• Sonuç bulunamadı

1.3. ERMENİ MESELESİ'NDE DIŞ GÜÇLERİN ETKİSİ

1.3.4. Amerika ve Ermeniler

ABD, büyük devlet olabilmek adına Monreo doktrinini de çiğnemeden tüccarlarını ve misyonerlerini kullanarak Osmanlı Devleti'ni içten fethetme girişimlerine başvurmuştur. Böylece Avrupa'nın işlerine karışmadan, laik devlet anlayışından ödün vermeden, devletin misyonerler ve tacirler üzerinde etkisi olmadığını karşı tarafa inandırarak ve dinsel misyonu kullanarak Osmanlı toprakları üzerinde kendisini hedefe ulaştıracak olan bu politikasına sıkıca sarılmıştır. Amerika tarafından misyonerler Osmanlı Devleti'ni fethedecek en güçlü silah olarak kullanılmıştır. İşte bu misyonerliğin soğuk ve gerçek yüzüdür118

.

115 Salim Cöhce, Osmanlı Ermeni Toplumunda Siyasallaşma Çabaları, Ermeni Araştırmaları VIII,

Ankara 2003, s. 51; Recep Şahin, s. 97.

116 Davut Kılıç, Osmanlı Ermenileri Arasında Dini ve Siyasi Mücadeleler, Atatürk Araştırma

Merkezi, Ankara 2006, s. 203.

117Yusuf Sarınay, Fransa'nın Ermenilere Yönelik Politikasının Tarihi Temelleri (1878-1918),

Ermeni Araştırmaları, 7, Ankara 2002. s. 65.

118 Dilşen İnce Erdoğan, Amerikan Misyonerlerinin Faaliyetleri ve Van Ermeni İsyanları (1896),

ABD, Ermeni sorununa ilk zamanlarda kendi iktisadi çıkarları açısından yaklaşmıştır. Ortadoğu topraklarının sömürge açısından taşıdığı nitelik yeni kurulan bu devletin ilgisini oldukça çekmiştir. ABD, Osmanlı ülkesine ilk etapta misyonerler aracılığıyla girmiştir. 1830 yılında Osmanlı Devleti ile yapmış olduğu anlaşma sayesinde ticari ilişkilerini arttırmıştır. ABD, 7 Mayıs 1830 tarihli Ticaret Anlaşmasıyla en çok kayırılan ülke statüsünü almıştır. Anlaşmada üçüncü madde olarak belirtilen husus ile Amerikalı tüccarlar Türkiye'de simsarlar kullanma hakkına sahip olmuş ve bu simsarların her milletten olması koşulu çerçevesinde ABD tarafından Türkiye Ermenileri işin içerisine dâhil edilmiştir119

. ABD, misyonerlik faaliyetleri çerçevesinde misyonerlik merkezlerinden bir tanesini 1835'te Trabzon'da kurmuş ve I. Dünya Savaşı'na gelindiğinde İngilizlerle işbirliği yaparak faaliyetlerini sürdürmüştür120

.

1915 yılından itibaren Taşnak güçleri Rusya, İngiltere ve Fransa'nın emrinde Türkiye'ye karşı savaşmıştır. Ermeni Milli Bürosu'nun Birinci Dünya Savaşı'nın başında Çar II. Nikolay'a gönderdiği bildiride Kaçaznuni'nin anlattığı gerçekler tüm çıplaklığıyla görülmektedir:

''Şanlı Rus orduları, kendi hükümdarlık toprakları boyunca karlı Ermenistan tepelerinde ve engin Alaşkert vadisinde, Almanya'ya ihtiyaç duyarak kudretli Rusya'ya el kaldırma cüretini gösteren Türkiye'ye karşı savaşırken, Ermeniler, atalarının öğütlerini dinleyerek, hayatlarını ve varlıklarını tehlikeye atarak, Yüce Rusya'nın ve onun tahtının şanı için ayağa kalkmışlardır. Rus bayrağı İstanbul ve Çanakkale Boğazlarında özgürce dalgalanacaktır"121

.

