalarında, beta laktamlara karĢı erken ya da geç tipte reaksiyon öyküsü olan 1431 çocuk olgu ilaç deri ve provokasyon testleri ile değerlendirilmiĢ ve bu olgular arasındaki ilaç alerjisi sıklığı %15.9 olarak belirlenmiĢtir. Aynı yazarın daha önceki yıllarda aynı yaĢ grubunu kapsayan ancak daha az sayıda olguyu içeren benzer bir çalıĢmasındaki beta laktam alerjisi oranı ise %12 olarak saptanmıĢtır (96). Gomes ve ark. (107)’nın çoğunluğunu beta laktam grubu antibiyotikler olmak üzere sulfonamid, makrolid ve NSAĠĠ’lere karĢı alerji Ģüphesi olan 39 çocuğu değerlendirdikleri çalıĢmalarında in vivo ilaç testleriyle tanı koyulanların oranı %7.6’da kalmıĢtır. Ancak bu çalıĢmadaki olguların çoğunu ani olmayan reaksiyon tarif eden olgular oluĢturmaktadır. Bousquet ve ark. (113,119)’nın eriĢkinlerde yaptıkları iki ayrı çalıĢmada beta laktam alerjisi Ģüphesiyle değerlendirilen olgularda deri ve provokasyon testleri sonucunda gerçek ilaç alerjisi oranları sırasıyla %21.1 ve %21.6 olarak belirlenmiĢtir. Rubio ve ark. (120)’nın çocuklarda ve eriĢkinlerde yürüttükleri çalıĢmada çoğunluğu beta laktam antibiyotiklere daha az bir kısmı NSAĠĠ’lere karĢı ilaç alerjisi tarif eden olgulardaki

Benzer Belgeler