Taşnaklar, Rusya'nın yıkılmasının ardından İngiltere, Fransa ve ABD gibi devletlerin güdümüne girmişlerdir. Taşnak Hükümeti'nin Başbakanı Kaçaznuni, 7 Şubat 1919'da İngiliz işgal kuvvetleri komutanı General F. Wocker'la yaptığı görüşmede Ermenilerin, İtilaf Devletleri'nin zaferiyle ve Kafkasya'ya gelmeleriyle durumlarının iyiye gideceğini düşündüğünü belirtmiştir122

.

Başkan Wilson, 1919 yılında bölgede incelemeler yaptırmak amacıyla General Harbord'ı görevlendirdi. Mandacılık sisteminin olabilirliğini inceleyen bu raporlar ABD'nin gündemini uzun bir süre meşgul etti. Amerika Senatosu 24 Mayıs'ta yapılan oylamada Senato, 23'e karşı 52 oy ile mandayı reddetti. ABD ve

119 Abdurrahman Küçük, a.g.e., s. 29. 120

Muzaffer Tepekaya-Ramazan Çalık, Türk ve Alman Belgeleri Işığında Trabzon'da Ermeni

Tehcirinin Uygulanması, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt, XX, Sayı: 1 Temmuz 2005, s. 195; Dilşen

İnce Erdoğan, s. 90.

121 Ovanes Kaçaznuni, s. 13. 122

Batı Avrupa tarihçileri ABD Senatosu'nun Ermenistan mandasını reddetmesini ABD'nin tecrit politikasıyla açıklamaya çalışırlar. Ancak Sovyet tarihçisi Şpilkova, bunun gerçek dışı olduğunu saptar. ABD planlarını suya düşüren olgular, öncelikle bölgedeki devrimci gelişmelerdir: Beyaz Orduların mağlup edilmesi ve Sovyet iktidarının sağlamlaşması, Türkiye'deki milli bağımsızlık savaşının hızla gelişmesi ve yayılması, Transkafkasya ülkelerindeki devrimci hareketlilik, emperyalist devletler arasındaki çekişmeler, ABD mandasının önünü kesmiştir. Boryan'a göre, Wilson, kendi kaderini tayin ilkesinin uygulanmasıyla, Rusya'nın parçalanmasını ve ardından da Transkafkasya'nın, Türkiye'nin Avrupa ve Anadolu coğrafyasının ve İran'ın bir kısmının işgalini umut etmiştir123

.

ABD senatosunun öneriyi reddetmesinden sonra Wilson tarafından çizilen yeni Ermenistan haritası, 22 Kasım'da Konferans'a iletildi. Haritada Erzurum'un yanında Erzincan, Trabzon ve Giresun yakınlarına kadar ki Karadeniz kıyı şeridi de Ermenistan'a bırakılıyordu. Ancak Türk ordusunun Kars'ı ele geçirmesi Rusları tedirgin etmiş ve hızlı bir şekilde Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur124.

Bu üç büyük devlet her bir Ermeni grubuna büyük vaatler ve umutlar vererek, onları Osmanlı'dan koparmışlardır. Ayrıca, Katolik Ermeniler, Ortodoks Ermeniler, Protestan Ermeniler ve Gregoryan Ermeniler arasına da fesat, rekabet düşmanlık sokarak aralarındaki milli bütünlüğü yıkmışlardır. 1819'dan itibaren ABD'nin, misyonerleri vasıtasıyla Ermenilere el attığını ve onları himaye ederek umutlandırdığını da unutmamak lazımdır. Ermeni aydınları, Avrupa'da çeşitli fikir akımlarının, özellikle Romantizmin ve Realizmin etkisinde kalarak, ilericiler ve gericiler şeklinde iki büyük gruba ayrılmışlardı. Bu toplantılarda, zamanla Ermenilerle ilgili meseleler, milli dava haline getirilmişti. Bu ise Ermenilerin politize edilmesi anlamına geliyordu. Kısaca Ermenilerin Büyük Devletlere, Büyük Devletlerin de Ermenilere ilgisi artarken, her ikisinin Osmanlı Devleti'ne karşı tavrı ise dostane olmaktan çıkıyor, hatta düşmanlığa kadar varıyordu125

. 123 Mehmet Perinçek, s. 68. 124 Stefanos Yerasimos, s. 168. 125 Bayram Kodaman, s. 17.

1.4. OSMANLI DEVLETİ'NİN ALDIĞI TEDBİRLER VE TRABZON

Benzer Belgeler